- 579 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
YAŞAMAK BİLİNCİ
Toplumsal yaşama bilincinin oluşmasında, yaşanılan mekânın sosyal şartları ve temel değerleri, en belirleyici unsur olduğunu bilmeliyiz.
Temel değerler ise, ferdin hissettiği ölçüde etkilidir, zira sadece bilmek, yeterli değildir, bildiğini zannetmek ise, daha önemli bir sorundur.
Sosyal şartlar ve temel değerler o kadar önemlidir ki, en bakir hislerin teması, deneme, yanılma ve gözlemin, dikkate alındığı, dolayısı ile kanaatin oluştuğu bir süreçtir.
Temel değerler bütünlüğünde kültür, örf, anane, ahlaki ve manevi altyapı değişken, kaygan bir yapıda ise, kimlik ve kişilik oluşumunda, en önemli bir mesele olarak karşımıza çıkar.
Sosyal şartlar kapsamında var olan, yaşanılan mekân, çevre ve fiziki alt yapı, güç ve imkânlar, tamamlayıcı unsurların, önemli göstergelerdir.
Bilinç; akıl, bilgi, muhakeme ve tecrübe neticesinde oluşan idraktir.
İnsanların, bir düzen dâhilinde, yaşamaları için, disiplin ve asayişin asla, ihmal edilmemesi gerekir, zira gücün olduğu yerde yarış ve rekabet asıldır.
Kabul ve ret bilinç dâhilinde ve görsel olduğu için, tercihlerin farklı olacağı muhakkaktır.
Çünkü zevkler kültürlere göre anlam kazanacağından, tercihlerinde farklılığı kaçınılmaz olacaktır.
Doğruyu bulmanın, gerçeğe koşmanın temel koşulu, rehber, akıl, bilgi ve tecrübelerdir.
Bir insanın her şeyi bilmesi mümkün değildir, dolayısı ile emin olmak adına rehbere ihtiyaç duyacaktır, daha sonraki aşamalarda şu üç koşulu yerine getirmelidir.
Emin olmanın koşulu itimat ve güvendir.
O anki bilinç ve tecrübenin bize sağladığı kanaattir, bunun suiistimali ise kişilik sorunu olarak karşımıza çıkacaktır.
Bilinçli ve erdemli olmak, başkalarına zarar vermeden ve o insanlarında hukukunu gözeterek yaşamak ve davranmak esasına dayanır, bunun ihmali ise egonun tatminine ve kontrol edilemeyen hırsa dayanmaktadır.
Şuurun, idrakin normal zamanlardaki durumu ile hislerin baskı altına alındığı ortamlarda ki hali arasında çok farklılıklar vardır, karar verirken düşünmeye zaman dahi bulmakta zorlanırız.
Deneyenler, yaşayanlar bu anın ne demek olduğunu ve insanı hangi perişan hallere düşürdüğünü pekâlâ bilirler.
İşte mümkün olduğu kadar, hak adına doğruya ve gerçeğe koşarken, kuvvet dengesini hiç bir zaman ihmal etmemeliyiz, bu temel kural aynı zamanda bir vaziyet planıdır.
Zorlukların insanları güçlü kıldıklarını biliyoruz, bu nedenle ayakta durabilecek gücü ve koşarak yürümeyi başarabilmenin koşulu, sevgi ikliminde yeşeren, sabır, sebat ve metanet yemişlerinin, bizlerin mutlaka temel azıklarımız olacağı gerçeğini unutmamalıyız.
Yoksa maliyetinin ve geri dönüşümün mümkün olmayacağı bir sürece gireceğimizi asla ve kat’a unutmamalıyız.