Dünya Kadınlar Günü
Tarihin ilk dönemlerine ait buluntularında insanlığın inanç sürecine girmesiyle birlikte, bir tek heykelciğin ön plana çıktığını görüyoruz. “Venüs”… Bereket ve doğurganlığın simgesi, ana tanrıça.
Uygarlık sürecinin bu dönemine hızlı bir geçiş yaptığımızda ise, bir yılın içerisinde kimi tekil günleri, birlikte yaşadığımız ve varlıklarıyla varlık bulduğumuz kıymetlerimize ayırma gereği içerisinde, kıvrandığımızı izliyoruz.
Bugün dünya kadınlar günü. Yuvayı yapan o dişi kuş. Aileyi bir arada tutan bağ. Karnımızı doyurmaktan çok daha fazla şey ifade etmesi gereken ve bir anlamda Yaratıcımızın görünen eli.
Doğduğumuz andan, bulunduğumuz ana kadar, bizde biriken tüm zamanlarımızın kıymetini düşünmek içimizi ürpertiyor.
Bilemediğimiz tek şey onun bize baktığında ömrünü verdiği anılarımız.
Bizim onu kaybetmemizde her şeyimizi kaybedeceğimizi düşünmemiz, onların gözlerimizden akan tek damla gözyaşımızda hissettiklerinden öte bir duygu olmadığını düşünüyorum.
Hiç bir şeyken, her şey olmamızın hamurunda emeği olan, kendi mayasından kanımıza akıtan kadınlar.
En çokta kimsemin olmadığı zamanlarda arıyorum kokusunu ve en çok kimsenin çözemediği dünya yükü dertlerimi kaldıramadığımda özlüyorum ellerini saçlarımın arasında.
Bu milletin evladı olma gururumu işlediği kalbimde, sevgimi göstermek için bir günle yetinemeyecek kadar geniş gönüllü bir milletin evladı olmakla gurur duyuyorum.
Gördüğüm her öksüz yetimin, o unutulmuş ve yalnız bakışlarına, bir tek onun sevgisini yakıştırıyorum durmadan. Bedeni büyüyen kimsesizlerin, güdük kalan sevgi muhtaçlıklarına deniz kadar engin merhameti yüzünden, gözleri yağmur olan, kadın anamı yakıştırabiliyorum.
Kıt kanaat tüten bacalarımızın gölgesinde, kuru somun kokusundan başka bir koku bulunmadığında, en tatlı aşı pişirip tıka basa doyuran anam geliyor aklıma ille de.
Söz veriyorum bu ilk gurbetimde kendime. Hayatım sürdükçe, hiçbir tek gün için, bir demet çiçek alıp gitmeyeceğim kadın anama. Ne vakit kadınlar günü dense, üç gün öncesinden, iki baş soğan, bir kuru somun alıp gideceğim tokluğa talimli Kadın anamın gönlüne.
Zenginliği neyleyim deyip servete saydığı fani yanımı hediye edeceğim yaşlanıp yalnızlık hissettiği zamanlarında. Yer sofrasını kuracağım ellerimle ve vuracağım acı soğanın başına. Azımız, yüzünün gülüşüyle çoğa dönecek. Acı soğan bal olacak avuçlarında.
Her özel günde anamın elini öperken şükredeceğim, bu güzel kadını bana ana diye seçtiği için Allaha.
............asran, ürgüp
YORUMLAR
Çok beğendim bu yaklaşımı. Bir somun ve soğan işini..Etkileyici...İnsan kendini buluyor içinde nedense...
asran
Aynur Engindeniz
Asıl sizin yorumlara yaklaşımınız ve yorumlarınız zarif...Teşekkür ederim.
Çok sevdim çok...Yetim yanım oldukça duygulandı,anamın ellerini bir başka öper oldum Babam gideli beri,zira anamın elleri babam kokar burnuma,babamın elleri anamın ellerin de sanki ve anam hala saklar sanki ellerinde babam kokusunu.Nasıl eder nasıl yapar hiç almaz aklım lakin ne zaman koklasam anamın saçlarını ve ne zaman öpsem ellerini bir Babam kokusu nasıl sarhoş eder beni ve nasıl depreştirir yetim yanımı.
"Ne vakit kadınlar günü dense, üç gün öncesinden, iki baş soğan, bir kuru somun alıp gideceğim tokluğa talimli Kadın anamın gönlüne. "
Üç gün evvelinden tüm kadın analara saygıyla....Yazıyı dönüp dönüp okumak isteği ile ayrılıyorum sayfadan Ve Sevgili asran saygı bırakıyorum kadın ana gönlünüze sevgimle...