- 577 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
*- BEN FİLİSTİN'İN ÇİÇEĞİYİM!
"Ben Filistin’in çiçeğiyim!" diye çığlık çığlığa bağırıyordu küçük kız, televizyon ekranlarından, kulaklarını tıkamış, gözlerini kapamış, dillerini yutmuş, adeta kör, sağır ve dilsizi oynayan tüm dünyanın vicdanına doğru.
Faşist kan emicilerin, Siyonist katillerin ülkesi olan İsrail zindanlarında işkence altındaki babasına sesleniyordu. Onu hiç tanımıyordu, ve hiç görmemişti daha.Çünkü katiller o bebekken babasını alıp götürmüşlerdi, koparmışlardı hem ondan hem de annesinden.
Küçük kız çığlık çığlığa soruyordu. Ne zaman dönecekti? Soruyordu ama çok da iyi biliyordu ki babası hiçbir zaman dönemeyecekti. Ve yine çok iyi biliyordu ki kundaktaki bebekleri bile hiç acımadan katleden ağızları salyalı, gözlerini kan bürümüş faşist, Siyonist bebek katilleri babasına hiç acırlar mıydı ?
"Ben Filistin’in çiçeğiyim!" diye haykırıyordu küçük kız çocuğu. Bu sesi duyan var mıydı? Ve bunlar hani, neredeydi? Gazete sayfalarından, televizyon ekranlarından taşan o bebek cesetlerinin gözlerine hiç bakmışlar mıydı? O gözlerdeki masumiyetin ölüşünü görebilmişler miydi acaba? -Ah masumiyet sonunda senide mi katlettik elbirliğiyle?- O bebeklerin analarının feryatlarını ne kadar duyuyorlardı? Duyuyorlar mıydı? Daha ne kadar ağlamalıydılar, ölmemek için? Ve daha ne kadar yalvarmalıydılar gözleri bağlı, kulakları tıkalı, dilleri adeta lâl olmuş zalimlere?
Evet yalnızca Siyonist katiller değildi zalim olanlar. Bu katliama seyirci kalanlar da en az onlar kadar zalimdi. Çünkü zulmün karşısında susmak da zulümdü ve dünya bu katliama tüm vurdumduymazlığıyla eşlik ediyordu.
"Ben Filisti’in çiçeğiyim!" diye feryat ediyordu küçük kız çocuğu. Nerede, ne zaman ve nasıl şehit edileceğini bilmeden. Haykırıyordu vicdanlarına insanlığın duyan var mıydı?Çünkü Siyonist kan emiciler havadan bombalamak yetmiyormuş gibi tam yüreğine vurmaya başlamıştı Gazze’nin, o acımasız postal darbeleriyle. Gören var mıydı? Bir duyan, bir anlayan... 05.01.09
RECEP AKIL
YORUMLAR
YERYÜZÜNDE BÜTÜN MAZLUMLAR KARDEŞTİR
Şuan gözümün önünde dudakları korkudan kapanmayan, ve bütün vücudu ile tir tir titreyen bir kız çocuğunun hayali var. Bu katliam başladığı günden düştü hafızama, bir haber arasında. Günlerdir de gözümün önünden gitmiyor. Korkudan konuşmayı bırakın ağlayamıyor bile. Yanaklarında yaşlar var ama onlar bile korkudan damlayamıyor. Sürekli düşen bombaların, can alan mermilerin arasındaki o hengamede, bir kız çocuğu öyle çırpınıyor.
Aklıma geldikçe içimi isyanların kapladığı, aklıma geldikçe bir şeyler yapmak gerekliliğini bütün varlığımla hissettiğim dokuz-on yaşlarında minik bir kız çocuğu. Dehşetle düşünüyorum. Bu kız benim kızım olabilirdi pekala. Benimde o yaşlarda bir kızım var çünkü. Ve orada bizim göremediğimiz orada bu çocuklardan yüzlercesi hunharca katledildi birkaç gün içerisinde.
Ve o kız çocuğu şaşkınlıktan kocaman olmuş gözlerle vicdanıma sesleniyor her dakika. Uyuma diyor, uyursan bir gün senin de çocukların böyle olacak. Çok net anlıyorum ki, bu ateş sadece düştüğü yeri yakmayan cinsten. Çünkü söz konusu çocuklar ise ve sizde bir anne kalbi taşıyorsanız, acıyı anlamak için, ille de o acının içerisinde yaşamak gerekmediğini çok iyi anlıyorsunuz sonuçta..
Sözde medeniyet asrının riyakarlığına haykırırcasına en anne yanıma sesleniyor o kız çocuğu, korkularını kilometrelerce öteden hissettirerek.
Bu vahşete sessiz kalmak demek zulme ortak olmak demektir. Çünkü dökülen kanlar mazlumun masumun kanıdır. Bu nedenle “insanım” diyen herkesin ve bilfiil insanlığın toplanması ve bu dehşeti durdurması gerekmektedir. Çünkü yeryüzündeki bütün mazlumlar kardeştir.
Gazze’de ki bu saldırı İsrail’in son altmış yılda yaptığı saldırıların en kanlısı en acımasızı arasında yerini alırken, beş-altı gün içerisinde 500 ü aşkın kişi hayatını kaybetmiştir. Bunların en az 150 sinin çocuk, 100 kadarının da kadın olduğunu düşünürsek, sus pus olan dünyanın da ne kadar büyük bir vebal altına girdiğini gayet net anlayabiliriz. Gerçi türkün tarihi böyle katliamları çok iyi tanıyor, bu kadar dünya milleti arasında en fazla duyarlılık göstermesinin sebeplerinden birisi de bu olabilir pekala. Hemen hemen her şehrimizde insanlar sokaklara dökülürken, medeni ve insan hakları telalığı yapan, sözde demokrasilerin riyakar papağanları nerede? Sahi nerede ezilmiş hakların savunucuları. Sizce de tuhaf değil mi bütün dünyanın bu suç manzaralı sus pus hali.
İsrail; sınırları henüz tamamlanamamış, sürekli yayılma politikası izleyen, nasılsa bütün dünya beni destekliyor diyerek istediği zulmü rahatlıkla yapan bir ülke(!) Hem bu öyle bir yayılım ki, kapsamına ileride Türkiye de girmekte! Dehşet!
Evet, medeniyetin göbeğinde yapılan bu insan katliamlarına “savunma hakkı” diyebilecek kadar alçaklaşan ABD, Avrupa Birliği ve vicdanının esnekliği bir kere daha kanıtlanan Birleşmiş Milletlerin arkasına sığınıp, aldığı radikal destekle elini kolunu sallayarak rahatça vahşet sergileyen bir ülke !
Aslında ülke demek çok yanlış olur, zira İsrail zaten terörün kendisidir. “Haganah” adlı Siyonist bir terör örgütü tarafından, Aslında Filistin halkına ait topraklar üzerinde, yine terörüst faaliyetler sonucu kurulan, hala da teröristlerce yönetilen İsrail bu gün küresel terörü tahrik eden en önemli terör bileşenidir.( Haganah, henüz İsrail devleti kurulmamışken, Dünya Siyonist Örgütü’nün Filistin’deki Yahudi cemaatini ("Yishuv") korumak ve diasporadan gelen göçmenleri kollamak için kurduğu milis gücüydü.) Gerek işgal altında tuttuğu, gerekse dünyanın değişik yerlerinde terör eylemlerine ısrarla devam eden, dolayısı ile bu amaçla kurulan bir oluşumdur İsrail.
Ama maalesef, daha dün Afganistan’a, Irak’a ve bilumum yerlere güya, sözüm ona terörü engellemek yok etmek adına yerleşen ve gittiği her yerde evvela masum ve mazlum insanları yok eden asıl yayılmacı güç olan ABD, bu gün bu saldırılara karşı, kör sağır ve dilsizdir.
Dahası, bu zulmü masum göstermek adına alçakça “savunma hakkı” ifadesini kullanabilmektedir. Bu nasıl bir vicdansızlıktır? Hangi demokratik düşünce böyle bir vahşeti haklı gösterebilir?
Meselenin en önemli ayrıntısı ise bu gün modern dünya soykırımlarının aktif alanı her ne hikmetse yine İslam coğrafyası olmasıdır. Tıpkı dün, ondan evvelki gün olduğu gibi. Ve haçlının bu Yahudi katliamları karşısında sus pus olma zihniyetinin izahı da ancak bununla mümkündür. Bu satırları yazarken kıyas yapma niyetim hiç yoktu. Ama birkaç gün içerisinde, zorla zapt edilen küçücük bir toprak parçası üzerinde en az on bir camimin yerle bir edilmesi başka nasıl izah edilebilirdi ki? Asırlarca haçlının yapamadığını siyonistlerin yaptığını görmek medeni batı(!) yı sadece memnun eder. Şimdiki gibi!
Bu zulme isyan eden ise sadece hep mazlumlar, ve Müslümanlar ise eğer, Müslüman aleminin hemen toparlanması ve gereken birliğin sağlanması lazımdır.
Emperyalist emellerle beslenen lokal bölünmelerin asıl sebebinin bu gün meydana gelen bu hadise ile dolaylı değil direkt bağlantısı olduğu akıldan çıkarılmamalıdır. Gerek etnik manada, gerekse inanç bağlamında yaşatılan bu bölünmelerin son bulması için GAZZE’de yaşatılan vahşetin bir son nokta noktası olması gerekir.
Çünkü yeryüzündeki tüm mazlumlar ancak ve ancak kardeştir!
Kargülü ALMILA
Tarih bize ait olmayan bir ufuk içerisinde ilerliyor.
Her istila ve işgal, direnişi ve başkaldırıyı da birlikte getiriyor. Özgürlüğe ve adalete açlık duyanlar, köleliğe direniyorlar.
Bak yine çocuklar ağlıyor...
Feryatların canevimi yakıyor.
Haremini kirleten alçaklara âlem bakarken...
Ey Filistin!
Bil ki, çocukların gibi ağlıyo.r, ölülerin gibi ölüyorum