- 517 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
BUNUN ADI SEVGİ OLMALIYDI...(Denemelerim)
DENEME
Gecenin ikinci yarısı olmak üzereydi.Başını yastığa bıraktığı andan itibaren, iç dünyasıyla savaşını sürdüren adam, sağa sola dönmekten bıkmış, yorulmuş bir durumda yattığı yerden doğrulup, yatağının içine oturdu. Yok, bu böyle olmayacaktı.
Kan beynine hücum etmiş, gözleri kan çanağına dönmüş, cayır cayır yanıyor, kalbinin düzensiz atışı ise iradesini dinlemiyor, beyninin gönderdiği telkinlere, emirlere uymuyordu. Yine uykuya hasret, sabaha varacaktı bu gece. Eli kulağında , sabah da gelmek üzereydi zaten.. Az sonra, sabah ezanı okunacak, ardından ortalık ağaracak, daha sonra da, sabah kapıya dayanıp, Merhaba, diyecekti. Oysa gözlerini hiç yummadan gelen sabaha gülümseyecekti.
Bu, nasıl şeydi Ya Rabbi. Henüz birkaç ay öncesine kadar bir başka olan bir insan, bu kadar kısa zaman içinde böylesine değişerek önüne gelebiliyordu.Ne akıl, ne mantık vardı, bu işin içinde. Bir başka şey olmalıydı. Ama ne idi? Ne idi bunca kısa zamanda, insanı tümden değiştirme gücüne sahip olabilen şey? Sözünü ettiği, kafasına taktığı insan onun en yakın dostlarından biriydi. Yıllar yılı birçok şeylerini paylaşmış can dostlarındandı o. Fakat bu değişiklik, onca yıl yok iken, şimdi aniden nasıl ortaya çıkmış, o dostunu tümden değiştirebilmişti. Onu, böylesine yakından tanımasa, geçmişin seceresini bilmese, hatta birçok karelerinde bulunmasa son haline inanabilirdi. Ama hayır.Bu imkânsız demek istese de, canlı örneği önündeydi.
Kendi iç dünyasıyla hep çatışma halindeydi, içinde iki ayrı karakterde ses oluşuyordu. Bunlar sanki iki ayrı insan gibiydiler. Biri Benim gözüme mi, senin sözüne mi ?diyor, değişmeyi onaylıyordu. Öteki ise, Hayır olamaz, bunda bir yanlışlık olmalı, deyip, kabul edemiyordu. Böylece çatışma saatlerce sürüp gidiyordu. Bu düşüncenin galibi , mağlubu da yoktu fakat,Gerçek neydi ? Onu da bulamıyordu kimse. Ancak bir gerçek vardı ortada..
Bu kişi değişimin öncesinde, topluma küsen, kadere küfreden, yaşamına isyan eden, çoğu kez olaylara olumsuz pencereden bakan kişiydi. Sanki hayata hasım, hayatın baş düşmanı gibiydi. Tüm sağ duyu değerlerini yitirmek, kaybetmek üzereydi. Mesleğinin teknik ve yüksek eğitimini almış, uzman bir dil öğretmeni, eğitmeni, iyi bir bürokrasi geldisi olan kişiydi. Edebiyat uzmanı idi. Şiiri çok iyi bildiği halde, hiç şiir yazmazdı. Yazmamaya çalışırdı. Nesir düz yazıya yönelip, daha çok öykü türüne dönük çalışmalar yapardı. Bir-iki yıl öncesi bir ani değişiklik oldu onda.
Belki ömrünün son çeyreğinde, size göre, ömrünün ikinci baharında ( bize göre son baharında, güz mevsimi de denilebilir ) yaşamı tamamen değişti. Bir eğitimci olmasına rağmen belki de yaşamında hiç yazmadığı şiirleri, nadide şiirlerini yazmaya başladı.
Onun şiirlerinde, bir lise öğrencisinin saflığı, geçmiş yüzyıllarda efsane olmuş sevdaların ateşi, okyanus dibinin görünmez derinliği vardı. Her biri birer sanat abidesi titizliğiyle yapılmış, kelimelerle anlatımı imkânsız güçte, birer sanat eseriydiler. Sanırım, okyanusların bu yüzünden, okyanusların öteki yüzünü görebilecek cevherini açığa çıkarmaya başlamıştı o. Belki bunu kendi de bilmiyordu. Belki de şiirin farkına varamadığı bir güzel yüzü, bilmediği gücü bugüne değin tadamadığı ( ölümsüz yaşam ) tadıydı. Yeni farkına varmış da olabilirdi.
Yatağın ortasına oturmuş, gecenin bir yarısında bunları aklında yorumlayan adam, etrafına kulak kabarttı. Ev halkı odalarında mışıl mışıl uyuyordu. Ses, soluk gelmiyordu. Dışarıda delişmen rüzgar gülüyordu tüm bu düşüncülere. Rüzgarın hırçın sesine karışan, evin çatısından gelen kiremit gürültüleri ise, "İşin mi yok be adam, gecenin bu saatinde yatağından kalkmış, bunları düşünüyorsun ? " diyordu.
Öte yandan, salkım saçak olmuş uyku, binlerce ton ağırlığı ile göz kapaklarını kapatmaya çalışırken, kan çanağına dönmüş göz çukurları cayır cayır yanmaya devam ediyordu.
Göz kapaklarını son kez oğuşturan adamın dudakları ise, " Tabii ya, bunun adı sevgi olmalı.. Sevgi olmalı." diye, sayıklamaya devam ediyordu. Gözleri kapanırken aynı sözler son kez döküldü dudaklarından ( Bunun adı SEVGİ OLMALI) Ve, gözleri kapandı. Ardından ak saçlarıyla sabah kapıya dayandı.
Ne dersiniz ? Bunun adı, gerçekten SEVGİ olabilir miydi?
SUAT TUTAK
11. 05. 2007
BUNUN ADI SEVGİ OLMALIYDI...(Denemelerim) Yazısına Yorum Yap
" BUNUN ADI SEVGİ OLMALIYDI...(Denemelerim)" başlıklı yazı ile ilgili düşüncelerinizi ve eleştirilerinizi diğer okuyucular ile paylaşın.