- 727 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
bir işçinin günlüğü(3)
KAZIM DEMİR BİR İŞÇİNİN GÜNLÜĞÜ (3)
01.10.2006
Ellerim uyuşuyor gözüm, ağızım, sonra da başım ağrıyor. Bölüm şefine rahatsızlığımı bildirdim, pek ilgilenmedi. Vizite formu istedim, istemeye istemeye yazdı. Kendisi imzaladı bende imzaladım. Müdürün de imzalaması gerekiyordu. Elimde talep formu, kocaman fabrikayı karış karış aradım-taradım, bulamadım. Tekrar şefe dönüp bulamadığımı söyledim. Beklememi söyledi. Yaklaşık bir saat kapıda bekledim. Nihayet müdür, yönetim binasının üst katlarında elinde çayıyla sırıta sırıta geliyordu. Gelir gelmez kağıdı uzattım. Yüzünü bütün gücüyle buruşturdu, öfkeli bir sesle, “neyin var senin, şeyiniz ağrısa doktora gitmek istiyorsunuz”. Neyse o engeli de aştık. Muhasebeye girdim; vizite talep formunu muhasebeciye uzattım, “seni kim gönderdi?” Bölüm şefinin gönderdiğini söyledim. “Niye, bölüm şefi doktor mu? Git, yarın fabrika doktoru gelince ona muayene olursun. Eğer o uygun görürse sana vizite kağıdı verebiliriz.” “Ama benim rahatsızlığım bugün oldu.” “Şimdi senle uğraşamam, sana git yarın gel dedim.” Tekrar şefe gittim. Şef sağlık görevlisine telefon etti. Kendisinin şu an fabrika dışında olduğunu, bir-bir buçuk saat kadar sonra geleceğini söyledi. Tekrar beklemeye koyuldum.
Yaklaşık iki saat sonra sağlık görevlisi geldi. Muhasebeye vizite kağıdı vermelerini söyledi. Vizite talep formunu uzatım. Önce inceledi, sonra sert bir tavırla “izin kağıdın nerede” diye sordu. Bu tekrar müdürü bir saat beklemem, şefe gitmem demekti. O an dondum kaldım. O sırada sağlıkçı imdadıma yetişti, “gerek yok” dedi.
Fabrikadan çıktığımda saat 12:22 idi. Dolmuşa atladığım gibi hastaneye... Hemen hasta sıra numarası almak için sıraya girdim. Sıra numaramı alır almaz koşar adımlarla doktorumun olduğu odaya yöneldim. Sıra göstergesine baktığımda henüz 11 kişi vardı benden önce ama hiç kimse muayene için içeriye girmiyordu. Doktorun ne zaman geleceğini sekreterine sordum. “Doktor bey şimdi gelir” cevabını aldım. “Benim zamanım kısıtlı, bugün yevmiyem kesildi, yarın gelirsem tekrar kesilir.” “Diğerleri bekliyorsa sizde bekleyeceksiniz” dedi. “Benim işlemlerimin bugün bitmesi gerek, eğer telefon etme olanağınız varsa doktora iletir misiniz?” Neyse zar zor doktoru aratabildik. Doktor yan odadaymış... Yanında biriyle konuşa konuşa odaya yöneldi.
Saat 15:30’da ancak sıra bana geldi. Şikayetlerimi sordu, ayrıntılarıyla anlatmak istedim ama kelimelerim ağzımda düğümlendi. Beyin tomografisi çektirmemi söyledi. Hastanenin başka bir bölümünde kayıt işlemleri yapılıyordu. Koşar adımlarla gidip sıraya girdim. Sıra pek yoktu, bir kaç kişiydi. Sıra bana gelince evrakları uzattım. Verdiğim evraklara bakıp bilgisayara kaydımı aldı. Evrakımın üzerine 24 gün sonra yazdı... “24 güne kadar rahatsızlığımın tehlikeli bir sonuç doğurmayacağını nereden biliyorsunuz” diye çıkıştım. “En uygun randevuyu size verdim, daha önceye yazmam mümkün değil” dedi. “Tamam o zaman, ben doktorla görüşmeye gidiyorum” deyip, tekrar doktorumun yanına ulaştım. Nefes nefeseydim, bir kaç saniye solukladıktan sonra içeriye girip durumu anlattım. Doktor birden öfkelendi, “ben acil diye belirtmişim zaten” Evet haklıydı, kağıdın bir köşesinde acil diye yazılmıştı. Tekrar koşar adımlarla aynı yere döndüm. Acil yazısını görevliye gösterdim. Öfkeli tavırlarla yeniden kayıtlarda düzenleme yaptı. “Yarın sabah saat 8:30 da burada ol” dedi. Evet bir yevmiye daha ve artı dolmuş parası demekti. Bir de artısı vardı, işyerinden sert bir fırça
18.10.2006,
Beyin tomografisi çektirdim. Bir kaç gün sonra sonuçlarını aldım. Doktor tomografide bir sorun olmadığını söyledi. “Peki bu sorunların nedeni ne” deyince, beni araştırma hastanesine sevk etti. Burası devlet hastanesine göre gayet temiz bir yerdi ve daha lükstü. Gerçi burada da sistem o kadar iyi işlemiyordu ama devlet hastanesinden iyiydi. Cebimde 5ytl vardı; bunun 4ytl’siyle kayıt işlemleri için fotokopi çektirdim. Kayıt işlemlerimi yaptırıp bekleme salonunda beklemem söylendi. Yaklaşık bir-bir buçuk saat bekledikten sonra benim ismim çağrıldı. Doktorun odasından içeri girdim. Ayakta sorunlarımı dinleyeceğini düşünürken, doktor oturmamı söyledi. Doğrusu şaşırdım. İlk defa bir doktor, önce oturmamı söyledi. Oysa normalde içeriye girer girmez, şikayetini söyle, derler. Fazla bir zaman harcamamak için hızlı sorularla beraber, ellerinde kalem reçete yazarlar. Ya da tahlil, film formu doldururlar. Doğrusu bizim doktorlar çok zeki!.. “Işık hızında teşhis” diyorum ben buna... Hemen hastayı görür görmez anlıyorlar hastalığı!! Çünkü, adamların kaybedecek zamanları yok, buradan çıkıp özel hastanedeki özel hastalarına bakacaklar. Ondan sonra, özel muayenehanelerin özel hastalarına bakacaklar. Nedense devlet hastanesi dışındaki özel güzel muayenehanelerde bütün enerjilerini harcadıklarından olsa gerek, ışık hızı burada kaplumbağa hızına dönüşüyor. Yavaş yavaş, tek tek dinliyorlar deri koltuklarda oturan hastaları ve arada bir sırıtarak, gün boyu sinirli olunmayacağını kanıtlarcasına.
Tekrar bir tomografi çektirecektim. Bu sefer Araştırma Hastanesinde Radyoloji Ana Bilim Dalı dedikleri bölümde çekilecekti. Doktorun beni muayene hızından çabucak kayıt yapılıp tomografi çekilir diye düşünürken, bana git yarın gel denildi .
19.10.2006
İşyerinde durmadan yevmiyelerim kesilirken, tekrar Araştırma Hastanesindeyim. Kayıt işlemlerini yapan bölüme gittim. “Bugün tomografim çekilecek” dedim. Belgelerime bakıp bilgisayardan kayıt işlemlerime baktı. Vezneye 80ytl para yatırıp makbuzla tekrar gelmemi söylediler. “Sigorta karşılamıyor mu?” “Makbuzu götürüp paranızı sigortada tahsil edebilirsiniz.” Cebimde ise sadece yol parası var. Dolmuşa atladığım gibi soluğu dayımın yanında aldım. Ezile-büzüle gereken miktarı istedim. Bana parayı başkasının parası olduğundan, yarın iade etmem garantisiyle verdi. Mecburen “tamam” demek zorunda kaldım. Parayı alır almaz tekrar Araştırma Hastanesine dönüp gereken işlemleri yaptım. Tomografi çekimi için onbirinci ayın sekizine gün verdiler.
20.10.2006
Elimde tomografi ücretinin faturası, sabah erken SSK’nın önüne dikildim. Amacım işlemleri çabuk bitirip hem yevmiyemim bir kısmını kurtarmak hem de dayımdan aldığım parayı iade etmekti. Gelirken bakkaldan 10 ytl borç almıştım. SSK açıldığında memurlar salına salına içeriye girerken, biz yite-kalka merdivenlerden tırmandık. Anlaşılan benim gibi kaygılı olan çokmuş. Biraz yaşlıca, saçlarının bir kısmı ağarmış memura yaklaştım, belgelerimi uzattım. Hiç yüzüme bakmadan yanındaki diğer genç olana, stajyer olduğu anlaşılan kişiye ilgilenmesini söyledi. O pek umursamaz bir tavırla “git hepsinden beşer adet fotokopi çektir de gel” dedi. Şimşek hızıyla, terden sırılsıklam merdivenlerde ilerlerken, nihayet bitti bu son dakikalar diye üzerimden kara bulutları dağıtıyordum. En ucuz yerden fotokopi çektirmeme rağmen, baya yüklü bir miktar ödemek zorunda kaldım. Tekrar koşar adımlarla SSK’ya geri döndüm. Yüzümün hatlarında terler ilerlerken, derin bir nefes alıp kapıdan içeriye girdim. Belgeleri tekrar görevliye uzatım. Hemen incelemeye aldı. “Tomografi sonuç kağıdı nerede” “ama daha sonuç alamadım ki” “yapabileceğimiz bir şey yok”, “bakın ben iki üç gündür hastaneye gelip gidiyorum, yevmiyelerim kesiliyor”. Daha lafımı bitirmeden “sevk formu yok, o olmadan ücreti veremeyiz”, “kimden alacağım”, “tabi ki doktorundan” dedi. Koşturarak karşı binada bulunan doktorun yanına vardım. Bir nefes alıp içeriye girdim. Doktora durumu anlattım. Böyle bir belge olmadığını söyledi. Bu belge olmadan ücretimi alamayacağımı söyledim. Diğer poliklinikleri aradı, oralarda da bulamadı, ardında beni laboratuvara gönderdi. laboratuvara vardığımda 16 -17 yaşlarında biriyle karşılaştım. Etraftaki kağıtları kurcaladı öyle bir belge yok dedi. Oradan beni baş tabip yardımcısına gönderdiler. Orada da yoktu. Hastanedeki bütün odalara tek tek girdim, ama D2 denen sevk kağıdını bulamadım. En son döner sermayeye gönderdiler. Oradaki bayan memur önce baştan savmak istedi ama ben ısrar edince bir kaç yere telefon etti. Ama sonuçlar olumsuzdu. Tam çıkıyordum ki vicdana gelip “bilgisayara bakayım, herhalde örnek olacaktı, varsa bir çıktı vereyim” Evet bilgisayarda varmış... Bir çıktı aldım. Doktorun mesaisi bitmeden yetiştirmeliydim. Koşa koşa gittim. Doktorumun mesaisinin bitmesine yarım saat vardı ama doktorum çoktan gitmişti. Bu yarın tekrar gelmem demekti.
21.10.2006
Evet yine hastanedeydim. Akşam şefin cep telefonundan aradım izin istedim Ankesörlü telefona 5ytl verdim. Sabah erkenden uyanıp hastanenin yolunu tuttum. Cebimde bakkaldan borç aldığım 10 ytl’den kalan 5ytl vardı. Lazım olur diye hastaneye yayan gitmek zorunda kaldım. Hastaneye vardığımda daha doktorlar gelmemişti. Epey yorulmuştum. Bütün banklar dolu olduğundan bende duvar dibine çöktüm. Doktorlar yavaş yavaş gelmeye başlamıştı ama benim doktor ortada yoktu. Sekreterine sordum, dedi “bir hafta sonra gelir”... Şaşırmıştım. Sekreter, aynı bölümün başka bir doktoruna gitmemi söyledi. Başka çarem yoktu, gittim. Ama doktor beni muayene eden doktordan başkasının bu belgeyi düzenleyemeyeceğini söyledi. Doktorumun bir hafta sonra geleceğini söyleyince, baştabip yardımcısına gitmemi söyledi. Baştabip yardımcısına gittim, durumu anlatım. İri-yarı, umursamaz tavırları olan baştabip yardımcısı, “doktorun imzası olmadan olmaz” dedi. Bu arada saat 12 olmuştu. Hastane personeli yemeğe çıktı. Bense artık şuurumu kaybetmek üzereydim. Tek çare destek almaktı. Genç Emekçiler Derneği’nde bir arkadaşım var, olsa olsa o bana bu konuda yardımcı olur, diye düşünerek derneğin yolunu tuttum. Aşırı derecede yorgun ve öfkeliydim. Merdivenleri zar-zor çıktım. Birden beni karşılarında görünce ayağa kalkıp sıcacık umut dolu bir merhabayla karşıladılar. Bu kadar olumsuzluktan sonra yüzüm gülmeye başladı. Durumu anlatım. Dikkatle dinlediler. Sakin olmamı, durumu beraberce çözüme kavuşturacağımızı söylediler. “Önce biraz dinlen, sana yemek hazırlayalım, yemeğimizi yiyip gidelim.” Bu sıcak insanlar bütün olumsuzluklara karşı mutlu olmamı sağlamışlardı. Öğleden sonra arkadaşımla beraber hastaneye vardık. Doğrudan hasta hakları departmanına gittik. Arkadaşım gayet güzel bir üslupla durumu anlattı. Görevlilerde doktorun imzası olmadan olmayacağını ama yinede biz doktorlara rica edeceklerini söylediler. Sonradan öğrendik ki benim doktorum şu an telefon edilen doktorun yanındaymış. Kağıdı imzalattık ve diğer işlemleri gerçekleştirdik.
İşyerinde benim izin aldığım günler izinsiz diye kayda geçmiş. Kanıtlamama rağmen bilgisayara bu şekilde geçmiş olduğunu yapabilecek bir şey olmadığını söylediler. Ben hala hakkımı almaya çalışıyorum ama elimde elle tutulur bir kanıt yok. Çünkü fabrika yönetimi böyle durumlar için bütün önlemleri almış, bize hareket alanı bırakmamış ama yeteri kadar bilinçlendiğimde onların oyunlarını bozacağıma inanıyorum. Bu inancı dernekteki arkadaşlarıma borçluyum. Sadece benim sağlığım değil fabrikadaki bütün işçilerin sağlığı bozuk ve işçi sınıfı iyileşecek...