- 1540 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BİR LİDERİ ANLAMAK
BİR LİDERİ ANLAMAK
Onu ne kadar anlayabiliyoruz?
Yıl 1938
Atatürk öldüğünde ülkenin ekonomik göstergelerine bakacak olursak aşağıdaki tablo karşımıza çıkar:
Aşağıdaki tabloda görüldüğü üzere 1930 yılı ile 1938 yılları arasındaki ithalat ihracat dengesi yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin küllerinden doğuşunun göstergesidir.1930 da Türkiye 71 milyon dolarlık mal satmış 69.5 milyon dolarlık mal almıştır.1937’de 109 milyon dolarlık mal satımına karşılık 90 milyon dolarlık mal alınmıştır.Yeni kurulan Cumhuriyet kamyon, uçak,kağıt,tekstil fabrikaları kurmuş; finans sektörünü korumak yabancıların etkisinden uzaklaştırmak çiftçiye kredi imkanı sağlamak ve yeraltı kaynaklarının işleyecek maden işletmelerini finanse etme gayesiyle Sümerbank,Etibank gibi bankalar kurulmuştur.
Tablo 2: 1930-1938 Yılları Arasında Türkiye’nin Dış Ticareti (Milyon $)
YILLAR İHRACAT İTHALAT FARK
1930--------- 71.4--------- 69.5---------- 1.9
1931--------- 60.2---------- 59.9--------- 0.3
1932--------- 48.0---------- 40.7---------- 7.3
1933--------- 58.1---------- 45.1---------- 13.0
1934--------- 73.0--------- 68.8--------- 4.2
1935--------- 76.2---------- 70.6---------- 5.6
1936-------- 93.7---------- 73.6---------- 20.1
1937--------- 109.2-------- 90.5---------- 18.7
1938--------- 115.0-------- 118.9-------- -3.9
Büyük Atatürk 1 Kasım 1937’de T.B.M.M.’nin çalışma yılını açış konuşmasında devletçiliği tekrar açıklar:
“Kesin zaruret olmadıkça piyasalara karışılamaz, bununla beraber hiçbir piyasa başıboş değildir. Sırası gelmişken, Cumhuriyetin tüccar anlayışını da kısaca izah edeyim. Tüccar; millet emeğinin ve üretiminin değerlendirilmesinde eline ve zekasına güvenilen ve bu güvene liyakat göstermesi gereken adamdır..
Biri bana yukarıdaki tüccar gibi tüccar kaldıysa yerini söylesin.Kalmadı demiyorum.Ben bulamadım sadece.
Onun ölümünden sonra devlet iktidara gelen sağ sol fark etmez bütün siyasi partiler tarafından batılı finans kurumlarına,devlet bankalarına,IMF’ye borçlandırılmıştır.2008 yılı borç toplamı 500 milyar doları bulmaktadır.
İlk dış borç alımının Mustafa Kemal ile yıllarca cephelerde omuz omuza savaşmış İNÖNÜ iktidarı zamanında alınmasına bu gün nasıl bir izahat getirebiliriz?
70’li yıllarda bana borç verirler hevesiyle Suudi Arabistan Krallığı’nın kapısını çalan dönemin devlet adamı Necmettin ERBAKAN’a verilen cevap imalı olarak şu olur:Sizin devletinizin adı cumhuriyet önünde İslam kelimesi yok size borç vermeyiz.
Aynı krallığın 1925’ teki yöneticileri Vahhabi mezhebi gereği Medine ve Mekke’de Hz. Mu-
hammed’in mezarı dahil önemli İslam öncülerinin mezarlarını ortadan kaldırmaya başlar.Durumdan haberdar olan Atatürk Suud kralına gönderdiği telgrafta ‘Eğer onun mezarına dokunursanız Mehmetçikle oraya tekrar geliriz’ tehdidinde bulunur.Bu tehditten çekinen kral mezar yıkımlarını durdurur.ERBAKAN’a 1975’te verilen küstahça cevap 1925’in intikamı mıdır acaba?
Ülkenin ekonomisini batıran, bankaları soyan, darbelerle halk egemenliğine demokrasiye
çelme takan asker sivil ne kadar Atatürkçüdür artık?
Bir ülkeyi 500 milyar dolar borca sokan 1938 sonrası hükümetler devlet adamları ne kadar Atatürkçüdür?Cesaretimiz var mı sen ben polemiğine düşmeden bu soruya cevap aramaya?
Cesaretimiz var mı kendimizi eleştirmeye, vicdan terazisine koymaya?
Günümüze dair başka bir örnek verecek olursak 2006 yılı ihracatı 105 milyar dolar ithalatı ise 137 milyar dolardır.Yani dışarıya 105 liralık mal satarken 137 liralık mal alınmıştır.Ekonomi global sermayenin eli altındadır.Onlarla iyi geçinildiği sürece kişi başına düşen milli gelir artacaktır.Ama bunun bedelleri verdır:
1.Mesela Irak’ın bölünmesine karşı çıkılmayacaktır.
2.Mesela sürekli dış borç alınacaktır.
3.Türkiye sadece bir enerji koridoru olacaktır.
4.Mesela petrolün sahibi komşularıyla ekonomik antlaşmalar yapmayacaktır.Ucuz enerji kullanarak ekonomisini geliştirmeyecektir.
5.Kuzey Iraktaki oluşumu önce tanımayacak sonra diplomatik ilişki kurarak gayri resmi olarak
tanımış olacaktır.
6.Türk Cumhuriyetleri ile dil ve kültür birliği etrafında ekonomik ve siyasi oluşumlar kurmayacaktır.
7.AB üyeliği dışında başka bir amaç peşinde koşmayacaktır.
5 Kasımda 13 bin öğetmen atandı.Bakanlığın merkez binasında toplanan öğretmen adayıgençlerden biri Ağrı Patnos’a atanınca basının önünde feryat ediyor: gitmem. Neden tayinim oraya çıktı diye...
Bayrağın dalgalandığı her yer mi demiştiniz..
İdeal mi demiştiniz?
Sakın ha. Yeni nesile böyle sakıncalı şeyler anlatmayalım.Ülke yeniden kaosa sürüklenir.Çatışma çıkar.Benim memurumda askerimde siyasetçimde işini bilir.Başka şeye karışmaz.Alacağı, alamayacağı paraya bakar.İdeal neymiş?
Cumhuriyeti kuran büyük önderin gençliği dağılmakta olan büyük imparatorluğu kurtarma reçeteleri yazan asker sivil idealist vatansever insanların arasında geçer.Onun gibi düşünen vatansever subaylar ile Kuzey Afrika’ya gider.Italyan işgaline direnir.Öyle ki bağımsızlığını 1960 lara kadar Fransa’ya karşı savaşarak elde eden Cezayirli direnişçiler yıllar sonra onu hiç görmemelerine rağmen önderleri sayar.Çölde şehit edilen Cezayirli direnişçinin üzerini arayan Fransız askeri savaşçının göğsünde naylona sarılı bir şekilde Atatürk’ün fotoğrafını bulur.
Oysa aynı yıllarda Türkiye Cumhuriyeti BM ye girmesinin karşılığında Kore Savaşına asker gönderir.Amerika ile stratejik ortaklığın ilk acı meyveleri yedirilmeye başlanmıştır ulusa.
Batıya güvenmeyen, rest çeken, Birleşmiş Milletler’e girer misiniz sorusuna; Teklif ederlerse düşünürüz işimize gelirse kabul ederiz gelmezse reddederiz’ mukabilinden cevap verecek kadar gururlu liderin ülkesi 2000’li yıllarda AB’ ye girme çabası noktasında ‘kriter’ kelimesinin resmen tutsağı olmamış mıdır?Kriterlerimizi kendimiz koyacak karakter, kendi yolumuzu zamanın şartlarına göre yönlendirip halkı, cumhuriyeti ileriye götürecek cesaret ve ideal kalmadı mı yoksa?
İdeal mi dediniz?
Onun çevresi idealist asker, yazar, düşünür Osmanlı aydınıyla doluydu.Onlardan beslendi.İlham aldı.
Bir tanesi Ömer Nacidir?
Che Guaverayı hemen her ünversiteli bilir.(En azından resmini)Peki ya Ömer Naci’yi kaç kişi bilir?
En yakın arkadaşıydı.Askerdi, şairdi.Dergilere makaleler yazardı.Osmanlı yönetimine muhalifti.Yazdığı bir makale yüzünden Paris’e kaçtı.O sıra İran’da şah meclisi kapatarak yönetimi ele geçirir.Ömer Naci İran’a gider.Şah rejimine karşı İran’ın kuzeyinde faaliyet gösterir.Türkler onu saklar.Çetesine yardımda bulunur.Bir süre sonra şahın askerlerine yakalanır.Şahın askerleri o konuşmayınca çetesindeki direnişçileri tek tek topun önüne koyarak paramparça eder.Sıra ona gelince Osmanlı vatandaşı olmasından çekinirler.Daha sonra serbest bırakırlar.Ömer Naci İstanbul’a döner.Fakat 1911 de İtalyan işgaline uğrayan Trablusgarp’a savaşa gider.
I. Dünya Savaşı’nda Mezopotamya da çalışan bir Osmanlı ajanıdır.Rus işgalina karşı örgütlenmeye yardım eder.İran’a gider.Burada Türkleri ayaklandırmaya çalışır.O sıra Rus işgali altındaki Urumiye de Ruslarla çarpışır.Petrol tesislerini havaya uçurur.Aşiretleri İngilizlere karşı ayaklandırır.
1916’da cephede tifüse yakalanır.Kerkük’teki Türk şehitliğine defnedilir.
Bir lider düşünün silah arkadaşlarının her biri imparatorluk topraklarının bir tarafında şehit
.Atatürk’ün Misak-ı Milli sınırları içine ısrarla Musul ve Kerkük’ü koymasının ve bu noktada ısrarcı olmasının sebebini şimdi biraz daha net anlayabilir miyiz?
Sizin hiç vatan toprakları dışında şehit olan silah arkadaşınız var mı?
Acaba yaşasaydı 1960’larda testislerine kadar muayene edilerek Almanya’ya işçi gönderilen
ilk yıllar şehirlere dahi sokulmayıp şehir dışındaki bir nevi kamplarda Alman ekonomisinin dünya sahnesine çıkartan kara yağız insanlarının bu şekilde çalınmasına karşın ne yapardı?
Ne yapar ne eder o fabrikaların aynından tek tek Türkiye’de kurardı.İnsanını kültürünü sömüren, aşağılayan hiç bir şeye izin vermezdi.Sahi bu günlerde bunu yapmanın bedeli nedir acaba?
Hiç siyah saç traş etmemiş bir Alman berber traş ettiği Türk’ün saçını saklamak için izin istemesi kadar yabancı mıydık batıya?
Evet öyleydik.Hala öyleyiz.
Bakın biz anlamasak da bazıları onu anlamış:
Yunan başkomutanı Trikopis`in, hiçbir zorlama ve baskı olmadan her Cumhuriyet bayramında Atina’daki Türk büyükelçiliğine giderek, Atatürk`ün resminin önüne geçtiğini ve saygı duruşunda bulunduğunu.
Kurtuluş Savaşında rütbe alan bir çok kadın askerlerimizin olduğu, dünya tarihine geçen tek bir üsteğmenimizin olduğunu, Üstteğmen Kara Fatma’ nin 700 erkek, 43 kadından oluşan bir müfrezenin reiseliğin bizzat Atatürk tarafından atanmış olduğunu.
1938′de, General McArthur’un en zor, en problemli, en buhranlı döneminde, danışman, senatör ve bakanlarindan oluşan yüz yirmiden fazla kişiye; “Şu anda hiçbirinizi değil, büyük istidadi ile Mustafa Kemal’i görmek için neler vermezdim” dediğini.
1938′de Ata`nin ölümünde Tahran gazetesinde yayınlanan bir şiirde; “Allah bir ülkeye yardım etmek isterse onun elinden tutmak isterse başına Mustafa Kemal gibi lider getirir” denildiğini.
1996′da Haiti Cumhurbaşkanının vasiyetinde, mezar taşına yazılmasını istediği metinde; “Bütün ömrüm boyunca Türkiye’nin lideri Mustafa Kemal Atatürk’ü anlamış ve uygulamış olmaktan dolayı mutlu öldüm” yazdığını.
2000′de ABD Baskanı’nın milenyum mesajinda; ” Milenyumun hiç süphe yoktur ki tek devlet adami Mustafa Kemal Atatürk’tür. Çünkü o yılın değil asrın lideri olabilmeyi başarmış tek liderdir” denildigini.
2005′de Amerika’nın en ünlü ekonomistlerinden birisi olan Mr. Johns`un önerisinin “Türkiye ekonomiyle savaşta bir tek Atatürk’ ü örnek alsın yeter” olduğunu.
2006′da ise AB uyum yasaları gereğince devlet dairelerinden Atatürk resimlerinin ka1–Atatürk`ün dünyada `başöğretmen’ sıfatlı tek lider olduğunu, Bir geometri kitabi yazdığı, üçgen, açı, dikdörtgen gibi ve 48 tane geometri teriminin (öztürkçe) isim babasının bizzat Mustafa Kemal oldugunu.
Norveççe`de `Atatürk gibi olmak` diye bir deyim olduğunu.
”Atatürk” çiçeği’nin adını, çiçeği bulan Wanderbit Üniversitesi profesörlerinden doktor Kirk Landin`in koydugunu ve bu çiçeğin tüm dünyada bu isimle üretilip satıldığını.
Onu anlabiliyor muyuz dostlar?
Bu arada 1. Körfez Savaşı nedeniyle Türkiye’ye verilmesi planlanan milyon dolarlar ödendi mi? Söz verilmişti ya?
Yaşasın reklamlar ve balık hafızamız.
KAYNAKLAR
1.Atatürk zamanında Türkiye’nin dış ticaret politikaları. Prof. Dr. M. Sadık ACAR
2.Siz Kimi Kandırıyorsunuz Soner YALÇIN,Doğan Kitap
YORUMLAR
yazınız çok güzel zeki bey.
korkarım ki bu güzel yazıya kimsenin cesaretle bir yorum yazacağını tahmin etmiyorum.
..
biz nankör bir millettiz maalesef.Hamaset olunca yeri gögü
inletiriz de böylesine güncel ve gerçekleri dile getiren
konulara suskunlaşırız.
...
evet bir atatürk daha gelmeyecek gibi...gençiğe hitabesinde..vatanı emanet ettiği kişiler olarak,
hiç de başarılı olduğumuzu düşünmüyorüm.tam tersine
....
bunlardan başta biz sorumluyuz aslında.
demokrasi yi de bir ticari kuruluş haline getirdik sonunda.
kim bir kaç kilo "inayet"te bulunsa oyumuzu o yöne yönlendiriyoruz hemen.
...
tabii ki bu sistem bu güne dek bilinçli olarak yürütüldü.
ama bunun farkına varılmalı,ona göre davranılmalı.
..
teşekkürler bu paylaşım için