- 442 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
ARILARLA KONUŞMAK..
Kendimi,toplumun içerisinde yalnız hissettiğim anlarda yeni bir dost arayışlarına gitmiş olsam da biliyorum ki hep hüsrana uğrayan ben olmuşumdur.Dertlerine ortak olduğunu sandığın arkadaşın,dostun belirli bir süre bakmışındır ki senin duygularınla gizliden gizliye oynamaktadır.Bu durumda ne yaparsın.Dostuna tavrını koyup da onun riyakar tavırlarını yüzüne de vuramıyorsun.Zaten böyle bir mizaca sahip değilsin.Duygusal bir insansın.En ufak bir şeyden olumlu ya da olumsuz etkilenmelerin var.Çoğunlukla da olumsuz etkilenmelerin daha ağır gelmekte.Böyle durumlarda ya içten içe kendini kemirip yiyip bitireceksin ya da teselliyi başka şeylerde aramaya başlayacaksın.
İşte ben böyle karmaşık ruh hallerimde dost diye sarıldığım insanlardan acımasız tekmeler yediysem her şeyi Allah’a havale edip kendimi değişik uğraşlarımın içerisine bırakır onlarda kendimi bulmaya ve onlardan da yaşamla ilgili pozitif derslere çıkarmaya çalışmışımdır.
Ziraatçı olarak uzun yıllar kırsal bölgelerde çalıştığım için hobi olarak 40-50 adet arı kovanlarım vardı.
Onların dünyasını izlemek,beni yeniden hayata bağlar; dış dünyanın çilesinden ,aymazlığından beni kurtarırdı adeta.
Arılarım, beni kokumdan tanırlardı.Sabah saatlerinde güneş doğar doğmaz işçi arılar,kovanın deliğinden füze gibi ileri doğru fırlamaları ile fantom uçağının çıkardığı sese karışık bir sesle kırlara doğru uçuşup gözden kaybolup giderlerdi.
Kovan deliğin her iki tarafında nöbetleşe bekleyen bekçi arılar,sürekli olarak yabancıların kovana girmemesi için tetikte bekleşirlerdi.Eğer başka kovanlardan gelebilecek bir hırsızı,tahtaya pike yaptığını görmüş olsunlar;hemen yaka paça tutmalarıyla fırlatıp atarlardı.
Havalar kurak mı gidiyor,dışarıda yiyecek sıkıntısı mı var; içerde hazır yiyici durumda olan erkek arıların deliğin dışına kümelenmiş vaziyette atıldıklarını görürsünüz.O erkek arıların içeriye girmeleri hiçbir zaman mümkün olmaz.Yani işçi arılar,kovanın içerisinde hazır yiyicilere asla boyun eğmez,müsabaha göstermezler…
Şöyle bir kovanın içerisine doğru göz gezdirdiğinizde içerdeki kolonilerin yaşam tarzına hayret etmemek mümkün değil.Kraliçe Arı,kovanın tek hakimi.Eğer bir de genç ise keyfine diyecek yok.Onun iş gücü,peteklerdeki altıgen bölümlerin tam ortasına sıra sıra yumurtalarını bırakmak.Bir grupİşçi arılar,kraliçe arının peşinde fedai gibi dolaşıp onu kem gözlerden korurlar.
Bir kraliçe arı,günlük yumurtadan 16 günde,işci arılar 21 günde,erkek arılar ise 24 günde çıkarlar.Kraliçe arı,en güçlü bir erkek arıyla çiftleştikten sonra bir iki yıl süresince sürekli yumurta bırakmakla geçer yaptığı işlev.Çaptan düşünce işçi arılar,onu da affetmezler.”Hadi bakalım sen bize yaramsın diye idam sehpasına gönderirler.İşçi arılar da kendi aralarında sürekli mücadele halindedirler.Çalışmayanları,yaka paça dışarı atarlar.Bir de görev taksimi yaparak,herkese ayrı bir görev düşer.Çalışmayanları cezalandırırlar.Kimileri,kovanın içerisini, havalandırmakla,kimileri,su getirmekle,kimileri,kovanın içerisinde temizlik yapmakla görevlidirler.Tek felsefeleri çalışmak,çalışmak ve çalışmaktır.Dışardan ayaklarının paça kısmında getirdikleri polenler,midelerindeki nektarla kovanın içerisinde bal yapım ve larvaların beslenmesi ile ilgilenirler.
Tek korktukları,kirpi ve ayılardır.Bir de kırlangıçların geldikleri zamandır.Havada kırlangıçların kendilerini yemelerine çaresiz kalırlar.Ayıların,kovanları kırıp parçaladıktan sonra ballarını yemek için kendilerini öldürmelerine çok içlenirler.
Kirpiler yok mu?Bir de onlar hiç sevmezler.Eğer kovanlar toprak zeminde ise arılar için ölüm,kirpiler için ganimeti yakalama fırsatı doğmuş demektir.
Her şeye rağmen arılar, insanlara nankörlük asla yapmazlar.O kadar uğraştan sonra insanoğlunu çağırarak”bak sana hizmet ettim .Sana “BAL “ yaptım.Al bunu sat,geçimini sağla.Çoluk çocuğunu ihtiyaçlarını karşıla,olmaz mı?”derler.
Biz insanoğlu yapılan bu iyiliklere karşı hala niye nankör oluyoruz,anlamış değilim.
Arıları izlemek bambaşka bir zevk veriyordu bana.Sanki bütün yorgunluğumu unutuyordum…
YORUMLAR
Güzel bir konu. Onların apayrı bir dünyaları olmalı. Ben hem korkardım, hem de hayranlıkla izlerdim onları. Rahmmetli babamın da vardı arı kovanları. Tütsüyle ve özel kıyafetiyle onların yanına giderdi. Büyük bir sevgiyle temizlerdi onların kovanlarını. Oğul çıkardıklarında çok haşin olurlardı. Biz eve girerdik korkudan. Beni yine 30 yıl öncesine götürdün Ayhan abi. Sağ ol. Çok güzeldi. Yüreğine sağlık