- 464 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
ÖLÜMÜNE AŞK- 36
Muhtar, Ahmet Astsubay ile telefon görüşmesinden sonra bir süre düşünceleri son zamanlarda gelişen olaylara takıldı kaldı. Bir sihirli değnek değmiş gibiydi. Kısa bir zaman içinde çok değişiklikler olmuştu. Hızına neredeyse yetişememişti yaşananların. O, muhtarlık seçimlerine Salim Ağanın teşvikiyle girmiş ve onun destekleri ile seçilmişti. O, kimsenin desteğine ihtiyaç olmadan seçilmeyi arzu etmişti aslında. Ama alışılagelmiş bir alışkanlıktı destekle bir yerlere gelmek. Onun bu düzeni değiştirmeye gücü yetmiyordu. Zaten, Salim Ağanın seçimlerden sonra her isteğini yerine getirmek zorunda kalmış ve bu da çok ağrına gitmişti. Kabul etmediği yanlışları bile zoraki kabul etmek ona göre olmadığı halde sessizce kabul ederek yerine getirmişti.
O zamanlarda kendini zavallı gibi görmüş, hayattan zevk almamaya başlamıştı. Salim Ağa’ nın ölümüyle sanki her şey yoluna giriyordu. Ağalık hükümranlığı bu köyde etkisini yitirmeye başlamış gibi görünüyordu. Salim Ağa’ nın ölümünden sonra ailenin başında onun yerini alacak karakterde insanların olmayışı da büyük bir etkendi.Daha yenice kendini muhtar olarak hissetmeye başlamıştı. Salim Ağanın oğulları, babalarının yanlışlarını yaşarken anlamışlar ve onun hatalarını tekrar etmemek için sakin bir hayatı tercih etmişlerdi. Şimdilik her şey yolunda gidiyordu. “İnşallah, fırtına öncesi sessizlik değildir” Diye geçirdi içinden.
Sibel, kısa bir süre içinde şirketi için Vergi Dairesi Müdürlüğüne, vergi mükellefiyeti için gereken belgeleri vermiş, küçük şirketi için büro tutarak, büronun eksiklerini tamamlamıştı. Geriye bir tek şimdi oturduğu evden kendine ait eşyaları alarak, ev tutmak kalmıştı.Gazetede ev ilanlarına baktı önce.Ümraniye’den tutmaya karar verdi. O semtten ev tutmasının amacı hem kiralarının uygunluğu, hem de şirketi için çalıştıracağı elemanlarını daha rahat bulma düşüncesiydi.
İşyerini özellikle Taksim’ den tutmuştu. İşyeri ile evi arasında epey bir mesafe olacaktı. Kendisi için eziyet olacağını bildiği halde göze almıştı bu durumu. Ümraniye’ de bir emlakçiye gitti. Emlakçinin gösterdiği evleri gezdi. Ona uygun, tek katlı ve iki oda, bir mutfaktan oluşan küçük bir evi tutmaya karar verdi. Küçük bir bahçesi vardı. Pencereleri ise hırsızlığa karşı demirli idi. Kendini daha güvende hissedecekti.
Evini tuttuktan sonra, ikinci el eşya satan dükkânları gezdi. Mutfağı için büro tipi buzdolabı, küçük bir masa, set üstü ocak, iki adet kanepe, otuz yedi ekran televizyon aldı. Evi temizledikten sonra almak şartıyla oradan çıktı. Başka bir dükkândan da nevresim takımları, yastık ve battaniye, yorgan aldıktan sonra evine gitti. Hemen temizliğe başladı. Temizlik yaptığı sırada kapı çalındı. Merakla kapıya yöneldi.
Kapıyı açtığında, karşısında elinde bir tepsi ile orta yaşlı, yüzü gülen bir kadınla karşılaştı. Şaşkın gözler ile içeriye davet etti. Kadın elindeki tepsiyi, yerde duran gazetelerinin üzerine bıraktıktan sonra,
“Hoş geldin. Ben, aha şu karşıda oturuyom. Sizi temizlik yaparkene görünce yorgunluk çayı yapıvereyim dedimdi. Benim adım Hatçe. Bişeye ihtiyacın olursa seslenive bağa. Ne olcek, şunun şurası komşuyuz. O kada da mı hayrım olmasın. Senin adın neydi gız. “
Kadının samimi tavırları, yardımseverliği ve konuşması Sibel’ in çok hoşuna gitmişti. Kendini ona çok yakın hissetmiş ve burada çok mutlu olacağını hissediyordu.
“Sağ olasın Hatice abla. Ben de yeni tuttum. Temizliği yapıp , eşyalarımı getireceğim. Bu ince hareketin beni çok mutlu etti. Ben sadece bu tür komşulukların sadece Anadolu’ da kaldığını düşünüyordum. Benim adım da Sibel. “
“Ne dimek Sibel gardaşım. Yapcez tabii kine, ne olcek şunun şurası bir çaynan, iki kuru ekmek. Evimde ne varısa onu getirdim sağa. Az veren candan, çok veren maldan. İşim oluvese, neler getirirdim emme. “
“ Biliyorum Hatice Abla. Çalışmak ister misin? “
“İstemem mi gız. İsterim tabii. Emme iş nirde? Okumam yazmam gıt zati. İlkokulu zor bitirdiydim. Kim veriverir bağa iş. Ancek, temizlüğe giderin. Onu de nerde bulem de gidem hı. “
Sibel’ in yüzünde bir sevinç ifadesi beliriverdi. İçinden “ Allah’ ım, ne kadar şanslıyım. Tam da eleman ararken bu kadın çıktı karşıma “ Diye geçirdi.
“Hatice abla, ben bir şirket kurdum. Temizlik şirketi. Ev ve büro temizliği yapacağım. Elemana ihtiyacım var. Sadece sen olmaz ama seninle birlikte en az dört kişi daha lazım. İşe beraber gideceğiz. Minibüs alacağım. Onunla götürüp geleceğim sizi. Kocalarınız da itiraz edemeyecek bu durumda. İşler iyi giderse, daha fazla insan çalıştırırım. Ama şimdilik, bu sayıyla idare edeceğiz. Sen, ne zaman bulabilirsin diğer kadınları. “
Hatice’ nin gözleri sevinçle parlamıştı. Onun, iyilik dolu kalbi ile yaptığı bir hareket, ona iş olarak geri dönmüştü. Son zamanlarda, hayat pahalılığının etkilerini daha fazla hissetmeye başlamıştı. Kocasının asgari ücreti, çoğu ihtiyaçlarına yetmiyordu. Çoğu zaman, tencereye koyacak malzeme bulamıyor, köyden getirdiği kuru gıdaları tüketiyordu. Sebzeyi ve eti özler olmuşlardı ailecek. Meyveyi de sayıyla almaya başlamışlardı son zamanlarda. Tam da isyan etmek üzere olduğu dönemde Hızır gibi yetişmişti yardımına Sibel.
“Olu,Sibel gardeş, hemencecik gidem ben o zamen. Hadi,sana afiyet osun. Sen çıkme, ben gidem. “
Hatice’ nin arkasından gülümseyerek baktı Sibel. Karnını doyurduktan sonra temizliğe devam etti. Kısa bir süre içinde evin temizliği bitmişti. İkinci el satan dükkâna eşyalarını almak için yola çıktı. Eşyalar ile birlikte eve geldi. Eşyalarını yerleştirdi. Yanında getirdiği, pazardan aldığı perdeleri de taktıktan sonra evine şöyle bir baktı. Artık, huzurla oturacağı bir evi vardı.
Ertesi gün, şirkete gitti. Masasına oturdu ve telefonda görüşüp, anlaştığı sekreter adayı Mine’ yi beklemeye başladı. Beş dakika sonra kapıdan içeriye orta boylu ve minyon tipli biri girdi. Kendini tanıttı. Sibel’ in gösterdiği masaya oturarak görevine başlamış oldu.
O sırada telefon çaldı. Mine, şirkete gelen ilk telefon olmasının heyecanı ile elleri titreyerek açtı telefonu. Kibar bir şekilde konuşuyor ve müşterinin telefonu kapatmasına müsaade etmiyordu. Uzun konuşmanın ardından, adresi bir kâğıda yazarak, mutlu bir şekilde telefonu kapattı.
“ Sibel Hanım, ilk işimizi aldık. Hayırlı olsun. Adres burada. Yarın sabah saat sekizde Umut limited şirketinin temizlik işi varmış. Adres değiştirmişler. Yeni binaymış. Beş kişi istiyorlar. “
“ Teşekkürler Mine. Senin de işin hayırlı olsun, benim de. Benim de ilk işim. Birbirimize anlayışlı olacağız. Tamam mı ? Zor günler var önümüzde. “
“ Elimden geleni yaparım Sibel Hanım. İyi günlere ulaşırız inşallah ! “
Biraz daha oturduktan sonra oradan ayrıldı Sibel. Evinin önüne geldiğinde, aklına Hatice geldi. Evine girmeden, onun oturduğu eve yöneldi. Kapıyı çaldı ve açılmasını beklemeye başladı. Az sonra kapı açıldı. Sibel’ i karşısında görünce, sevinçle konuşmaya başladı.
“ Hoş geldin gız Sibel. Ben, dört gadını da buldum. Ne zamen gitcez işe. Gelsene gız içeri. Bi soluklan, kave yapem sağa. “
“Yok! Girmeyeyim içeriye Hatice abla. İşlerim var evde. Yarın gidiyoruz ilk işimize. Sen, haber ver onlara. Sabah sekizde iş başı yapacağız. Akşamın altısına kadar. Ben gidiyorum şimdi. Yarın sabah görüşürüz. “
O gece, evindeki ilk gecesini huzurla geçirdi. Yorgunluğun etkisiyle yatar yatmaz uyumuştu. Ertesi sabah erken bir saatte kalkarak hazırlıklarını yaptı. Yanına, belki gerekli olur düşüncesiyle iş kıyafeti olarak ayarladığı eski kıyafetlerini de alarak aracına bindi ve kadınları beklemeye başladı. Hatice önde, diğer kadınlar arkada araca yaklaştılar.Hepsini bindirdikten sonra hareket etti.
İlk işin heyecanıyla, özellikle Hatice, canla başla çalışıyor, bir taraftan da diğer kadınlarla çene çalmaya da devam ediyordu.Öğlen olduğunda kısacık bir molanın ardından, tekrar çalışmaya devam ettiler. Şirketin bürosunun hem büyük, hem de inşaat pisliklerinin olması nedeniyle iş bir türlü bitmiyordu. Sibel, yanında getirdiği kıyafetleri giyerek onlara yardım etmeye karar vermişti. Yanında getirdiği şalvarı ve üzerine getirdiği tişörtü giyip yanlarına geldiğinde, hepsi çok şaşırmıştı.
O şekilde çalışırken, kapı açıldı ve içeriye çok yakışıklı ve kibar görünüşlü bir adam girdi.
“ Kolay gelsin. “
Adamı gören Sibel, işini bırakarak yanına yaklaştı.
“Teşekkürler. Buyurun. Siz kimsiniz. “
“Ben bu şirketin sahibi Hakan. Sibel Hanım yok mu ? “
“ Sibel Hanım benim Hakan Bey. “
Hakan şaşırmış ve yaptığı gaftan dolayı da mahcup olmuştu. Hatasını telafi etmek için,
“ Ne kadar çalışkansınız Sibel Hanım. İşte! Türk kadını. Yerine göre hareket etmesini bilir. Tarlada da çalışır, büroda da. Hep dik ve gururlu. Türk kadınıyla gurur duyuyorum ben. Hepinize minnettarım. “
“Teşekkür ederiz Hakan bey. Evet! Ben de gurur duyuyorum. “
Diyerek, ekibindeki çilekeş kadınlara baktı.
Hakan, çok etkilenmişti Sibel’den. Gözlerini alamadan bakmaya devam ediyordu. Sibel ise Hakan’ ın kibarlığı ve yakışıklılığı karşısında çok etkilenmişti. Aşk, ilk defa bu şekilde ansızın, kalbinin kapısını çalmıştı.
DEVAM EDECEK !
YORUMLAR
Daha önceden de söylemiştim.Sibel,akıllı kadın diye.Sanırım,emin adımlarla ilerleyecek yaptığı işte.
Bu bölüme giren insanların toplumun alt tabasından oluşları ve ayrı şiveyle konuşmaları,yazıya daha farklı bir ton vermiş gibiydi...
Yazarının karşısında saygıyla eğiliyorum...tebrikler...