- 693 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ÖZEL GÜNLERDE AYRILIĞIN DAYANILMAZLIĞI
Özel günler, ayrılıkların derinleştiği, hüzünlerin zirveye çıktığı, daha da kötüsü neden ve niçinlerin çokça sorulduğu, içe dönük hesaplaşma ile de karşı karşıya kalınan günlerdir. Aynı zamanda özel günler, sorunların çözüldüğü, ayrılıkların sonlandırıldığı, küslüklerin bitirildiği günlerdir de.
Tüm kutsal dinlerde, ya şart ya da geleneksel olan, ama muhakkak anlamı özel olan günler vardır. Bu günler, genellikle barışa dönük mesajları, birlikteliğe dönük yaklaşımları, en önemlisi aile içinde yaşamın gerektirdiği koşullar nedeniyle oluşan kopuşların giderildiği, bazen bir yıl, bazen onca yıl bir araya gelemeyen insanların bir araya geldiği günlerdir. Kutsal bayramlar, geleneksel özelliklerinden çok şey kaybetseler de temel değerlerini hala yitirmemiş, tatille eş anlamlı hale geldiği iddia edilse de, o günler, taşıdıkları ruhani özelliklerini hala muhafaza etmekte, yapıştırıcı, birleştirici özelliklerini de hala korumaktadırlar.
Bir zamanlar bir reklâm projesi talebi geldiğinde, bu projeyi yaklaşan Kurban Bayramı ile ilişkilendiren bir proje hazırlamıştım. Bir banka, ilk defa Türk toplumu ile tanıştıracağı banka kartını tanıtacak, projelerin peşindeydi. Benim hazırladığım proje Kurban bayramının bir özelliğinden yola çıkarak bu kartı izleyenlere tanıtmak ve onların duygularını harekete geçirerek bu karta dikkati çekmekti. O projenin sunuş bölümünde projeyi mendile endekslemiş ve gerekçemi şöyle bir açıklamıştım.
“Önümüzdeki kurban bayramında, nostalji yaratacak ve geçmişle gelecek arasında hoş bir iletişim kurulmasına neden olacak en ilginç unsurlardan bir tanesi de, kumaş mendille verilen hediye uygulamasıdır. Eski bayramlarda mendiller, çocukların bayramı iple çekmelerinin başlıca sebeplerinden biriydi. Gezdiğin ev kadar mendil, topladığın mendiller kadar da harçlık.
Önümüzdeki kurban bayramında, nostalji yaratacak ve geçmişle gelecek arasında hoş bir iletişim kurulmasına neden olacak en ilginç unsurlardan bir tanesi de, kumaş mendille verilen hediye uygulamasıdır. Eski bayramlarda mendiller, çocukların bayramı iple çekmelerinin başlıca sebeplerinden biriydi. Gezdiğin ev kadar mendil, topladığın mendiller kadar da harçlık.
Gündelik hayatta gerçek işlevinin yanı sıra sevgiyi belli etme, kıyafetlere aksesuar olma gibi değişik görevler de edinmiş olan kumaş mendiller, bayramlarında vazgeçilmezlerinden biridir. Unutulmaya yüz tutmuş gelenekleri tekrar gün ışığına çıkarmak, bizlerin de hayatına renk katacaktır. Biz bu proje ile unutulmaya yüz tutmuş bu güzelliği tekrar gündeme taşırken, mendil içine koyacağımız banka kartları ile kamuyu banka kartı ile tanıştırırken, çocuklar için hazırladığımız yap-bozlarları da içeren sunacağımız bir hediye paketi oluşturmuş olacağız.”
Bu projede üç unsur kullanmıştım, çocuklar için bir yap-boz, bir örnek banka kartı ve bir anı defterinden alınmış, farklı dönemlerde yazılmış iki not. Bu notların zemininde, yaşlı bir kadının (temsili anneannenin) elini öpen oğlumun rol aldığı bir kare yer almaktaydı. Bu proje yaklaşık 12 yıl önce hazırlanmıştı. Projeden hatırladığım kadarı ile mektubun içeriği şöyleydi:
Ali’nin günlüğü: Yıl 1994
Sevgili günlük,
Merhaba, bugünkü sevincimi seninle paylaşmak istiyorum. Çünkü bugün aldığım hediye bende derin duygular uyandırdı. Sevincimi sözcüklerle anlatmak güç. Bayramda bir çocuğa verilecek en güzel hediyeyi aldım. Şık bir mendil içinde 20 milyon.
Bayram nemi?
Bayramlar Türk kültür ve geleneğinin vazgeçilmez parçasıdır. Bayramlarda toplumda bir canlılık, hareketlilik göze çarpar. Babalar oğulları ile birlikte bayram namazlarına giderler. Diğer aile fertleri de en güzel kıyafetlerini giyerler, camiden gelen baba ile aile fertleri bayramlaşırlar. Birçok aile, ya kurban sonrası kendi evinde ya da büyükbaba evinde toplanarak kavurma eşliğinde kahvaltılarını yaparlar. Birbirlerini uzun süredir görmeyen amcalar teyzeler koyu muhabbetlere dalarlar, geçmişe dönülür özlem giderilir. Daha sonra büyükanne çocuklara mendilleri verilir. Benim aldığım gibi.
Ali’nin günlüğü: Yıl 2004
Sevgili günlük,
Merhaba, Bu bayramda çok ilginç bir hediye aldım. Benim ailem en son on yıl önce mendille bayram hediyesi vermişti. Sonra mendil geleneği unutuldu. Bunu unutmayan sadece anneannem kaldı. Bu bayram İstanbul’dan onu ziyarete geldiğimde 20 yaşına girmeme rağmen yine şık bir mendil içinde inanılmaz bir hediye verdi. Büyükannem 83 yaşında olmasına rağmen birçok gençten daha çağdaş. Mendilin içinden bir banka kartı çıktı. Budan sonra her ay bankadan rahatlıkla kullanabileceğin bir miktarı bu karta yatırdım, Allah bana ömür ve güç verdiği sürece de yatıracağım dedi.
Bu projeyi uygulamaya koyduğumda yaklaşık 1 milyon eve bu promosyon girmiş ve reklâmı veren banka gelişmelerden çok memnun kalmıştı.
Aradan yıllar geçtiğinde yazdıklarımın ne kadar içten ve gerçekten yaşadıklarımın doğru sonuçları olduğunu görüyorum. Anılarda yer alan her kelime yaşanılmış güzellikleri içermekte, okuyanları geçmişe götürürken, bu geleneği unutan ya da bilmeyenlere bu geleneğin anlamını yaşatmaya ya da öğretmeye çalışmışım.
O dönemlerde, bir bayramı yalnız yaşayacağımı hiç düşünmemiştim. Hatta o günlerde günlüğün içeriğini yazarken, yalnızların özel günlerde neleri hissettiklerini de bilmezdim. Oysa bu gece, bayramdan bir gün önce dayanılmaz bir yalnızlığı yaşıyorum. Elli yıldır, kendimi bildim bileli, hiçbir Kurban Bayramını yalnız yaşamadım. Ailemle birlikte, ailemin dışındaki dostlarımla bazen çok mutlu, bazen de belki hafif kırgınlıkların yaşandığı bayramları da yaşamışımdır, ama asla yalnız olmadım, yalnız özel bir günü yaşamadım. Tüm birlikteliklerde, bin bir faktörün bir sonucu olarak, arife günü ya da bayram sabahı bir takım kırgınlıklar yaşanabilir. Taraflar bayramlaşmada günün önemine, anlamına yakışır bir role soyunurlar ve bayram süresince birbirlerine saygı göstererek bu günleri atlatırlar. Bu boyutta yaşanmış sorunlar üzerine kurgulanmış bir yazıyı, mutlu bir sonla bitirmeyi inanılmaz arzulardım. Sorunların çözümünü günün anlamına yükler, kutsallıklar, dokunulmazlıklar hatta günah üzerine dayalı bir yaklaşımla, soruna çözüm üretebilirdim.
Şuanda bulunduğum koşullarda hem otuz yıldır beraber bayramı kutladığım ailemle birlikte değilim, hem de bu yalnızlığı bir şekilde doldurabilecek akrabalarımla birlikte olabilecek konumda da değilim. Hapiste olsaydım bunun bir mantığı olurdu. Bu konumun bile rahatlatıcı bir boyutu olabileceğini düşünüyorum. Mahkûmsun, özgürlükten, dışarıda yaşanan heyecanlardan, coşkulardan uzakta olsan da, sabah sarılabileceğin kader arkadaşların, belki o sabah ya da ertesi sabah sevdiğine, sevdiklerine dokunabileceğin açık görüş umudu var.
Sen bu özel günde yalnızlığın dayanılmaz acısını tek başına yaşıyorsun ve sevdiklerinden, dostlarından kaçıyorsun. Oysa sen, bir hesaplaşmaya girmemek, sorulacak binlerce anlamsız soruya yanıt vermemek için kaçıyorsun. Hayatının her döneminde sorunlardan kaçmayı, bir bahane ile ertelemeyi yaşamsal bir yöntem olarak kullandın. İlk defa kaçman, uzaklaşman için bir nedenin var, bu neden daha önce karşılaştığın nedenlere hiç benzemiyor. Zaten bundan önce ki nedenlerden kaçmayıp, ertelemeseydin, üzerine gidip çözebilseydin bu son nedeni yaşamayacaktın. Bu yalnızlık girdabına tek başına sürüklenmek, seni çok yaralasa da, tutunabileceğin, bu yalnızlıktan çıkabileceğin birçok şey olsa da, onlara tutunmak seni tatmin etmeyecek ve sürüklenmeye devan edeceksin.
Yaşamın her anı bir bedel ödenerek yaşanır. Bu bazen kendinden bir şeyleri vermekle, bazen cebinden önüne uzatılan faturaları ödemekle mümkündür. Birlikteliklerde, bu bedeller daha kolay ödenir. Bazen sen, bazen partnerin eksiğini, bazen bedelin tamamını karşılarken, genellikle de hesaplar ortak ödenir. Ortak ödenen hesaplardan elde edilen mutlulukların, zevklerinde keyifle paylaşılmasının nedeni de bu olsa gerektir. Düşünün, tüm bedelleri faturaları hep sen ödüyorsun ama kazınılanları paylaşıyorsun. Yaratılış hamurumuzda olan bencilliğimiz hemen davranışlarımıza yansır, bir hesaplaşma içine girer ve her şeyi ben ödüyorum çıkarımına çok kolay ulaşırız. O noktada birliktelik sarsıntıya uğrar, karşı tarafa da bedel ödetmenin ince hesaplarını yapar, küçük hileler, dayanılmaz kelimeler, hatta daha da ilersine gider intikama dayalı davranışlar içersine gireriz.
Böyle bir hesaplaşmanın bedelini, bir özel günde ödüyorsanız bunun faizi, anaparayı geçer. Üzerinizde yarattığı duygusal basınç tüm damarlarınızı dağıtır. Göğüs kafesiniz yalnız başınıza aldığınız nefese itiraz eder, her soluk alışınız acı verir. Gözyaşının kanlı aktığını yazar bazı yazarlar, bazen şarkı sözlerinde de kullanırlar. Şimdi anladım kanlı gözyaşının anlamını. Kurban bayramında, kanın sel olduğa akıntıya, senin gözyaşların da katılır birer katre olarak. Ağlarsın bir arabanın içinde, insanlardan saklanarak. Yollar hareketlenmiştir. Kimi kurban kesmeye, kimi ölmüşlerini ziyaret etmeye, daha genç bir nesil bayramlık kıyafetleri ile bilinen bir adrese doğru, büyüklerin evine kahvaltıya, taze etle yapılmış kavurmayı yemeye gitmektedirler. Sen ise, artık projelerinde kullanırsın Bayramın anlam ve önemini, teoriyi çok iyi bilip öğretebilen ama pratikte çuvallayan hocaların gibi. Bu gün pratiği yalnızlık boyutunda yaşıyorsun. O projede, anı defterini yazarken yalnızların özel günleri nasıl yaşadıklarını bilmiyordun ama bu gün, bu özel günde yaşanabilecek en dayanılmaz ayrılığı tadıyor ve yaşıyorsun. Sen bundan sonraki projelerinde mutluluğu kullanmaya devam et, yine her şeyi sevgi üzerine oturt. Bırak insanlarla paylaşımında neden hep veren ben oluyorum hesaplaşmasını. Veren olmaya devam ettikçe, sana da bir veren bulunur elbette.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.