- 1117 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
SENİN YERİNE DE AĞLIYORUM
Hastanede işim bitmiş, dışarı çıkmıştım.
Eve doğru yürümeden önce hastanenin bahçesinde biraz oturup dinlenmek istedim.
O karşıdan geliyordu. Ayağındaki spor ayakkabılarının bağı çözülmüştü. Bana doğru baktığı bir anda, “üzerine basar düşersin, bağla” dedim. Eğildi iyice eskimiş ayakkabılarının bağcıklarını bağladı, geçti ilerdeki bir banka oturdu.
Dinlenmiş tam kalkmak üzereyken tekerlekli sandalyede bir teyze ve onu gezdiren amca yaklaştı yanıma. Amca teyzeye:
“işte sana sohbet edecek birini buldum” dedi.
Sonra bana döndü:
“iki aydır hastanedeyiz kızım, odada durmadı canım sıkılıyor birileriyle konuşmak istiyorum dedi. Sizi burada otururken görünce yanınıza getirdim”
“bende tam kalkmak üzereydim, ama biraz daha kalayım o zaman” dedim
Biz teyze ve amcayla hastane ve hastalık üzerine sohbet ederken ara sıra da ona bakıyordum.
Oturduğu banktan sırayla banklara oturarak bize doğru çaktırmadan yaklaşıyordu. Son cesaretini toplayıp geldi yanıma oturdu.
Yakından görünce sadece ayakkabılarının değil, üzerindeki giysilerinde iyice eski olduğunu gördüm. Hastane bahçesinde o kadar insan varken benim onun için endişelenmemden “düşersin” dememden cesaret almış sadece bana yaklaşmıştı.
Bu kez onunla sohbet etmeye başladım.
Üzerinin perişanlığından şüphelendim.”sen yoksa evden mi kaçtın, kayboldun mu” gibi soru yağmuruna tuttum.
“Senin baban ne iş yapıyor”? diye sorduğum da “çalışmıyor” dedi. Söyledikleri doğrumu diye ağzından laf almaya çalışıyordum. Eviniz kira mı “evet” “kiranızı nasıl ödüyorsunuz”? “teyze(ev sahibi için diyor) bizden kira almıyor” “Nerede oturuyorsunuz”? “ şu tarafta” (hastanenin arka sokağını göstererek) “kaç kardeşsiniz”? “üç en büyüğü benim.” “Adın ne”? “Ali” “kaç yaşındasın”? “dokuz”. Sorduğum sorulara verdiği cevaplar hep kısa ve netti.
“Annen çalışıyor mu”? diye sordum.
Anne sözünü duyunca önce biraz durdu, sonra yakası sol taraftan omzuna kadar yırtık olan tişörtünü, kaşlarına kadar çekti. Yüreğinden boğazına kadar gelen hıçkırıkları yuttu. Gözlerini soğuttu.
Dokuz yaşındaydı ama öğrenmişti “erkekler ağlamazı” ağlamaktan utanıyordu. Bir zaman o şekilde durdu. Metanetini geri kazanınca yakasını aşağıya indirdi ve “kaçtı” dedi. “Nereye kaçtı”? “babasının evine” “neden” “ babam evden attı” “niye “anlaşamıyorlardı” “sizi niye götürmedi” “babam vermedi” “gelir merak etme” dedim.
Tekrar tişörtünün içine gömdü kafasını yine metanet kazanmaya çalıştı.“gelmeyecekmiş, babam öyle söyledi” bu kez uzaklara kaçırdı bakışlarını, kirpiklerine kadar gelen yaşları, yine geriye göndermeyi başardı. Bir “anne” sözünün ruhunda yarattığı fırtınaları ve sonsuz hasreti gördüm gözlerinde. Şimdi yanında olsa ona nasıl sarılacağını ve beni annesinin yerine koyup sarılmak isteyip de sarılamayışının çekingenliğini gördüm. O an bende ona sarılmak, tutunmaya çalıştığı hayata karşı bir destek olmak ve hıçkıra hıçkıra ağlamak istedim.
Saçlarını okşadım, içine gömülmek için dağıttığı yırtık yakasının dağınıklığını topladım, ne söyleyeceğimi bilemediğimden sustum.
O, o yaşta erkekti ve erkekler ağlamazdı. Ama ben daha fazla tutamadım kendimi bir kadın olarak utanmadım, başladım ağlamaya.
Senin yerine de ağlıyorum küçüğüm.
Sen utanıyorsun ağlamaya ama ben utanmıyorum. Parçalanmış ailelerin senin gibi binlerce çocuklarına ağlıyorum. Çocuklarını vermemekle ve göstermemekle cezalandırılan annelere ağlıyorum.
Bakamayacaklarını bile bile çocuk yapıp sokaklara salınan, evden kaçan, dilendirilen, evin içinde bile şiddete maruz kalan, çocukluklarını yaşayamayan o binlerce küçücük yüreklere ağlıyorum.
Sizin çaresizliğinize çare olamadığıma ağlıyorum.
Ve ağlayacağım küçüğüm.
Zehra ATASOY
Yaklaşık iki ay önce yaşadığım gerçek bir hikaye.
O günden sonra Ali’yi bir daha görmedim. Evimin adresini verdiğim halde gelmedi ve hastaneye her gittiğimde etrafa bakıyorum belki onu görürüm diye.
YORUMLAR
Senin yerine de ağlıyorum küçüğüm.
duyarlı yüreğinizi tebrik ediyorum toplumumuzun bir kanayan yarasına değinmişsiniz bu çocuklara devletimizin sahip çıkması gerek sayıları o kadar çok ki hanginine yetişe bilir insan.güzel hikayenizi bizimle paylaştığınız için teşekürler.
Senin yerine de ağlıyorum küçüğüm.
Sen utanıyorsun ağlamaya ama ben utanmıyorum..
===================
Ülkemiz böyle acı,hüzünlü hikayelerle dolu değerli şairem.Cahillik,yoksulluk,acımasız gelenekler ve toplumsal kopukluk.Üstüne bir de işsizliği koyduk mu tam bir felaket.Küçücük beyinler küçükten olumsuzluk içinde büyüyor.Bu konuda toplumsal kalkınma.Fırsatçıları imkan vermeme ve en önemlisi Devletin sosyal güvenlik ve yaşamsal şartları dengeli bir şekilde kurması.İnsanları insan gibi yaşatacak ekonomik dengenin çok iyi kurulması....
Tebrikler Yüreği hassas arkadaşım.Aydından selak ve saygılarımla...