Bir kimseyi sahip olmadığı sıfatlarla övmek, onu kibarca yermek demektir. cemil sena
Suat Tutak
Suat Tutak

K Ö T Ü R Ü M (Bölüm-1 )

Yorum

K Ö T Ü R Ü M (Bölüm-1 )

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

733

Okunma

    K Ö T Ü R Ü M (Bölüm-1 )

K Ö T Ü R Ü M (Bölüm-1 )



Yeşilköy Havalimanının kalabalık olduğu bir gündü . Havada ne bir bulut , ne bir sis vardı . Almanya’da çalışan Türk işçilerinin ve yurtdışındaki öğrencilerin , sılasına , kentine dönüşlerinin ilk basamağı olan havalimanında , mahşeri bir insan seli , gözleri dalgalanıyordu .
Beyaz kanatları süzülerek , üç yüz kişilik T.H.Y. uçağı , havalimanı üzerinde , bir kavis çizerek inişe geçti . Hızla alanın iniş yoluna girdi . Tekerlekleri üzerinde süratle ilerleyen uçağın , uzaktan yaklaşan sülueti göründü .
Kontrol kabininden , inmekte olan uçağın hangi seferden geldiği , ismiyle birlikte , yolcu sayısıyla ve uçuş numarasıyla açıklanıyordu . Az sonra alanın ortasında duran kocaman uçağa , alan personeli koşuşup , seyyar iniş merdivenini açılan kapısına yanaştırdılar . O arada uçağın motorları sustu . Kapısı da açıldı . Uçak yolcuları birer birer merdivenden inip alanın çıkış kapısına doğru yürümeye başlamışlardı . Bu arada , bazı yolcuları karşılamaya gelen , dostları , onlarla kucaklaşıp öpüşüyorlardı . Kimileri sevinç göz yaşları döküp küçük mendilleriyle , gözlerini silerken , kimileri de sarıldıkları yolculardan , kopmuyor , ayrılmıyor , uzun yılların hasretini doyasıya gidermeye çalışıyordu . Kimileri de , bekleyen yakınları olmayınca , boyunlarını büküyor , başlarını önüne eğip , yaşaran gözlerle mahşeri kalabalığı yarmaya , kendilerine bir yol açmaya çalışıyordu .
Bu insan selinde uzun boyu , midi beyaz kabanı ile gözlüklü bir genç , karşıdan dikkati çekiyordu . Karşılaştığı samimi içtenlik , sarılan , sevişenlerin göz yaşartıcı , insanı ezen coşkusu , onu da duygulandırmıştı . İçinde tatlı bir burukluk canlanmıştı . Kendisine ne bir el sallayan , ne de koşturup kucaklamak isteyen bir yakını yoktu , bu insanların içinde . Çünkü ; bütün dostları , annesi , babası buradan çok uzakta , Anadolu’nun uzak bir köşesinde oturuyorlardı .
Üstelik , geleceğinden de bir haberleri yoktu . Sürpriz olsun diye, ne bir mektup , ne de telgrafla bildirmemişti . Telefon etmek de istememişti . Onları telaşa düşürmek istemediği gibi , aniden , habersizce , karşılarına dikelip “-İşte ben geldim “ demek istiyordu . Oysa ; haber vermiş olsaydı , mutlaka , burada bir karşılayanı, bir kucaklayanı olurdu . Ama o , sessiz sedasız gidecek , aniden karşılarında bitiverecek , onlar şaşkınlıktan kriz geçirirken , önlerinde , kendisi büyük hazlar duyacaktı .
Bencilceydi belki , ama gönlü öyle istiyordu . Selim , bu düşüncelerle alanı geçip , son kontrolünü yaptırmış ve alanın çıkış kapısında bekleyen taksilerden birine binmişti . İstanbul’dan Anadolu’ya ilk hareket edecek vapura yetiştirmesini , taksi şoförüne söylemişti . Şoför , kolundaki fosforlu saatine bakıp , derin bir rahatlığa kavuşmuş gibi göğüs geçirerek :
- Şansın varmış beyzadem . Dediğin vapurlardan birinin kalkmasına daha 45 dakika var . Yetişebiliriz . İnşallah , trafiğe yakalanmayız , dedi . Sözlerini bitirince de , hemen koşup Selimin elindeki büyükçe valizini aldı . Taksinin bagajına koyup kilitledi . Ayni süratle gelip , ayakta durup olduğu yerden , İstanbul’u içine sindirircesine seyreden Selime , taksinin kapısını açıp :
- Buyrun beyzadem . Vakit kaybetmezsek , ancak yetişebiliriz , dedi .
Ardından direksiyona geçti . Süratle havalimanından uzaklaşmaya başladılar . Fakat , az ileride , trafik sıkışınca mecburen , dizi dizi otoların kuyruğuna girdiler . Ağır aksak ilerlemeye başladılar . O ara trafik , açılır gibi oluverdi . Bir başka sokağa dalış yaptılar . Çünkü , ileride trafik yine sıkışacak , vapura zamanında yetişemeyeceklerdi .
Mavi- Beyaz yaşlı taksi homurdanarak , ara sokaklardan vapur iskelesine , bir an önce varmak için , gücünden fazla çaba gösteriyordu . İri kıyım , palabıyıklı şoför şen , şakrak hareketleriyle , Selime Anadolu’nun babacan , dürüst köylülerini anımsatmıştı . “ – İşte benim , vatanımın bir parçası .. İçtenlik , neşe ve asalet dolu timsali “ diye, düşündü. Şoförün kanı da Selime ısınmıştı . Selimdeki sıcak elektriklenmeyi de sezmiş olacak ki , onunla konuşmak istediğini anlatmak için :
- On beş , yirmi dakika sonra iskeledeyiz ., beyzadem . İnşallah , fazla kalabalık değildir de , başka bir güne kalmazsın , dedi . Bu sözler üzerine , daldığı manevi düşüncelerden uyanan Selim :
- İnşallah , diye cevap vererek , sözlerine devam etti . Dokuz senedir , ne denli değişmiş İstanbul . Bunca sene ayrı olup insanın , sılasına dönmesi ne hoş oluyor .Sizin fikriniz nedir , yanılıyor muyum ? diye sorunca , taksi şoförü istediği ortamın doğduğunu görüp hemen konuşarak balıklamasına daldı , söze :
- Doğru haklısın . Merakımı bağışla beyzadem. Henüz ,ismini bile bilmiyorum ama, kanım size ısındı . Bu sebepten , ağzımın bağı çözüldü . Biraz da , mesleğimin azizliği . Bir parça çenem düşüktür . Sözlerinden , uzun süre gurbette olduğun anlaşılıyor . Paçana bakıyorum , pek işçiye de benzer tarafın yok . Sen , bayağı mektep , medrese görmüş , mürekkep yalamış birine benziyorsun . Avrupa da mı , okuyorsun ? Dokuz sene , az bir zaman değil de ? diye sordu .
Genç yolcunun dudaklarında , gizemli ve anlamlı bir gülümseme belirdi . Ayni soğuk tavırla , gizemli bir öyküyü anlatır gibi , konuşmaya başladı :
- Adım Selimdir efendim . İzmir’denim . Fransa’da öğrenimimi yapıyordum . Bu sene , doktoramı tamamlayıp mezun oldum . Yüksek inşaat mühendisi , Mimarım . Öğrenimimi tamamlayınca da , soluğu burada aldım . Vatan hasreti başka … diye, sözünü tamamlayınca şoför hemen beklemeden söze başladı :
- Sizin adınıza sevindim ve memnun oldum Selim bey . Hem tanıştığımıza , hem de diplomanızı , başarıyla alıp eve, yurda dönüşünüze … Sizi tebrik ederim . Ne mutlu , sizin gibi kültürlü bir kişinin anne ve babasına . Kim bilir , sizi karşılarında görünce ne kadar sevinecekler ? Çokta özlemişlerdir sizi … Selim , eski çekingenliğinden kurtulmuş, biraz daha rahatlamış , sesi biraz daha normale dönmüş olarak söze başladı :
- Sağ olun efendim . Bende onları çok özledim. Dokuz sene dile kolay . Her sene gelir , görürdüm onları ama , izin dönüşü yine özlem başlardı . Nede olsa , insanın kendi yurdunda okuması başka . Yurtdışında öğrenimini yapması da , bir başka … Yurtdışında vatan hasreti var , sıla hasreti var. Ana , baba özlemi var . Buruk bir özlemdi bu benim için . Ama , bitti artık . Şimdi tek arzum , onları biran evvel görebilmek . Ve bir daha hiç mi , hiç ayrılmamak . İşte beni , bir an önce İstanbul’dan ayrılmaya zorlayan bu . Oysa , İstanbul’da bir kaç gün kalıp vatan özlemimi dindiresiye dek eğlenmeyi , ne çok isterdim . Benim için de , iyi bir moral olurdu. Ama annem , babam… Onlar , gözümde tütüyor .
Şoför bu sözlerle duygulanmıştı . Kendisi de kırk yıla yakın gurbette, İstanbul’da çalışıyordu. Sıla özlemini yıllar yılı o da yaşıyordu . Bilirdi ne olduğunu gurbetin. Sıla hasretini iyi biliyordu . Biraz durulaşan ve titreyen, duygusal bir ses tonuyla konuştu :
- Sizi anlıyorum . Üzülmeyin beyzadem . Şey … Af edersiniz Selim bey . Bir gün , onlarla birlikte gelirsiniz İstanbul’a . Hem o zaman , onları da gezdirmiş olursunuz burada . Böylece de , hasretinizi gidermiş olursunuz .
Bu esnada , vapur iskelesi karşıdan görünmüştü . Az sonra da , iskeleye geldiler . İskelenin önünde durdular . Şoför yine ayni süratle kapıyı açıp dışarı fırladı . Selimin oturduğu taraftaki kapıyı açarak , çıkmasını bekledi . Bagaja koşup valizini çıkararak Selime uzatırken :
- Bu yolculuk da burada biter Selim bey . Vapurun kalkmasına daha on beş dakika var . Benim vazifem bu kadar . Gerisi , size kalıyor . Hayırlı yolculuklar dilerim . Eğer , bir gün yolunuz yine İstanbul’a düşerse , her türlü emirlerinize hazırım . “ iç cebinden , bir küçük kartvizit çıkarıp Selime uzatarak “ yirmi dört senedir direksiyon salladım , bu şehrin çeşitli semtlerinde . “ BİTİRİM KERİM “ veya “BABA KERİM “ deyince , beni hemen bulurlar . Zorluk çekmezsin beyzadem , dedi .
Selim nazikçe kartı alırken konuştu :
- Teşekkür ederim Kerim baba , her şey için teşekkür ederim . Sözlerini ve seni unutmayacağım . Bir gün yine karşılaşırız ve o zaman , dostluğumuzun tadını çıkarırız . Şimdilik bana müsaade . Şansın açık olsun , deyip tokalaşmak için elini Kerime uzatınca, ikisi de bir duygusal ana başladılar . İkisinin de gözleri bir anda yaşla doldu. Yürekleri ayrılık acısıyla burkuldu . Yarım saatlik arkadaşlık, bir anda eski iki dost yapıvermişti onları . Şimdi ayrılık anıydı. İkisi de üzgün, ikisi de buruktu. Sesleri titriyordu . Kerim , Selimin elini sıkarken ağzından şu sözler döküldü :
- Güle güle Selim bey . Güle güle genç dostum. Başarılar ve mutluluklar sizin olsun . Çünkü , bu sizin hakkınız . Ve , hepimizin , dedi. Boğazına bir şeyler tıkandı . Konuşamadı . Ardından , uzun yılların özlemi olan birer dost gibi uzunca kucaklaştılar . Selim , artık bu koca şehirde bir dostu olmanın sevinci ile oradan ayrıldı . Koşarak , kalkacak vapura bir bilet alıp güverteye çıktı . Vapur düdüğünün uzunca ötmesi ardından , uskurunda deniz suyunun köpükleri görünüyordu . Güvertede ayakta duran Selim , iskeleye son defa dönüp baktığında sıcak , içtenlik dolu , güzel şehrin doyumsuzluğuyla içi burkuldu . O an iskelede, el sallayanların arasında , Baba Kerim de vardı . Onun dostluk , samimiyet dolu anlayışı , Selimi duygulandırdı . Artık onun da bir el sallayanı olmuştu . İkinci kez yaşaran gözlerine , güneş gözlüğünü taktı . Elini sallayarak , son kez Kerim babaya veda etti . Uçsuz , bucaksız , mavi bir çarşaf gibi uzanan Marmara Denizinin üstünde o , köpüklü uskur suyu da İstanbul’a veda göz yaşlarını bırakıyordu .

Suat TUTAK (Birinci bölüm)[
kalin ]

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
K ö t ü r ü m (bölüm-1 ) Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz K ö t ü r ü m (bölüm-1 ) yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
K Ö T Ü R Ü M (Bölüm-1 ) yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL