- 419 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Kurtuluşun Felsefesi 22
22]Kişi bilinç ve özgürlüğüne ilişkin olarak ben özgür insanım, şeyhin elini, ayağını öpmem diyemezsiniz. Bu dahi şimdinizin sosyalliği içinde bir var oluş biçimidir. Bir önceki toplumsal var oluş yansımanızı, buraya cemaat içine taşıyıp, sembolize ederek güya özgürlük olarak, hak olarak diler olmanız, ancak sizin cahil olmanızdır. Durumu anlayamaz olmanızdan başka bir şey değildir. Kısacası yeni ile yeni olanlaral toplumsal düşünceyle girişememeniz olacaktır.
Bireysel ve toplumsal düşünme özgürlüğünün farklılığıdır bunlar. Kişi toplumda, toplumsallaşarak başarılı olurdu. Halk içinde de, kişiselleşerek başarılı olup, kendisini bulur. Toplumsal üretim ve olanaklılığın kullanımı; halkın her tür girişmelerine, kaynaklık eder. Halkın özgürleşmesi hemen bunun yanı başında bir özgürleşmedir. Değilse karnı aç olanın, sefalet çekenin, cehaletini sürüyenin özgürleşmesi ve özgürlük gerçekleşmesi hiçbir zaman olamaz.
Kimi halk kesimi, toplumların çok farklı ve kendisine özgü bir yasallığı olduğunu kavrayıp girişmek isterler. İnanç tavırlı olan kimi halk kesimiyse, toplumun yasallıklarını anlayarak kullanıp, yeni yeni üretimsel teknolojileri varlaştırmalarla ancak özgür olacağımızı çok kez anlayamaz olmanızdır.
Toplumsal dinamiği anlayabilseler de, bildiklerinin toplumsal işleyiş süreçlerinin mantıksal ilişkilemenin kurgularını yapamazlar. Düşünce olarak çabuk yorulurlar. Bu nedenle olayı kestirmeden yoldan gidişle inançlaştırırlar. Ya da bir kanaat önderine sultasına sığınarak, ona ram oluşlarla davranırlar. Kişisel ve halka ait tutumlarını, sanki bir özgürlükmüş gibi talepleşirler. Kişi sanı kanılarına değin olanları toplumun içinde de isterler.
Bu mantıkla sizin, değişmeyi istememek de hakkınızdır! Cahil kalmayı ister olmanız da, bir hak ve özgürlüğünüzdür! Ancak tüm bunlar karşılıklı bağıntılı üretim yaptığınız yerler dışındaki alanlarda yani toplumsal ilişkindik olmadığınız süreçler dışında bunlar olasıdır. Böylesi abusluklar, kişi olaraktan yaşça, boyca, bedence büyümemenizi isteme özgürlüğünüzle eşdeğerdir! Siz istediniz diye büyümemek olası mı? Doğa böyle bir olayı size özgürlük diye tanımış mı? Ve bunu geçerli kılmış mı? Bilinen doğa böylesi özgürlüğe kapalıdır.
Bu sefih ve soyutçu bir bakıştır. Olayı tersten ortaya koyan ve sapla samanı karıştıran cahilliktir. Toplumsal ilişkiler zorunlu ve yükümseldir. Yükümsel olan ilişki karşılıklı olarak yerine getirilen bağıntıdırlar. Bu yüzden cahil olmamak, en azından yükümsel hak ve sorumluluklarınızı bilmek zorundasınız. Çünkü toplumsal özgürlüğünüz ve haklarınız böyle böyle gerçekleşecektir.
Oysa sizin istek, bilinç ve öznel oluşlarınızın dışında, bir çevre vardır. Çevre sizin iradeniz dışında gelişir. Siz bu gelişmeye cevaplar üreterek çevreye uymanın yararcı kullanımını oluşturaraktan ancak özgür bir var oluş olarak kalırsınız. Bu nedenle, cahil kalmak değil, bilmek zorunluluğunuzdur. Özgürlüğü, bir değişmeye en uygun cevap üretmek olarak başarmalısınız.
Yeme içme barınma gibi temel olacaktan zorunluklarınızın sağlayışı olduğu için cahil kalmamak, bu yüzden özgürleşmek zorundasınız. Yani siz bu belirlenmelere, sizin dışınızdaki nedenlerle, sağlayışlar nedeniyle zorlanırsınız. Siz çevreyi özgürce belirlenirken, belirlersiniz. Yani özgürlük; doğal bir gerekliliğin ya da zorunluluğun alt edilişidir. Eş denişle, bir ilişkindik kullanım alanına sokuluşunuzdur. Yani sağlayışlarınız nedeni ile özgürlük vardır.
Ancak ’genel görü’ sistemleşince, süreçteki bu kabildeki tek tek görülen cahilce olaylar, suç olmaktan çıkmazlar. Bilinç insan öznelliğinin toplumsal doku içinde dokuya bağlı, soyutlama; analiz etme, seçme ayıklama, değişkenler var etme, ilkesidir. Bu yüzdendir ki toplumsal genel görü baraj altında kalan meyve bahçenize sistemin oturmuş olması nedeniyle, bahçenize el konulması karşısında; bahçenizi istimlâk edilip, para ödenmesi yapacaktır.
Toplumsal özgürlük, toplumsal güç, toplumsal düşünce kangren olan bacağın, artık vücutla ilişkisinin kesilmesi gibi düşünebilir. Kişi kararı ve kişi düşüncesi olarak beliren karar, toplumsal düşünmenin toplumsal gücün, toplumsal öndeyinin kişilerde belirmesidir. Genelin ya da vücudun (toplumun) kurtulması için, özel fedalar yapılmasının esamisi bile olmaz. Bazen bacağın fedasında bacağın adı bile anılmazken, sisteminiz yerleştiğinde de, o bacağın protezine değin özgürleşmeyi başarır olmak toplum olaraktan; yüklenmek zorunda olduğunuz bir yükümlülüktür.
Genelin hayatiyet yararının sağlanışlarında kişisel temelde bakışlarla eseflenerek; " iyi de, kangren bacak kayıp oldu" denilmez! Her gün kaç ameliyatlarla onlarca can, riske girip ne fedalar için ameliyat olmaya yatarlar. Genelin yararı için böylesi kesikli süreklilikler kaçınılmazdır. Böylesi bir ameliyattan sonrada kişiler: "hiç değilse bizden sonrasının torunlarımızın, çocuklarımızın, hayatı kurtuldu" derler.
Şimdiki halimizle kurtulmuş, tek bacaklı vücudun selamet ve esenliği içindeyken ’keşke işgalden ve esaretten kurtulmasaydık’, ’şöyle şöyle olurdu’ demek, tam bir kara cahilliktir. Hırstır. Aklının önüne geçmiş, bilmezlikçi iğfale değin duygu öfkesidir. Bunlar televizyonlarda, ’başıma iş gelmeyecekse fikrimi söylerim’ diyerekten, güya düşünmeyi kitlelerle tartışan bir caka satar anlayıştır da! O günün şartlarda; ’o bacak kesilmediği zaman’ biz bugünlere gelemeyecektik ki, bu gün biz bunları konuşuyor olalım? Üstelik, ‘keşke kurtulmasaydık’ dediğiniz işgale dek günlerin bu günlerden üstün olan hangi özlenecek tarafı vardır? Bu da anlaşılmış, değildir!
Aksi durumda bizler bu günkü günde, ’keşke kurtulmasa idikçi!’ saçmalığı değil de, belki de Filistin’li gibi direnişlerin örgütlenmesi ile cebelleşiyor olacaktık. Kaldı ki "bacağın kesilmesi durumu", bir ölüm kalımın var oluşuydu. Değilse bugünkü keyfilikler içindeyken öfke, hırs ve duygularınızı söylediğiniz zamana dek rahatlığın içinde oluş değildir. Bütün sıkıntıları, yüzlerce yıllık birikintileri kendisinden sonraya bırakılmış bir, dirim sorunuydu Kurtuluş Savaşı.
Ne tuhaf, Kurtuluş Savaşı sonrası kazanımlarınıza şimdiki ufuktan bakarak, güya eleştiri getiren birçok dimağlar vardır. Şimdiki kangren olmadığınız halde, Filistin’de, Afganistan’da, Somali’de, Çeçenistan da vs. yerlerde boşu boşuna ayağı kestirmeye hevesli olan, ortalık yerde dolanan, pek çok bönler var. Bu gibi hal ve durumlarınız, yeni devir alınan dış konjonktürsel durumla, iç neden kaynaklı yapılardır.
Sürecek
Bayram KAYA