Fitneci ve Leylâ
Mecnûn bir mektup yazarak Leylâ`ya götürmesi için bir arkadaşına verir. Mecnûn`un arkadaşı elindeki mektup ile soluğu Leylâ`nın kapısında alır. Durumu kapı ardından izah eder. Kapı aralanır. Ve Leylâ mektubu heyacanla okumaya başlar:
`Leylâ, kaç gün oldu ki aşkından dolayı ağzıma bir lokma koymadım. Bu derd sebebi ile perişan bir vaziyetteyim. Seni bir ân görecek olsam... Âhh.. Rûhumun sana duyduğu açlık artık vücûduma da sirâyet etmeye başladı. Sen olmayınca ne gönlümün neşesi ne de ağzımın tadı kaldı. N`olur artık şu gül cemalini bir ân olsun göster. Göster ki, şu zavallı durumdan kurtulayımda ölümden azad olayım.`
Mecnûn`un mektubu karşısında Leylâ sevinir. Zira yakınları Mecnûn hakkında ileri-geri konuşmakta ve hergün onu kötülemektedirler. Leylâ yakınlarını toplar ve onları da Mecnûn`un mektubundan haberdar eder. Mecnûn`un hakîki ve samimi bir âşık olduğunu anlatır. Yakınları Leylâ`nın anlattıkları karşısında Mecnûn hakkında ki, kanaatlerini değiştirmek zorunda kalır.
Doğrusu sevdiği için aç kalarak ölümü göze alan kaç âşık kalmıştır ki...
Leylâ’nın konuşmasına kulak misafiri olan bir fitneci duyduklarına inanmaz ve anlatılanların doğruluğunu araştırmak için Mecnûn`un evinin yolunu tutar. Eve yaklaşan fitnebaz kişi pencereden evin içine bakınca şaşırır. Çünkü Mecnûn binbir çeşit yemeğin olduğu sofranın başında oturmaktadır. Bu hali gören fitne meraklısı gördüklerini Leylâ`ya anlatmak için derhal Leylâ`nın yanına gider. Ve herşeyi anlatır. Leylâ duyduklarına inanmamakla beraber, Mecnûn`a bir ân olsun görünmek amacı ile Mecnûn`u evine doğru hareketlenir.
Mecnûn’un evine varan Leylâ görür ki, fitnecinin getirdiği haber doğrudur. Mecnûn, sultanlara yaraşır bir sofranın başında oturmaktadır. Leylâ’nın geldiğini gören Mecnûn`un gözleri ışıldar. Fitneci ise pis pis gülmeye başlar. Leylâ`nın Mecnûn`u azarlayacağını bekleyen nasibsiz adam duydukları karşısında sırtüstü devrilir:
-`Ey lafda doğru sözlü, sahtekâr adam. Görünüşte sen hakkı ayakta tutan salih bir kimse gibi görünsen de işin aslı odur ki, sen ortalığı karıştırma, dünyayı alt-üst etme yani sevenlerin arasını açma sevdasında olan bir kimsesin. Benim için Mecnûn`un hali, ne olursa olsun, o hakîki bir âşıktır. Buna delil göz değil gönüldür. Âşıkların işleri iradeleri dahilinde olmadığından amellerine aldırış edilmez. Onun gerçek niyeti beni görmekti ve o bu niyetine nâil oldu. Ama sen kalbinde taşıdığın niyete ulaşamadın. Ve hiçbir zamanda ulaşamayacaksın. Ey aşktan yana nasibsiz olan adam. Sen bu nasibsizliğin ile ebediyyen zelil olmaya müstehak bir zavallısın...`
Şubat, 2008
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.