- 811 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
KİMLİKSİZ MEKTUPLAR 1
Bu gün sana yazmak geldi içimden. O kadar çok oldu ki sana yazmayalı. Oysa ne sayfalar, ne kelimeler yeterdi seni yazmaya…
Ya sana aitler yoruldu ya da boşluklar yavaş yavaş doldu derken…
rüyamdasın.!!!
Yıllar sonra , ne tuhaf dii mi.!!!
Sen gittikten sonra yeni bir hayata başlamak çok kolay olmadı biliyor musun..?
Hatırlıyor musun? Senden sonra gittiğim doktorları bile sana anlatmıştım.”seni her ne şekilde olursa olsun hayatımdan çıkarmam gerek” demişlerdi doktorlar ve biz seninle bütün bunlara gülmüştük.
Fakat zaman sonra hayatıma yeni bir şekil vermem gerektiğinde
O yeni şekilde sana yer olamayacağını görerek kendiliğinden kaldırıvermiştim seni tavan arasına…ama unuttuğum bir iki nokta vardı…yada yanıldığım…
Öncelikle ben bir eski manyağıydım. Sıklıkla tavan arasını kurcalayan.
Ve bir diğeri de, sen benim hayatımın yaşanmış bir gerçeği idin en güzel tarafından…
Çoğu zaman sana haksızlık etmekle bile suçladım kendimi. Ama seni ben çıkarmadım ki hayatımdan. Çok ani,hiç habersiz oldu gidişin.. aklımın durduğu, yaşamanın anlamsızlaştığı, isyanlara boyun eğdiren bir şekilde.
Seni son ziyaretim bir hastane morguydu. Çok uzun bir zaman aklımı, mantığımı, yüreğimi, yüreğimde taşıdığım tükenmez sevdalarımı o soğuk odada bıraktım. Soğuk da olsa sen vardın o buz tutmuşluğun içinde sıcacık…
Hayli zaman sonra yüreğim öyle üşüdü ki o soğuk odada, ısınmak istedi… ve ben de seni yanıma alamayacağım için bıraktım orada ve yanaşıverdim hayatın yaşanılması gereken tarafına…
Ve o zamandan bu zamana uyuttuğum fakat arada sırada uyanan tarafım oldun hep…
Zaman sonra…. Evet … çok zaman sonra…
Rüyama geldin. Hani sana en çok yakıştırdığım ekose takımın ve hafif kirli sakalınla…bal regi gözlerin kocaman kocamandı o çok sevdiğim esmer teninde..
Her zaman ki titizliğine yakışmamıştı kirli sakalın belki ama itiraf etmeliyim ki, hafif dağınıklığı ne de yakıştırırdım sana…
İç Anadolu’nun delikanlısına ait sert çizgileri yine de yumuşatamayan İstanbul değişik bir ifade taşımıştı yüzüne… her zaman çekinir ama hep güvenirdim o yüze,o yüze ait sese, yüreğe.
Bakınca güzlerine sıcacık olurdu içim.sanki yanındayken dünya yansa saçımın bir teline zarar gelmez sanırdım. Duygularımla, isteklerimle, hatta aklımla bile çocuk kalırdım yanında. Hani hiçbir şey bilmiyorum da tüm bilmediklerimi sen öğretmeliydin bana..
O adam gözlerinin içinde ki çocuğu görmezden gelirdim çoğu zaman. Çünkü her türlü cahaletimi, saflığımı, deliliğimi, arsızlığımı ortaya çıkardığım yanımdın benim.. ve dindirdiğim...
çocuk bendim… sen olamazdın ki…
sen gözümde koca adamdın hayata duman attıran…
Biliyor musun? nasıl özlediğimi fark ettim. Kendime öfkelendim, sana öfkelendim… gözlerim yandı, yandı ama ağlamadım, ağlayamadım. Büyümüştüm belki de. Hayat büyütmüştü beni.
Sen ilk acımdın ya hani…hayatın ilk şamarı… senden sonra ne acılar taşıdım seni bile sığdıramadığım gönlünde. Öfke dolu artık bu yürek.. öfkem bana ben öfkeme alışığım. acının sertleştirdiği bu gözler ağlamıyor artık eskisi gibi olur olmaz her şeye… ama biliyor musun? hala bir" sen "var ve her zamanda vardı zaten hep içimde uyuklayan…
Teşekkürler rüyama geldiğin için…
yine gelir misin…???
VİKİ’me
SEVGİ KAYA KASIM 2008
YORUMLAR
çok duygulandım okurken...yitirdiğinizi anlatırken kaleminizden kan damlamış satırlara...unuttum diye avutup başbaşa kalınca anılarla...işte tam orda capcanlı gelir yerleşir zihnine...hem var ve hemde yoktur yanınızda...çünkü o sizin bir parçanız olmuştur yitip gitsede...
kutlarım hüzünlü ve güzel bir mektuptu