- 983 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İstanbul Ve Güneş Meseli
Körler Ülkesi karşısı Kalkedon’a kurdu Aziz İstanbul’u Megaralı Byzas. Tanrı sevişelim diye Güneş’i yarattı. Güneş, beyaz karanlıklarda sar(ar)dı tenimi.
Genç bedende ergenlik kıpırdanmaları daha bilmezken sevgili siluetini, Haydarpaşa Tren İstasyonu’nda başladı gençlik hayalleri. Raylar boyunca uzadı Tuzla’ya doğru. Koynumda şiir kitabıyla söyledim askerlik türkülerini. Kilim Pastanesi’nde; Haliç’in güzelliğinden ayırdı gözlerim Bulgar güzelliğini mavi – sarı. Maviye bakarken sarıya dokunmak; yaşattı aşkın kör kütüğünü. Nerede yirmili yaşlarda sevdalı başta akıl? Devasa çınarların altında boş, anlamsız, el yordamı bir hayat ve Aziz İstanbul…
Oturup Çamlıca’da çok şiirler yazsam da Boğaz dalgalarının köpüksüz tarafına gözlerimle, anımsarım Eminönü yolculuğumu. Taksiciye değil kızgınlığım. Yer Sultan Ahmet, güzergâh Eminönü. Ne olmuş sanki beni Sarayburnu’na götürmüşse? Topu topu kırk dakikalık zaman kaybı. Taksiciye değil kızgınlığım, İstanbul’da yaşanmış güzelliklerin anısına…
Zaman geçtikçe ağaran saçlar, gençleşen İstanbul Güneş’i, kaldırdı ceylan gibi kaşlarını… Rehberimiz kuru bir akıl. Sardı Gülhane’nin ceviz kokulu rüzgârları tenimizi. Esti başımızda kavak yelleri. Mazlum aşklar gözünde Güneş, umut ışığı…
Güneş tavana doğsun gecede, yerler yakamoz. Gün mumla bitsin. Yüreğin titrek, Marsilya Kiremidi gibi değerli olsun gecede tenin.
Zamanın çarklarını geriye çevirip, yeni rakıyla süslesem Boğaz’da masamı… Güneş’i çekip alarak, karşıma oturtsam… Yanında mavi – sarı Bulgar güzeli… Ah! Ne güzel İstanbul meseli… Asya’dan Avrupa’ya bir aşk kemeri. Hangisinin kalmazdı hükmü? Seçemedim. Bu yüzden; tek tabanca içtim. Kattım önüme Güneş’i koştum, koştum, göremedi gölgesini, kendini aştı zaman.
“Ah! İstanbul, İstanbul olalı” istemez miyim, hıçkırığa boğulan sevince, beyaza çekilen siyahlar tanık olsun? Gecem, Güneş ile dolsun. Dilemiştim yakmadı Güneş’in harı, ak düşürdü saçlarıma… Aşk taşı sıktı. Vuslat! Takat kalmadığı için Güneş(siz)!
İstanbul buğulu ayna… Nice aşklar ve sırlarla dolu… Yanılsattı gençliğimi, ararken Güneş’imi. Doğum sancısı çektirdi buluta gizliyken Güneş. Soğuk tende yoksuldu, kısaydı. Aynadaki sırda tutuklu bıraktı aşkı.
İstanbul mahkûm etti Güneş’in çiçek ezmesi kokusuna beni. Acıların sızısı planya yontusu gibi… Çektim silahımı buluta bastım tetiğe “çekil” dedim. “Güneş’imin önünden çekil” , “İstanbul ve ben Güneş’siz olamayız”, “Asar-i antika aşklar galerisi İstanbul bizsiz olmaz”
Solgun renkler yürüse de toprağa, “İstanbul Ve Güneş Meseli” bitmez. Bu fırtına dinmez. İstanbul Güneş’siz olmaz…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.