- 602 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
FELSEFE VE İNSANLIK!
Doğa felsefesi…
Bize doğduğumuz andan itibaren öğretilen ilk ‘ayıp’ olay; soru sormak olmuştur. Bunun karakterimizde ki yansıması ise bu ‘ilk olayın’ cabası oldu ne yazık ki… Yıldızlar neden yukarıda? Dediğimizde, aman boşver cevabını aldık, neden düşmüyor dediğimizde ise, bu kadar yeter dediler.
Her şey öğrendik…
Birini anlamayı öğrenmeyi öğrenmedik. Gerek yoktu çünkü; her koyun kendi bacağından asılacaktı. Halbuki asılacak koyunlarla birlikte yaşıyorduk, kimse söylemedi bunu, düşünmekten alıkoyolduk.
Hep karşılık bekledik yaptığımız her eylemden. Oyuncağımızı dahi biriyle paylaşmak istediğimizde, o ‘birileri’ gelirken, zorla topladık, çok küçüktük…
Her şeyi öğrendik…
Biri hasta olduğunda yanında olmayı öğrenmedik. Biri bir şey bilmiyorsa cahil muamelesi yaptık, kaçtık. Ona bildiğimiz ‘şey’leri anlatmadık. Oysa bilgi paylaştıkça bilgidir, unuttuk…!
Unutulmayan; başkalarının bize yanlışları oldu, onları hep sakladık, kalbimizde büyüttük...!
Her şey öğrendik…
İki kere iki eşittir dört eder dedik ama en adil olmamız gereken kurumumuz ailemizde, kardeşlerimizle eşit yaşamamız gerektiğini öğrenemedik. İlerisini görmediğimiz yada çok net gördüğümüz her ‘şey’ bize kullanılabilir oldu, hiç fark etmedik… Halbuki biz, sadece biz olarak kaldık, unuttuk…
Orada bir köy var uzakta dediler. ‘Gitmesek de görmesek de o köy bizim köyümüzdür’ dediler ama o köye hiç gitmedik. Görmediğimiz ve gitmediğimiz hatta çoğu zaman dalga geçtiğimiz o yerleri görmeyi hiç istemedik.
Çok şey öğrendik.
Bir çiçeğin bile sevgiyle büyüyeceğini öğrenmedik. Belki hiç aklımıza gelmedi bir arkadaşımıza hediye vermek. Yeri geldi kıskandık ileride olanları, imrendik evet ama çalışmayı hiç düşünmedik.
Evet! Bunların hepsini yaşadık, saf kalbimizle inandık, enjekte edildi zihinlerimize birer birer… Kim bilir daha neler yaşanacak memleketimizde. Hep korktuk, korkutulduk…
Öğrendiğimiz hiçbir şeyi hayata geçirmeyi düşünmedik, hep ezber yaptık. Eve gelince annemize sorama şansımız olmadı, üçgenin iç açılar toplamı neden 180 eder diye, çünkü biliyorduk, buna ‘cevap’ veremeyeceğini… Baba her ay eve para getirir, neden diye sormadık, çünkü düşününce tehlike sinyalleri çalıyordu!
Ve baktığımız her beşeri olay bizim yorumumuz dışında olur gibi göründü bizim zihnimizde. Yaşımız ilerliyordu evet ama beynimiz bize isyan ediyordu.
Lisede felsefe dersinde gördüğümüz her filozofun birkaç dalda teorileri olurdu, kimi Kimyacı, kimi Fizikçi, kimi Matemetikçi. Biz onların gördüğü bütün teorilerini gördük, öğrendik!!! Hatta felsefelerini de öğrendik sınıfımızı geçtik!!!
Hangimiz o filozofları anlamaya çalıştık?
Ama bütün kuramlarını öğrendik sözde…
Bu ‘hallimizi’ birileri biliyordu….
Toz pembe geçen yıllarımızı dolduran ‘şeylerin’ başında içi boşaltılmış diziler geliyordu. Örnek aldığımız karakterler birilerini ezmemizi yada başkalarının hayatına özenmemizi söylüyordu.
Üç kişilik bir aileyiz, gelirimiz kısıtlı… Ama karakterlere özeniyoruz; hayat çok rahat, rahatlıkla geçinebiliriz, çalışmaya, üretmeye, düşünmeye gerek yok. Bunları öğrendik, bunlara özendirildik. Yanıbaşımız da ki savaşlar umrumuz da olmadı…
Özenmediğimiz tek şey belki teorilerini ‘öğrendiğimiz’ filozofların hayata bakış açısı ve tarihi kavrayış yöntemi oldu. Yaşamak değil mühim olan, nasıl yaşamak!
Bilinçlerimizin biz daha var olmadan, var olduğu bir düzende yaşıyoruz, yönetiliyoruz. Sorgulamamak, başkasını eleştirmekten daha doğru oldu bu ‘düzende’.
Üzerinden az bir zaman geçen seçimlerin en vahim olayı, ‘ Ben patron doğdum, oğlumda patron doğdu’ diyen bir adayın konuşması oldu. Ve bu kişiyi halkımız tekrar ‘başkan’ yaptı.
Öğrenmemiz gereken en önemli olguların arasında ‘seçmek’ var, Bu olgu dünyada yaşayan canlıları birbirinden ayıran oldu. Kullanmak ise yine insana kalmıştır. Birine; beni yönet diye haykırmak, ne kadar insanca…
Şiir okurken, yazarken, ezberlerken, ağzımıza dolanmışken, aklımıza en güzel hatıralar gelmişken, yönetiliyoruz…
her şeyi öğrendik…
Birileri bizi küçümsüyor, aşağılıyor ve biz onları seçiyoruz, o kadar eminler ki bizi yöneteceklerinden, herkesin önünde dalga geçmeyi ihmal etmediler.
Küçümsenmek…
Seçmek…
Ve seçilmek…
Ne kolay!!!
Ve insanlık ateşi buldu, artık konuşabiliyor derdini anlatabiliyor. Hayat artık anlaşılır durumda. Herşeyin ince anlamı var.
Biz insanız…
Gerçekten her şeyi öğrenmişiz. Yiyebiliyor, konuşabiliyor, gezebiliyoruz. Gerçekten hiçbir şey öğrenmemişiz derdimizi anlatamıyor aslında konuşamıyoruz.
Bu insanlık ateşi de buldu, sözcükleri de,seni de!
Felsefe…
Ve koca insanlık…
YORUMLAR
Felsefe..yaşamın kıyısında durmuş yanbaşınızda geçen bir zamanda gözlediklenize "ben "dilini kulanmak daha iyi olur muydu diye düşünmedim değil.Bu hem sizi daha güçlü kılar,hem deyazdıklarınızın sorumluluğunu üstlenmenin getirdiği bir duruşunuz okuyanı-örneğin beni-daha etkiler.KAtıldığım-katılmadığım yanlar olmakla birlikte
yazınız akıcı,kendini sıkmadan okutuyor.Tebrik ederim.