Rehin hayatlar_10
**O yedirdi,ben de yedim**
Saat on otuz da uyandığım da Güneşin balkona vurmasıyla zor da olsa yattığım yerden doğrulmaya çalışırken üzerimdeki pikenin ne zaman örtüldüğünün bile farkında değildim.
Sinan’ın işe geç kaldığını düşünerek yerimden fırladığım gibi doğru onun odasına gittiğimde yerinde yoktu.Yatağı her zamanki gibi yine dağınık ve pijamalarıda odanın orta
yerindeydi.Mutfağa gittiğimde çay çoktan demlenmiş ve altı kısılmıştı bile.Oturma odasında,salonda ve yatak odasına baktığımda Ekrem yoktu,Sinan’la gitmiş olabileceğini düşünüp ön balkona çıktığım zaman Ekrem’i elinde nescafesi bulmaca çözerken buldum.
_”Günaydın”
_”Oooo,Tünaydın canım,öğlen oldu günaydını mı kaldı ya…Kahvaltıdan önce içmezsin biliyorum ama istersen sanada nescafe yapabilirim.”
_”Sağol.istemem.Sana afiyet olsun.Çok mu oldun kalkalı?”
_”Yo…Bakma tünaydın dediğime bir saat falan anca oldu.Çayı ocağa koydum bakkala gittim,ekmekle gazete aldım.Başka alınacak bir şey varmıydı?”
_”Var ama pazara veya markete gitmek lazım,yemeklik birşey kalmadı.”
_”Yarın alsak olur mu?”
_Olur.Sinan ne zaman gitti?”
_”Ona ekmek arası bir şeyler yaptım ayak üstü atıştırıp gitti.”
_”Hayret,nasıl oldu da yedi,yalvar yakar bir lokma kahvaltı yaptıramıyordum.”
_”Eeee,Babası elleriyle hazırlar da yemez mi…”
_”Anası ayaklarıyla mı hazırlıyormuş?Yada ekmek arasına zehir mi koyuyormuş?”
_”Allah aşkına şu dilindeki iğnelerin mesayisi bitmedimi daha?.Sabah sabah ne oldu sana böyle?.Zehir zemberek,fırtına gibisin yaa…Gel otur şöyle ,sen gazetelere göz atarken ben kahvaltıyı hazırlayayım.Burda yaparız demi?.”
_”Hı hıı…”diyerek başımı salladım.
_”Hıhı nı yesinler senin,goca Yörük.”diyerek yanımdan geçip yanağımdan bir makas alıp mutfağa giderken;
_”Gurban ol goca Yörüklüğüme.yobaz!…”diye arkasından bağırdım.
Ekrem elimde kahvaltı tepsisiyle balkona gelip ,tepsiyi plastik taburenin üzerine koyarak, kahvaltılıkları masanın üzerine yerleştirmeye başladı.
_”Dur koyma ,önce masayı sileyim.”
_”Sildim ben,sildim.Ya sen okuldayken temizlik kolu başkanı falanmıydın?.Büyük küçük demiyorsun.Duşa girdin mi?,dişini fırçaladın mı?,ellerini yıkadın mı?,say say bitmez…”
_”Bu saydıklarının hangisini ben demeden yapıyorsunuz?.Ben çok mu hevesliyim sizin peşinizden koşturmaya.”
_”Fırsat vermiyorsun ki sen demeden yapalım.Elimizde bornoz banyoya giderken bile ’duş’a girmeyi unutmayın!...’diyorsun.Allahtan ki,Bergama da temizlik kolu başkanımız falan yok.Staja gelen bir,iki öğrencimiz var,Onlar da ilk günler biraz titizlenselerde,bakıyorlar ki olacak gibi değil,ter,toz,kir, pas demiyorlar,yorgunluktan bazen çalıştıkları kıyafetleriyle bile yattıkları oluyor.Haa…Öğrenciler dedim de aklıma geldi.Bak ,öğrencilerden biri sana ne gönderdi.”deyip,kahvaltı tepsisinin ortasında duran,görünce bu ne ki?diye merak ettiğim,yeşil kadife bir kesenin içinden gümüş zincirin ucunda sallanan Melek figürü bir koyla çıkardı.Almak için elimi uzattığımda;
_”Dur ben takayım,çünkü öyle emir aldım.Kendi ellerinle,benim adıma takacaksın dedi…”
_”Önce bi baksaydım ya…”Zincirin ucundan tutup kolyeyi gözümün önünde sallayınca;
_”Ay!...Bu ,çok narin bir şeye benziyor,kanatları kırılıverecekmiş gibi duruyor.”
_”Kırılmaz,kırılmaz.Özel bir ilacın içinde bekletiliyormuş.Ben onun yalancısıyım.Kırılırsa da yenisini yaptırırız.”deyip kolyeyi boynuma taktı.
_”Adı ne kızın?”
_”Kız değil ki.Erkek.Oğuzcan.”
Oğuz adını duyduğum an ,tüylerim diken diken oluyor.Allahtan ki,Oğuz değil de Oğuzcan mış.buna rağmen boynumdaki kolyeyi söküp atasım geldi.
Ekrem çaylarınızı doldururken,”Maydanoz limonlayıp geleyim mi?,istermisin?.”diye ayağa katlığımda;
_”Otur sen otur.Ben hazırlar gelirim.”deyip mutfağa gitti.
Ekrem’in bana,lüks bir restoranda dört dörtlük kahvaltı yapıyormuşcasına hizmet etmesinin altında bir şey mi yatıyor acaba diye düşünürken,sol elimin baş ve işaret parmağıyla da boynumdaki kolyeyi okşuyordum.Kolye birden avucuma,ordan da kayıp yere düştü.Eğilip baktığım da,Meleğin sağ kanadının kırıldığını gördüm,ama elimi uzatıp alamadım,öylece kalakaldım.Melek ve kırılan kanat öyle enteresan bir pozisyonda duruyordu ki;parmağımın ucuyla dokunuversen yerine yapışacaktı sanki.Bıçağın keskin tarafı kalınlıkta bir mesafede duruyorlardı.Sağ gözümden akan bir damla göz yaşı tam ikisinin ortasına düştü ve diğer damlaların akmasına da engel olamıyordum artık.Bu sırada elinde maydanoz tabağıyla geri dönen Ekrem;
_Ne oldu?,başın mı dönüyor da eğildin öyle?.Eee…Ben sana demedim mi akşam ,ıslak saçınla balkona çıkma,betonun üzerine yatma diye,ondan sonra da işte böyle üşütür hasta olursun.”
Başımı kaldırdığım da ağladığımı görünce;
_”Gene ne oldu?.Neden ağlıyorsun?.Maydanozu bana hazırlatmadı diye mi üzüldün?.”Gülerek elimden tutup oturduğum yerden kaldırarak beni içeriye götürüp,her iki eliyle başımın yan tarafından tutup,yanağımdan süzülen gözyaşlarımı öperek;
_”Bu inci tanelerine iyi bak,düşürme,onlar benim için çok kıymetli demiyormuyum ben sana?Ağlamak için her an bahanen hazır,nasıl başarıyorsun bunu anlayamıyorum.”
Başımı göğsüne yaslayıp,sırtımı sıvazlamaya başlayınca,gördüğüm yakın ilgi karşısında şımarık çocuklar gibi daha çok ağlayasım geliyordu.Arka arkaya burnumu çekerek;
_”Kolyem yere düştü…. ve kanadının biri kırıldı…Ben sana takma ,çok narin bu,kırılır demedim mi?.Hafifce Ekrem’i itip ,yan tarafımda duran tekli koltuğa kollarımı kucağımda birleştirip oturdum.”Kanatları çok nazikdi.Al işte…yapıştırsan bile dikiş tutmaz artık o…”Ekrem yanıma gelip koltuğun kenarına oturarak bir elini omzuma koyup;
_”Nergisim…Canım…Sen şimdi gerçekten kolye kırıldı diye mi ağlıyorsun?Yoksa altında başka sebepler var da…kolyeyi mi bahane ediyorsun?.”
_”Kolyenin kanadı kırılınca içim bir hoş oldu.Sanki kolum kırılmış gibi bir sızı hissettim.”
_”Senin kolun yerde yatmaktan sızlamıştır.Oğuz’a söylerim yenisini yapar.Kerata,birde özel ilaçta bekletiyorum kırılmaz diye çürük kolyeyi vermiş bana.Hadi gel,çaylarımızı soğutmayalım.”diyerek elimden tutup tekrar balkona çıkardı.
_”O çocuğun adı Oğuz mu?Oğuzcan mı?”
_”Oğuzcan dedim ya.”
_”Az önce niye Oğuz dedin madem?.”
_”Bazen Oğuz,bazen de Can dediğim oluyor,buda mı suç oldu şimdi?.”Elindeki ekmeğe tere yağ sürerken,”Senin Oğuz adına gıcığın falan mı var?.Annem Sinan doğduğunda adını Oğuz koyun deyince az kalsın kadını dövecekmişsin gibi tepki verdin.”
_”Benim tepkim,Oğuz adına gıcığım olduğundan değildi.Babamın adını koymak istiyordum ama sağ olsun anan bana ,tövbe tövbe…Sofra başında kötü kötü konuşturup günaha sokma beni.O zaman da sofra başındayım diye seslenmedim,aynı konu yıllar sonra yine sofra başında açıldı.”
Ekrem elindeki ekmekten bir lokma ısırıp,”Söylesene ,ne dedi anam?Gerçi eskileri deşme diyen bendim ama çok merak ettim işte…Kalk sofradan mı dedi yoksa?.”
_”Kalk sofradan dese can kurban…o zaman da yemek yiyorduk,Üstelikte evde misafirler de vardı ve onların yanında Babamın adını koymayı düşünüyorum deyince,Elimdeki yemek kaşığını tam ağzıma götürüyordum ki;Bana,’Bok yemişsin sen’ dedi.”
Ekrem elimdeki ekmeği masaya düşürdü ve yüzü sap sarı oldu.”Yanlış anlamış
olmayasın?.Anam öle demez…”
_”Allah aşkına,bok yemenin nesi yanlış anlaşılır?O yedirdi,ben de yedim ve Sinan koyduk,bu kadar basit.Ananı savunup durma artık.Onu benden daha iyi tanıyorsun ama yinede üstüne toz kondurmuyorsun.Anandır…Atandır…İyi,anladık da…Ben kimim peki?...”
_”Tamam tamam,Üç kuruşluk kahvaltı keyfimizi bozmayalım,hadi iç çayını.”
_”Kendin kaşındın.”
_”Ben kahvaltıdan sonra anneme gideceğim.”
_”Giiiiitttt.Bence mahsuru yok.Bizde Figen’le ayakkabı almaya gidecektik bugün.”
_”Bu gün gitmeseniz.Ben annemde fazla kalmayacağım,çabuk dönerim.Gelince Şahintepesine gidelim mi?.”
_”Gündüz oranın tadı mı olur?,hem çok sıcak hem oraya gece gitmelisin ki;Şehrin ışıklarını görünce yıldızların üzerinde dolaşıyormuşsun gibi olmalısın.”
_”wavvv…Neler de biliyormuş.”
_”Hani,adamın biri keklik eti güzel oluyor deyince.hiç yedin mi ?,diye sorduklarında,’Ağam,ağaları yerken görmüş,ondan duydum’demiş ya…Ben de seyredenlerden duymuştum.İstersen Figen’leri de çağıralım.”
_”Sağ ol canım.Ben almayayım.Madem yıldızları seyredeceğiz, baş başa olmayı yeğlerim.Çay soğumuş,ısıtıp geleyim mi?.”
_”İçeceksen ısıt.Ben başka içmeyeceğim.
_”Bende içmeyeyim .”
Kahvaltıdan sonra Ekrem annesine gitmek için evden çıkarken,”Çabuk döneceğim.Çarşıya falan çıkma,tamam mı canım.”diyerek evden çıkınca,masayı toplamadan Figen’e telefon açmak için telsiz telefonu alıp mutfağa gittim.
_”Alo…Kerem,annen evde mi canım?.”
_”Anne!...Telefon!...Nergis teyzem…”
_”Alo…Merhaba canım.Bende şimdi seni arayacaktım.Gece bir ara telefon açayım dedim ama çekindim,arayamadım.”
_”Aşkosun.Çekinecek ne var ki?.Hadi gel…Kahvaltı sofrasını bile toplamadım daha,Ekrem de anasına gitti.”
_”Gelemem.Seninle konuşup anneme gidecektim,Yarın günü varmışta pasta yapıver demişti.Ekrem sana da gidelim demedi mi?.”
_”Demedi.”
_”Şu ayakkabı alma işi de nerden çıktı be?,yada daha önce dedin de ben mi unuttum?.”
_”Ayakkabı bahaneydi .Yazıcıoğlu parkına gidelim diyecektim.”
_”Neden Candoğan değil de,Yazıcıoğlu parkı?”
_”Orası bana daha çok huzur veriyor.Ayrıca Oğuz’la da konuşmam lazım,bu iş benim midemi bulandırmaya başladı.Konuşurken sende yanımızda ol istedim.
_”Kalp kalbe karşı derler ya…”
_”Ne oldu?,sende mi oraya gitmek istiyordun?”
_”Hayır.Sabah sabah daha kahvaltı bile yapmadan Oğuz aradı.”
_”Oğuz mu aradı?...Niye ki?,dün gece için özür mü diledi yoksa?.”
_”Ne özürü ya…Akşam yaptıkları umurunda bile değil.Nergis’i size çağır,onunla konuşacaklarım var,haftaya burada olmayacağım,Nevin’i Antalya da bir doktor varmış,oraya götüreceğim tabi o zamana kadar yaşarsa diyor.”
_”Figen…Sence bu adam kafayı yemiş olabilirmi?.Niye haftaya kadar yaşarsa diyor?,çok mu kötüymüş?.”
_” Recep dün Nevin’in annesiyle karşılaşmış.Son günlerini yaşıyor,Antalya’ya götüreceğim,yüzünü bile göstermeyeceğim,öldüğünde cenazesine de getirmeyeceğim onu gibi laflar etmiş.”
_”Çok bilmiş…Onu,kızına akıl verip Oğuz’a yamamadan önce düşünecekti.Evdeki hesap çarşıya uymadı tabi.Hem Nevin’i ,Oğuz mu kanser yapmış da yüzünü bile göstermeyecekmiş?.”
_”Aman…Manyak karı işte,laf ettiğini sanıyor.Asıl havadis arkada… Sana bomba gibi bir haberim var…”
(Devamı var)
nerimanK
YORUMLAR
değerli dostum yazınızı ilgiyle okudum.Anlatımınız
mükemmel,içimden bu yetenekte ki bir insan neden
roman yazmıyordur diye düşündümAaile içi konuların
yazılması cesaret ve yetenek ister,bunlarda sizde
olduğuna göre yazmağa devam edin.Bizler de keyifle
okumağa devam edelim.Saygılarım la Alkan.