- 931 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
İNSAN,DİN VE TOPLUM -4
b)İslamiyet
İslam peygamberi İsa’nın bu trajik durumundan büyük dersler çıkardığı muhakkak.Hz. Muhammed neredeyse yaşamının çoğunu tüccar kervanlarıyla gezerek geçirir.Evlendiği ilk eşinin de tüccar olması,kendisine tüccar kervanlarının başına geçme fırsatını verir.O dönemin en ilerici,en aydın insanları,en çok gezen,değişik kültür ve inançlarla tanışan ve değişik toplumlarla ilişki de olan insanlardı.Dolayısyla ticaretle uğraşmak böylesine bir bilgilenmeyi ve aydınlanmayı yakalamamak elbette düşünülemezdi.İslam peygamberi de ticaretin getirdiği bilinçlilikle hem göçebe Arap kabileleriyle çok yakın bir ilişkide bulunur,hem de ticaret kervanlarıyla Şam’dan Bağdat’ta kadar uzanan Orta-doğu halklarıyla ilişkilenir.Özellikle Yahudi tüccarlarla çok sık ilişkileri ve dostlukları olur.Böylelikle İslam peygamberi hem Yahudi din’inin,hem de Hıristiyanlığın gelişimini ve dinlerin ortaya çıkışını inceleme ve öğrenme fırsatını bulur.
Orta-doğudaki gelişmişlik ve dinsel sistemlere oranla Arap yarım adası oldukça geri bir konumdadır.Cehalet ve putpereslik hüküm sürmektedir.Göçebe Arap kabileleri de aynı biçimde yapısal bir çürümeyi yaşamakta,halk kabile şeflerin ağır sömürüsüne maruz kalmaktadır.İnsan kişilik olarak hiçleştirilmiştir.Kadın ve kızlar cinsel bir objenin ötesinde insansal bir değer olarak görülmemektedir.Kadının doğurduğu kız çocukları diri diri toprağa gömülmekte,kabile mantığı içinde hiçbir öneme haiz olmamaktadır.Dolayısıyla çürüme kabile tebaası altında gelişen yozlaşma ve tolumsal bunalım Arap kabilelerin de dinsel bir çıkışın zeminini teşkil eder.
İsalmiyetin çıkışı bu objektif koşullar üzerinde gerçekleşir.Daha önce Orta-doğu zemininde ortaya çıkan dinlerin yarattığı değerler, kültürel birikim,deney ve tecrübelerden de faydalanan Hz.Muhammet kendi çıkışını daha güçlü ve daha net bir hedef ve programa kavuşturur.
Bundan dolayı Hz.Muhammed’in çıkışı bir çok kesimlerce devrimci bir çıkış olarak değerlendirilir ve oldukça çarpıcı tespitler yapılır "Hz.Muhammed’in büyüklüğü nedir? Onun çok kaba ve ilkel toplumsal koşullara sahip olan dönemine ileri bir düşünce ve morelle karşılık vermesidir.Dinsel kırıntıları toplayarak-o zamanki düşünceler dinsel sözcüklerle ifade edilirdi-Kuran da birleştiriyor ve bunu üstün bir morelle sunuyor."(Din sorununa devrimci yaklaşım)
Açık ki;islamiyetin ortaya çıkışı hem devrimci hem de ilerici bir öze sahiptir.İlkin daha önceki dinlerin gerçekliği Hz.Muhammed tarafından çok iyi görülüyor.Bu dinlerin toplum üzerinde yarattığı etkiler ve tolumu bütünleştiren,aynı düşünsel inanç altında toplama etkilerini çok iyi çözümlüyor.Fakat Hıristiyanların ve İsa’nın örneğinde görülen egemen ve sömürücü güce reformist bir yaklaşımla,maneviyatta iktidar olmayı değil,daha radikal ve ihtilalci bir yaklaşımla kitleleri örgütleme ve bu örgütle iktidara yürüme,devrimi gerçekleştirmeyi esas alır.İlkin oldukça dağınık olan Arap kabilelerini aynı iktidar altında toplama,bir Arap "uluslaşması" diyebileceğimiz bir toplumsal bütünleşmeyi yaratmak istiyor.
İkincisi; dinsel çıkışının oldukça güçlü bir siyasal düşünce ve ideolojik inanca dayandırıyor.Keza Hz.Muhammed’in peygamberliği ve önderliği de buradan geliyor.Düşünsel olarak islamiyetin kendisi de bir sentez,kendisinden önceki dinsel inançların bir toplamı ve geri,ilkel,göçebe Arap kabilelerinin çıkarlarına formüle edilmiş,daha keskin ve daha net Tanrısal ifadelere kavuşturulmuş bir inanç sistemidir.Hz.Muhammed’in de kendisinden önceki peygamberleri ve dinleri red eden bir yaklaşımı yoktur.Onların tüm olumlu yönlerini alarak,onların kutsallığını kabul ederek böylesine güçlü bir çıkış gerçekleştiriyor.Kendisi de müslümanlığı kabul eden Roger Garoudy "İslamın sinesinde haçlı duygusu ve engizisyon mezalimi gibi kavramlar taşımadığını" vurguluyor ve devamla "İslam gerek ilk yıllarında ve gerekse daha sonra,en parlak çağında,kendisinden önce gelmiş büyük inanç sistemlerini kendim içinde eritmesini bilmiş ve ayrıca her kültürün en iyi yönlerini yakalayarak o çağa kadar görülmemiş bir sentez içinde onları en yüksek noktalarına ulaştırmıştır.İslamın gerileyişi bütün bunalrı red edişinden sonra başlamıştır."der.İslam peygamberinin güçlü bir çıkış yapması,böylesine daha önce var olan dinsel birikimlerin tüm olumlu özelliklerini kendi arkasına almasında yatıyor.
Çıkışını kolaylaştıran en önemli durum ise Arap yarım adasında bir yönetim boşluğunun bulunması ve merkezi bie yönetimin olmamasıdır.Bu boşluk bölgenin şartlarını oldukça etkilemektedir.Her ne kadar Arabistan’nın güney sahil kesimleri Sasani devletinin hakimiyetine bağlı bulunuyorduysa da,bu devletin de iç karışıklıklar ve yönetim zayıflığı yaşaması önemli bir avantaj sağlar.
Bu koşullar içinde doğmaya başlayan islam dini,bir süre gizli ve disiplinli bir örgütleme ile taraftar kazanır.Belli bir aşamadan sonra açık propaganda yaparak etkinliğini ortaya koymaya başlar.Kendilerine karşı alınmış olan yöntemlerin yetersizliği ve dağınık sosyal toplum gerçeği ile İslam kadrolarının inatla ve inançla mücadele etmeleri,giderek İslamın yayılıp güçlenmesinde etkili olur.Tüm bunların yanında Hz.Muhammed ticaretle uğraştığı dönemlerde geliştirdiği ilişkiler ağından da iyi yararlanmasını bilir.İlk etapta Hıristiyanlığın ve İsa’nın yaptığı gibi mülk edinmeyi yasaklamaz.Dine çağrı yaptığında mülk sahiplerini ve zenginleri karşısına almaz.Bu dönem de Habeşistan da etkili olan yahudi tüccarlarla da çok iyi ilişkiler geliştirir.Onların desteğini alır.Çünkü hem Hıristiyanlığı hem de Yahudiliği hak dini olarak tanımlamıştır.Hatta islamiyette Yahudi peygamberi İbrahim’e büyük bir önem aft etmiştir.Öyle ki önceleri "Beyt-i Makdis’e"(Kudüs) Yahudi başkentine yönelerek yaparlar.Kimileri bu yakın ilişkilere dayanarak İslamiyetinde bir Yahudi dini olarak değerlendirme yanılgısına düşüyorlar.Burada İslamiyetin bir Yahudi dini olmasından ziyade,Hz.Muhammed’in bilinçli olarak geliştirdiği bir siyaset ve politika olgusu daha doğru bir önerme olmaktadır.
Bu politik yaklaşım ilk dönemlerde Yahudi tüccarlardan ve Yahudilerden güçlü destekler almalarını sağlar.Müslümanlara yönelik saldırılar gelişince,İslam kadrolarının Habeşis’tan da üstlenip faaliyet yürütmeleri bu sayede gerçekleşir.Bu durumun akabinde İslam karşıtı Arap kabileleri ve Yahudilerle ticari ilişkilerde bulunanlar Yahudilerin bu desteklerine sert tepkiler gösterip ticari ilişkilerini kesmeye başladılar.Ancak ekonomik çıkarlarını herşeyin üzerinde tutan Yahudiler Freud’un deyimiyle Hz. Muhammed’in güvenine ihanet ederler.İslam peygamberi bu ihanete karşı kıblesini değiştirip Mekke’deki Kabe’ye dönerek ibadet etmeye başlar.Bu durum aynı zamanda Mekke’nin fethi anlamına da geliyordu.
Başlarda savunmaya yönelik politika izleyen İslam dini,yayılıp güçlenmeleri ve siyasal iktidarı ele almalarıyla Hz.Muhammed’in "...benim sizden isteğimi kabul ederseniz Arap’a galip,Sasani’ye hakim olursunuz ve dünya ile ahiretinizi temin edersiniz." sözleriyle İslamiyet cihat kararını alarak yayılma politikasını izlemeye başlar.
Dünya’nın dört bir yanına yayılarak günümüze kadar etkinliğini sürdüren İslam gerçeği,çağımızın küreselleşen dünya konjektöründe daha ne kadar etkin bir rol oynayabilir? Mevcut yapısal durumu hiçbir değişime uğramadan kendini sürdürebilicek mi? Bu gün tüm toplumsal sistemlerin temel ihtiyacı haline gelen yenilenme,reform ve demokrasi İslamda da gerçekleşebilir mi?
YORUMLAR
Eğer materyalist felsefeyi esas alırsanız ( verdiğiniz örnek ve alıntılardan da anlaşıldığı gibi) böye göreceksiniz muhakkak.
İyi de, semâvî dinlerin ortak paydasında olan Allah'ı bu iddiaların neresine koyacaksınız çok merak ediyorum.
Ya da koyacak mısınız?
Diner, sadece peygamberlerinin tercihleri ile mi şekilleniyor?
Vahiy nerde?
Bu yazı, sahibinin böylesi yazılar için ehil olmadığı hissini verdi bana..