- 1419 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Filistin'li Bir Anne'nin Feryadı
Ben Filistinli bir anneyim. Kötülerin savaşında kaybettim tüm sevdiklerimi. Umutlarımı, geleceğimi, hayallerimi kaybettim kötülerin savaşında. Gözyaşlarımı bile kaybettim atılan bombalar arasında.
Bombalardan sonra çıkan kara, kapkara dumanlar bana insan olduğumu unutturdu. İnsan mıydım, kadın mıydım, anne miydim bilemedim. İnsanlığı unutturdu bana savaş.
İnsanlık denen şey. Her ne ise gerçekten var mıydı? Var ise eğer peki öyleyse neden uğramamıştı bizi katleden, küçücük bebelerimizi acımadan öldürenlerin kalplerine? Eğer biz burada ölüyorsak, ağlıyorsak, açsak ve üşüyorsak bir yerlerde insanlık ölmüş demektir.
Tek istediğim ağlayan, korkan, acıkan bebeğimi teselli edebilmek. İnanmasam da, gerçekleşmeyeceğini bilsem de “Geçecek” diye fısıldarım bebeğimin kulağına. “Sık dişini” derim. “Elbet bir gün gelecek iyiler kazanacak. Allah bizi görecek ve kötülerin cezasını verecek”. Bebeğim inanır ama ben inanmam. İnanamam. Çünkü bu kötülerin savaşı. Kötülerin kazandığı bir savaş
Ben Filistinli bir anneyim. Dualarım yükselir göklere çığlık, çığlık
“Kurtar bizi Yaradan. Bizi zalimin zulmünden kurtar” diye dualar ederim. Çığlıklarımı bir bomba sesi böler. Sonra da kapkara dumanlar. Ölen, yaralanan, canı acıyan kardeşlerim, dostlarım, can parelerim. Gözyaşlarım bile akamaz. Bilirim ağlamamak lazım. Bebeğim görmemeli benim gözyaşımı. Korkar sonra. Bana “Neden ağlıyorsun?” diye sorar. “Savaştan” derim. Savaş ne diye sorarsa ya bide. Nasıl açıklarım ben bebeğime savaşı. Savaşı bilmez ki O anlamaz ki. Daha küçücük o savaştan anlamayacak kadar, düşmanlıktan, kandan anlamayacak kadar küçük. Nasıl açıklarım ben bebeciğime kötülerin savaşı bu kötülerin galip geldiği. Kötülerin iyileri, Allah’ı sevenleri acımdan öldürdükleri savaş bu diye nasıl açıklarım. Zaten kapkara savaşın içinde pembe düşlerle uyutmaya çalıştığım yavrumun düşlerini savaşla kirletmeye hakkım var mı? Bunu sorarım kendime. Nasıl yaparım bunu ona? Nasıl kanlarım yavrumun hayallerini?
Ya onlar nasıl yaparlar bunu bize? Nasıl yaparlar daha gözlerini dünyaya açmamış bebelere nasıl kıyarlar? Hiç mi kendi çocukları gelmez akıllarına? Hiç ağlamazlar mı bir bebek ölürken? Bir bebek ölen annesinin başında ağlarken kendi çocukları gelmez mi gözlerinin önüne?
Onlar öğretmişler midir yavrularına savaşı? Kanı, bambaşka bir diyarda kendi gibi çocukların öldüğünü söylemişler midir? Bunu adı savaştır demişler midir çocuklarına? Bunu merak ederim en çok. Onların çocukları da bizim çocuklar gibimi ağlarlar? Acıyla, açlıkla, korkuyla mı yaşarlar?
Patlayan bir bomba sesi onların çocuklarında uyandırırımı uykuların en tatlı yerinde? Onların kadınları da her an ölüm korkusuyla, her an yavrusunun öleceği korkusuyla yaşarlar mı? Biz burada yok olurken. Acıyla, savaşla kavrulurken O insanlar. İnsanlık denilen insanlar rahatça, huzurla uyuyabilirler mi?
Dünyanın her yerinde var mı bu kahrolası savaş? Her yerde patlıyor mu bu sağır eden bombalar? Yoksa sadece bizim gökyüzümüzde mi var? Neden kötüler bize kin dolular? Neden kötüler savaşlarında bizi seçtiler? Neden bizim çocuklarımızı öldürmek istiyorlar? Neden bu zulmü bize layık görüyorlar? Nedir bizim suçumuz? Dinimiz, dilimiz, ırkımız mı suçumuz? Suçumuz Allah’ı sevmek mi?
Ben Filistinli bir anneyim. Kötülersin savaşında kaybettim tüm sevdiklerimi. Umutlarımı, geleceğimi, hayallerimi kaybettim kötülerin savaşında. Gözyaşlarımı bile kaybettim atılan bombalar arasında.
Orada bir annenin, bir kadının neler yaşadığını, neler hissettiğini tabiî ki bilemem. Ama gözyaşları her yerde aynı sıcaklıkta akar diye okumuştum bir yelerlerde. Filistinli bir anne gibi savaş görmedim. Yavrumu, sevdiklerimi kaybetmenin korkusunu duymadım belki ciğerimde ama. Orada ölen, ağlayan yavrularda bizim çocuklarımız değil mi? Orada ağlayan kadınlarda izim kadınlarımız değil mi? Anlamasak da, hissedebilir miyiz birazcık?
Ben orayı her izlediğimde, her okuduğumda içimde bir şeyler ağlar. Orada ağlayan çocukların gözyaşları yakar geçer ciğerimi.
O acıyı yaşamasam bile hissederim. Çünkü acı her yerde acıdır. Bende aklıma her geldiğinde ağlarım onlarla birlikte. Tıpkı oradaki kadınlar gibi dualarım yükselir göğe çığlık, çığlık
“Dursun bu savaş. Dursun bu kan. Dursun bu vahşet. Artık çocuklar ölmesin. Çocuklar, kadınlar, erkekler ağlamasınlar, üşümesinler, korkmasınlar artık. Ne zaman öleceğiz, ne zaman üzerimize bir bomba gelecek ya da ne zaman bir kurşun bizi canımızdan edecek diye düşünmesinler. Anneler ağlamasın orada, ölen yavrularının, sevgililerinin arından yas tutmasınlar. Barış olsun artık. Dili, dini, ırkı ne olursa olsun barış dolu bir dünya olsun artık”
YORUMLAR
Zaten kapkara savaşın içinde pembe düşlerle uyutmaya çalıştığım yavrumun düşlerini savaşla kirletmeye hakkım var mı? Bunu sorarım kendime. Nasıl yaparım bunu ona? Nasıl kanlarım yavrumun hayallerini?
hüzünden geçerken yürek sayfanıza uğradım, şimdi daralıyor gökyüzü, küçülüyor yollar ama bitmiyor bitmiyor vahşet....
teşekkür ve tebriklerimle...
YERYÜZÜNDE BÜTÜN MAZLUMLAR KARDEŞTİR
Şuan gözümün önünde dudakları korkudan kapanmayan, ve bütün vücudu ile tir tir titreyen bir kız çocuğunun hayali var. Bu katliam başladığı günden düştü hafızama, bir haber arasında. Günlerdir de gözümün önünden gitmiyor. Korkudan konuşmayı bırakın ağlayamıyor bile. Yanaklarında yaşlar var ama onlar bile korkudan damlayamıyor. Sürekli düşen bombaların, can alan mermilerin arasındaki o hengamede, bir kız çocuğu öyle çırpınıyor.
Aklıma geldikçe içimi isyanların kapladığı, aklıma geldikçe bir şeyler yapmak gerekliliğini bütün varlığımla hissettiğim dokuz-on yaşlarında minik bir kız çocuğu. Dehşetle düşünüyorum. Bu kız benim kızım olabilirdi pekala. Benimde o yaşlarda bir kızım var çünkü. Ve orada bizim göremediğimiz orada bu çocuklardan yüzlercesi hunharca katledildi birkaç gün içerisinde.
Ve o kız çocuğu şaşkınlıktan kocaman olmuş gözlerle vicdanıma sesleniyor her dakika. Uyuma diyor, uyursan bir gün senin de çocukların böyle olacak. Çok net anlıyorum ki, bu ateş sadece düştüğü yeri yakmayan cinsten. Çünkü söz konusu çocuklar ise ve sizde bir anne kalbi taşıyorsanız, acıyı anlamak için, ille de o acının içerisinde yaşamak gerekmediğini çok iyi anlıyorsunuz sonuçta..
Sözde medeniyet asrının riyakarlığına haykırırcasına en anne yanıma sesleniyor o kız çocuğu, korkularını kilometrelerce öteden hissettirerek.
Bu vahşete sessiz kalmak demek zulme ortak olmak demektir. Çünkü dökülen kanlar mazlumun masumun kanıdır. Bu nedenle “insanım” diyen herkesin ve bilfiil insanlığın toplanması ve bu dehşeti durdurması gerekmektedir. Çünkü yeryüzündeki bütün mazlumlar kardeştir.
Gazze’de ki bu saldırı İsrail’in son altmış yılda yaptığı saldırıların en kanlısı en acımasızı arasında yerini alırken, beş-altı gün içerisinde 500 ü aşkın kişi hayatını kaybetmiştir. Bunların en az 150 sinin çocuk, 100 kadarının da kadın olduğunu düşünürsek, sus pus olan dünyanın da ne kadar büyük bir vebal altına girdiğini gayet net anlayabiliriz. Gerçi türkün tarihi böyle katliamları çok iyi tanıyor, bu kadar dünya milleti arasında en fazla duyarlılık göstermesinin sebeplerinden birisi de bu olabilir pekala. Hemen hemen her şehrimizde insanlar sokaklara dökülürken, medeni ve insan hakları telalığı yapan, sözde demokrasilerin riyakar papağanları nerede? Sahi nerede ezilmiş hakların savunucuları. Sizce de tuhaf değil mi bütün dünyanın bu suç manzaralı sus pus hali.
İsrail; sınırları henüz tamamlanamamış, sürekli yayılma politikası izleyen, nasılsa bütün dünya beni destekliyor diyerek istediği zulmü rahatlıkla yapan bir ülke(!) Hem bu öyle bir yayılım ki, kapsamına ileride Türkiye de girmekte! Dehşet!
Evet, medeniyetin göbeğinde yapılan bu insan katliamlarına “savunma hakkı” diyebilecek kadar alçaklaşan ABD, Avrupa Birliği ve vicdanının esnekliği bir kere daha kanıtlanan Birleşmiş Milletlerin arkasına sığınıp, aldığı radikal destekle elini kolunu sallayarak rahatça vahşet sergileyen bir ülke !
Aslında ülke demek çok yanlış olur, zira İsrail zaten terörün kendisidir. “Haganah” adlı Siyonist bir terör örgütü tarafından, Aslında Filistin halkına ait topraklar üzerinde, yine terörüst faaliyetler sonucu kurulan, hala da teröristlerce yönetilen İsrail bu gün küresel terörü tahrik eden en önemli terör bileşenidir.( Haganah, henüz İsrail devleti kurulmamışken, Dünya Siyonist Örgütü’nün Filistin’deki Yahudi cemaatini ("Yishuv") korumak ve diasporadan gelen göçmenleri kollamak için kurduğu milis gücüydü.) Gerek işgal altında tuttuğu, gerekse dünyanın değişik yerlerinde terör eylemlerine ısrarla devam eden, dolayısı ile bu amaçla kurulan bir oluşumdur İsrail.
Ama maalesef, daha dün Afganistan’a, Irak’a ve bilumum yerlere güya, sözüm ona terörü engellemek yok etmek adına yerleşen ve gittiği her yerde evvela masum ve mazlum insanları yok eden asıl yayılmacı güç olan ABD, bu gün bu saldırılara karşı, kör sağır ve dilsizdir.
Dahası, bu zulmü masum göstermek adına alçakça “savunma hakkı” ifadesini kullanabilmektedir. Bu nasıl bir vicdansızlıktır? Hangi demokratik düşünce böyle bir vahşeti haklı gösterebilir?
Meselenin en önemli ayrıntısı ise bu gün modern dünya soykırımlarının aktif alanı her ne hikmetse yine İslam coğrafyası olmasıdır. Tıpkı dün, ondan evvelki gün olduğu gibi. Ve haçlının bu Yahudi katliamları karşısında sus pus olma zihniyetinin izahı da ancak bununla mümkündür. Bu satırları yazarken kıyas yapma niyetim hiç yoktu. Ama birkaç gün içerisinde, zorla zapt edilen küçücük bir toprak parçası üzerinde en az on bir camimin yerle bir edilmesi başka nasıl izah edilebilirdi ki? Asırlarca haçlının yapamadığını siyonistlerin yaptığını görmek medeni batı(!) yı sadece memnun eder. Şimdiki gibi!
Bu zulme isyan eden ise sadece hep mazlumlar, ve Müslümanlar ise eğer, Müslüman aleminin hemen toparlanması ve gereken birliğin sağlanması lazımdır.
Emperyalist emellerle beslenen lokal bölünmelerin asıl sebebinin bu gün meydana gelen bu hadise ile dolaylı değil direkt bağlantısı olduğu akıldan çıkarılmamalıdır. Gerek etnik manada, gerekse inanç bağlamında yaşatılan bu bölünmelerin son bulması için GAZZE’de yaşatılan vahşetin bir son nokta noktası olması gerekir.
Çünkü yeryüzündeki tüm mazlumlar ancak ve ancak kardeştir!
Kargülü ALMILA
KargülüALMILA tarafından 1/8/2009 8:56:25 AM zamanında düzenlenmiştir.