- 759 Okunma
- 13 Yorum
- 0 Beğeni
KURTKÖY'ÜN SEFİLLERİ
.(’Çoban Mustafa’ adlı öykümün devamıdır)
Nalbant Ahmet,kamyonuyla Pendik’teki annesinin yanından getirdiği sekiz yaşındaki oğlu-
nu gösterip seslenir,eski çoban-yeni kahveci ’Mustafa’ya :
- İncirliiiii ! Bak sana kimi getirdim !..
Karşdan görünce tanır Mustafa oğlunu.Şaşırır bir garip olur..sevinir elbette..
Babasını gören çocuk,neler olduğunun farkına varamamıştır ama sevinemez babasını gördüğüne.Çünkü korkutmuştur annesi onu..kötüdür babası..
Elinde bez bir pazar torbası,içinde defter-kitapları ve bir kaç parça eşyasıyla,arkasındaki
Nalbant Ahmet’in iteklemesiyle,babasına doğru adım atarken birden çığlık atarak ağlamaya
başlar küçük çocuk.Canı yanmışcasına ağlar.Anlamıştır artık kovulduğunu.Annesinin onu
yanında istemeyip de babasına gönderdiğini anlamıştır.Peki ama nasıl bir annelik bu ? Babasının kötü olduğunu söyleyen o değil midir ? Küçücük çocuktan ne kötülük görmüş de
kötü dediği babasının yanına göndermiştir ?
Babası dizlerinin üzerine çöküp kucaklarken oğlunu,çocuk sarılamaz ona...korkar..korku-
dan ağlar.Adam hasretine mi ağlasın,kavuşmasına mı yoksa oğlunun kendisinden korkması-
na mı ?
Elinden önce torbasını alır sonra da elinden tutup kahveye getirir.Köylülerin şaşkın bakışları arasında bir sandalyeye oturtup çay ve bisküi ikram eder.Acıkmıştır çocuk.Bir
taraftan gözyaşlarını silerken diğer taraftan da açık-tatlı çayı yudumlar,kremalı bisküi-
leri iştahla yer.Köylüler sevgi gösterirler ona.En çok da yaşlı Hamza Dayı ilgi gösterir.
Oyunlar yapıp güldürmeyi bile başarır çocuğu.
Daha o günden kahvede babasına yardım etmeye başlar çocuk.Masalardaki boş bardakları
toplar,müşterilere çay ve su taşır.İsteyenlere bakkaldan sigara-kibrit alır.
Hurdalığı andıran tahta sandalyeli,mozaik yüzeyli bir kaç masa,oyun kağıtları,domino taş-
ları,tavla,bidondan bozma soba,simsiyah ahşap tavanda asılı lüks lambaları,kömür ateşin-
de kaynayan çaylar,genç-yaşlı karışık köylü müşteriler ve onların ağızlarından hiç düşmeyen sigaraların yaydığı duman...Sekiz yaşındaki bu,annesi tarafından babasına gön-
derilen çocuğun yıllar sürecek sefaletinin dünyası oluvermişti işte.
Akşam olduğunda hem sigara dumanı hem yorgunluk gözlerini kapatmaya başlamıştı bile çocuğun.Babası köylülerin uyarısıyla onu kahvenin bir köşesindeki pöstekenin üzerine
yatırdı.Başına tavlayı yastık,üstüne de eski kumaş paltosunu yorgan etti.Hemen uyuya-
kaldı çocuk.
Kahve dağıldıktan sonra,İbrahim Ağa’nın bir süre önce evinden getirdiği eski de olsa işe yarayan yatak ve yorganı kahvenin diğer köşesindeki tahta döşemisine dizdiği sandalye-
lerin üzerine serip,çocuğu oraya yatırdı.Kendisi de ışıkları söndürüp yanına yattı.
Sabaha karşı uyandığında üzerinde ıslaklık hissedince çok kızdı adam :
- Annen mi tembihledi ? Mahsüs mü işedin lan ? diye bağırınca çocuk ağlamaya başladı.
Ne yapsın çocuk...kahvede tuvalet yoktu ki ! Köylüler kahvenin dışındaki duvara- İbrahim Ağa’nın ’Buraya işeyen eşektir ’ yazmasına aldırmadan - işerlerdi.O henüz bu cesareti gös-
terememiş- daha sonra o da alışacaktır - çişini tutmak zorunda kalmıştı.Genelde büyük
abdestler için kullanılan köy tuvaleti ise epeyce uzaktı.
Çocuk ağlamaya başlayınca adam pişman oldu söylendiğine.Önce kendi üstünü başını silip kıyafet değiştirdi.Sonra da çocuğun torbasından kıyafet çıkarıp değiştirdi.
Çocuk utancından başını kaldıramadı uzun süre.
Ertesi gün Kurtköy’ün beş sınıfına bir öğretmenin eğitim-öğretm hizmeti verdiği okulun
ikinci sınıfına başladı çocuk.
İlk günden sınıfta işeyerek ıslak ve utanç içinde döndü yine kahveye...
Kurtköy’ün Sefilleri’ni oynamaya böyle başladılar baba-oğul....
Fikret TEZAL
YORUMLAR
Sayın yazar, yazmak tabi ki birşeyler paylaşmakgüzeldir.Ancak yazılarımız birilerini rencide noktasına getirir veya kötüyü iyi empoze etmeye yönelik olursa,işte o zaman kırılma noktaları olur.Değilse duygu ve düşünceleri paylaşmak mükemmeldir.Görüşlere gelince onlar sosyal hayatın renkleridir diye düşünüyorum,anlayışla yaklaşıyorum.Yoksa dediğiniz gibi televole programlarında uyuşmuş toplum oluruz.Başarılar.Lütfen dikkat edelim...
Sevgiyle yaklaşın..İnceden, eleştirin.. Yol gösterin...Tatlı tatlı eğitin..Kaçırmayın, kaybet
meyin insanları..Sonra da kimse bir şey okumuyor, insanlar televizyon hastası, teknoloji
tutkunu olmuşlar diye isyan etmeyin...
Eleştiri, kabul edene yapılır. Burada eleştirilecekler, ustalardan usta...
Kutlarım.
farklı konu başlıkları açıyorsunuz; düşünmeye ve anlamlandırmaya yönlendiriyorsunuz bizleri, bunun için size teşekkür ediyorum. yazılarınızı üye olduğum günden bu yana takip ediyorum ve elimden geldiğince katıldığım ya da katılmadığım kısımlarını belirtiyor ve bir görüşe müdahil oluyorum, bu da beni ( fikirlerimi rahatça dile getirdiğim için) mutlu ediyor.
yeni yazınızı merakla bekliyorum
saygılarımla
Okunma oranlarından mı bahsettiniz :)))
Bu yazıyı yazdığınız bölümle ilgili örnek vereyim...
Dikkatinizi çekti mi bilmem ? Sitede 'adına şiir deyip' astıkları artık aynı kelimelerin gına getirdiği ot, çöp, sessizlik, suskunluk, lâl gibi kanıksanmış kelimelerle dolu veya ilgi uyandırma adına (!) erotik kelimelerin kullanıldığı en sıradan şiirlerdeki (!) yüreğiniz, kaleminiz, dizeleriniz, daim olsun, kavi olsun sözcüklerinin bulunduğu yorumların sayısı bile buraya asılan yazının okunma oranından fazla !...
Yazı özenle hazırlanıp çok mükemmel, insanlığa faydalı, bilgilendirici mesajlar içeren, imlâ kurallarına harfiyen uyulmuş titizlik gösterilmiş bile olsa güne seçki olarak gelmiyor çoğunlukla (!)
hadi, geldi diyelim... Güne seçilen yazılarda dahi okunma ve teşekkür sayısı sıradan bir şiirden daha az !...
Güne seçki olarak gelen şiirlere lütfen dikkat edin... Her gece 12 den sonra seçki öncesi 3-5 yorumu olan şiirlere bir bakıyorsunuz tebriğin bini bir para... Hep aynı yüzler...
Çoğunlukla gece şiirlerini bekleyip oraya inanılmaz beğenilerini bırakıp (!) sayfanda bende varım diye imza atma heveslisi vatandaşlar...
İyi güzel de, bu vatandaşlar madem edebiyatı seviyorlar yazılarda niye yoklar ?
Dikkat ediyorum yazıları okuyan, asan, yorumlayan, fikir beyan eden, takip eden çok az sayıda üye var !
Yanlış bilmiyorsam; bu sitede 6 000 den fazla üye var.
En az hergün 500 civarı üye on line olup bir yazı 15 - 20 kişi tarafından okunuyorsa.......
Takdirini bu yazıyı okuyanlara bırakıyorum...
Saygımla
GERÇEKTEN YERİNDE BİR ANLATIM VARDI HEPİMİZİN YÜREĞİNDEN DÖKÜLEN DUYGULARDI ŞİİRLERİMİZ VE YAZILARIMIZ MUTLAKA EKSİKLERİMİZ VAR USTALAR BİZLERE YARDIMCI OLSUNLAR BİRDE HEPİMİZİN ÇOK KİTAP OKUMASI GEREKİYOR VAKİT BULDUKÇA BAZEN ŞİİR YAZARKEN SORMAK İSTEDİĞİM KONULAR OLUYOR İNANIN EN İÇTEN SEVGİ VE SAYGILARIMLA
HAKLISINIZ FİKRET BEY..YİNE ANLAMI BÜYÜKTÜ YAZININ..
EVET BU SİTEDE BENCE İYİ ARKADAŞLIKLAR EDİNDİK..BİRBİRİMİZİ ÜZMEDEN..BEN İYİ Kİ KATILMIŞIM BU SİTEYE..İYİ Kİ TANIŞTIM SİZİN GİBİ DOSTLAR EDİNDİM..ELBETTE HERKESİN DERDİ KENDİNE GÖRE DEĞİŞİK..BAZI YORUMLARIMIZLA BAZEN RAHATLATTIK BİRBİRİMİZİ ,BAZEN ELEŞTİRDİK..KENDİMİZİ GELİŞTİRME AÇISINDAN İYİ DE ETTİK..USTALAR VE EĞİTİMLİ EĞİTİCİLER DE SİZİN YAZINIZDAN MUTLAKA KENDİLERİNİ ALINACAK BÖLÜMÜNÜ ALIRLAR DİYE DÜŞÜNÜYORUM..SİZİ KUTLUYORUM..İYİ Kİ VARSINIZ..SEVGİLER..
Gerçekten haklısınız.Burda insanlar yazarken birşeyleride öğreniyor.Ben şiir yazmayı tecrübeyi dışa vuran bir duygu silsilesi olarak görürdüm.Kendim kağıtlara yazardım şiirlerimi ama asla paylaşmak gibi bir düşüncem olmadı.takii bu siteyi bana tavsiye eden biriyle tanışana kadar.Neyse sonra şiirimi yazdım serbest nazım olarak.Ya baktım birileri beni hece olmamış.şu ra uymamış.filan diye yüksek zümre edebiyatındanmış havası ile eleştiriyo.eleştirsin sorun değil.ama eleştirmeyi bilen insan akıllı insandır.bunlar körü körüne vur ablıya gitsin hikayesi güdüyorlardı.İlk başta insanın şevkinide kırmıyolar değil hani.
değişen bişey yok şimdi ,ben yine serbest nazımda yazıyorum.ama bişeyleri öğrenmek ve öğretmek için bazı tecrübeleri.yoksa öyle necip fazıl veya mehmet akif ersoy olma gibi bir iddiam yok.Keşke olabilsem ama.
teşekkürler bu duyarlı yaklaşımınız.saygılar...
merhaba, yine sorgulayan ve düşündüren yazınızı ilgiyle okudum..
elbette böyle bir sitenin varlığı bir nimet bizim için. demek ki yazmaya aç ne kadar insan var.
fırsatımız olsa her birimiz bir şair ve yazar olcağız neredeyse..kim bilir bu fırsatı yakalayan kişiler çıkacak aramızdan ki ben bundan eminim. çünkü çok başarılı yazılarla karşılaşıyorum.
elbette ki karşılıklı komplimanlar olacaktır. bu doğal değil mi? buradaki ilişkilerin düzeysiz bir çıkara dayandığını düşünmüyorum. bu arada hatalar söylenmeli tabii ki. ben kendi hesabıma sırf kompliman olsun diye yorum yapmıyorum. beğendiiysem eğer övmekten kaçınmıyorum..
ülkemiz değişip gelişiyor, gençler yazmaya meraklıysa bu çok umut verici..yani umudu elden bırakmamalı insan.. saygılarımla..
lizeya tarafından 5/23/2009 9:07:10 AM zamanında düzenlenmiştir.
Üstat yine çok yerinden ve yeterince açık bir yazınızı okumanın keyfini yaşamaktayım. Hiç bir cümlenizin yabana atılır olmadığı hususunda sizinle hemfikirim. Burası niyet ne olursa olsun amatör yazaz-çizerlerin mektebi. Sizin de söylediğiniz gibi kimi üyeler takdire şayan kendini geliştirmekte, kimi de sadece ve sadece karalamakta bir şeyler. Her ne olursa olsun, yazmak önemli olan. Kötü olanı da iyi olanı da okumak ve ikisinin sentezini yapabilmek muhakkak bir kazanımdır.
İzninizle ben bir de şunu ilave etmek isterim.
Okuduğum bir çok şiirde kullanılan kelimeler, farsça mı?
Osmanlıca mı? nece ne olduğunu anlayamıyorum, belli ki şiir dili nesirden farklı ancak, dilbilgisi kuralları bu kadar çarpıtılmalımı, şiir yazmak uğruna, ayaklarımızın üstünde değil de başımızın üstünde mi yürümeliyiz.
Bunca yıldır okuduğumuz, Nazım Hikmetler, Abdurrahim Karakoçlar, Orhan Veliler...Bu kuralları tarumar etmeyi akıl edemedilermiydi acaba.?
melannkolik tarafından 5/23/2009 7:17:15 AM zamanında düzenlenmiştir.