- 796 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Dönülmez Akşamın....!
Bütün öfkem kendime. Oysa nasıl sebepler yaratıyorum bir bilsen kendimi haklı göstermek için. Hiçbir şey içimdeki öfkemi yenmeme sebep olamıyor aslında. Bir keskin bıçak ağzına yatırdığım aklımla,
“sus” diyorum. “ne olur sus. “karanlığın içinden öyle bakma.”
İstif gibi masadaki kül tablası. Bir kenarına ilişmiş açık bir kitap. Ve bir ucunda dünden kalma diş geçirilmiş yeşil bir elma. Konsolun tozu gözüme batıyor ama kalkıp almak istemiyorum. Bizim buralarda akşam erken iner kente. Hele kadın kısmının bu saatte işi hiç olmaz caddelerde. Anılır adın edepsizce. Aldırış etmeden beni beğenmeyen ama benimde kurallarını hiç takmadığım kentin kalkmış kaşına. Sokaktayım işte. Tüm memleket kopmuş, sokakta . Irmak boyu bir seyyahlığı benimki. Kim bilir kaç kez geçtim iki yakası bir araya gelmeyen bu kenti birbiriyle barışık kılan köprüden. Nasıl da dolanmıştı gece köprü ayaklarına. Yakamozlar inmişti ırmak sırtına.
Ne kadar dolaştığımı hiç bilmiyorum. Yorulduğumu hissettim. Dizlerim beni taşımıyor, ayaklarım birbirine dolanıyor gibiydi. Bir küfür salladım kendime.
“az iç şu zıkkımı. Biraz da zayıfla. Gebereceksin hareketsizlikten. Bu ne miskinlik allahaşkına.”
Kendimden çekinir gibi oturdum bir banka. Gelen geçen gözlerin üzerimde olması hiç rahatsız etmiyordu beni. Oysa takardım biraz da olsa. Ya da dalardım birine sanırım sakin bir zamanda.. Nerde kaldı az önce ki sitem. Homurdana homurdana bir sigara yaktım. Sanki oruç sonrası içtiğim ilk sigara. İçinde bilmediğim yabancı bir madde mi var ne bu zıkkımın. Nasıl hissediyorum damarlarımda, hücrelerimde. Sen gibi. Gözlerin düştü önce arsızca gözlerime. Hep içinde kaybolduğum. Sonra zifir saçların parmaklarıma arkadaşlık eden her gece . saçların bile yeterdi ürpermeye. Bir dokunuşla dolardın koca bir gece tüm hücrelerime.
Nasıl zor şimdilerde yokluğunla bu savaş. Direncim kalmadı biliyor musun. “güçlü kadın” ı oynamak istemiyorum artık. Güçlü değilim çünkü ve bu benim en zayıf yanım. “ sensizlik” aklıma, fikrime, yüreğime verilebilecek en büyük ceza.
Sanırım çokça kaldım öylece. Sokaktan insanlar çekiliyor artık. Dinlenmeye almakta kendini yorgun gece. Eve gitme zamanı. Yolu uzatmalıyım biraz daha. . O çok sevdiğim, hani beni bir köşesinde sıkıştırdığın merdivenli sokak. İşte oradan gitmeliyim eve. Evet evet. Oradan gitmeliyim. Hala kulağımda biliyor musun attığım o küçük çığlık. Sonra arsız gülüşün düşüyor dudaklarıma. Gören beni deli sanacak. Bir şarkı yapıştı dudaklarıma istem dışı.
“dönülmez akşamın ufkundayım” ne çok severdin diye geçirdim içimden.
Çok yalnızım. Köpekler gibi ağlamak istiyorum ulurcasına. Bir değil, iki değil, çokça şişe dibine düşsem diyorum. Aman kimse duymasın. Ne kadar ayıp hala bizim buralarda. İçimde çok bilinmeyenli bir denklem. Bilmez misin matematiği hiç sevmem. Bakma hesap kitap işi ile karın doyurduğuma. Aklımdaki gel-gitleri dağıtmak için balkona çıktım. Yağmur başlamış nasıl yağmakta delice.
“az daha geç girseydim keşke eve” diye söylendim. Islanmak vardı şimdi arınırcasına bütün öfkelerimden. Belki biraz titremek ve yağmurun serinliğini hissetmek tenimde. Ne bileyim , “iyi gelirdi” diye düşündüm gereksizce. Git artık. Git buralardan. Çok yağmur yağıyor bu kente. Ve ben her yağmurda üşüyorum. Korkuyorum, anlıyor musun? Korkuyorum. Hem de hiç olmadığı kadar. Islandım yine seni düşünürken.
“ımmmm”. Nasıl da kokunu getirdi yağmur. Gözlerim kapalı.
Şimdi bu sarhoşlukta uyumalı. İyi geceler “gecem…!”
sevgi kaya