CEVİZ TADINDA AŞK
Taze ceviz yediniz mi hiç? Oldukça zor bir iştir. Önce üstteki yeşil kabuğu çıkarmanız gerekir. O yeşil zırhı çıkarana kadar elinize yüzünüze yemyeşil bulaşır. Öyle yıkamakla da çıkaramazsınız. Yeşil bir kına gibi bir süre sizinle yaşar bu boya. Bu yeşil zırhı sıyırırken eğer alttaki kabuğu bırakmamışsa, ya taş bir zemine sürtmek ya da kesici bir şeyle kazımak zorunda kalırsınız. Tabi yemyeşil olma pahasına… Yeşildir, bulaşır ama mis gibi de kokar bu kabuk.
Eğer yeşil zırhı aşıp ağaç kabuğa ulaşmışsanız basamaklardan birini çıkmışsınız demektir. Ama sakın heyecanlanıp acele etmeyin. Bu sert kabuk her ne kadar içerdeki beyaz ve taze meyveyi korusa da, yanlış bir darbenizle bütün meyveyi ziyan da edebilir. Onu kırıp çıkarırken neresine ve hangi şiddetle vuracağınıza dikkat etmelisiniz. En uygun şekli üstünde küçük bir delik olan tarafından hafifçe tıklatmaktır. Önce küçük tıklamalarla ne kadar şiddete dayanıklı olduğunu keşfetmelisiniz. Bazen çok sert görünen bir kabuk en ufak darbede kırılabilmektedir. Eğer ufak darbelerle kırmayı başaramadınızsa her seferinde şiddeti biraz artırarak devam etmelisiniz. Hep aynı noktaya ve hep biraz artırarak… Sabırsız olur ve biraz dozu kaçırırsanız un ufak olmuş ceviz kırıntılarıyla yetinmeniz gerekir. Ellerinizi yemyeşil yapan ilk kabuktan kurtulma çabanızı da bu kırıntılar sağaltmaz.
Diyelim sabrettiniz ve ufak hareketlerle en doğru şiddeti keşfettiniz ve kabuğu çatlatmayı başardınız. Tabi ki bu bir basamak daha çıkmanıza sebep olur. Ama daha meyveye ulaşmak için dikkat gerektiren bir yolunuz vardır. Kabukları dikkatlice ayırmalı ve cevizin parçalanmadan çıkmasını sağlamalısınız. Aralanan kabuk hoyratça örselenirse, çekiştirilirse onu aralamak için harcadığınız zaman boşa gitmiş olur. Kabuk meyveyi zedeler ve siz ufalanmış cevizle ve ellerinizde bir haftadan önce çıkmayacak yeşil boya ile kalakalırsınız. Neyse en azından öyle bir durumda da avunacak bir şey vardır. Ellerinize sinen mis koku size bir süre bu macerayı anımsatmaya yetecektir.
Diyelim yavaş hareketlerle kabuktan parçalar kopardınız ve meyveyi tamamen kabuksuz kalana kadar soydunuz. Küçük bir beyini andıran ceviz meyvesi artık elinizde… Ama hala bitmeyen bir şey var. Cevizin tazecik kıvrımlarını koruyan bir kabukla daha karşılaşırsınız. Kuruduğunda cevize hoş bir rayiha veren bu ince kabuk, yaşken yediğinizde ağzınızda buruk bir tat bırakır. Bu yüzden onu da soymanız gerekecektir. İşte tam bu noktada yine hünerli parmaklar devreye girmelidir. Çünkü bir yaranın kabuğuna benzeyen bu ince zar her tuttuğunuzda elinizde kalacaktır. Sabretmeli ve tekrar başka bir ucundan başlayarak çıkarmaya devam etmelisiniz. Bu arada soyulan kabuğun altından görünen beyaz meyve sizi sabırsız ve heyecanlı kılabilir. Ama sakın acele etmeyin. Her acele sizi hüsrana götürecektir.
İşte sonunda başardınız. Taptaze bir ceviz bütün kabuklarından arınmış olarak avucunuzda. İş sadece tadına bakmaya kaldı. Eğer birkaç ceviz heba etmeden tek bir cevizle yola başlayıp sonlandırmışsanız o cevizi kolay yiyeceğinizi sanmam. Aranızda duygusal bir bağ oluşacak ve onu tüketmek pahasına dudaklarınıza götürmeye korkacaksınız. Gel de ye şimdi.
Aşk ta böyledir işte. Bir bakıma taze bir cevizi yeme çabası gibidir. Aceleye, sabırsızlığa gelmez. Hele hoyrat davranmaya, zorla elde edilmeye hiç katlanmaz. Çeker gider maazallah. Size kala kala en başta, o ilk bakışta üzerinize sinen bilmem hangi çiçeğe benzettiğiniz hoş koku kalır.
Sabredip sonuna kadar beklediğinizi de varsaysak yine elleri boştur insanın. Bu çetrefilli yolculuk insanı öyle inceltir öyle inceltir ki, yolun başındaki siz ile sonundaki siz arasında dağlar kadar fark olur. Yola cevizi tatmak için çıkan siz bir bakmışsınız ne ceviz ne de tadı umurunuzda. Böyle işte…
YORUMLAR
konuyu nereye getireceğinizi merak ediyordum...
sadece ceviz yeme tekniğini öğretiyorsun dedim hikayenin sonuna doğru bile...
baktım son cümlelerde aşka gelmiş konu...
bu bağlantıyı kuran,çok zeki biri olmalı.
iyide uyuşmuş..aşkla ceviz...
dediklerinin hepsini de yapsa,sonu yine hüsran olabiliyor değilmi..!?cevizi yemeye layık birine vermezsen,hem ceviz,hemde yemeye çalışan cevizden önce kırılır değilmi...hüsrana döner hayatı.
yani;cevizi tutan elde el olmalı...cevizde ele yakışmalı.
yoksa zehir olur o ceviz yiyene...
her ne kadar bu ceviz benim hakkımda dese...
cevizde ben onun hakkıyım derse;
o zaman onu yiyen kırmadan,ezmeden yemeli değilmi...yoksa yine hüsran olur sonu...
saygılar efendim..