- 537 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
KADIN OKUMAMIŞSA
Kadın okumamışsa hayata bir sıfır yenik başlar. Kadın okumamışsa erkek zaten maça bir sıfır galip başlar başka bir deyişle. Kadın okumamışsa suçu da, vebali de önce ailesine, sonra devlete ve sonra insanlığa aittir. Kadın okumamışsa nüfus artmaya devam eder. Kadın okumamışsa erkek hükmetmeye devam eder. Kadın okumamışsa herkes onu sömürmeye devam eder.
Okumayan kadının erkeğe yetişmesi, onu geçmesi çok zordur. Aslında okumayan kadının erkeği geçmek gibi bir kaygısı yoktur. Okumayan kadın sorgulamaz, baş kaldıramaz, hakkını savunamaz, sadece erkeğin kendine verdikleri ile yetinir.
Okumuş kadın, okumamış kadının savunmasını yapar yazısında.
“Bazen diyorum ki, boş ver be kızım niye çırpınıyorsun ki; sen ve senin gibi kadınları, sen mi kurtaracaksın, Nasılsa seni anlayan yok. İnsanların yaptığı gibi yapmacık ol, gül, gez, hayatını yaşa, kır kalemini, olanları hiç olmamış say, sen yoksun, senin adın yok, sen yazmıyorsun, yazamazsın zaten, okumamışsın. Sus be kadın konuşma diyorum. Geri kafalı bir kadın ol, otur evinde, büyüt çocuklarını, eşine kul köle ol. Nasılsa eşin çalışıyor. Bir dediğini iki etmiyor. Seni seviyor, daha Allah tan belanı mı arıyorsun?”
“Nasılsa yalnızlığını anlayan yok. Boş ver sen de, sen Cumhuriyet kadını da olamazsın. Sevgi şiirleri de yazamazsın. Hakkın yok, saçı uzun, aklı kısalardan ol derler ya, öyle ol. Niye yiyorsun kendini? Boş ver, ye, iç, yan gel yat. Niye çalışmak istiyorsun? Niye kendini parçalıyorsun diyorum.
"Diyorum da; ben kendimi bildim bileli, haksızlıklara, adaletsizliklere, hele hele de kadınların her ne şekilde şiddet olursa olsun karşı çıkan ben nasıl boş veririm vurdum duymaz bir kadın olsaydım mutlu olur muydum? Hiç sanmıyorum. Ne olursa olsun ben kadın isem, dadaş isem, hele hele Ankara’lı isem boş veremem, tahammül edemem, Çocukken etmedim ki şimdi kabulleneyim her şeyi. Er ya da geç nasılsa anlaşılacağım.”
“O günleri görür müyüm bilemem ama hayatımı toplumu kadınların susturuluşunu yazmaya devam edeceğim. Evet okuyanların kızdığını duyar gibi oluyorum. Haklısınız yaptıklarım düpedüz isyandır, günahtır ama kadınlar sesini çıkarmaz ise ezilmişlik devam edecek. Erkek egemenliği sürecektir, yarası olanlar gocunacaktır. Böyle gelmiş olabilir, ama böyle gitmeyecek.”
Okumuş kadın bile bu kadar umutsuz ise okumamış kadının halin varın siz düşünün.
Hollanda’da yaşayan bir Türk kızına soruyorlar okumasaydın ne olacaktı.
“Yani külkedisi olacaktım. Evde kuşlarla, otlarla ve temizlikle uğraşıp bir prensi bekleyecektim. Herhalde birçok genç kızın yaptığı gibi evlilikte arayacaktım çözümü. Ama burada kendi ayaklarımın üzerinde durmayı öğrendim.
"Türkiye’de bir temizlikçiysen sanki ebediyen böyle kalmak zorundasın gibi bir anlayış var. Burada öyle değil. Benim evimde temizlik yapan kadın mesela üniversitede okuyor. Türkiye’de de yanımda temizlik yapan bir kadın var. "
"30 yaşında ve diyorum ki ‘Bak sen daha ilkokulu bile okumamışsın sana yardım edeyim de oku.’ Diyor ki ‘Benden geçti.’ Şu anda ilk defa geri döndüğümden dolayı belki de Türkiye’deki Türkler ile Hollanda’dakileri kıyaslıyorum. Yani benim için bunları yapabilmem büyük bir nimet. Hollanda’da okumayı seçmem çok da iyi oldu.
"Çünkü Hollandacayı bilmem lazımdı, onlarla içli dışlı olup kültürlerini öğrenmem lazımdı. Mutfağını bilmem lazımdı. Ki ben şu anda bir Hollandalıdan bile daha iyi Hollanda yemeği yaptığımı düşünüyorum. Ama Türk veya Çin yemeklerini de yapabiliyorum. Belki çok da önemli değil bunlar, ama sonuçta bir gelişim.”
Kadın; okumuşsa rahatlığa rahatlık katar, okumamışsa güzellik ve duygular ( iç güzellik) ön plana çıkar. Erkek; okumamışsa çalıştığı iş genellikle stres yaratır.
Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması’na göre, kadınların azımsanmayacak bir bölümü olan yüzde 21,8’i hiç okula gitmemiş veya ilkokul eğitimini tamamlayamamış. Kadınların çoğunluğunu oluşturan yüzde 53,7’i de 5 yıllık ilkokul eğitimi alırken, yüzde 7,4’ü ortaokulu bitirememiş ve sadece yüzde 17’si lise ile üniversiteyi bitirmiş.
Türkiye’de hala kadınların yüzde 40’ı görücü usulüyle evlenirken, yüzde 20’si nikâhsız yaşıyor, 100 kadından 2’si yükseköğrenim görüyor. Türkiye’de 8 milyon kadın okuma-yazma bilmiyor, eğitim gören 100 kadından ise sadece 2 tanesi yüksek öğrenim görüyor. Kadınların yüzde 40’ı görücü usulüyle evlenirken, yüzde 30’unun dini nikâhla, yüzde 20’sinin ise nikâhsız yaşıyor.
Kadınların yüzde 55’inin doğum kontrolünü uygularken, yüzde 64’ü hamilelik döneminde doktor yüzü görmüyor, yüzde 65’i eve gelen konuğa görünmüyor ki bu özellikle kırsal kesimde çok yaygın. Anne olmak için ülkemizde yılda 2 bin 500 kadın yaşamını yitiriyor. Berdel, başlık parası, töre ve namus cinayetleri, dayak, baskı ve gelenekler kadını hedef almaya devam ediyor. Yani 21. yüzyılda Türkiye’de hala kadının adı yok.
Tüm iktidar ilişkilerinin yeniden üretiminde kilit rol oynayan eğitim ve okul, cinsiyete dayalı eşitsizliklerin yeniden üretiminde de önemli bir rol oynar. Ancak aynı ölçüde kadınların güçlendirilmesi sürecinde de etkili bir araç olabilir. Bu nedenle eğitim ve okulun bu potansiyelinin kadınlar için kullanılabilmesi, daha geniş ölçekli toplumsal dönüşümlerle de ilgili olmasına rağmen eğitimin cinsiyet ayrımcılığından arındırılmasını gerektirmektedir.
Eğitim sisteminde kadın–erkek eşitliğini sağlamak, her şeyden önce temel bir anlayış değişikliğini gerektirmektedir. Kadınlar arasında okumaz yazmazlığı tamamen ortadan kaldırmak, meslek eğitimine, bilim ve teknolojiye ulaşmalarını sağlamak ve eğitimin eşitlikçi, özgürleştirici potansiyelini her iki cinsin lehine kullanmak gerekmektedir.
Eğitim politikalarının, öğretmenlerin, okuldaki yaşamın, eğitim materyallerinin ve eğitim ortamlarının yanı sıra, ana babaların ve daha geniş toplumun da bu konuda duyarlılığının yükseltilmesini içeren köklü dönüşümleri gerektirmektedir. Bunun için öncelikle eğitim sisteminde yaşanan tüm sorunlara karşı duyarlılık geliştirmek ve kamuoyu oluşturmak gerekiyor.
Kadın okumamışsa ikinci sınıf insandır erkeğin gözünde. Sanki kadın seçmiştir okumamayı. Oysa onu da okutmayan babasıdır yani yine bir erkektir. Yaslarında kadın erkek eşittir diye hükümler olan bir ülke bu işi kadın okumamışsa fiiliyata geçirmesi mümkün değildir. Kadın okumamışsa erkek kadının yerine de düşünür ve tabi ki yanlış karar veriri. Oysaki aile bir kurumdur. Hem de toplumun yapı taşıdır. Sağlıklı karar alınması için kadının da okuması ve kararlara katılması, görüş bildirmesi gerekir.
Kadın okumamışsa toplumun ilerlemesi, gelişmesi, kendini aşması, zenginleşmesi mümkün değildir. Kadın okumamışsa devrim değil evrim bile zora girer. Hatta geriye gidiş bile söz konusu olabilir. Kadınlar okumalı, hem de çok okumalı, asırların farkını mutlaka kapatmalıdır.
Kadınları okutun…
Kadınlara kıymayın…
KAYNAK:Tırnak içindeki yazılar GOOGLE arşivinden alınmıştır.
YORUMLAR
Ve geldiğimiz nokta ; kadınlar Atatürk'ün kendilerine sunduğu hak ve özgürlükleri iade etmek üzereler. Baş örtüsü , türban, çarşaf, peçe, erkek hastaya bakmam, erkeklerle aynı ortamda bulunmam, erkeğin arkasından yürürüm, erkek kuma getirebilir,kadın okumamalı, kadın çalışmamalı derken...utanır olacak yakında kız çocuk babaları...Ve nihayetinde yeniden toprağa gömülür olacak kız bebekler !
Fikret TEZAL tarafından 4/19/2009 1:52:08 PM zamanında düzenlenmiştir.
türkiye nin kanayan yaralarından biri..
ben de görev yaptığım yerde,elimden geldiğince,özellikle genç kızları okula yönlendiriyorum...
buralarda birçoğunun ailesi,kızının bedenen gelişmesini bahane ederek okula göndermiyor,bende bu durumlarda,açıktan okumaya yönlendiriyorum..ve de etkili oluyor...
benimde çok hassas olduğum bir konu...
duyarlı yüreğinizi kutluyorum..
kaleminiz hiç susmasın...
saygı ve selamlar...