- 1015 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
Evrim mi Yaratılış mı?
Yazımın başlığına bakmayın. Her ikisi de kendine has dille aynı şeyi anlatmakta.
İslamiyet öz itibariyle yeniliklerle, bilimle çelişmemektedir. Buna rağmen bilimin karşısındaymış gibi gösterilmesi oldukça ilginçtir.
Öncelikle din ile bilim arasındaki farklılıkları belirlememiz gerekir. Ancak bu şekilde bazı kavram kargaşalarından uzak kalınabilir.
Kiliselerin hayatın her alanına olduğu gibi bilimsel çalışmalara da müdahalesi artık Ortaçağda kalmalı. Karanlık bir dönemin alışkanlıklarının yeniden hayata geçirilmesinin önüne geçilmelidir. Din ile bilimin birbirlerinin alanına müdahalesi önlenmelidir. Bilimsel çalışmalar eleştirilirken çalışmaların dinsel bakışla uygunluğunun irdelenmesi yerine etik olup olmadığına bakılmalıdır.
Her iki alan da (din/devlet) birbirlerinin alanına müdahale ettiklerinde, toplumsal kutuplaşmaların kendiliğinden nasıl ortaya çıktığını son yıllarda (!) yaşayarak görmekteyiz.
Bilim; mevcut doğruların aksine, başka olasılıkların da olup olamayacağını merak eder. Din ise; ele aldığı konuları kesin hükümlerle açıklar. Yani, yöntem olarak birbirlerinden farklıdırlar.
Sanırım evrim teorisi ile ilgili tartışmalar da işte bu iki farklı yöntemin aynı konu üzerinde telkin amaçlı müdahalesi sonucu ortaya çıkmaktadır. Oysa bilim kendi işini yaparken din de kendi faaliyet alanlarının dışına taşmamaya özen göstermelidir.
Ne zaman evrim teorisi konusu açılsa, liseli yıllarımın sonlarına doğru okulda yaşadığım bir tartışmayı anımsarım.
O yıllarda ilahiyat fakültesi mezunu ve din dersi öğretmeni olarak ilçemize atanan bir öğretmenimiz vardı. İlçemize tayini ile birlikte kısa sürede alışık olmadığımız faaliyetleri ile dikkatimi çekmişti. Bazı arkadaşlarımızın dindar yanları daha belirgin hale gelmiş ve gruplaşarak okulun tamamından kendilerini soyutlamışlardı. Radikalleşmişlerdi! Nereden bilebilirdim ki o gün şahit olduğum küçük değişim örnekleri, günümüzde kendisini bariz bir şekilde gösteren ülke çapındaki ayrışmanın ön adımı olacak!
Bediülzaman Said Nursi ismini de ilk defa o yıllarda duymuştum. Nurculuk akımının varlığından haberdardım ama yasadışı bir oluşum olduğundan hakkında fazla bilgim bulunmamaktaydı.
Söz konusu kişi öğretmen sayısındaki yetersizlikten olacak ki din dersinin yanı sıra üç farklı dersimize daha girmekteydi. Felsefe, psikoloji ve mantık. Neredeyse haftanın her günü dersimize girdiğinden çoğu zaman bütün dersleri iç içe işlerdik.
Konunun nasıl açıldığını tam olarak anımsamıyorum ama evrim konusunu tartışmaktaydık. Benimle birlikte iki ya da üç arkadaşım evrim teorisini savunurken diğer arkadaşlarım dinsel referanslardan yola çıkarak teorinin saçmalığından dem vurmaktaydılar. Tartışma bir noktadan sonra çıkmaza girince öğretmenimiz o bilindik meşhur karikatürize taktiği ile tartışmaya son noktayı koymuştu.
“Şayet Darvin haklıysa ve maymundan gelmiş isek yarın inek olmayacağımız nereden belli!..”
Henüz çocuk sayılabilecek yaşlarda olsam da öğretmenimizin bu yaklaşımı, tartışmanın gereksizliği kanaatimin oluşmasına yetmişti. Çünkü evrim teorisi hakkındaki bilgisi, mensubu bulunduğu tarikatın telkinlerinden ibaretti!
Oysa bilim çevreleri Darwin’in “maymundan geldik” demediğini pek ala bilmekteydi. Öyleyse nereden çıkmıştı “maymundan geldik” savı?
Bizdeki adresi belli ama asıl kaynağının Darvin’in yaşadığı dönemdeki kendisini dışlayan ve ateist (dinsiz) ilan eden kiliseler olduğunu, altını çizerek belirtmekte fayda var.
Her inanca mensup katı kanaat önderlerinde olduğu gibi Müslüman çevrelerce de bir takım kanaat önderleri bu yaftayı Darvin’e yakıştırmışlardır. Ama gözden kaçan bir ayrıntı var ki bu yaftalama aynı odakların Hıristiyan misyonerliklerini de (!) teşhir etmekte. Yine de halk üzerinde etkili olabilmelerini anlamak olanaksız.
Evrim teorisi konusundaki kısır tartışmanın bir benzerini ülkemizde başörtüsü konusunda da yaşadık, yaşamaktayız. Örtünme konusu da boyutları itibariyle Darwin’in evrim teorisi gibi belki de daha fazla hararetli tartışmalara ve ayrışmalara sebep olmuştur. Kaynak aynı olunca sonuçlarının da benzerlik göstermesi şaşırtıcı değil ama şaşırtıcı olan aynı şeye bakıp farklı görme eğilimidir.
YORUMLAR
tunçay, sen bu konuda -harun yahya şarlatanı dışında- hiç birşey okudun mu?
darwin'in ortaya attığı teori diyorsun, bir kere bu yanlış. ilk kez darwin tarafından söylenmedi bunlar. o sadece ilk kez, yıllar süren bir araştırma ve deney sürecinden sonra, kendinden öncekilerin dediklerini toparladı ve geliştirdi. o günden beri de, bilim insanları, darwinin dediklerini geliştirdiler.
bilim böyle birşeydir, çocuğum, sürekli ilerler, gelişir, tez-antitez-sentez süreci işler.
kendi yazımda da söylemiştim. dünya bilim çevreleri artık bunları tartışmıyor bile.
evrimi kabul etmek, (ki et-etme, ortadaki gerçekleri değiştiremezsin) "çağdışı safsata" oluyor da, 5000 yıl önceki tevrat masalı (hatta daha da eskisi sümerlere dayanır) adem ve havvayı kabul etmek -pardon iman etmek- aydın bir tavır mı oluyor???
bari biraz bilgi edin de bu konuda, öyle karşı çık yine çıkacaksan.
bak ne güzel demişsin, "eksik bilgi tehlikelidir" !
Darwin ve meşhur teorisi öyle bir tartışma konusu haline gelmiş ki neredeyse Tanrı ile mukayese edilmeye kalkışılmakta.Yanılgıya düştüğümüz nokta da tam olarak burası işte. Unutmayalım ki yaratılış, evrim sürecini de kapsar. Bilim ise varsayımlarını bu süreç içindeki gelişmeleri inceleyerek yapmaya çalışır.
Bilim çevrelerinde uzun süreler genel kabul gören ve doğru olduğuna inanılan birçok varsayımın günümüzde yanlış olduğu ispatlanmış durumda! Bu günün doğrularının bir kısmı da kuvvetle muhtemeldir ki gelecekte yanlış olduğu anlaşılacaktır.
O halde bilimsel varsayımlarla dinsel hükümlerin ısrarla mukayesesinden vazgeçilmeli. Bilim yöntem itibariyle zaten kendi kendini yeterince sorgulamakta.
Benzer hatayı Alevilik, laiklik, milliyetçilik kavramlarında da yaparak toplumsal kutuplaşmalardan başka bir şey kazanmadığımızı yeterince tecrübe ettik.
Bir takım siyasetçilerimizin siyasi rant uğruna laikliği dinin önündeki en büyük engel olarak göstermelerinden sonra ki tartışmalardan yeterince ibret almadık mı?
Halk açlık ve sefalete sürüklenirken gününü gün eden malum siyasetçilerin hiç bir inanç sisteminin tasvip etmeyeceği haksızlıkları, yolsuzlukları gözümüzün içine baka baka yaptıklarını, yapmakta olduklarını gördük.
Peki bu siyasetçiler cesaretlerini nereden alıyorlar dersiniz?
Elbette inançlarını gözlerine perde yaptıklarında halkın nasıl arkalarından sessiz sedasız yürüyeceklerini bilmelerinden alıyorlar.
Sorgulama, muhakeme etme yetisi elinden alınmış bir halk başına gelenlerin sebeplerini görebilir mi?
Elbette hayır…
Peki biz Müslümanlar bu hatalardan ne zaman vazgeçecek ve sığ tartışmalardan arınacağız?
Ne zaman birbirimizin inanç seviyesini belirleme çabasından vazgeçeceğiz?
Ne zaman inançlarımızla yaşamın gerçekleri arasında köprüler inşaa edeceğiz?
... ve ne zaman hiç bir şeyin aslında göründüğü gibi olmadığının farkına varabileceğiz?
Değerli yorumcu arkadaşlarımın nazik ilgileri için teşekkür ederim.
Saygılarımla...
AKADEMİK SAFSATACILARA yaranmak adına da, dine evrim katmaya, dini evrimleştirmeye, ucubeleştirmeyegerek yok kanımca. bu uzun yıllar öncesinde, Evrim denen şeye Müzlüman alimlerin ilk tepkileri olarak tartışılmış ve kapatılmıştır.
çok söze gerek yok aslında, A.Pope'nin dediği gibi,
"A little knowledge is a dangerous thing!!"
= Eksik bilgi tehlikelidir.
Kardeşim, ilkel yöntemlerle araştırmalar ve gözlemler yapan ve çağının teknolojisi gelişMEmiş olan Darwin'in ortaya attığı bir TEORİYE inanmak örümcek kafalılığın ve safsatanın en önde gelen örneğidir. ama şuna eminim ki, eğer Darwin BİG BANG denen bir olgudan haberdar olsaydı ve daha ciddi gözlem aletleri olsaydı evrim denen bir şeyi ortaya atmazdı. beni şaşırtan günümüzdeki gelişen teknolojiye rağmen hala evrim gibi saçma bir şeyin peşinden giden bilim(!) adamları... yani, ortada geçiş formları bile yokken, çok çok uzun seneler önceki fosillerde bile her şey hala aynıyken saçmalamanın manası yok bence..
onyıllardır evrimciler antropoloji bölümlerini dolduruyorlar üniversitelerin. bulabildikleri bir şey ise yok!
EVRİM AKADEMİK BİR SAFSATADIR!!!!!!!
Tebrik ederim;
Uzunca bir yorum yapmak isterim umarım sıkıcı olmaz.
Tekamül, olgunlaşma
Tekamül konusu çok yazıldı.
Bazıları “evrim” konusunu dinsizliğe destek olarak sundu.
Bazıları da dine destek amaçlı karşı çıktı.
Ben farklı bir açıdan bakıyorum.
Kainatın ve unsurların yaratılışının bize göre, göreceli, tedricen olması (aşamalı) onu yaratanın olmaması veya kendiliğinden olduğu şeklinde yorumlanamaz. Yani evrim teorisi dine destek de köstek de olmaz.
İnsanın algılarının sınırlı olduğu ve maddi hayat boyutunun yetersizliği, her şeyin izafi oluşu gibi hususları göz ardı edemeyiz.
İnsan kainatın sadece kendine açık olan aralığında sınırlı bir konumdadır. Makro alemleri, mikro alemleri gözlemlemeyi henüz başaramadı. Seslerin sadece belli frekans aralığında olanları duyabiliyor. Kızılötesi ışıkları göremiyor. Bilim ise insana yardımcı. Akıl her şeyi kavraya bilir mi? O da izafi elbet. Çok büyük deha sahipleri çok şeyleri bilmediğini itiraf eder.
Konuya gireyim;
Baharda birdenbire çiçek açan badem ağaçlarını bilirsiniz. Meyvenin ilk aşaması çiçek midir? Ağaç nerden geldi? O halde her şeyin bir ilki var ve o ilkten geliyor devamı. Görünen şu tekamül var her şeyde ve her yerde.
İlk badem ağacı için ilk çekirdek nasıl oluştu? Buna evrimsel bir açıklama getirmek mümkün. Fakat bu açıklama Yaratıcı tarafından tedricen(aşamalı) bir yaratmayı anlatır sadece. Yani sadece malumu ilam olur. Denizden gelen bir hayatın aslı da Topraktır. Su toprağın üzerinde duruyor. insanın ilk aşaması zaten bir damla sudur. İnsanın toprakla ilişkisi her alanda görülür. Yaşam ihtiyaçlarının tamamı topraktan gelir.
Meyveyi çekirdek aşamasından izleyelim;
Çekirdek toprak içersinde önce çürür, sonra açılır ve incecik bir filiz ile toprağı deler, başını çıkarır. Gelişir ve meyvenin toprak üzerindeki ilk adımı olan çiçeği verir, hem de bizim gözümüzü okşar bir çiçek… Yani bizim göz zevkimizden de haberdar gibi. Sonra minnacık meyve gelir. Büyür, gelişir. Sanki görünmez bir kalıpta şeklini alır. Elma ise elma şeklini, kiraz ise kiraz şeklini alır. Bu icraatın aşamalar halinde olması, birden olmaması bizim takibimizi de kolaylaştırıyor.
İnsanın veya tüm canlıların yeryüzünde varlığı , hatta Güneş sisteminin ve Dünya’nın da tedricen yaratılmış olması daha iyi anlaşılabilir.
Dünya’nın Güneşten kopup, gaz bulutu iken zamanla sertleştiğini, bu günkü haline zaman içinde geldiğini daha ilkokulda öğrenmiştim.
Kuran’da (Diyanet Meal):
12 - Andolsun, biz insanı, çamurdan (süzülmüş) bir özden yarattık./ Müminun
7 - O ki, yarattığı her şeyi güzel yaptı. İnsanı yaratmaya da çamurdan başladı./ Secde
54 - O, sudan bir insan yaratıp ondan soy sop ve hısımlık meydana getirendir. Rabbin her şeye hakkıyla gücü yetendir. /Furkan
Sonuç olarak;
Kuranda yaratmaya başlamak deniyor (Secde-7), bu tekamüle delildir.
Kainatta her şey tekamül etme yolundadır. İnsanlık da terakki etmiş ve günümüze gelinmiştir. Hatta geçmişte çok ileri toplumların var olduğu bilinmektedir.
Hayat faaliyettir.
Saygılar.
Ahmet Bektaş
İşte iki ünlü ilahiyatçımızın Darwin ve evrim teorisiyle ilgili görüşleri...
‘Hurmadan geldik’
- Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk: Sözüm ona sansürü Müslümanlık adına yapıyorlar. Halbuki Darwin, evrim tezini ünlü Müslüman filozof İbn Miskeveyh’ten çaldı. Evrim teorisi Batı’nın değil Müslümanlar’ındır. 940-1030 yılları arasında İran’da yaşayan İbn Miskeveyh, ’El-Fevzü’l-Asgar’ adlı ölümsüz eserinde evrimleşmeyi, Darwin’den tam 850 yıl önce incelemiş ve onun vardığı sonuçlara daha o zaman varmıştır. Miskeveyh’e göre, yüksek alemden inen nefs (ruh) çeşitli dünya varlıklarında kendini göstere göstere tekamül etmiş, nihayet insanlık mertebesine gelmiştir. Bu süreçte, hayat eserini ilk kabul eden varlık bitkidir. Aşağı düzeyinde bitki tohumsuz ürer. Otlar gibi... Nihayet evrim, üzüm ve hurma ağacına ulaşır. Bitkiler alemi, hurma ile tekamülünün son sınırına varmış olur. Hurmada artık hayvan özelliği belirmeye başlamıştır. Hurma, bitkinin son, hayvanın ilk mertebesidir. Hayvanlar aleminde ilk mertebe, kısmen hareket edebilen, sadece dokunma duyusu bulunan sedef ve salyangoz gibi hayvanlardır. Evrimleşme, köstebek ve benzeri 4 duyu sahibi hayvanlarla devam edip 5 duyu sahibi, terbiye edilebilir hayvanlara ulaşır. Bu mertebede at ve şahin tipiktir. Evrimleşmenin insanlık mertebesine bağlanma noktasında maymunlar ve benzeri gelişmiş hayvanlar görülür.
‘Kuran’da evrim var’
- Prof. Dr. Süleyman Ateş: Darwin’e karşıyım ama bilimde sansür olmaz. Kuran’a göre insan bir evrim geçirmiştir. Ama Darwin’in dediğin gibi insan maymundan gelmiş değildir. Kuran’da insanın henüz halife olmazdan önce, yani yeryüzünde Allah’ın temsilcisi olmazdan önce barbar, kan dökücü bir canavar gibi olduğu söyleniyor. Ama akıl potansiyeliyle insan olgunlaşıyor ve yeryüzündeki varlıklara hakim olacak duruma geliyor. Bu Allah’ın bir lütfu sayesinde oluyor. Bakara suresinin ayetlerinde buna işaret edilmektedir. İnsan suresinde ise ” İnsan kendisinin hiç anılmadığı uzun zamandan geçmedi mi “ diye buyurulmaktadır. Yani insan daha insan değildi ama insan olma yönüne yönlendirilmişti.
Sayın Temerduran, Aydın Dost. Yazınızı ilgi ile okudum.Coşkunuza katılıyorum. "hanay kardeş"in yorumunda değindiği gibi, azınlıktayız.
"Evrim Kuramı (bence de Sav)
yenile-yenile
yeniler kendini"
diye
vedalaşalım arkadaşım
senle de
tüm Dostlar gibi.
Evrimle kal,
emi.
Şiirime beklerim.
Kara Zurna
Avrupadaki sanayi devrimiyle birlikte teknık buluşlar son surat hayatın her alanına girmiş,insanın yaşami daha kolaylaşmıştı.Paratonerin bulunduğu bu çağda,kilise paratonere karşı çıkmış.Kiliseleri yıldırımdan korumak için kullanmamıştır.
''Yıldırım tanrının gazabıdır,insan oğlu bunu engelleyemez''
Diyerek taraftar toplamıştır.Galile'nin başına gelenler herkesçe bilinmektedir.
Ülkemizdeki Evrim teorisi ile ilgili tartışmalara bakılırsa küçük bir azınlık
bunu deli saçması diye nitelerken,Ekseri çoğunluk teoloğlar evrim teorisini tanrının işi olduğunu kabul etmektedir.
Ademin ve havvanın ilk insan değil,ilk peygamber olduğunu söyleyerek bu kurama destek vermektedirler.
Ademin çocuklarını birbirleriyle çiftleştirerek çoğalmayı sağlayan savlara karşı çıkarak tanrının böyle bir ensest ilişkiye asla müsade etmeyeceğini söylemektedirler.
Evrim teorisi bilimseldir.Ama savdır..Her gün yeni buluşlarla ilerlemektedir...Yeter ki onun ne olduğuna biraz kafa yorup araştıralım..
Galile'yi ateşe atanların yaşadığı utancı yaşamak istemiyorsak daha yumuşak bir söylem kullanmalıyız...
Ellerin dert görmesin önemli bir konuya parmak basmışsın...Saygılarımla...