- 811 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
FATİH ÇEŞMESİ... AYAKKABI USTASI NADİR EMİ/ARDAHAN ÖYKÜLERİ 42 (kitap 33)
Fatih Çeşmesine bir güvercin kondu.
Fatih Çeşmesi şimdi yerinde yerle yeksan.
Nadir Emi’nin ayakkabı tamir ettiği yerde Fatih Çeşmesine karşı Hod’lu Mahmut’un dükkanı da çeşmenin yanında olacaktı ya kalmadı. Yeksan olmadıysa da değişti.
Dört yol ağzı, Ardahan’ın girişinde ki ilk bulvardır. Otel Başak, Otel Ankara Palas bulvarın periferisindeki öteki güzel dükkanlar gibi tespih tanesi gibi düzülüdür.
Güvercin Fatih Çeşmesine kondu. Fatih Çeşmesi yok. Güvercin oyan buyan çeşmenin kubbemtrak üstünde geziniyor. Güvercin süt beyaz; "gud gud" diye sesi renginin altından göğüs kametinden havaya biteviye berhava yel olup toz duman uçuyordu!
Çeşmenin kısa uzun boyutu yok. Çeşme sathi duruyor. Yükseklik ve genişlikte yüzeysel bir cisim. Çeşme yüzeylere sığar mı? Çeşme yüzeye nasıl kısa ve uzunluğa girmeden durur?
Yüzeylerde iz bırakan kalem çizgi çizen bir şey olmaya görsün. Yüzey çizene itiraz etmeden izini yüzünde belirtir: Gösterir. Yüzey; hangi maddeden kurulu bulunsa fark etmez. Yüzey: Tahtadan, havadan, sudan neden illiyetli olursa olsun. Kalemin kudretinden çıkan izi gösterir. Havada uçaklar renkli iz bırakarak şekil, harf simgesini belirtmiyorlar mı? Hava’nın yüzeyinde; kalıcılığı az bir çizim, böylece doğmuş oluyor. Suya dökülen boya şekiller oluşturarak üzerinde kaybolur. Tahtaya suntaya tenekeye cama çizen bir araçla çizilen bir iz oluşturmuyor muyuz?
"İz" yüzeye muhtaç kalemle çizik bırakılan çizimdir. Şekiller resmin aynı proğramın varlaşan dizilişi değil midir? Fatih Çeşmesini yeniden çizsem; yağlı boya resmini yapsam. Bir yüzey bulmam lazım.
Bez tualin üzerine fırçam ile çizerek şekillerle iz serpsem. Sathın üstüne dökülen izlerle Fatih Çeşmesinin "hayali"ni canlandırmış olurum.
Bir hayal için yüzey ayna gibi lazımdır; bir duran model aynanın önündeki çocuk gibi lazımdır. Ve birliktelikten hayalini çıkar çocuğun; aynanın yüzünde ne kalır?
Görsel şekillerin menbasını anladıktan sonra neden Fatih Çeşmesinin bir görsel şeklini hafızamızın üzerinden uzaya doğru canlandırmayalım?
Fatih Çesmesi: Yüzeyin hayal denizinde yüzüyor. Renkler sekizinci dokuzuncu onuncu renklerin renk ahenginde dumuşup duruyor. Günler; sekizinci, dokuzuncu... günler... on dört adıyla biten gün; son günü nefes alıp veriyor. Başka bir şey bu!
Nadir Emi; tezgahını yeni açmış ve bir çift ayakkabının altını değiştiriyor. Çayını getiren garson uşak mayıl mayıl ustanın deriyi kesen bıçağına bakıyordu. Bıçak meftun meftun çalışmak kavramına ve sabır etmeğe; çocuğun hayranlığına hayran baka kalmıştı. Nadır Emi otuz beş yıl veya sene burada; açık hava... yaz kış çalıştı. Çalışmanın erdemsel saygınlığını Goethe’nin " Faust" isimli eserinde ve Voltaire’in "Kandid" inde gören insanlık bir de Nadır Emi’nin çalışmak arzusunu gördü!
Öyle değil mi Dünya?..
Burada sıkılmadan çalışıyordu Nadır Emi.
Güvercin çeşmenin başında bitmeyi öğrenmiş. Sona ermeyi öğrenmiş. Ölmeği öğrenmişti güvercin, "Bunaltı" yaşamadığı gibi. Çalışmanın; özgürlük, mutluluk için ölüme karşı tek ilaç olduğunu öğrenmişti. Çalışmayı, çalıştıkca daha daha daha...
Burada: Güvercin ölüm patinajına giripte donukup kalan kimselerin aksine uyanmış ve işi çözmüş bir kuştu. Ölümü anlayıp duran; kilitlenen kimseler gibi değildi güvercin; "Var olmak" için çalışmanın tek yol olduğunu anlamıştı.
"Burası ne güzeldi!"
Nadır Emi çocuğa nasihatlerde bulunuyordu. Çalışmanın erdemlerin şahı olduğunu belletiyor. Çalışmak; diyor. "Ben hep çalıştım." "Onurumla çalıştım ve gurur duyuyorum, çalışkanlığımla." diyor.
Ben: "Hayattan, hayat benden saygı duyuyor. Biz böylece bu yolu anlamlandırarak yürüdük."
"Bundan kelli bir yol bilen varsa beri gelsin" dedi!..
yalçıner yılmaz
15/07/2009
ardahan
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.