- 506 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
ÖĞRET BANA SEVDİĞİM
- Eyvah,yakalandım dedi Murat kendi kendine…
Hoca ders anlatıyorken o, yan sırada oturan ve ders dinleyen Zümrüt’e dikmişti gözlerini.
Adeta inatla kendini fark etmesini istemiş, isteğinin olduğunu anlayınca da paniğe kapıl-
mıştı. Ders bittiğinde diğer öğrenciler teneffüse çıkmaya başladıklarında onun korkusu
endişesi hızla artmaya başladı. Başını ellerinin arasına saklamış, sıranın üzerine kapanıp
infazını bekliyordu.Bir el dokundu ellerine.
-Ne haber Murat ? Teneffüse çıkmıyor musun ? Onun sesiydi bu. Korktu, titremeye başladı. Kendisine dokunan elin sahibine döndüğünde yüzü utancından kıpkırmızı olmuştu.
-Canım istemiyor..Biraz başım ağrıyor da…
-Gel sen gel bakalım. Hem biraz konuşuruz, deyip kolundan tuttu genç kız Murat’ın. Murat
şimdi bir infaz memurunun kolunda hissediyordu kendini. Ve infaz edileceği alana doğru yürümeye başladılar.
Bahçeye vardıklarında bıraktı kız kolunu. Başı öndeydi hala. Suçlu buluyordu kendini ve verilecek cezayı bekliyordu. Hiç beklemediği bir soruyla karşılaştı :
-Seninle arkadaş olalım mı ? Şaşırdı Murat…Bir dalga geçme falan mıydı bu ?..Ya da bir alay,
şaka falan mı acaba ?
- Ama nasıl olur Zümrüt ? Sen ve ben, nasıl arkadaş oluruz ?
- He bak, baştan yanlış anlaşılma olmasın..Arkadaş dediysek sevgili değil yani..Basbayağı arkadaş işte.
- Tabii canım. Öyle bir şey mümkün mü ? Güldürme beni..Sen kim ben kim ?
- Ne demek o şimdi..Kimmişim ben ? Sadece bir birimizi fazla tanımıyoruz. Şartlar oluşursa eğer, bal gibi sevgili de olabiliriz..
- Benimle mi ? Yani ben ve sen…Yoksul bir kapıcının oğluyla Belediye Başkanının kızı he..Güldürme beni…
- Nesi varmış kapıcının oğlunun ve ne farkı var belediye başkanının kızı olmanın ?.
- Tabii canım tabii. Hiç fark olabilir mi ? derken rahatlamıştı artık Murat.
- Şimdi sen benimle arkadaş oluyor musun, olmuyor musun , söyle bakalım..
-Sen istedikten sonra, ben olmam mı ?
Ders zili çalmıştı bile. Gizliden sevdiği aşık olduğu kızla onun attığı adımla arkadaş olmuş-
lardı artık. Büyük bir mutluluktu bu onun için. Daha önce sevgilisi olmadığı gibi, kız arka-
daşı da olmamıştı. Canlandı, hayata yeniden başlamış gibi oldu. Kendine güveni arttı. Daha bir hevesle dinledi anlatılan dersleri. Sık sık göz göze geldiler Zümrüt’le. Her defasında da
gülücükler verdi kız ona.
Paydosta birbirlerine güzel sözler söylediler yine. İyi dileklerle ayrıldılar.
Kapıcılık yapan babasına daha bir istekle yardım etti o gün. Temizlikten dönen annesine daha bir sevgiyle baktı. Küçük kardeşi Ahmet’le daha neşeli oynadı. Gece geç saatlere kadar derslerinin başından ayrılmadı.
Ertesi sabah okulda karşılaştıklarında yine gülümsediler birbirlerine. Ders sırasında bile göz göze geldikleri oldu. Teneffüsü iple çekti Murat. Zil çaldığında da hemen yanına koştu kızın. Birlikte bahçeye çıktılar. Yine yaptı yapacağını kız :
- Sen bana aşık mısın Murat ? diye başladı söze….Şaşırdı çocuk..Neye uğradığını anlayamadı..Ne yanıt vereceğini bilemedi. O anda hiç de beklediği bir soru değildi bu..Kızardı, terledi hatta titremeye başladı…
-Yanıt versene, aşık mısın değil misin ?
-Şey, öyleydim aslında ama arkadaşız şimdi. Sen öyle dedin ya…..
-Neyime aşık oldun benim ? Beni ne kadar tanıyorsun ?
-Geçen sene yani lise birde tanımıştım. İlk gördüğümden beri beğeniyorum işte..
-Geçen seneden beri kaç kelime konuştuk seninle ? Benim hakkımda ne biliyorsun ?
-Doğrusu pek konuşmadık. Ben hep utandım senden, uzak durdum.
-Boyumu posumu, saçımın gözümün rengini öğrenmişsindir belki. Başkalarıyla konuşurken de sesimi duymuşsundur. Bir de belediye başkanının kızı olduğumu biliyorsun..Bunlar bir
insanı tanımak ve hele aşık olmak için yeterli olabilir mi ?
Başı öne eğildi Murat’ın. Doğru söylüyordu Zümrüt. Ama onun içinde ilk günden beri bir kıpırdama bir heyecan vardı. Aşkdı bu işte. Ama sustu, yanıt veremedi. Çalan zil galiba
kurtarmıştı onu..
-Zil çaldı. Hadi derse geç kalmayalım. Koşarak gittiler derse ama giderlerken her ikisi de bu sorgunun bitmediğinin ve pek kolay da bitmeyeceğinin farkındaydılar.
O derste pek bakamadı Murat kızın gözlerine. Kız ise hep onu inceledi ve diğer teneffüste devam etmeyi düşündüğü sorgu için yeni sorular bulmaya çalıştı. Bir sonraki teneffüste
kaçtı sorgudan çocuk.
- Lavaboya gitmem gerekiyor, dedi ve zil çalmadan da dönmedi..
O gece biraz daha durgundu Murat. Zümrüt’ün sorduğu sorular aklından çıkmadı. Kendi kendine tekrar sordu aynı soruları. Hak verdi ona. Ama ona olan aşkı devam ediyordu işte, hem de artarak devam ediyordu.Üstelik onunla konuşmak, onun yakınında olmak da
çok hoşuna gidiyordu. Adına arkadaşlık denmiş de olsa hoşuna gidiyordu bu yakınlık.
Ertesi gün ilk teneffüse birlikte çıktılar yine.
- Madem aşıktın bana, niye açılmadın , sorusuyla başladı Zümrüt. Murat yine şaşırdı.
-Cesaret edemedim işte. Umutlu da değildim doğrusu. Seninle ben olacak şey değildi aslında.
-Peki o zaman nasıl oluyor da aşık olabiliyorsun bana ? Öyle ya, madem yakıştıramıyorsun
,ne diye aşık oluyorsun arkadaş ?
-Bu, benim elimde olan bir şey değil. Sana karşı engel olamadığım duygular gelişti içimde.
Öyle ki sen aklıma düşsen, içimde bir şeyler kıpırdanır. Uzaktan gördüğümde bile içim titrer.
-Peki beni de kendine aşık etmeyi hiç düşünmedin mi ? Ya da bunun için ne yaptın ?
-Aramızdaki fark, beni korkuttu. Çaresiz hissettim kendimi..
-Olmaz öyle arkadaşım..Beni istiyorsan eğer, kendine güveneceksin önce.Sonra , müca
dele edeceksin.
-Nasıl ?
-Kendini açık denizde bir yatta düşün. Denizi o kadar güzel buldun ki, bir an önce atlamak,
yüzmek, suya kavuşmak istiyorsun. Ne yaparsın ?
-Hiç düşünmedim doğrusu. Yüzmeyi de pek bilmem ben..
-Demek ki bana yandığın gibi, beni uzaktan gözleyip avunduğun gibi denize de kavuşamaz
sın..
-Peki ne yapmalıyım..
-Kıyıya dön arkadaş. O ,hayran kaldığın denizi unutma. En iyi şekilde yüzmeyi öğren önce.
Sonra yeniden koş denize. ’Ben geldim’ de. Aç kollarını, salıver kendini, kavuş o güzelliğe…
-Yani ?
-Yanisi şu arkadaş; sen beni gerçekten sevdin mi ? Yoksa, geçici bir heves, bir tutku mu seninki ?
Başını öne eğdi Murat. Utandı yine ama söyleyebildi sevdiğini, kızdan aldığı cesaretle.
-Seviyorum be arkadaş, ne olur kusura bakma ama seviyorum işte…
-O zaman beni kazanmaya çalış arkadaş. Benim seni sevebilmem için yetiştir kendini.
Benim güvenimi, takdirimi, hayranlığımı kazan. Öyle ki, teklif ettiğinde seni reddetmeye
yim. Şunu açıkça söyleyebilirim ki; eğer bu güne kadar öyle bir cesaretin olup ta bana aşk teklif etseydin, hiç düşünmeden reddederdim seni.
-Peki, seni kazanmam için ne yapmam gerekir ? Söyle, elimden gelen her şeyi yapmaya çalışırım..
Zil çaldı yine.
-Anlatacağım merak etme. Hiç de kolay olmayacak. Sonuç ta garanti değil he. Söylemiş olayım da sonradan bozuşmayalım.
-Tamam. Koşarak girdiler yine sınıflarına.
Konuşmaları, arkadaşlıkları , samimiyetleri gün geçtikçe ilerledi. Okul dışında da buluşup konuştular. Sinemaya, tiyatroya denize bile gittiler. Okul gezilerine, konserlere birlikte gittiler. Oyunlar oynadılar, resimler çektiler. Zümrüt hep anlattı. Murat dinledi ve öğren-
meye çalıştı. Siyasetten uzak durmayı, insanlarla kaynaşmayı, kendine güvenmeyi öğrendi. Mutlaka okuyup meslek sahibi olması gerektiğini öğrendi. Var gücü ile çalıştı
derslerine.
Liseyi birlikte bitirdiler. Murat Teknik Üniversite Endüstri Mühendisliği’ne,
Zümrüt ise Tıp Fakültesi’ne girdi. Üniversite günlerinde de sık sık görüştüler.
Günler ilerlediğinde, Zümrüt’ün duyguları da aşka dönüştü. Ve bunu Murat’a anlatmanın yine kendine düştüğünü düşündü.
Sahilde buluştuklarında çok değişik bir görünümü vardı kızın. Kendinde daha güzel giyinme ve süslenme gereksinimi duymuştu. Aşkından söz edecekti Murat’a. Özeldi o gün onun için.
- Eee anlat bakalım, ne var ne yok..
-İyilik güzellik. Bu gün çok güzelsin..
-Sahi mi, fark ettin demek..
-Fark etmez miyim ? Sen, süslenmeyi pek sevmezsin ki…
-Bu gün benim için çok özel..Sana bir şey söylemek istiyorum..
- Ne güzel..Ben de,ben de sana bir şey söylemek istiyorum aslında…
Heyecanlandı kız. Murat’ın da kendisine aşkından söz edebileceğini umdu. Onun kendisinden daha erken davranmak isteyebileceğini sandı. Öyle ya ; o yetiştirmişti onu. Murat artık, aşkını itiraf edebilecek kadar güven kazanmıştı kendine. Yıllar öncesinden
ona aşık olan da oydu zaten. Yıllardır onu kazanmak için uğraş mıyor muydu ?
İşte zamanı gelmişti..
-Hadi söyle bakalım..Heyecanla seni dinliyorum. Bakalım, yıllardır emek verdiğim öğrencim,
sınava nasıl hazırlanmış ?
-Önce sen söyle istersen..
-Olmaz olmaz. Seni dinliyorum, hadi bakalım.
Genç kız hayatının en mutlu anlarından birini yaşamayı umuyordu. Duyacağı sözlerin, ona beklediği mutluluğu vermesini bekliyordu..
-Sonunda becerdim biliyor musun ? Beni iyi yetiştirmişsin..
-Neyi , neyi becerdin ?
-Kendime göre bir sevgili buldum. Onu iyice tanıdıktan sonra, kendimden de emin olup karşısına geçtim ve evlenme teklif ettim…
Şok oldu genç kız. Bunu hiç de beklemiyordu.Toparlanıp, uğradığı şoku atlatmaya çalıştı.
- Peki o, kabul etti mi ?
-Etmez olur mu ? Dedim ya sana , emin olduktan sonra teklif ettim diye….Başını öne eğen Zümrüt oldu bu kez..Murat anlatmaya devam etti.
-Çok mutluyum Zümrüt. Benim canım arkadaşım. O kadar emeğin geçti ki bana, şu anki mutluluğumu sana borçluyum.
Ellerini bırakıp, birden ayağa kalktı genç kız. Hiddetle konuşmaya başladı.
-Peki ya ben, ben ne olacağım ? Yıllardır bana aşık değil miydin sen ?..Ne oldu bana olan aşkına. Hani her şey benim içindi…..
-Niye kızdın bu kadar ? Ben her şeyi senden öğrendim. Senin öğrettiklerini uyguladım. Senin öğrettiklerinden, senin bana göre bir eş olamayacağını anladım. Sen benim için çok iyi bir arkadaşsın ve her zaman da öyle kalmalısın.
-Ben bu gün buraya, senin aşkına karşılık vermeye hazır olduğumu söylemeye gelmiştim biliyor musun ?
-Üzgünüm Zümrüt ama sen bana eş olamazsın.
-Neden ?
-Ben bir mühendis de olsam, Kapıcı Mehmet ile Temizlikçi Zeynep’in çocuklarıyım. Evlenince de onlarla birlikte olmak isterim. Sen benim annem-babamla aynı evde oturabi
lecek, aynı sofrada yemek yiyebilecek, onlara hizmet edebilecek biri olamazsın. Benim yıllardır tanımaya çalıştığım Zümrüt bu.
O yüzden ben yine bana göre bir kız buldum. Benim gibi yokluktan gelen bir kız. Annesi-babası benimkiler gibi olan biri.
Sustu Zümrüt…..Bunları hiç te düşünmemişti…Söyleyecek fazla bir söz bulamadı. Bir an önce gitmek, oradan uzaklaşmak istedi. Biraz uzaklaşınca arkasını dönüp el salladı Murat’a.
- Hoşça kal arkadaşım…..hoşçakal…mutluluklar senin olsun…
-Güle güle arkadaşım..Yaşadıkça arkadaşız, sakın unutma..Dilerim sen de mutlu olursun………
Fikret TEZAL
YORUMLAR
Denge sorunu yaşıyor olmamdan olacak herşeyin dengi dengine olması hoşuma gitmiyor...Heyecan,coşku,arayış,yenilikler...gerek...
Anlatılanı güzelleştiren bir anlatımınız var.Öyle hoşuma gitti ki yazınız kabullenesim geldi anlattıklarınızı.Kalemin gücü bu olsa gerek...Kutlarım...
Sevgili Onur Bilge ; dediğiniz gibi olursa, bu öykü bir romana dönüşür. Benim ne o kadar zamanım var , ne de burada o kadar uzun yazılar okunur. Fakat tesbitleriniz kesinlikle doğru.
Bir de şu var tabii ; ben uzun süredir yeni bir şey üretmiyorum. Bunlar hep eskiden yazdıklarım. Teşekkürler.
Bilgisayarda yazarken, daktilodaki gibi satırbaşları yapmasanız, düzgün paragraflar halinde olacakmış yazınız.
Bir de sadece konuçmalar değil, arada hal, durum, ortam, bir takım duygular olmalı ki iki robot söyleşir gibi olmasın. Onları yazıya ilave etmelisiniz. O zaman harika olacak.
Betimlemeler, tahliller...
Kutluyorum.
Harika bir öyküydü fikret bey. Can-ı gönülden kutluyorum sizi ve her kelimesi de doğru. Gerçek haatta denenmiş ve sabit olmuş bir gerçek bu. Aşk bazen yetmiyor gözlemlerime göre bu şekilde aileler arasında bu kadar fark varken. Dayımdn biliyorum. Yengem bizim aileyi hep küçük gördü. Mutlu da olamadılar. Hala devam ediyor evlilikleri ama dayım çok mutsuz. Günün yazısına aday bence yazınız. Saygılar efendim.