- 2492 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Mustafa Tecirli’den Yemen gerçeği
Tecirli’den Yemen gerçeği
ADANA- Eğitimci-Yazar Mustafa Tecirli, değişik kurum ve kuruluşlarda verdiği bir dizi konferansta Yemen gerçeğini anlattı.
Tecirli, Türk halkını acılara boğan, Osmanlı’nın son dönemlerinde yaşanan Yemen olaylarını anlatırken o dönemin acılarını yansıtan türkü ve ağıtları da sazıyla eşlik eden bağlama ustası ve matematik öğretmeni Halil Türetken ve darbuka çalan öğreci Samet Üren le birlikte dile getirdi. Tecirli’nin söylerken ağladığı türkü ve ağıtlar, konferansı dinleyenleri de gözyaşlarına boğdu.
Yıllarca, Anadolu halkının yüreğini yakan Yemen’in 1518’de Yavuz Selim tarafından Osmanlı topraklarına katıldığını belirten Tecirli, ancak Yemenliler’in Osmanlı’yı asla benimsemediğini ifade etti.
Osmanlı’nın son askerinin çekildiği 1919 yılına kadar 400 yıl boyunca Yemen’de sayısız isyanlar çıktığına işaret eden Tecirli, “Osmanlı buralara isyanları bastırmak için Anadolu’nun tunç yüzlü Mehmetlerini, Alilerini, Mustafalarını, Hasanlarını, Hüseyinlerini yolladı. Analar, Babalar, sevgililer ağladı, ağladı, ağladı… Anadolu insanının yüreğini yakan olaylar, onun çığlık çığlık hıçkırmasına neden oldu. “Yerden yanı uldum ola/Günden yanı soldu m’ola/Mehmedimin ola gözün/Karıncalar oydu m’ola” diyen analar, bacılar “Yemen bizim neyimize Şivan düştü evimize” sözcükleriyle yıkılmışlıklarını haykırdılar. Yemen’de, çöl Yemen’de ben deyim üç yüz bin, siz deyin bir milyon Mehmetçik kurda kuşa yem oldu. Son olarak 1911’de İsmet Bey (İnönü) Yezdî İmam Yahya ile bir antlaşma yaptı. Yaptı ama kısa zamanda Yahya, antlaşmayı yine bozdu. Yemenliler, kimi zaman Portekizlilerle, kimi zaman İngilizlerle bir olup Osmanlı’ya baş kaldırdılar” diye konuştu.
Yemen’e aksar gönderilmesini, “Osmanlı’nın Yemen için topladığı Anadolu çocukları İzmir’e kadar yaya yürütülüyor. Oradan da kiralanan vapurlarla Kızıldeniz’den Yemen’e ulaşılıyordu. Daha deniz görmemiş Mehmetler, hastalanıyor. Ölünce de denize atılıyordu.Aden’e çıkanlar günlerce çölde yürüyor. Tifo, dizanteri, su kaybı, güneş çarpması … Ölenler elbiseleriyle birlikte çöle gömülüyordu” şeklinde dile getiren Tecirli, yaşanan acıların Anadolu insanına Yemen ağıdı yaktırdığı ifade ederek, bu ağıtların ona yakın benzeği olduğunu kaydetti.
Konferansında Yemen ile ilgili olarak Adana’da yakılan ağıtları da çalıp söyleyen Tecirli, Yemen ile ilgili olarak en bilinen türkü olan “Havada Bulut Yok” türküsünü Muş’ta yakılan bir türkü olduğunu bildirdi. Tecirli, “Bu türküyü halk türküleri araştırıcılarının duayeni olan rahmetli Muzaffer Sarısözen 1944 yılında, Muş’ta def çalıp türkü söyleyen Düriye Keskin’den dinlemiş ilk defa. TRT belgeliğinde 341 numarada kayıtlıdır. Türküde geçen sözcükler ve söyleniş biçimi aynen Muş ağzıdır” şeklinde konuştu.
TECİRLİ’NİN SESLENDİRDİĞ YEMEN TÜRKÜ VE AĞITLARI İLE ÖYKÜLERİ
Kars, Ardahan yöresinden:
“Mızıka çalındı düğün mü sandın
Al yeşil bayrağı gelin mi sandın
Yemene gideni gelir mi sandın
Dön gel ağam dön gel dayanamirem
Uyku gaflet basmış uyanamirem
Ağam öldüğüne inanamirem
Erzurum, Erzincan, Sivas üzerinden Pınarbaşı’na Uzun Yayla’ya kadar esip gelen ağıtlara buralarda yenilerinin eklendiğini görüyoruz.
“Tarlalarda biter kamış
Uzar gider vermez yemiş
Çöl Yemen’de can verenler
Biri Mehmet, biri Memiş”
Güçle devletin karşısına çıkamayan Anadolu insanı, haksızlığa karşı olan isyanını sözle hıçkırarak boşalıyordu:
“Yemen yolu çukurdandır
Karavana bakırdandır
Zenginimiz bedel verir
Askerimiz fakirdendir”
Toroslar’ın deli poyrazıyla Akdeniz’in yumuşak meltemi Çukurova üzerinde birleşir ve ağıtlar insanımızın gönlünde gene nennilenir durur. Annemden dinlediğim şu dörtlük kim bilir kaç kere ağlatmıştır beni:
“Nesini deyim nesini
Kim bulmuş kanlı fesini
Gökte melekler işitmiş
Hüseyin’imin sesini”
Küçüktüm; sekiz, dokuz yaşlarında vardım. Ayşe nenem ekmek tahtasının üstünde bulgurluk buğday seçerken Yemen türküleri söylerdi. Hem söyler hem ağlardı. Gözlerinden dökülen saçma saçma sıcak yaşlar ekmek tahtasını ve buğdayları ıslatırdı. O zaman ben de hüzünlenirdim. Boğazıma bir şeyler gelip düğümlenirdi. Nenem derdi ki:
“Gara çadır is mi tutar
Gümüş martin pas mı tutar
Ağlaşalım anam bacım
Elin gızı yas mı tutar
Başta püskül fırlanırsa
Basma fistan kirlenirse
Ya kimlere baba desin
Senin bebek dillenirse
Gitme yemene yemene
Garışın toza dumana
Mektubunu tez sal gardaş
Bacını koyma gümana gardaş”
Yıllar sonra neneme dedim ki: “Nene, sen Yemen türküsünü söylerken niye ağlardın? ”
Nenem: “Akıllım, şu gördüğün koyakta oğlak güttüm. Oyun oynadım. Senin dedenin teyzesinin iki oğlu vardı.Onlar benim oyun arkadaşlarımdı. Büyüdüler, Yemen’e gidip bir daha dönmediler. Aklıma onlar geliyor türkü söylerken. İşte ondan ağlıyorum.” dedi.
“Havada bulut yok” adlı Yemen içerikli türküyü hemen her dinleyişimde ağlarım. Bu bir Muş türküsüdür. Kimileri “Burası Huş’tur” der. Siz aldırmayın onlara.Bu türküyü halk türküleri araştırıcılarının duayeni olan rahmetli Muzaffer Sarısözen 1944 yılında, Muş’ta def çalıp türkü söyleyen Düriye Keskin’den dinlemiş ilk defa. TRT belgeliğinde 341 numarada kayıtlıdır. Türküde geçen sözcükler ve söyleniş biçimi aynen Muş ağzıdır. Birkaç dörtlüğünü aşağıda görelim.
“Havada bulut yok bu ne dumandır
Mehlede ölüm yok bu ne şivandır
Bu Yemen elleri ne de yamandır
Ano Yemen’dir, gülü çemendir
Giden gelmiyor acep nedendir
Burası Muş’tur yolu yokuştur
Giden gelmiyor, acep ne iştir
Kışlanın önünde çalınır sazlar
Ayağım yalnayak yüreğim sızlar
Yemene gidene ağlasın kızlar
Ano Yemendir, gülü çemendir
Giden gelmiyor, acep nedendir
Burası Muş’tur, yolu yokuştur
Giden gelmiyor, acep ne iştir
Kışlanın önünde çalınır sazlar
Ayağım yalnayak yüreğim sızlar
Yemene gidene ağlasın kızlar
Ano Yemendir, gülü çemendir
Giden gelmiyor, acep nedendir
Burası Muş’tur, yolu yokuştur
Giden gelmiyor, acep ne iştir
1950 yılından önceleri Muş, Kurtik Dağı’nın yamaçlarında, şimdiki Kale Mahallesi denen yerdeydi. Bitlis’e giden yol, Taşo Köprüsü’ne kadar gerçekten 45 derecelik bir yokuştu. Tabii artık bu yol kullanılmıyor. 1950’den sonra muş; ovaya, demiryoluna doğru inip genişlemiştir. Demem odur ki Muş’un yolu eskiden yokuştu. Söylentiye göre Mehmet evlenir ve bir gün sonra da asker olarak Yemen’e yollanır. Yıllar sonra Yemen’den dönen bir asker Mehmet’in evine uğrar. Bir çantayı Mehmet’in dul eşine verir. Mehmet’in şehit olduğunu ve çantanın Mehmet’e ait olduğunu söyler. Şehidin eşi çantayı açıp bakar. İçinde bir çift potin (asker postalı) bir de fes vardır. İşte o zaman ateş düştüğü yeri yakar. Yürekler parçalayan yemen ağıdı ortaya çıkar. Yukarıda örneklediğimiz Yemen ağıdının, anlattığım öyküye dayanın bir dörtlüğü de şöyle sürüp gider.
Kışlanın önünde redif sesi var
Açın çantasını bakın nesi var
Bir çift potin ile birde fesi var
Ano Yemen’dir, gülü çemendir
Giden gelmiyor, acep nedendir
Burası Muş’tur, yolu yokuştur
Giden gelmiyor, acep ne iştir
Evet. Güzel yurdumuzun güzel insanları “Yemen bizim neyimize, Şivan düştü evimize.
Haber: Münevver DÜVER
28.02.2007-ADANA
www.munevverduver.com
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.