- 467 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
SANALDAKİ DOSTLARIN BİR ARAYA GELİŞLERİ(2)
SANALDAKİ DOSTLARIN BİR ARAYA GELİŞLERİ(2)
Gelen gruptaki arkadaşlarla da kısa zamanda kaynaştık.”Toynak” rumuzlu arkadaş,yanımıza gelip oturdu.Bir iki hal hatır sormadan sonra başladı anlatmaya:
“-Bizum oralarda çay biçum zamanı başladı. da.Ha şimdu uşakların anasu ağluyordur çaluşmaktan”Anladım Karadenizli olduğunu.Doğu Karadeniz ağzıyla konuşuyordu.Sormama gerek kalmadı.Rizeli olduğu aşikardı.
Babasının çay toplamak için çağırdığını ama kendisini de işten güçten dolayı İstanbul’dan ayrılamadığını söylüyordu.Hemen peşinden bir anısını da patlattı.Daha doğrusu pozitif bir yapısı olduğundan iletişimi kolay oluyordu.Şen şakrak da bir yapısı olduğu belliydi zaten.Etraftaki ilgiyi kendi üzerinde rahatlıkla odaklaştırabiliyordu. Anısına gelince:
Üç-dört yıl önce memleketi Rize’ye gidince,babası ,çay bahçesine gönderiyor.Bahçenin arsız çıkan otlarını,çalılarını temizlemesini söylüyor.Aylardan da kasımın sonu.Hava soğuk. Babasının emrini yerine getirmeye çalışıyor.Kendisinin gelmeden önce amcasının bahçede çalışırken budayıp da bir kenarda yığmış olduğu kuru dallara gözü çarpıyor.Aklı sıra biraz ateş yakıp ısınacak. Düşüncesini aynen uyguluyor. Ateş,yavaş yavaş yana dursun,bizim” Toynak”, bahçede çalışmaya devam ediyor.Bir anda nasıl olduysa kendisi de anlayamıyor, kuru dalların olduğu yığın ateş alıp öyle bir yanmaya başlıyor ki sormayın gitsin.Kendisi de panik halinde.Yığındaki ateş,rüzgarın da etkisiyle çay bahçesinin içerisine yönleniyor ve bütün bahçe toprak hizasından olduğu gibi yanmış oluyor.Bizim Toynak,ne yapsın şimdi.Eve gitse babasından bir ton dayak yiyecek.Aynı gün eve uğramadan otobüse atlamasıyla soluğu,
İstabul’da alıyor.Babasından kurtulduğunu sanıyor ama yine telefonda yapacağını yapıyor.
“-Ulan uşak açan sen ha buraya geleceksun ben de senun kaburgalarunu kırmazsam işte öyle olsun..”
Babasının kendisine söylemiş olduğu bu tehditten sonra da kahkahayı basıyor.Tabi ki bizler de kendimizi gülmekten alıkoyamıyoruz.Bakalım ne olacak diye de düşünüyorum doğrusu.Gülmelerinden sonra yine anlatmaya devam ediyor.Bahar mevsiminde toprak hizasından süren sürgünler,o yıl öyle bir çay veriyor ki sormayın gitsin.İkinci senesinde ki çay verimi, normal veriminin iki katına çıkıyor.Bu olayı,bu meslekte(ziraat teknikeri) yıllarımı verdiğim için kendime göre değerlendirmeye başlamıştım.Toprağın altındaki kökler, yanmadığı için topraktan almış olduğu besini, yukarıya doğru iletince uyur gözler faaliyete hemen geçip sürgünlerin çıkmasıyla ve gelişimiyle çay bahçesi adeta yeniden gençleşmiş oluyor,böylece verim de ona göre artmış oluyordu…
Toynak, kahkahalarla yanımızdan ayrıldı.
Kehya rumuzlu olan arkadaşla da sohbeti koyulaştırmıştık.Profilinden gerçekten meraktaydım.Boynunu,esnetmeden vücudu ile bütün olarak sağa sola dönderebiliyordu.O da asker dönüşü boynunda çıkan bir iltihaptan dolayı hastalanıp bu hale gelmiş.Anadolu yakasından Pendik’ten gelmiş.
“Asker Onur” rumuzlu arkadaşın da sohbeti bambaşkaydı.Daha ağzını açar açmaz dörtlükleri sıralamaya başlamıştı.Azari Türkçesiyle o kadar güzel söylüyordu ki mutlu olmamak mümkün değildi.İşin ilginç olanı,sadece şiir yazmak için ülkeyi karış karış dolaştığını söylüyordu.Kars’dan trene biniyor.Tren nereye giderse “Asker Onur” da onunla birlikte.Ve her uğradığı yer için de şiirler yazıyor.Şimdi diyeceksiniz” bu arkadaş kim?” Tam yetmiş yaşında bir delikanlı.Sadece rumuzu “asker onur.”Yetmişlik delikanlıyı yanımda görür görmez kendime tekrar yaşama şevki geldi doğrusu.Zaman zaman yarım asırı geçtik diye tasalandığım da oluyordu hani.Demek ki yaşamdan kopmayacak mışız.Bunu da, bana böylece “asker onur” öğretmiş oldu.
Kardan adam,elindeki listeye isimlerimizi yazıyor diğer taraftan da bir gecelik otel ücretlerini tahsil etmeye çalışıyordu.Aklıma bir şeytanlık geldi.Kendi kendime kardan adama psikolojik baskı yapayım bakalım ne yapacak diye düşündüm.Hani bir tarafımız da “pazarcı” ya.Ne de olsa yüzümüzün astarı yırtılmış.
“-Kardan adam kardeşim,paraları peşin mi vereceğiz”
Adamcağız,zaten yorulmuş.Stres de var üzerinde.Acaba bir olumsuzlukla karşılaşır mıyım diye düşünüyor olmalı.Her halinden belli çünkü.Ben de yangına körükle gidip tamamen ortalığı allak bullak ediyorum.
“-Evet ya,öyle.Peşin.”
“-Kardeşimm,bende para ne gezer.Ben, pazarcı değil miyim.Meteliğe kurşun atıyorum.Gel şunu iki taksit yap.Ya da kredi kartı geç miyor muuu?..”
Arkadaş,benim bu sert çıkışım karşısında birden şaşırdı doğrusu.Etraftaki arkadaşların bakışları,üzerime yönelince ben, hepsine birden göz kırptım.”şaka yapıyorum” dercesine..
Sonra da yaptığımızın şaka olduğunu söyleyerek “kardan adam” ın erimesini önlemiş oldum…
Zaman,ilerlemişti.Etkinliğin presedürü olarak içimizden 20 kişilik bir grup,arkadaşlarımızın tamamı adına Valiliği ziyarette bulunacaktı.Grubun içerisindekilerin tamamına yakınında kendilerine ait basılmış şiir , öykü ya da roman kitabı vardı. Valilik binasının merdivenlerinden yukarıya çıkıp,Vali bey’in makamına kabul edildik.Vali bey,bizleri kapıda karşıladı.Sanatsever olduğu konuşmalarından anlaşılıyordu.İçimizden eğitimci bir bayan arkadaş,etkinliğin amacını,şiirin önemini vurgulayarak Tekirdağ’a geliş sebeplerini böylece açıklamış oldu.
Sağ olsun,Vali bey,bizlerden ilgisini esirgememişti…
Ayhansarıkaya
(Tekirdağ şairler etkinliği )
(Devam edecek)