- 765 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Gözleri Kırmızılı Kadın
Gözleri Kırmızılı Kadın
Aştığı dağların tepelerinden ne de küçük görünüyordu
geçmiş yaşamın kusurlu, bulanık çukurları...
Unutuşun ihanetleri yüzünü kırbaçlamaya başladığında sersemleyerek
yuvarlanmaya başladı onca yıl tırmandığı yokuşlardan aşağıya kaçıncı kez.
Oysa ne çok yaralar, çizikler, bereler biriktirmişti düşe kalka
avuçladığı taşlardan, topraklardan, dikenli dallardan.
Zirve sandığı tepelere vardığında ardında
başka tepeler çoğalıyordu umudunu taş gibi tıkayan.
Uzun dinlenmeler, yeni yollar, yeni patikalar aynı yerlere götürse de,
her seferinde başka türlü yürümenin, kestirme geçitler bulmanın, yanılgılarının
çetelesini tutup tekrarlamamanın gerekliliğini bir türlü uygulamaya koyamıyordu.
Bu yüzden yıllar yılı verdiği mücadele her seferinde onu aynı yenilgilere uğratıyordu.
Yenilgi yenilgi büyümüyordu hiç bir zafer.
Küllerinden yeniden doğmak başka bir yenilik getirmiyordu
başarısızlıkla sonuçlanan sınavlarında.
Yeni yol başlangıçları bulmak ve çıkışa varmak mümkün
olmuyordu bu yaşam labirentinin gide gele eskitilmiş koridorlarında.
Pişmanlık bulutları kıpkızıl yağıyordu kederli ve yorgun gözlerine.
Kırmıza boyanıyordu her yanı yöresi
acıların en diplerine sürülürken çıkışı olmayan dehlizlerde.
Açlıktan bir deri bir kemik kalmış, tüyleri bozulmuş, gözleri
çipillenmiş bir kedi yavrusu gibi sokağa atılmışlığına,
kaybedişin zehirli oklarıyla vurulmuşluğuna dayanak ve direnç
olacağına inanıp sarıldığı her yol onu daha da batağa çekiyordu.
Kendine acımanın yılanına sarılmaktan başka seçeneğinin olduğunu
göremeyecek kadar kırmızıydı gözleri.
Ayşe Eren
17 Mart 2009