- 523 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
ÖLÜMÜNE AŞK- 34
Kudret Ağa, Salim Ağa’ nın ölümünü duyduğunda, çok sevmemesine rağmen üzülmüş ve ona son görevini yapmak üzere cenazeye gitmişti. Onunla çok fazla bir muhabbeti olmamış, sadece konumları gereği bir araya gelmeleri gerektiğinde birlikte olmuşlardı. Birkaç kez de Gülistan’ ı istediği zamanlarda muhatap olmuştu.
Hamza’ nın teslim olmasından sonra karısına konakta iş vererek onları himayesine almış, çocuklarını da köyündeki okula kaydını yaptırmıştı. Hacer’ in ve çocukların yüzleri yenice gülmeye başlamıştı. Hacer çok çalışıyor, aldığı ücreti hak ediyordu. Hamza, mahkemedeki duruşması yapılmış ve on aylık bir cezaya çarptırılmıştı. Yakındaki bir şehirde, hapishanede cezasını çekiyordu.
Salim Ağa’ nın ölümünden sonra Hacer, Kudret Ağa’ nın yanına gelerek,
“Ağam! Hamza’ yı ziyaret etmek istiyorum. İzin verirseniz çocuklarla yanına gidebilir miyim ? “
“Tabii ki bacım. Osman’ a söyleyeyim de o götürsün sizi. Yanına giderken de sevdiği şeylerden yap ve götür ona. Ne gerekiyorsa götür yanında. Çekinme sakın. Hatta biraz da para vereyim. İhtiyacı olur paraya hapishanede. Tamam mı ? Yarın mı gideceksin. “
“Sağ ol Ağam. Yarın gideriz. Bugün hazırlıkları tamamlarım. Yarın için de çocuklar için izin alırım. Araştırdım. Yarın görüş varmış. “
Salim Ağa, cebinden bir miktar para çıkararak Hacer’ e uzattı. Mahçup bir şekilde parayı alan Hacer, odadan çıktı. İşlerini bitirdikten sonra, ertesi gün için hazırlık yapmaya başladı. Hamza’ nın sevdiği cevizli böreği pişirdi. Soğuması için bir kenara bıraktı. Zeytin yağlı yaprak sarmasını çok sevdiği için dolma yapmaya başladı. Kocasının bütün sevdiği yemekleri yapacaktı. Sonra, çocuklarının okuluna gitti. Okul müdüründen izini alarak, konağa döndü.
Akşam olduğunda işlerini bitirmiş ve kendine kalması için verilen küçük evinde çocukları ile baş başa kalabilmişti. Onlara, sürpriz yapmak istediğinden sır gibi saklamıştı ziyareti.
“ Çocuklar, yarın babanıza gideceğiz. Erken kalkacağımız için, erken uyumamız gerekiyor. Tamam mı yavrularım. “
Üç çocuğunda yüzlerinde birden bire bir sevinç ifadesi yerleşti ve hoplayarak zıplamaya başladılar. Hamza’ nın gidişinden sonra içlerine kapanmışlar ve tepki vermemişlerdi. Sadece en küçükleri olan Emre çok huysuzlanmış ve psikolojik olarak tepki vermeye başlamıştı. Gece hıçkırıklar ile uyanıyor ve uzun müddet ağlaması devam ediyordu. Gece, yatağına idrarını yapıyor ve sonra da o yaşına rağmen utanıyor, yatağının içinde saklanıyordu. Üzüntüsünü bu şekilde dışına vermişti.
Hacer, bir iki defa nefesi kuvvetli hocalara götürmüş fakat yine çare olmamıştı bu soruna. En sonunda, her konuda bilgisi olan Kudret Ağa’ ya bu konuyu açınca, Salim Ağa, Osman ile birlikte şehirdeki hastaneye göndermişti onları. Hastanede yapılan muayene ve tetkikler sonucunda, fizyolojik bir rahatsızlık bulunamamış, doktor tarafından psikolojik olduğu söylenmişti.
Ayda bir defa gelmelerini söyleyerek, ilaç vermeye gerek duymamıştı. İki defa gitmişlerdi doktora, tedavi olumlu yönde iyileşme belirtileri göstermeye başlamıştı. Hacer’ in de yüzü gülmeye başlamıştı böylece. O gece, erken yatmasına rağmen heyecandan uzun süre uyuyamadı. Epeyce gözleri açık bir şekilde döndü durdu yatağında. Sabahın ilk ışıkları ile uyanıp hazırlıklara başlamıştı. Çocukları uyandırarak, kahvaltılarını yaptırdı. Osman’ ın kapıyı çalmasıyla birlikte hazırladığı yiyecekleri de yanlarına alarak araca bindiler. İki saat süren yolculuktan sonra görüş saatinde hapishanenin giriş kapısında, içeriye girmek için sıraya girmişlerdi bile.
Görüş için hazırlanan salona girdiklerinde, Hacer’ in kalbi duracak gibiydi. Aylar sonra Hamza’ yı ilk defa görecekti. O zaman süresinde, hep merak etmişti ama elinden bir şey gelmediği içinde çaresizlik içinde zaman geçip gitmişti. Şöyle bir salondaki insanlara baktı. Gözleri Hamza’ yı arıyor, fakat bir türlü bulamıyordu. Bir masaya oturarak beklemeye başladılar. Tam o sırada gözleri kapıdan giren insanlara bakmakta iken Hamza’ yı gördü. Yüzü aydınlandı. Hamza’ nın avurtları çökmüş, sanki on yaş birden yaşlanmış gibi gözüküyordu. Gözlerinin altındaki halkalar morlaşmış ve yüzünde mutsuz bir ifade yerleşmişti.
Hacer’ i ve çocuklarını görünce, sevinçten deliye döndü sanki. Adımlarını hızlandırdı ve yanlarına geldi. Onu gören çocuklar, koşarak kucağına atıldılar. Hepsini birden kucaklamaya çalışıyor fakat başaramıyordu. Uzunca bir süre tek tek sarmaştı çocuklarına. Onları bıraktıktan sonra etraftaki kalabalığa aldırmadan Hacer’ e hasretle sarıldı. Kucakladı onu sıkıca. Hiçbir şeyin önemi kalmamıştı. İlk İstanbul’ dan Osman’ ın evine geldiği anda yapamadıklarını burada gerçekleştirmişti.
Görüş saati boyunca konuştular, hiç susmadan. Hacer, Salim Ağa’ nın ölümünü anlattı. Anlattıkça coştu. Hamza’ da üzülmüştü, onun hazin sonuna. Yüzünde hem hüzün, hem de sevinç bir arada ortaya çıkmıştı.
Ayrılma vakti geldiğinde, teker teker vedalaştılar. Hacer, yanında getirdiği yiyecekleri görevliye vererek, Hamza’ nın yanına geldi. Elindeki parayı çıkararak kocasına usulca uzattı. Hamza şaşırdı ve Hacer’ in yüzüne baktı.
“ Kudret Ağa gönderdi Hamza. İhtiyacın olur burada. Sen bizi merak etme. Biz güvendeyiz. “
O sırada, Hamza’ nın bugüne kadar gizlediği gözyaşları ilk defa akmıştı yüzüne.
Halil’ in annesi ve babası otobüsteki yerlerini almış ve hareket saatini beklemeye başlamışlardı. Annesi ve babasında bir tedirginlik ifadesi vardı. Yüzlerce kilometre uzakta olan oğullarına kavuşma heyecanı ile birlikte çözümü olup olmayacağını bilmedikleri bir mesele de vardı zihinlerini meşgul eden.
DEVAM EDECEK
YORUMLAR
Hapishanenin görüş gününde babayla kucaklaşmanın ne demek olduğınu çok iyi anlar,o acıyı iliklerime kadar hissederim...Çocukluğumda o demir parmaklıkların dışından içerden babam çıksın diye çok göz yaşları dökmüş,çok isyan etmişimdir.
Yine sürükleyici bir bölümdü.Yüreğine sağlık kardeşim.Kutlarım.sevgilerimle...
Görevim gereği hapishaneler de bir kaç sefer kurslar vermişdim mahkumlara.Gökyüzünden başka bir şey görmeyen mahkumların sabah derse başladığımız da hergün sordukları soru aynıy dı.
-Hocam dışarda ne var ne yok?.Çiçekler açtımı,ağaçlar yeşillendimi?.v.b. sorular.
İlk gün biraz da abartarak anlattım.Her taraf yemyeşil.Kuşlar cıvıl cıvıl ötüyor.Rengarenk çiçekler v.s.
Baktım hepsinin suratı iyice asıldı.Hatamı farketmiştim.
Ertesi ve diğer günler yine aynı sorular.
-Eh işte bildiğiniz gibi.Ortalık çamur içinde.yollar da yürünmüyor.Bir sürü sıkıntı.Memleketin hali orta da.Geçim sıkıntısı had safha da.Aslın da siz bizden rahatsınız. Boşverin dışarıyı da bir an önce cezanızı tamamlamaya çalışın diyerek olumsuz haberlerle onlara moral vermeye başladım ve öyle devam edip biter di kurslarımız.
O günlerimi hatırlattın bana.Devamını bekleyeceğim.
Anlamlı ve güzel anlatımlı yazınızı kutluyorum.
SAYGILARIMLA.