GENEL HATLARIYLA ZONGULDAK TARİHİ
Zonguldağın Kızları
Öyle güzel öyle şirin ki
Çekili vemeya nazları
Gizli gizli seviyalla
Kimseyede habar vemeyella
Çatık kaşlı Babadan korkiyalla
Çilek festivalinde görücüye çıkayalla
GENEL HATLARIYLA ZONGULDAK TARİHİ
Genel Hatlariyla Zonguldak Tarihi
MİLADİ DEVİRLERLE ZONGULDAK TARİHİ
M.Ö 2000-M.Ö 800-- MİTOLOJİK ÇAĞ VE İLK YERLEŞME
M.Ö VIII-III.YY. --------- İYON KOLONİZASYON DEVRİ
M.Ö 266-M.Ö 70 ---- PONTUS KRALLIĞI DÖNEMİ
M.Ö 70-M.S 395----- ROMA HAKİMİYETİ
M.S 395-XIII.YY.------ BİZANS İMP.DÖNEMİ
M.S XIII.YY-XIV.YY---ANADOLU SELÇUKLU, BEYLİKLER VE CENOVALILAR DÖNEMİ
M.S XIV.YY-1922---- OSMANLI DÖNEMİ
M.Ö 6. ve 7. yy.larda Zonguldak’ta deniz kıyısı boyunca, ekonomik faaliyetçe gelişmiş yerleşim noktaları bulunmaktaydı. Karadeniz kıyısındaki ilk şehirler, Sinope(Sinop), Trapezus(Trabzon) ve Amisos(Samsun) idi. Heraklia(Ereğli) ve Amastris(Amasra) ile Tiefor(Filyos) şehirleri birkaç kuşak sonra kuruldular. Bunlardan Heraklia, hızla gelişerek Karadeniz de ki ticari faaliyeti denetim altına alan doğu “Hanze” örgütünün başlıca merkezlerinden biri kimliğini kazandı ve verimli bir interlandı vardı. Bu bakımdan kendi kendine yeterli bir varlık göstermekteydi. Zengin orman kaynakları güçlü bir donanma kurması imkanını sağladı. Heraklia, M.Ö 70 yılında Romalılarca alınınca limana yıkıma uğradı böylece ekonomik faaliyetin merkezi olmak durumundan çıktı. Sonraki yüzyıllar için Zonguldak hakkında tarihsel bilgi bulunmamaktadır bundan da Zonguldak’ta var olan merkezlerin siyasal ve ekonomik önemlerini kaybettikleri anlaşılmaktadır.
Bizans İmparatorluğunun çökmesinden sonra, Venedik ve Cenevizliler, Amastris ve Heraklia gibi bazı Karadeniz şehirlerini egemenlikleri altına aldılar. Fakat bu uzun sürmedi.
IX.YY.da Selçuklular, 1210 yılında Osmanlıların Anadolu’ya gelmeleri Ereğli ve Amasra’yı ele geçirmeleriyle bu şehirler için yeni bir devir başlamıştı. 1320 yılında Orhan Gazi buralara çok sayıda Türk Dervişi göndermiştir.
500 yıl önce bugün ki Bartın kasabasının bulunduğu yerde var olan yerleşme merkezinin Mısır ile ticari bağlar kurdukları bilinmektedir. Fatih devrinde Amasra, Osmanlıların egemenliği altına alınınca buraya, Eflani göçmenleri yerleştirilmişlerdir. Bunlar ticari hayatta başarı sağlayamayınca, Bartın bu bakımdan gelişme göstermeye başladı. Bu devirde Zonguldak, ekonomik faaliyet, zengin orman kaynaklarıyla gemiciliğe dayanıyordu. 1822’de gemicilik, Hacı İsmail, 1829’da kömür Uzun Mehmet ile gelişmeye başlayınca ekonomik yapı çok kısa sürede değişikliğe uğradı.
Kısa bir zamanda vilayet merkezi haline gelen Zonguldak’ın tarihine “yeni” gözüyle bakıla gelmiştir. Oysa, çevre tarihi incelendiğinde, kısmen elverişli tabii bir limana sahip bulunan mevkiin; eski çağlarda gerçek anlamda bir iskâna sahne olmamakla beraber, bir uğrak veya Pazar yeri olarak nisbi bir önem taşımış olabileceği bilimsel kıyaslamalarla mümkün görülmektedir. Hala Zonguldak’a bağlı ilçe ve bucaklar arasında olan Ereğli, Filyos ve Amasra’nın uzun ve değişik olaylarla dolu tarihlerine bakarak Zonguldak mevkiinin M.Ö 2000-1500 tarihlerinde, o devirlerin Anadolu’yu istila eden kavimlerce tanınıp bilindiğini söylemek yanlış olmasa gerektir. Ancak limana ve çevresine İlkçağda verilen isim veya isimler unutulduğundan yada başka yerlere izafe edildiğinden doğrudan doğruya Zonguldak’ı ilgilendiren bilgileri geniş bölge tarihi içinde tefrik etmek güçtür.
M.Ö XX.asırda Anadolu’ya ve kıyılarını doğudan gelen keşif akımlar istila etmiş; bu arada Zonguldak havalisini de içine alan bölge, muhtemelen “Gaskas” ların nüfus sahası olmuştur. Kısmen vahşi olan bu dövüşçü kavimin bölgedeki tutumu ve yerleşme durumu halen meçhuldur. Zonguldak mevkii de bu sıralarda Fenikeli gemiciler tarafından görülmüş ve fırtına zamanlarında bir sığınak olarak düşünülmüş olabilir. Fenikelilerin bütün Karadeniz kıyılarını çok iyi tanıdıkları, bütün koyları, adacıkları, mansapları tespit ettikleri eski tarih ve coğrafya yazarlarınca zikr edilmiştir. Şu halde Ereğli, Filyos, Amasra, Cide mevkiilerini ilk defa birer iskele haline sokan Fenikelilerin Zonguldak mevkiinde de faaliyette bulunmuş olmaları normaldir. Muhtemelen kıyı düzgünlüğünün kifayetsizliği sebebiyle Zonguldak mevkiinde önemli bir yerleşme olmamıştır. Zonguldak., İyon hakimiyeti devrinden Bizans idaresi zamanına kadar “Bitinya” arazisi içinde kalmıştır. Durum bu olunca, Zonguldak mevkii, Bitinya’nın kaderine ortak olmuş, müstakil sahil sitelerinin nüfuzundan ve İskender’in Anadolu istilasından sonra, Bitinya Krallığının hudutları içinde kalmıştır. M.Ö 1.Asırda ise Romalılar, Anadolu’daki harekatlarına önem vererek kıyıları ve iç kısımları tamamen zabt etmişlerdir. Ereğli(Hareklia)’de dahil olmak üzere Samsuna kadar olan Karadeniz kıyılarını kısa zamanda ele geçirmişlerdir. Zonguldak mevkii de herhangi bir yerleşme faaliyeti görülmemiş veya bu kesimdeki iskan, küçük bir köy(kon) olmaktan öteye geçememiştir.
Anadolu Selçuklularının parlak çağında ise, sahildeki birkaç kale hariç, bütün Karadeniz kıyılarını Türklere teslim etmek zorunda kalmıştır Bizanslılar. Çeşitli kaynakların verdiği bilgilere göre, Kutalmışoğlu Süleyman Beyin kumandanlarından Emir KaraTegin, Zonguldak havalisini de içine alan Batı Karadeniz Bölgesini zabt ederek burada kendi adına bir devlet kurmuş, Sinop, Çankırı, Kastamonu çevresini bir süre yönetmiştir. Anadolu’da ki ilk fetret devri sırasında Kastamonu-Zonguldak çevresi, yeni bir Türk Beyliğinin, Candaroğlu Devletinin toprakları durumuna girmiş, bu durum, Moğol istilası devamınca da değişmemiştir. 1392-1393 yıllarında Candaroğulları Devleti üzerine müteaddid seferler yapan Yıldırım Beyazıd, bölgeyi tamamen Osmanlı hudutlarına alarak Zonguldak havalisinde son bir devrim başlamasına fırsat vermiştir. Böylece Osmanlı hakimiyetine katılan Zonguldak mevkii asırlar boyu, belki de 56km. içerideki Gaca köyüne bağlı bir sahil mahallesi olarak kalmış; IX.asırda başlayan maden kömürü araştırmaları havaliye büyük bir şans kapısı açıncaya kadar bu durum değişmemiştir.
MİLLİ MÜCADELEDE ZONGULDAK’IN ÖNEMİ
Zonguldak ve çevresi her şeyden önce bir hammadde deposudur. Yer altı kömür rezervleriyle doludur. Bu rezervler 1848(yada 1845)’den itibaren işletmeye açılmış, milli mücadele yıllarında da faal olarak çalışmıştır.
XIX. yy. Avrupa Sanayii devrimi yaşanmıştır. Demir olmayınca makine yapılamaz bu nedenle kömür çıkarma bir sanayii dalı olarak gelişmeye başladı. Zira buhar makineleri ve dokuma iş kollarının enerji kaynağının kömür olması sebebiyle kömür Sanayi Devriminde önemli bir öğe durumuna yükseldi Yine demiryolu yapımına hız verilmesi de kömüre olan ihtiyacı arttırmıştır. Zira tren vogonlarını çeken lokomotifin enerji kaynağı kömür idi. Zonguldak kömür havzasıyla ilk ilgilenen emperyalist güç İngiltere olmuştur. Ekonomik zorluklar nedeniyle havza ilk defa 1849-1856 yılları arasında yıllığı 30.000kuruşa İngiltere’ye kiralandı. Havzada üretilen kömürün %40’nın ithalatına izin verilmesiyle de havza yabancı sermaye akımına uğradı.
Kuva-yı Milliye takviye için İstanbul’dan yüklenen motorlar ve vapurlar özellikle Ereğli, İnebolu, Karasu gibi limanlara gelmekteydi. Ayrıca 16 Mart 1921’de imzalanan Moskova antlaşması gereğince Rusya’dan gelen silah ve mühimmat yardımı önce Karadeniz’de Trabzon’a sonra da İnebolu, Bartın, Zonguldak, Ereğli üzerinden Batı cephesine gönderiliyordu. Genel olarak deniz yolu nakliyatı Zonguldak ve çevresinden geçerek İnebolu’ya ulaşmaktaydı, ki Batı Karadeniz’in İgneadadan Sinop ’a kadar tek doğa limanı Zonguldak/Ereğli limanıdır. Ereğli limanı Karadeniz’in dalgalarına kapalı olması sebebiyle deniz ulaşımı bakımından çok elverişli bir konumdadır.
Kuva-yı Milliye’ nin kömür ihtiyaçlarını buradan temin etmiştir. İstanbul-Ankara arasındaki yörenin en kısa yolu da Zonguldak ve çevresi üzerinden geçmekteydi. Milli mücadelede bir dış cephe durumunda olan Zonguldak ve çevresi üzerinden İstanbul Hükümeti ve işgal kuvvetleri tarafından gelecek tehlikelere karşı Ankara’nın korunması önem taşıyordu. Zonguldak-Devrek, Devrek-Gerede Dağ yolu ile Ankara ile telefon ve telgraf haberleşmesi sağlanmaktaydı. İtilaf devletleri açısından da Zonguldak ve çevresi bir ikmal limanı olması bakımından önemli idi.
İtilaf Devletleri Zonguldak’ ı alıp Kastamonu’ya ulaşabilecekler böylece İstanbul-Ankara arası deniz yolu denetim altına alınıp T.B.M.M’ nin önemli bir ikmal yolu kesilecekti. Dolayısıyla da İstanbul ve Doğu Karadeniz den Kuva-yı Milliye’ ye gelecek yardımlar son bulacaktı. Bu nedenle Zonguldak iktisadi ehemmiyeti büyük olan bir ildir.
ZONGULDAK’IN FRANSIZLAR TARAFINDAN İŞGALİ (8MART 1920)
1918-1922 yılları arasında siyasi çekişmeler ve çalkantılar nedeniyle kömür üretim sahasında üretim yavaşladı. İtilaf Devletlerinin göz koyduğu havzaya ilk işgal girişimi Fransızlardan oldu ve nitekim 10 Haziran 1919 tarihinde Fransız harp bakanlığından gönderilen gizli telgrafta Fransız donanmasının ve İstanbul’un kömür ihtiyaçlarının temin edildiği Zonguldak’ ın korunması gayesiyle yöreye asker çıkarılacağı bildirildi.
Şehirde yabancı ve Müslüman olmayan zenginler, işgalci Fransızlarla işbirliği yaparlarken, yerli halk bu durum karşısında ilk başlarda hiçbir direnişte bulunmadı. Fransa da kısa sürede Kozlu ve Üzülmez kömür ocaklarının denetimini ve şehir merkezinin denetimini hiçbir direnişle karşılaşmadan eline aldı. Bunun nedeni Fransa yöreye asker çıkardığında yeterli sayıda milli güç olmadığından bir direnişte olmadı. Direniş olmayınca Fransa askerlerini başka cephelere kaydırmaya başladı. Yörede ki milli mücadele ise 1919 yılı sonunda başladı.
Yörede Müdafa-i Hukuk Cemiyeti ve 1920’de de Kuva-yı Milliye harekete geçti. Fransa emperyalist gaye için 8 Haziran 1920 tarihinde Zonguldak/Ereğli bölgesi işgal edilmiştir. Fransızlar bu hareketlerinde İngiltere’den önce kömür rezervlerine ulaşmak ve İstanbul’la Anadolu’nun denizden olan münasebetini kesmek için yapmıştır ki milli mücadele dönemi boyunca İstanbul, Ereğli, Zonguldak, İnebolu, Samsun ve Trabzon limanları deniz nakliyatı açısından önemli idi Bu arada Fransızların işgali sonucunda Bolu da 3 Temmuz 1920’de Bolu isyanı çıkmıştır. Bunun peşine Düzce Gerede isyanları da yaşanmıştır. Eğer gerekli tedbirler alınmasaydı Fransa bu isyancılarla birleşip Ankara’ya yürüyebilirlerdi. Fransızlar korsanlık ve haydutluk olayları karşısında menfaatlerini korumak maksadıyla Heraklia tepesine asker çıkaracaklarını açıkladılar ve aynı gün Ereğli işgal edildi. (8 Haziran 1920) T.B.M.M ’nın ve Kuva-yı Milliye’nin aldığı tedbirler sonucunda 18 Haziran 1920 tarihinde düşman kuvvetleri Ereğli’den çekilmiştir. Fakat bu seferde 18 Haziran 1920 tarihinde Zonguldak işgal edildi. M. Kemal’ in emriyle Fransa’ya karşı savaş ilan edildi ve tüm Türk kuvvetlerinin savaş haline geçmesi emredildi.(18 Haziran 1920)
Ama Zonguldak’ta ki halkın galeyana gelememesi sebebiyle yine bir direniş olmadı. Kısa sürede Fransızlar 800 piyade ve gemi ile 200 askerle şehre hakim oldular. Bu kuvvetler de devamlı takviye edildi. Fransızlar denizden gelen bir saldırıyı önlemek için 2 gemiyi limana yerleştirdiler. Şehrin önemli mevkiiler kazılıp tel örgüyle çevrildi. Önemli mevkiiler makinalı tüfeklerle desteklenmekteydi. Zonguldak ’a sevk edilen ordunun başında Cevat Rıfat Bey var idi. Zonguldak Müdafa-i Hukuk Cemiyeti bir takım İslami beyannameler yayınlayarak Fransız askerlerinin içindeki Müslüman Cezayir ve Tunus askerlerinin Türk saflarına geçmesini sağladılar. “Müslüman kardeştir, kardeş kardeşin kanının akıtmaz” gibi bu türden beyannameler etkili olmuştur. Fransız ordusunun 1/3 Fransız, 2/3’ü ise Tunus ve Cezayirli idi.
Yavaş yavaş şehirde Türk direnişi baş göstermeye başladı. İşgalden 23 gün sonra Fransızların baskısı sonucunda 1 Nisan 1920’de Zonguldak Bağımsız Mutasarrıflık haline getirildi. Milli mücadele ruhunu açığa çıkarmak oldukça zor oldu çünkü, Zonguldak farklı görüş ve inançlara sahip insanların barındığı karışık bir şehirdi. Mutasarrıf ve çevresindekiler İstanbul Hükümetini tutuyor, halk ise Ankara Hükümetini tutuyordu. Kuva-yı Milliye ve Cevat Rıfat Beyin vermiş olduğu savunmalar sonucunda iyice yılan Fransa 21 Haziran 1921’de Zonguldak’tan çekilmek zorunda kaldılar.
ZONGULDAK KÖMÜR HAVZASININ TARİHÇESİ
XIX. yy’ ın ilk yarısı ileride Zonguldak’ ın kaderini değiştirecek, kıpırdınma dönemidir. Tesadüfi bulgular sonucunda taşkömürü madeni ortaya çıkarılmıştır. “Uzun Mehmet ve Kara Hüseyin” hikayeleri belgelenmemekle beraber tartışmasız kabul edilir. Köylüler tarafından kara nesne( kömür) tanınıyordu ama ne işe yaradığı bilinmiyordu. Çevrede, gür ormanlarla kaplı olduğundan yakıt olarak kömüre ihtiyaç yok idi. Sultan II.Mahmut’ un “Memalik-i şahane de “ siyah nesnenin taharrisi esbabının istikmalini “irade edince yurt çapında araştırmalara geçin – Terhis edilen erlere kömür numuneleri gösterilerek, bunları köylerinde araştırmaları istenmiş, teşvik etmek amacıylada ödüller vaad edilmiştir. Uzun Mehmet de Tersane askerliğinden terhis edilince memleketi Zonguldak/Ereğli’ye bu tembih ile dönünce Köseağzı mevkiinde bulduğu kömür numunelerini İstanbul’a götürdü. Diğer kişi olarak da Kara Hüseyin gösterilmektedir. Filyos’ un Elvan köyünde kömür bulmuştur, ama bunlar arasında kömürü ilk bulan olarak halk arasında daha çok Uzun Mehmet kabul görmektedir, ama resmi bir belge yoktur. Daha sonraları Sultan Abdülmecid tarafından kömür yerleri tespit edilmiştir. 1855’ te ilk kömür üretimi yapılmıştır.
1848-65 yılları arasında havza Hazine-i Hassa’ya bağlanmıştır. Bu dönem İngiliz Ocakların açılış dönemidir.
1865-1908 yılları arası Bahriye idaresi dönemidir. Bu tarihte imtiyazlara son verildi.
Bu tarihten itibaren yabancı sermaye ile üretilen kömürün resmi kurumlardan başka yerlere satılması yasaklandı.
1905’te havza Ticaret ve Nafia Nezaretine devredildi. İlk Genel Müdürlük kuruldu. Çatalağzı, Kilimli, Kozludan Zonguldak’ a taşındı. Böylece Zonguldak merkez halinde hızla gelişti.
1908-1920 yılları ise Meşrutiyet Hükümetleri Devridir.
1915 yılında Osmanlı Devleti I. Dünya savaşına katılınca müttefik Almanya’ ya bırakıldı. Harb Kömür Komisyonu kurularak, savaş boyunca gemilerin kömür ihtiyacı bu kömür havzalarından karşılandı.
1920 tarihinden sonraki dönem ise Milli Hükümet ve Cumhuriyet Hükümetleri Devridir.
Kömür Uzun Mehmet tarafından ilk defa 8 Kasım 1829 tarihinde Ereğli’nin Köseağzı deresinin yukarı kısmında Neyren deresinin yamacında bulunduğu tespit edilen o günden sonra Zonguldak Maden Kömürü sayesinde Türkiye’nin en tanınmış illerinden biri olmuştur. Uzun Mehmet’in vatanımıza yaptığı bu büyük hizmetten dolayı 8 Kasım 1932 tarihinde Zonguldak’ta bir abide dikilmiş ,bir parka ve caddeye Uzun Mehmet adı verilmiş, ayrıca iki büyük kömür işletmesine de Uzun Mehmet I ve II adı verilmiştir. 8 Kasım günü Zonguldaklılar’ ın en seçkin bayramlarındandır.
Buna karşılık 1944 yılında, İstanbul Üniversitesi İşletme İktisadi Doçenti Ahmet Ali Özeken tarafından neşredilen “Ereğli Kömür Havzası Tarihi” üzerinde bir deneme adlı kitabında, ilk kömürü 1822 yılında bulduğu ileri sürülen Ereğliye bağlı Kestaneci köyünde Gemici Hacı İsmail olduğu ve bu buluşu karşılığı devrin hükümdarı II.Mahmut’ tan beş kese padişah parası hediyesine layık olduğu belirtilmiştir ve ikinci defa kömür bundan yedi yıl sonra 1829 da terhis edilerek Ereğliye Köyü Neyren’e dönmüş olan deniz erlerinden Uzun Mehmet tarafından bulunmuştur denilmektedir.
HAZİNE-İ HASSA DEVRİ (PADİŞAH HAZİNESİ): 1848-1865
1-Galatalı İngiliz Kumpanyası :(1848)
Galatalı İngiliz Kumpanyası adı yerli Yahudi ve Ermeni bazı Galata Bankerlerinin katılımıyla kurulan kömür kumpanyasıdır.
2-Hazine-i Hassa’nı Emaneten idaresi: (1849-1854)
Önceki kumpanyadan geri alınarak kendi sermayesi ile Hazine-i Hassa emaneten idareyi ele almıştır.
3- Kırım Muharebesi ve İngiliz İdaresi: (1854-1856)
Havza Osmanlı Hükümeti tarafından İngiltere Hükümetine bırakılmıştır.
4- Havzanın Tekrar Hazine-i Hassaya verilmesi: (1856-1859)
İngilizler çekilince Havza tekrar emaneten Hazine-i Hassaya terk ediliyor.
5- Havzada ZAFİROPULOS Müteahhitliği:(1859)
Bu sefer de havza idaresi Zafiropulos adındaki müteahhite verildi, bu kişi aynı zamanda Ereğli Maden Müdürü de olmuştur.
6- Havza ikinci defa İngiliz kumpanyasında: (1860-1861)
7- Havzanın üçüncü defa Padişah Hazinesine iade edilmesi:(1861-1865) ...
BAHRİYE İDARESİ DEVRİ :(1865-1908)
1-Ocakların bulunduğu bölgelerin tespiti
2-Havzada bulunan damarlara isim verilmesi
3-Ocaklara numara verilmesi
MEŞRUTİYET HÜKÜMETLERİ DEVRİ (1908-1920)
Meşrutiyet Hükümeti, Zonguldak Kömür Havzasını Bahriye Nezaretinden alarak, önce Nafia Nezaretine bağlamış ve bu tarihten beş ay sonra da Orman ve Maadin ve Ticaret ve Ziraat Nezaretine devir etmiştir.
YABANCI SERMAYE DÖNEMİ:
1- EREĞLİ ŞİRKET-İ OSMANİYE (1892):
Ereğli Şirketi Osmaniyesi Meşrutiyet döneminde de olduğu gibi Osmanlı Bankasının desteğini alarak giderek güçlenmiştir. Kurucusu Fransız bangue de paris et des Pays Bas, şirketin sermayesini 40 milyon Fransız Frangına çıkartarak güçlenmesini sağlamıştır.
2-HAVZADA ALMAN SERMAYESİ
3-TÜRK KÖMÜR MADENLERİ A.Ş.
Devletçe havzada ki ocakların hepsi 01/12/1940 tarihine kadar satın alınarak Türk Kömür Madenleri A.Ş devredildi.
4-HAVZADA YUNAN SERMAYESİ
Petrol ticarethanesi sahibi olan LAZKARİDİS kardeşler Petrol nakleden vapurlarına ucuz kömür bulmak amacıyla İnağzıda birkaç maden ocağı satın almışlardır.
5-HAVZADA RUS SERMAYESİ
Çarlık Rusyası da havzadaki yer altı servetinden istifade etmek maksadıyla Çaydamarı ve Karıncadere mevkiinde üç ocak satın almıştır. Fakat Rus ihtilali çıkınca bu ocakların faaliyetine son verdi.
6-HAVZADA EREĞLİ ŞİRKETİNDEN SONRA KURULAN İKİNCİ FRANSIZ ŞİRKETİ HAVZADA MİLLİ HÜKÜMET VE CUMHURİYET HÜKÜMETLERİ DEVRİ (1920,SONRASI)
İHTİLAF KUVVETLERİ KÖMÜR KOMİSYONU:
I. Dünya savaşı boyunca İstanbul da kurulan bu komisyon havzadan çıkarılan kömürlerin ihtilaf kuvvetleri tarafından dilediklerince kullanmalarına imkan veren bir komisyondur.
1920-1930 arası 3 Önemli Kuruluş:
1- Türkiye Sanayi ve Maadin Bankası, 25 Nisan 1925 tarih ve 633 sayılı kanunla kurulmuştur. Madencilikle ilgili hizmetlerini daha sonra Etibank’a devretmiştir.
2- Türkiye İş Bankası Sermayesi
3- Zonguldak Maden Mühendisi Mektebi Ailesi 1924 yılında açılmıştır.
ÇATALAĞZI ELEKTRİK SANTRALI:
Havzanın büyük ölçüde ihtiyacı bulunan Elektrik Enerjisi için Çatalağzında 60 Megavat gücünde Elektrik Santralı tesis edilmiştir. Bu santral önce Etibank’a sonra TEK’e devredilmiştir.
CUMHURİYET SONRASI DÖNEM:
TÜRKİYE TAŞKÖMÜRÜ KURUMU GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (TTK)
28/101983 TARİH VE 96 SAYILI KANUN HÜKMÜNDEKİ KARANAME İLE EREĞLİ KÖMÜR İŞLETMESİ MÜESSESESİNİN VE ARNAVUTÇUK BÖLGESİ, KZLU, ÜZÜLMEZ, KARADON, AMASRA BÖLGELERİNİN DE BİRLEŞTİRİLMESİYLE KURULMUŞTUR. NOT: %40 ORANINDA KÖMÜR İTHALATININ SERBEST BIRAKILMASI İLE KÖMÜR İŞLETMELERİNİN SAYISI ARTMIŞTIR.
XX.YY VE CUMHURİYET DÖNEMİNDE ZONGULDAK
XIX.yy’ın ilk yarısında Zonguldak tarımla ve el sanatlarıyla uğraşan durağan bir yöreydi. Başlıca yerleşmeler Ereğli, Bartın ve Safranbolu’ydu. Günümüzdeki Zonguldak kentinin yerinde Tahta İskelesi adıyla küçük bir yerleşme bulunuyordu. Haliç tersanesine gönderilen tahtalar buradan yüklenmekteydi. XIX.yy’ın ortalarında Taş Kömürü Ocaklarının işletmeye açılması Zonguldak’ın toplumsal, kültürel yaşamında bir dönüm noktasıdır. Bundan sonra kömür havzasında toplumsal ilişkilerin maden kömürü üretimine bağlı olarak biçimlendiği görülür. XIX.yy’ın ikinci yarısında, kömür üretiminde gelişmesine koşut olarak tahta iskelesi ve çevresi büyümeye, Zonguldak, Kozlu, Kilimli kentler bütünü ortaya çıkmaya başlamıştır. 1867’de Ereğli Maden-i Hümayunun hazırladığı Dilaver Paşa Nizamnamesine göre Ereğli sancağının 14 ilçesinin 14-50 yaşları arasındaki erkek nüfus madende çalışmakla yükümlü kılındı. Dönüşümlü çalışma düzenin temelleri bu uygulamayla atılmıştır. Yöre halkı birer aylık dönemlerle ve günde 10 saat iki vardiya halinde çalıştırıldı. XX.yy başlarında Fransızların kömür havzasından kolonileştikleri görülmektedir. Günümüzdeki Ekai lojmanlarının bulunduğu mahalle Fransızlarca kurulmuştur. 1908’de Meşrutiyetinden sonra yörede ilk işçi hareketleri başlamıştır. Kömür havzasındaki geleneksel ilişkilerin ve değerlerin alt üst olması karşılık, iç kesimlerde geleneksel, dışa kapalı yapının sürdüğü görülmektedir.
CUMHURİYET DÖNEMİ’NDE ZONGULDAK
Cumhuriyet dönemine girildiğinde Maden Kömürü Havzasında hızlı bir toplumsal değişme süreci yaşanmaktaydı. İlin iç bölgelerinde ise toplumsal kültürel yapı, geleneksel özelliklerini koruyordu. Cumhuriyetin ilk yıllarında üst yapıda gerçekleştirilen dönüşümler, yörede kültür değişmesi sürecini hızlandırmıştır. Eğitim kurumları, halk evleri Cumhuriyetin benimsediği çağdaş değerleri yaymaya çalışmıştır. Zonguldak kentinde yaşam, hemen hemen kömür üretimiyle bütünleşmişti. 1936’da Zonguldak’ı gören İsmail Habip Sevük kente ilişkin izlenimlerini şöyle anlatmaktadır: Çarşının ortasından bir kömür treni geçiyor, birer tonluk vogonetleri arkasına sıralamış, gelirken dolu, giderken boş: kalabalıktan dolayı hızlanamayarak boyuna düdük öttüren, tozlu dumanlı, takur tukur kömür treni. Şehrin sıhhati ve estetiği namına bu treni kaldırmak öyle mi? İyi ama şehir yokken bu tren bu hat vardı. Yazarın kente kimliğini veren maden işçileriyle ilgili gözlemleri şöyledir: “Mesut mu? Yerin dibinde karanlıkta çalışıyorlar, bedbaht mı? Hayır kendine iş bulmuş, cebinde para var: çarşıda hallerine bakıyorum: ne yüzü gülüyor ne de kaşı çatık: tasasızlıkla neşesizliğin birleştiği çizgide yorgun yürüyorlar.” 1930’ların sonunda Karabük Demir-Çelik Fabrikasının işletmeye açılmasıyla yeni bir gelişme odağı ortaya çıkmıştır. Personelin iş dışı gereksemelerini de karşılayacak biçimde örgütlenen kuruluş, bir süre çevresini hemen hiç etkilememiştir. 1950’lerde kapalı yapıların çözülmesine koşut olarak, nüfus toplamaya ve büyümeye başlamıştır. Bu gelişme çizgisiyle Karabük, bir sanayii kuruluşunun çevresinde oluşan kentlerin ilginç örneğidir. Karabük’ün gelişmesi Safranbolu’yu 1950’lerde başlayan hızlı değişmenin dışında bırakmıştır. Safranbolu’daki geleneksel Türk Evlerinin günümüze ulaşabilmesinin bir nedeni de bu olgudur. Mübeccel Kırayın yaptığı araştırmada Ereğli’nin 1962’de (Demir-Çelik kompleksinin işletmeye açılmasından önce) ulaştığı toplumsal yapını “100 yıllık kömür işletmeciliğinin buraya özgü işletme tarzı, Türkiye’nin bütünün geçirdiği sosyal değişmeler, kasabanın dışarı ile ilintisini sağlayan ulaşım ve kitle haberleşme araçları ile bu şartların getirdiği nüfus hareketlerinin bir bileşkesi” olduğu saptanmaktadır. Toplumsal kültürel ilişkiler, küçük kentten çağdaş sınayii kente geçiş sürecinde, tampon kurumlarla yeni bir düzeyde kendine özgü bir düzeni varmış, yeniden örgütlenmiştir. Ulaşılan toplumsal yapı, göreli bir denge durumundadır. 1964’te işletmeye açılan Demir-Çelik Fabrikaları Ereğli’nin toplumsal kültürel yapısında önemli değişikliklere yol açmıştır. Ağır sanayii öncesi yapıyı ayakta tutan dengeler bozulmuştur. Sanayileşme bir yandan kentin fizik yapısını değiştirirken yeni kültürel oluşmalarında kaynağı olmaktadır. Sanayileşmenin bozduğu denge karşısında geleneksel değerlerin, özellikle kırsal kesimde kendi savunma mekanizmalarını ürettiği gözlemlenmektedir. Amasra’da öbür etmenler yanında truzimde kültür değişmesini etkilemektedir. “Evlerini veya pansiyonlarını yerli, yabancı turistlere kiralayan Amasralıların bu muvakkat misafirlerle teması, ailelere yeni görgüler ile yaşam kaideleri öğretmeye iyi bir vesile olmaktadır. Amasra’nın geleneksel uğraşlarından çekicilikle turizme dayalı olarak gelişmektedir.27.Kasım.2008.
SAYGILARIMLA
____ŞAİR67_____
ALİ CEMAL AĞIRMAN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.