- 707 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
GÜLSÜM ! YÜZÜN GÜLSÜN (9)
Arkadaşının durumuna üzülen Emine söze karıştı.
“ Gülsüm ! Müjgan doğru söylüyor. Hayatta hiçbir şeye çok üzülmemek gerek. Bazen bazı olaylar karşısında umudumuzu yitiririz. Onurumuzun gittiğini düşünerek daha çok üzülürüz. Sonra aradan zaman geçer o üzüntülerin üzerinden ve bir bakarız ki o üzüntüler hatırlansa da eskisi kadar üzmediğini fark ederiz. Ama sana tek bir tavsiyem var. Mantıklı düşün, ani kararlar verme. Kalbinin sesini dinle, beyninin sesini de. İkisi de yalan söylemez. Eğer sevgin, Cem’in o kötü alışkanlığından kurtarmaya yetecekse yanında ol. Yok , ben o kadar fedakarlık gösteremem diyorsan, hiç kendini yıpratma. Hayatımızın daha baharındayız. Çok güzel günlerimiz var. Şükretmelisin. O kadar çok genç kız var ki, yanlış kararları yüzünden, sevgisinin kurbanı oluyorlar. Hatalarının cezasını, fazlasıyla ve ömürlerinin sonuna kadar çekiyorlar. Sen yanlış bir şey yapmadın. Onlar da yapmadılar aslında. Sevmek, sevilmek dünyanın en güzel şeyi. Ama doğru kişiyle olursa. Onu da kimse bilemez ki. Çok mükemmel olabilir ama kalbin onun için çarpmıyorsa, zorla sevemezsin . Sevdiğin insan ise her şeyi yaparsın . Onun için kendini suçlamayı bırak ve eski haline dön lütfen. Biz seni çok seviyoruz. Hep yanındayız.
“ Evet Gülsüm, yanındayız. Her zaman. “
“ Haklısınız sevgili arkadaşlarım. Sözünüzü dinleyeceğim. “
O sırada, Gülsüm ‘ ün telefonu çaldı. Telefonu eline alır , yüz ifadesi değişti. Arayan Cem’ idi. Uzunca bir süre çaldı fakat açmadı. Arka arkaya tekrar çaldı yine açmadı. En son çalışında kızgınlık ifadesiyle açtı telefonu. ,
“ Efendim ! “
“ Gülsüm ! Lütfen beni dinle. Seninle konuşmak istiyorum ama telefonda konuşamam. Son bir kez beni dinle. Bir yerde buluşalım ve konuşalım. Sonra istersen bir daha seni hiç rahatsız etmeyeceğim. Ama bana son bir kez konuşma fırsatı ver. “
“ Düşünmem lazım. Ben seni arayacağım. “
Dedikten sonra telefonu kapattı ve arkadaşlarının şaşkın bakışlarıyla karşılaştı. Kendisi de şaşırıyordu bu haline. Hayal kırıklığı yaşamış ve günlerdir avare gibi dolaşan Gülsüm Cem’ e bu konuşmasıyla ümit ışığı yakmıştı. En azından düşünmesi bile buna işaret sayılırdı.
Tekrar telefonunu eline alarak Cem’ in numarasını tuşladı.
“ Efendim Gülsüm ! “ heyecanlı bir şekilde açmıştı telefonu Cem
“ Sana , son bir konuşma hakkı vermeye karar verdim Cem. Akşam okul çıkışında, yakındaki çay bahçesinde buluşalım. “
Dedikten sonra , hemen telefonu kapattı. Bir taraftan da beyninde dolaşan düşünceleriyle uğraşıyordu sanki.
Müjgan ile Emine hala şaşkınlığı üzerinden atamamış, az önce sakinleştirmeye gayret gösterdikleri arkadaşlarının bu tavrını hala anlam verememişlerdi. Ama tanıdıkları Gülsüm, duygusallığının yanında mantıklı bir kişiliğe sahipti. Doğruyu bulacağını biliyorlardı.
Onlara konuşmaları kısaca özetledikten sonra, Cem ile buluşmasında soracağı soruları aklında tutmaya çalıştı.
Öğleden sonraki derslerin bitiminde okuldan çıkarak, buluşacakları çay bahçesine gitti. Sonbahar olması nedeniyle çay bahçesinin eski canlılığı kalmamıştı. Ağaçların üzerinde kalan kuru yapraklar ile yerlere yayılmış yapraklar, hayat mücadelesini temsil ediyordu adeta. Bir süre etrafını seyretti Gülsüm. Arkadaşları onunla gelmeyi teklif etmişler, fakat o istememişti . Onların yanında rahat konuşamayacağını düşünmüştü.
Tam o arada uzaktan Cem ‘ i gördü. Yanına geldiğinde selam vererek tam karşısındaki sandalyeye çekerek oturdu. Gülsüm ‘ ün yüzü gülmüyor ve kararlı bir duruşu vardı. Cem’ in yüzüne baktı. Belli belirsiz, kaçamak bir bakıştı aslında. Sanki on yaş birden yaşlanmıştı. Ve yüzünde tedirgin bir ifade ile karışık üzgün bir görünüşü vardı.
İkisi de bir süre konuşmadan oturdular. Sonbaharın o esintisi yerdeki yaprakları yerlerde sürüklüyor, o sürüklenmeyle çıkan hışırtılar sessizliği bozuyordu.
“ Beni kırmayıp geldiğin için teşekkür ederim Gülsüm. O gün için özür dilerim. Ama sana dürüst davranmam gerekiyordu. Bir an önce olmasını istediğim için o günü seçtim. Benim gerçek yüzümü görmeni istedim. Ben, önce seni saf ve temiz, kandırılabilecek bir kız olarak gördüğüm için yaklaşmıştım. Sen bana karşı sert ve acımasız davrandıkça daha çok ilgimi çektin. Sana hava attıkça, sen daha çok tepki gösteriyordun. Daha çok üzerine düştüm. Ama o arada sana âşık oldum. Diğer çıktığım kızlara benzemiyordun. Ben, her şeyi elde etmeye alışmışım ve o yüzden de zoru elde etmek benim için hırs haline geldi. Ama sen benim bütün yaşantımı baştan aşağıya değiştirdin. Beraber olduğumuz zamanlarda, sen farkında değildin ama hep seni inceledim. O kadar temiz bir kalbin vardı ki, seni kandırmaya, seni de benimle çürütmeye gönlüm razı olmadı. Ama eğer beni affedebilirsen, bana şans verebilirsen tedavi olacağım. Karşında yepyeni bir cem bulacaksın. Tedavim bittikten sonra da okulumu bitirerek, ailemin maddi varlıklarını kullanmadan, emeğimle yeni bir yaşam kuracağım sana. Seni hiç mutsuz etmeyeceğim. Çünkü seni çok seviyorum. Ben bugüne kadar kimseyi sevmedim. Çok sevmek istedim ama sevemedim. Sevginin nasıl bir şey olduğunu bilmiyorum galiba. Sen bana sevmeyi öğrettin. Geride kalan yaşamıma ait ne varsa üzerine devasa örtüler örttüm. Bir daha açmamak üzere. Bana ne olursun bir şans ver. ! Yalvarıyorum Gülsüm “
Cem’ in konuşması karşısında Gülsüm ‘ ün yufka yüreği titredi birden. Onun konuşmaları çok etkilemiş, daha önceden kafasında planladığı ve Cem ‘ e soracağı sorular uçup gitmişti zihninden.
“ Cem, bütün bu olanlardan sonra sana ne diyeceğimi, nasıl hareket edeceğimi bilemiyorum. Biz nasıl bu hale geldik. Olaylar nasıl gelişti. Anlamış değilim. Daha bunlara alışamamışken, senin bu durumunla karşılaştım ve hayal kırıklığına uğradım. Sana güvenmeli miyim? Yoksa kaderine mi terk etmeliyim. Şu an hiç biri için fikrim yok. Kafam ve duygularım çok karışık. Benim her şeyden önce zamana ihtiyacım var. Senin ise en kısa sürede bir kliniğe yatarak tedavi olmaya. Yalnız, bu tedaviyi benim için isteme, kendin için iste. Çünkü her şeyden önce kendin için istemelisin. Hayata gelirken, çırılçıplak ve en saf halimizle doğuyoruz. Yaşam boyunca, yanımızda sevdiklerimiz oluyor. Fakat hayatı kendimiz için yaşıyoruz. Sen, kendin için daha değerli olmalısın. Önce kendimize değer verelim ki, başkalarının değerini bilelim. Sana söz vermiyorum. Senden sadece tedavi olmanı istiyorum. Şimdi hala seni affetmiş değilim. Buraya geldim. Senin kendini savunma hakkın vardı. Dürüst davrandığın ve o şekilde davranarak daha fazla acı çekmemi önlediğin için teşekkür ederim. Ama benim zamana ve kendimi toparlanmaya ihtiyacım var. Yakında ara yıl tatili olacak ve ben ailemi çok özledim. Memleketime gideceğim. O zaman zarfında düşüneceğim. Sen de o arada tedavine başlarsan belki benim için olmasa da kendin için hayatının şansını yakalayabilirsin. O dönem zarfında, seni her gün telefonla arayacağım ve iki arkadaş gibi yine sohbetimizi yapacağız Cem. Lütfen yardım için uzanan elimi tut. “
“ Gülsüm! Sen hayatımda tanıdığım en harika insansın. Ve ben seni bu yüzden daha çok seviyorum. Tamam! Söz veriyorum. Yarın hemen gidip bir kliniğe yatacağım ve tedavime başlayacağım. Öncelikle senin için ama dediğin gibi kendim için yapacağım. İnşallah beni affedebilirsin. Umutla bekleyeceğim dönmeni. Yalnız şuna eminim, sen çok başarılı bir psikolog olacaksın. İlk hastanda benim. Beni dinlediğin için ve bir umut ışığı yaktığın için teşekkür ederim. Döndüğünde karşında çok farklı bir Cem bulacaksın. “
“ İnşallah Cem İnşallah. Allah yardımcın olsun. “
Konuşmaların bitiminde, garsonlardan çay istedi. Çaylar içildikten sonra vedalaşarak ayrıldılar. Gülsüm, büyük bir gönül rahatlığıyla o çay bahçesinden ayrılmıştı. Belki de bir daha hiç karşılaşmayacaklardı veya hiç ayrılmayacaklardı. Kim bilir. Her şey kaderle ilintiliydi sonuçta.
Terminalde bir telaş hâkimdi. İnsanlar ellerinde taşıdıkları büyük valizlerle son sürat otobüslerine yetişme telaşı içindeydiler. Kimisi ise son sigarasını, otobüse binmeden önce içebilmek telaşında. Kimi de yolcusunu, aracın içinde son kez görebilme telaşıyla içeri bakmaya çalışıyordu. Müjgan uğurlamaya gelmek istemiş fakat Gülsüm istememişti. Geldiği gün yanında ağabeyi vardı. O, olmasına rağmen çok tedirgin olmuştu. Şimdi ise hayat ona çok şey öğretmişti. Araba hareket etmeden önce, otobüsün camından son bir bakış attı şehre.
Araba hareket etti. Gülsüm, farklı duygular içinde dönüyordu sılaya. Kafası hala karmakarışıktı. Yarıyıl tatili tam zamanına rastlamıştı. Sılanın ona iyi geleceğine emindi. İçinden “ bugüne kadar aileme hiç yalan söylemedim. Onlarla bu sorunumu konuşmam gerekiyor. Onlara bu haksızlığı yapamam. Anlatırsam da anne ve babamın tavrı ne olabilir? Ağabeyimin anlayışla karşılayacağını biliyorum. Ama kuşak farkı nedeniyle annemle babamın pek beni anlayacaklarını sanmıyorum.” Geçti. Sonra da bu kararı evde tekrar düşünerek paylaşmaya karar verdi.
İstanbul’ dan dan Urfa otobüs ile on altı saat sürüyordu. Yolculuğun çoğu saatini uyuyarak geçirmişti. Sadece molalarda uyanmış ve ihtiyaçlarını giderdikten sonra tekrar koltuğuna oturarak uyumuştu. Ve nihayet Urfa tabelası görünmüştü. Levhayı görür görmez içi büyük bir huzurla dolmuş, sıladan ilk kez çıkan Gülsüm geri gelmişti sanki. Otobüs terminale girdiğinde kalabalığın arasında ağabeyi Kemal’ i gördü uzaktan. Bir tarafa gidiyor, bir bu tarafa geliyordu. Otobüsün kapıları açıldığında yolcular sırayla inmeye başladılar. Kemal, otobüsün çıkış kapısında heyecanla bekliyordu. Gözleri özlemle kardeşini arıyordu. Gülsüm, merdivenleri iner inmez Kemal ile hasretle kucaklaştılar. Çok özlemişlerdi birbirlerini. Bagajdan eşyaları aldıktan sonra arabaya binerek evlerine doğru yola çıktılar. Anasını ve babasını da çok özlemiş ve bir an önce kavuşmak isteği heyecanlandırıyordu Gülsüm ‘ ü.
Evlerinin dışına geldiklerinde, arabanın sesini duyan anası perdeyi aralamıştı hemen. Hep öyle yapardı. Oğlu bazen geç gelir, o camın önünden ayrılmazdı. Bu sefer sevdiği iki kişi vardı dışarıda. Hemen heyecanla kapıya çıktı. O arada babası da televizyon seyrediyordu.
“ Bey! Kız ile oğlan geldi. Hadi kalk. Özlemedin mi ! ??“
“ Hani, geldiler mi “ ?
“ Hı hı “
“ Kuzum! Geldin mi ? Çok özledim kızım. Gözümün nuru, kardelenim benim. “
“ Annem! Çok özledim ben seni. Yanındayım artık. Hasret gidereceğiz seninle.”
Annesine sarıldı, sarıldı, kokusunu içine çekti.
24.06.2009 N.Kaçar Bolu
DEVAM EDECEK
YORUMLAR
Yumurcak helal sana...
Aşkın,nelere kadir olduğunu bu bölümde anlatmış oluyorsunuz...Sonunda Cem,dize geliyor.Gülsüm'ün kararlılığı işe yaradı.
Konuşmalar,sıradan anlatımdan ziyade araya az da olsa betimlemeler,serpiştirsen tadına doyum olmaz...
Sen,aşk romanlarının bir numaralı yazarı olmaya adaysın...
gününüz aydınlık olsun...saygılar...