- 489 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
bir işçinin günlüğü(5)
BİR İŞÇİNİN GÜNLÜĞÜ (5)
05.08.2007
Para hırsıyla dönen entrikalar, yöneticilere şirin görünme pozları, başkalarının başarısından kendine pay çıkaran, her şeyin bireysel çıkar üzerinden yükseldiği, cahili, yobazı, sistem mağduru, sistem savunucuları… Burası fabrika, emeğini satıp karşılığında “buna da şükür” diyenlerin, sermaye denen çobanın peşinden sürüklenip gidenlerin yeri.
İnsanlık değerlerini hiçe sayıp cebindeki para kadar insan olan bir toplumuz. Cebimizde para yok. Çünkü aldığımız gibi kredi kartı, bakkal borcu… Her ay alacaklı sayısı çoğalıyor. Bu hesaba göre biz hiç insan olamayacağız. Ben her fabrikaya adım attığımda sanki F tipi cezaevine girmiş gibi oluyorum. İnsanlarla konuşmak yasak; çünkü gruplaşma olurmuş. Az laf çok iş mantığı yani. Fabrikaya kocaman bir yazı asmışlar: “Biz bir aileyiz.” Ne kadar içten ve samimi biz bir aileyiz(!) Patron bizim neyimiz? Abi mi yoksa baba mı? Biz ne bulursak giyerken kendileri yurt dışından özel kıyafet siparişi veriyor. Değeri ise bizim dört beş ay çalışıp kazandığımıza eşit; biz kuru ekmeğe katık ararken beyefendiler bizim bir aylığımızı bir akşam yemeğine veriyor. Sonrasında “komşusu açken kendisi tok olan bizden değildir” diye bas bas bağırıyorlar. Biz bir aileyiz! Dipsiz kuyu gibi açılmış patronun ağzı. Çalışıyoruz, çalışıyoruz, doyuramıyoruz, isterseniz “buna da şükür” diyelim. Onlar öğrettiler bunu ve buna benzer avutma sözlerini. Nasıl olsa öbür dünyada yakalarına yapışacağız. Sesimizi çıkarmayalım, ölüme az kaldı. Peki ya çocuklarımız? Onların çocukları? Öbür dünyaya bıraktığımız sürekli çoğalan sorunları nasıl kaldıracaklar düşündünüz mü? Hayır. Buna da şükür!
20.08.2007
Bizim Genç Emekçiler Birliği’ndeki arkadaşlar tutuklanmıştı. Sebebi mezar ziyareti. Mezar ziyaretinin bu kadar tehlikeli bir olay olduğunu bilmiyordum doğrusu. Defalarca düşündüm, bir türlü akıl erdiremedim. Toprağın altındaki insan iskeletinin ne gibi bir yasadışı olayı olabilir ki? Yoksa arkadaşları tutuklayanlar öbür dünyadan haber mi alıyorlar? Bunlar çok Türk filmi izliyorlar bence. Anne babaları kulaklarını kıvırsaydı zamanında, böyle hayalperest bir nesil yetişmezdi. Bir yandan da şunu düşünüyorum: Arkadaşlar işçileri bilinçlendiriyor diye patronlar yüksek torpillerini kullanarak arkadaşları tutuklattılar mı? Eee… Her bilinçli işçiyi ceplerinde eksilen para olarak görüyorlar. Onlar da herhangi bir şey bulamadı da hangi akla hizmet saçma sapan bir sebep uyduruverdiler. Kesin böyle olmuştur. Düşünüyorum düşünüyorum, hiçbir mantığa sığdıramıyorum. Benim dedem Rusya’da eski bir gömütlükte yatıyor. O da tehlikeli bir insan iskeleti. Onun mezarını ziyaret etmeyi çok istiyorum. Maddi imkansızlıklardan dolayı gidemiyordum. Doğrusu imkanım olsa bile mezar ziyareti yasak bizim ülkemizde. Yolda çevirip tutuklarlar beni. Acaba diğer ülkelerde de tehlikelimi mezar ziyareti? Ama bir gün dedemin mezarını ziyaret edeceğim ne olursa olsun. Onun istediği kendi ülkesinde toprağa gömülmekti. Dedem bunları fena korkutmuş ki ölüsünden bile korkuyorlar kendi ülkesinde gömülmesine izin vermiyorlar. En güzel elbisemle, yani işçi tulumumla dedemi ziyaret edeceğim…
16.09.2007
Makineler sanki kafamın içinde çalışıyor, uyuyamıyorum, bir sağa bir sola… Kafamda bin bir sorun. Akşam 18:30’dan sabah 09:30 kadar çalıştım. Kocaman fabrikayı defalarca turladım. Ayaklarım sanki kopacak. Eve gider gitmez, kahvaltı yapmadan yatağa atladığım gibi uyurum diye düşünürken uyuyamıyorum. Uyuyamıyorum, makineler kafamın içinde çalışıyor. Güneşi görmek istiyorum, kuş ötüşünü duymak, çimlere uzanıp şelaleden akan su sesini dinlemek. Uykularla doymuş olarak yeni bir güne mutlulukla başlamak, çocuklarımla güzel bir gün geçirmek, maddi sıkıntılardan kaynaklanan stresli halimi yansıtmadan, eşimle sinemaya, tiyatroya hatta konsere kaygısızca gidebilmek, dolmuş parası, bilet parası hesabı yapmadan aynı heyecanı yaşamak, aynı sevinci paylaşmak, dostlarımızla daha çok vakit geçirmek, sanatsal faaliyetlere katılmak. İşte o zaman diyeceğim: Budur yaşamak… O zaman nasıl olacak? Böyle bir şey var mıdır, derken, ÖNSÖZ diye bir sanat dergisinde okudum; böyle bir şey var. Adı sosyalizm… Önce inanamadım, okuyunca “evet olacak” dedim. Ben böyle bir yaşamı istiyorum. Fabrikadaki birkaç işçiye de sordum, önce mucize olarak gördüler. Hepsi böyle bir yaşamın özlemi içindeler. O zaman artık dağları devirmeli elbirliğiyle, elimizin öz biçimini yitirmeden…
07.10.2007
Yine fabrikanın her tarafına yazılar asılmış. Herhalde patronun bayram mesajıdır bize. Dindar adamdır ne de olsa. Dini bayramlara saygısı var. Mesaj aynen şu şekilde yazıyor:
“Arife ve bayramda çalışma isteğe bağlıdır. Ancak firmamızın bayramda çalışması gerekmektedir. Bu nedenle tüm işçilerden geleceği veya gelmeyeceğine dair imzalı taahhüt alınıyor. Geleceğim deyip de gelmeyenden programımızı aksattığı gerekçesiyle hesap sorulacak, performansına gereken not düşürülecek.
“Gelmeyeceğini belirtenlerin fazla mesaiye ihtiyaçları olmadıkları ve firmamızın işinin kendileri için önemsiz olduğu düşünülür, maaş artışında bu durumları göz önüne alınır. Şimdiden belirtiyorum…
“Tüm çalışanların aileleriyle hayırlı bir bayram geçirmelerini diliyorum…”
Patronumuz bayağı dini bütün bir adammış. Ailemizle hayırlı bir bayram geçirmemizi diliyor. Peki, bu hayırlı bayramı hangi zamana sığdıracağız? Önce sefalete mahkum edip sonra tehditle hakkımız olan bayram tatilini gasp ederek mi?
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.