- 706 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
TOPLUMSAL CİNNET
Toplumun sosyolojik olarak ciddi sarsıntı yaşaması, yıllardır ülkede tartışılmaktadır. Toplumsal yapının değişmesi, sosyal şartların insanları giderek zorlamasıyla toplumsal cinnetin artması bu ülkenin gündemiydi hep. Çocukluğumda, eşini, çocuklarını döven babalar gördüm televizyonlarda. Komşusunu öldüren, kardeşini vuran insanlar okudum gazetelerde. Ama bu olayların ortak noktası, sosyal zorlukların insanları bunalıma sürükleyerek cinnete sürüklemesiydi. Olayların hepsi farklı zaman dilimlerinde olan, bireysel vukuatlardı. Maalesef, ülkede son üç aydır giderek artan şiddet olayları ve artık gittikçede iğrençleşen bu cinnet vakaları bireysellikten, toplumsallığa yavaş yavaş geçişin tamamlandığını gösteriyor. İstanbul’da kendi çocuğunu öldüren anneyle(!), Konya’da komşusunun çocuğunu vahşice öldüren kadının çok bir farkı yok. Tabi ki Mardin katliamının da… Ve işin kötüsü bunların birbirlerini tetikleyici olaylara yol açması.
Mardin’deki iğrenç olaya bakarsak, insanların nasıl gözü döner ki, o kadar insanı hunharca öldürebilir. Bu vahşeti, hangi sosyolojik terimler, ya da psikolojik terimler açıklayabilir? İnsan, kendi hayatını düşünmez mi? Ya da diğer insanların hayatını? Bu vahşiliğe yol açanlarda, bir gün bebektiler, onlarda bir zamanlar, Anadolu’nun sıcak topraklarında yetiştiler. Ve o bebekten nasıl bir katil yaratıldı? Bu nasıl bir sistemdir ki, insanları bu vahşete zorlayabiliyor? Nasıl bir karanlıktır?
Mardin olayının üzerimizdeki geçemeyecek etkilerini, hem yöre halkı hem de olaydan etkilenen insanlar üzerinde nasıl azaltabileceğimizi düşündüğümüz günlerde, televizyonlarda onlarca vahşi cinayet haberleri dolaşmaya başladı. Vahşet giderek artıyor, insanlar cinnet geçiriyorlar. Neden? Ekonomik kriz mi? İşsizlik mi? Eğitimsizlik mi? Yoksa yetersizlik mi? Evet, yetersizlik dedim, ilk defa duydunuz belki de bu tanımlamayı. İnsanların, kendine, çevresine yetememesidir yetersizlik. Bu maddi olarak değil. Maddiyat olarak çok zorlanan fakat o zorlukları, aile, dost, eş gibi kavramlarla aşan birçok insan tanıdım. Ya manevi yetersizlik… Çok parası olupta, çocuğuna sevgi veremeyen babalar, oğlunu kucaklamayan anneler, birbirlerinin yüzlerine bakmayan eşler, insanlar. Toplumda bir çöküş var mı? Evet, var. Bunun kaynağı, işsizlik, maddi zorluklar mı? Evet. Ama en önemlisi, insanların kendilerini geliştirememesi ve etraflarına duydukları o sorumluluk duygularını yerine getirememeleri.
Bugüne kadar hep, iyi meslek, iyi kazanç, iyi gelecek eğitimi aldık gerek evlerde, gerek okullarda. Niye kimse iyi bir sevgili eğitimi vermedi, ya da iyi bir arkadaş, ya da iyi bir baba, anne, komşu… Diyoruz ya, eski komşuluk yok. O zaman niye hiçbirimiz elini taşın altına koymuyor da, komşuluğu tekrar diriltecek olan faaliyetlerde bulunmuyoruz? Sadece sorunu belirleyip, orada bırakıyoruz.
Toplumun bir bütün olarak, faciaya sürüklendiği bugünlerde, tekrar bazı yapıları diriltmemiz gerekiyor. Ama bunları lafla değil, icraatla göstermek lazım. Bugün herkes etrafına sevgi saçamıyorsa, aşk saçamıyorsa bunun nedenleri çok iyi sorgulamamız, çözüm yollarını ortaya koymamız lazım. Hepimize büyük görevler düşüyor, yoksa hepimiz sürüklenerek uçurumdan aşağıya düşeceğiz.
YORUMLAR
Toplumsal cinnetin artacağını sanıyorum.
Nasıl buralara sürüklendik sorusuna değişik etkenler sebepler bulanabilir.
Sevgi saygı ve güven ne ailelerde nede toplumda kalmamıştır.
Maalesef çok hödük yöneticiler tarafından yönetilmekteyiz.
Apartman kültürü toplumu mahvetmiştir
ÖSS sistemi ezberci eğitim hödük yöneticilerin çıkmasına çoğalmasına yükselmesine olanak tanır halde.
TV PC porno ve cinsel özgürlük saçmalığının cılkı çıkarılmıştır
vs vs vs
Kısaca ahlak bitirilmiştir
Varılacak nokta hayra alamet değildir