- 1113 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Bir öğretmenin Not Defterinden
Yıl 1975 mevsim sonbahar,güz dönemi sınavlar bitti bitecek,
çok az kaldı öğretmen olmamıza son engelide(sınav) aştıktan sonra
ver elini anadolu.Heyecan dorukta ideallerimizi gerçekleştirmek için
düştük yollara.
Okul bitmiş,Üniversite mezunu olmuştuk ama,yoksulluk hala bizimle
birlikteydi,kolay ayrılacağada benzemiyordu öylede oldu zaten arkadaşlarımızdan,okulumuzdan,kaldığımız yurttan,beş yıl havasını
teneffüs ettiğimiz,ekmeğini yiyip suyunu içtiğimiz can Erzurumdan bile
ayrılmıştık ama körolası yoksulluktan bir türlü ayrılamamıştık.Hayat boyuda hiç ayrılamadık zaten.
Borç harç tedarik ettiğimiz birkaç yüz lirayla kendimizi Ankaraya atmış,
tam tamına yirmi üç gün öğretmen olabilmek için Bakanlığın kapısını aşındırmıştık.
Hemde bir Millet vekili tavassutuyla.Milletvekili o zamanlar hemşehrilerinin işini yürüten,takip eden insan olarak bilinirdi.
Devlet çok büyüktü.Ancak ona seçilmişler ulaşır,atanmışlar da hükmederdi.Halk mı
?Onlar seçimden seçime oy atmak için sandığa gider,birazda senin partin benim partim dedikodu yapardı.Öğretmen olduğuma dair yazıyı aldığımda tam yirmi üç gün geçmişti.
Memlekete döndüğümde eşim doğum yapmış ılk çocuğumuz doğumdan sonra
ölmüştü.Kızımın ölümüne mi üzülsem.Eşimin salimen kurtulduğuna mı sevinsem,öğretmen
olduğuma mı sevinsem anlıyamadım.Olan olmuştu yapacak birşeyde yoktu zaten.
Yıllar geçti bize öğretilenlerle hayat hiç örtüşmedi.Birçok yıl daha geçti.
Bu seferde bizim öğrettiklerimizle hayat birbirine benzemiyordu.Biz emekli
olduk (ne demekse) hala hayatla öğrendiklerimiz ve öğrettiklerimiz birbirine
benzemiyor.
O günden bu güne tam otuz üç yıl geçti.Eğitimdeki sorunları ve ücret
yetmezliğini ilk günden tartışmaya açmıştı bizden öncekiler hala tartışılıyor.
Ne o zaman nede şimdi duyurabildik Ankaradaki mevzuat efendilerine.Sağlık
olsun deyip taş basıyoruz yüreğimize.Sistem aynı ,söylem aynı garip gureba
edebiyatı geçinip gidiyoruz.
Yerel seçimler yaklaştı.Çocuklar işsiz,sosyal güvencesiz.Ana Baba
mutsuz umutsuz ne ideal var ne heyecan,Vatan Millet edebiyatı kırıla gidiyor.
Kahraman Mehmetcik,şehitler ölmez Vatan bölünmez,kahrolsun PKK.Ne mutlu
türküm diyene,Hamdolsun ekonomi iyi gidiyor,kriz teğet geçti falan.Ne diyor
bunlar arkadaş hiç bir şey anlamadım anlayan beri gelsin.Biz zaten doğuştan
krizdeyiz kerizlenmeyede müstehakız.
Hiç tatil yapmadım.otuz beş yıldır hiç tiyatroya gidemedim.Son on yıldır sinema
nedir bilmiyorum.Ayda bir kitapta alamıyorum.
Öğretmenlikle birlikte pazarlama,çiçekçilik,kalorifer tesisatçılığı,şöförlük gibi
işlerde de çalıştım yorulmadım. Kurulacak sandıklara gidip oy kullanmak beni yoruyor.Demokrasi yutturmacasına da oldum olası inanmadım.Şu anda cebimde
birtek kuruşumda varsa namerdim.Üç aylık maaşımı almaya 20 gün var.Anam
memlekette hasta,görmeye gidemiyorum.Çocuklarıma iş bulamıyorum.Tam on yıldır üzerime yeni bir elbise almadım.
Birinci dereceden emekli memurum.Yeşil pasaportum var evden dışarı çıkamıyorum.Ne gam bizi bu cennet ülkede idare edenlere (öncesi-Sonrası) hakkımı
helal etmiyorum.
Kölelik hala yürürlükte haberiniz var mı? VATAN SAĞOLSUN.
YORUMLAR
Canım üstad ne gün yüzü görmemiş hüzzam anılar ve inan şimdi de öğtermenlerin durumu iç açıcı değil.Yaşadıkları yoksulluktan da beter.Amma sizin zamanınızda yine öğretmenliğin bi asaleti vardı ve herkez en azından damadım öğretmen olsun isterdi.Şimdi...???
-Anılarınızda üzücü olaylar ve talihsizlikler de var..Unut diyelim/Allahtan hayır bekleyelim.Saygımla bin selam
Üzüntüyle okudum yazınızı. Fidanlarımızı yetiştiren sizler, böyle olmamalıydınız. Kendi yaşamınızın sorunlarıyla ne kadar cevap verebilirsiniz ki yarının büyüklerine. Ders saatlerinin bir an evvel bitmesini, ders sonrası ek işlerle hayata tutunmak için daha çok zaman kalmasını düşünmemeli bir eğitmen. Düzen böyle oldukça, sizler böyle yazarsınız, bizler de çaresiz, üzülerek okuruz yazılarınızı. Böyle olmamalıydı, bu sıkıntılar yakışmıyor sizlere.