- 563 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Bireycilik - Egoizm I
Yeryüzünün her bölgesine ve beldesine yayılan insanlar kendi aralarında oluşturdukları ve geliştirdikleri bir sistemle konuşmanın aracı olan dili bulmuş ve onu geliştirerek iletişimlerini kolaylaştırarak, yaşam denen olguyu başarmaǧ a uǧ raşmışlardır. Bunun içinde binlerce yıldan beri, milyonlarca teori, deneme (essey) , makale, hikaye üreterek yaratıcılık örneǧ i segilemişlerdir. Bu ilk hikayesel anlatımlar bilinen tarihten de daha gerilere gider. Dünyanın en eski ve kutsal sayılan kitaplarından biri olan İncil, daha ilk sayfalarında insanlıǧ ın insanlar arasındaki yaratıcı bir birleşmeye yönelik özlemlerinin ve beklentilerinini tarihini görkemli bir simgenin kalıbında bulmaktayız. Burada sözü edilen dünya tarihininde simge adayı olan Babil Kulesi’nin yapılışına iliskin söylencedir.
Efsaneye göre insanlar gökyüzünün erişilmezliǧ ini yakın kılmak için aldıkları kollektiv bir kararla insanüstü ve erişilmez olana, Tanrı’ya ulaşmak için bu özlemin etkisiyle birleşerek şöyle bir karara varmışlardı: “Gelin bir kent ve tepesi gökyüzüne kadar uzanan bir kule yapalım; yapalım ki, adımız sonsuzluǧ a kadar kalsın”. Böylece insanlar bir araya gelmişler, çamuru yoǧ urup tuǧ la pişirerek ilk dev yapıtlarını yaratmaya koyulmuşlardı. Yine İncil’de anlatıldıǧ ına göre, gökyüzünden yeryüzüne bakan Tanrı, bu görkemli ve ihtişamlı mimari yapıtın gökyüzüne doǧ ru insanların çabasıyla yükseldiǧ ini görünce tedirgin olmaya başlar. Kendi eliyle insanoǧ lunun içine yerleştirdiǧ i ruhun büyüklüǧ ü ve önemi, insanlıǧ ın birliǧ i bozulmadan önüne geçilmez bir güce sahip olacaǧ ına inanarak, buna karşı bir çare arıyor. Bu durum karşısında Tanrı kendisine ulaşmaya çalışan insanların kendini beğenmişliğine kızar ve o zamana kadar aynı dili konuşmakta olan insanların dillerini karıştırarak birbirlerini anlamalarını engeller. Kulenin yıkılışı Tevrat’ta anlatılmaz ancak Jubilees veya Leptogenesis olarak bilinen Yahudi belgelerinde anlatılır (İncil’i ilk sayfasından esenlenerek yorumumladım burayı) .
Yine İncil’de, insanların nasıl ansızın, bir gecede, ortak yapıtlarının başında çalışırken, her birinin dili ayrı olduǧ u için birbirlerini anlamaz hale geldikleri anlatılmıştır. Birbirlerini anlamayan insanlar, birbirlerine öfkelenir olmuşlar, tuǧ lalarını, mallarını bir yana bırakıp kavgaya tutulmuşlar, ardından ortak eserlerini ortada bırakarak daǧ ılmışlardır. Her bir kendisini, kendi bölgesine, köyüne kendi kentine geri dönerek, yanlızca kendi yöresinin imarı için çalışarak, kendi ülkesini ve kendi dilini savunarak egoizimin temelini de atmıştır böylelikle... Bütün insanlıǧ ın ortak eseri olma yolunda aday olan “Babil Kulesi” ise yarım bırakılarak harabeye dönerek yok olup gitmiştir. İncil’in ilk sayfalarından alınan bu rivayet, insanlıǧ ın kollektif yapıyı koruduǧ u sürece en yüksek hedeflere bile kolayca erişebileceǧ ini, buna karşılık birbirini anlamayan, anlamak istemeyen dillere ve uluslara ayrıldıǧ ında yapabilecek pek az bir seçeneǧ inin bulunduǧ unu simgeleyen çok güzel bir olaydır. İşte egoizim denilen kanımıza hangi gizli anıların Yaratan tarafından işlenmiş olduǧ u bu rivayete göre kesinleşen, ama insanlıǧ ın bir zamanlar birlik ve beraberlik içerisinde olduǧ una ilişkin platonik bir anı, o en eski zamanlara yönelik, ama bulanık bir düşünce, bunun yanı sıra da insanlıǧ ın bir kez başlanmış yapıtı tamamlamak için yeniden birleşmesi için zorlayıcı ve acı kaynaǧ ı bir beklenti, hala ruhumuzun bir köşesinde kendini barındırmaktadır. Ne olursa olsun, birleşik bir dünyaya, birleşik bir insanlıǧ a ilişkin bu rüya, bütün edebiyatın, sanatın ve bilgi daǧ arcıǧ ımızın varlıǧ ından da daha eskidir. Belki bunlar bazen bize çocuklara anlatılan masalları anımsatsalarda, Einstein’ın deyimiyle “hayal gücünün bilgiden çok daha önemli olduǧ unu” söylemektir. Yine Walt Disney, fantazileri ciddiye almakta ve “Animasyon, insan beyninin yaratabileceǧ i her şeyi açıklar” diyerek insanın yaratıcılıǧ ının sınırsız bir potansiyele sahip olduǧ unu isbatlamak kaydıyla herkesin yaşarken bir şeyler yaparak hem insanlıǧ a hizmet ederek, hemde kendi fantazilerini gerçeǧ e çevirerek kollektiviziminde bundan faydalanmasını saǧ lamış olacaktır. Bu da insanlıǧ ı ahtapot gibi saran egoizimin bir nevi olsun azaltılmasına sahip bir konuma gelecektir insanlık.
Aynı zamanda yukarıdaki tez dini bir bakış açısıyla bu öykü sıklıkla insanın kusurluluğunu, tanrının kusursuzluğu ile kıyaslamak ve dünyadaki yüzlerce dilin kökenini açıklamak amacıyla da kullanılır. Doǧ ruluǧ u tartışılabilir bir tezdir bu ve ısbatlanması da daha yüzlerce yıl süren bir yazma serüveni kervanıyla katar olarak insanlıkla yürüyecektir sonsuza kadar.
Frankfurt a. Main, Grünenberg Anlage, Goethe Üniversitesi Kampüsü, 19.11.2008. Saat 18:48’de
Hasan Hüseyin Arslan
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.