Safiye’ye Mektuplar -29 / size borçluyum.
‘’Şimdi bir ceset kadar
Duyarsız yaşıyorsam,
Bir kadavra duyarlılığı içindeysem
Dünyaya karşı
Bunu size borçluyum.
Ama unutmayın;
Hiç kimsenin hakkı yok
Koskoca bir bedeni
Bir çatı katında sallandırmaya’’
---------------------«»---------------------
süveyda(m) ( 12/19/2008 )
---------------------«»---------------------
Selam hocam,
Gül bunu göndermiş.
Bu da benim hacı âliye cevabım. Bu gönderdiklerim senin vaktini alıyorsa göndermeyeyim. Haber et yeter.
Ben babamdan nefret filan etmiyorum. Çocukken nefret ettim ama büyüdükçe anlayışa dönüştü. Şimdi bi şey hissettiğimi zannetmiyorum. Şartlar zorlamıştır, böyle davranmıştır diyorum. Ben de hata yaptım büyük büyük, demek ki insan hata yapabiliyor.
Köyümden de utanmıyorum. Köy kökenli olduğum için de. O zamanlar aşağılık duygusu yaşadık evet ama geçti sonraları. Lisede kendimle barıştım. Üniversitede de bu barışıklık dünyaya bi şeyler bırakma tutkusuna dönüştü. İdeallere dönüştü.
Ben fahişe değilim. Ki fahişe olanları yargılamadım hiçbir zaman. İçinde bulunulan durumdan kurtulmayı çok istediğin halde kurtulamadığını da görmüş, yaşamış biriyim. Belki bu yaşantılar beni daha beter hatalardan koruyacak. Kader inancını anlatacak değilim. Olmuş bitmiş bi şey için, küçücük bi çocukken taşıdığım duygular için bu kadar ağır konuşmayı hak etmediğimi düşünüyorum.
Hayatımda 5 erkek oldu. Hepsini ayrıntılarıyla anlatacağım. Beni kimler ne hale getirdi beraber hatırlayalım. Bakalım buna ne diyeceksiniz. Ama okuldan gelince. Şimdi vaktim yok
Tarih:19 Aralık 2008 Cuma 09:37:36
RE:RE:RE:RE:RE:merhaba
Günaydın kızım.
Evet, o mektuplar bana geldi. O yazıyı ben yazdım. Onun başlangıç dersi bu. Dahası da olacak. Eğer içinde bulunduğu yanlıştan kurtulacak, Allah’ın izniyle sizin gibi mutlu sona ulaşacaksa kendisiyle yüzleşecek. Samimi olmadan, beni, Allah’ı kandırarak, en çokta kendisini kandırarak nereye varabilir ki.
Sana böyle başlamam gerekmiyordu. Sen kendinle yüzleşmiş, içinde bulunduğun durumdan nefret etmiş, kurtulmak için yeterince Rabbine yalvarmış, elimden tutacak bir el ver demiştin. Sebebini arıyordun. O sebep nasiplisi bizmişiz ki Mevla buluşturdu. Şeref bildim, hizmet bildim, el verdim sen de tutundun. Ama herşey allahtan. Sen ben vasıtayız. Seni kurtaran kendi samimiyetin.
Verdiğimi okumasan, Rabbine karşı duanın kabulünü sağlayacak kadar ihlâslı olmasan ben ne yapabilirdim ki.
O da kurtulmak istiyorsa ikiyüzlülüğü bırakacak, hatalarını kabul edecek. Henüz az bulduğu üçbeş erkekle yaptığının zina olduğunu, ailesinin namusuna ihanet ettiğini, anne ve babasına, Allah’a karşı savunulamayacak kadar hatalı olduğunu kabul edecek, ondan sonra yola çıkacağız. Yok, benin canımın kâhyası mısın, sen benden hesap mı soruyorsun derse, hesabını cehennem zebanilerine vermek üzere, vedalaşır, helalleşir ayrılırız.
O kardeşimizin mektubunu okuyup, imlasını düzeltip, ne yazmamı istersin rabbim deyip dualarla onun için üzülüp, düşünüp yazmak bana kaç saate mal oldu bilir misin? Yazdığım her cümleden dolayı nasıl kendi kendime incindiğimi. Nazla geldi, nazlanmaya devam ediyor. Bir ay önce onun geleceğini hissettim. Nasıl geleceğini hissettim, alacağı duası bile bildirildi. Ya şimdi okur ya biraz daha çile çeker, sağ olursa sonra gelir okur. Ya da ebediyen lanetlenir. Bilemem.
Sen kendini üzme kızım. Ben onun için senin adına da annesi, babası adına da, kendisi adına da üzülüyor dua ediyorum. Allah yardımcısı olsun.
Senin başına gelenlere insanın aklını ikna edecek binbir sebep var. Ya o,o senden çok fazla hatalı, haksız. Anne var baba var, herşeyi var bir tek insafı yok.
Fazla üzmüş olmayayım seni. Ona yazdıklarım az bile. Onda ileri derecede gurur da var. Neyine gururlanıyorsa. Onuru örselemiş ama gururu var. Ne yaptığının farkında değil.
Sen beni bağışla. Bu sözleri meclisten dışarıda kabul et. Galiba aşırı canım yandı.
Kusuruma bakma.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.