- 12501 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
Cumhuriyet Niye Kuruldu ki ?
Özellikle 1850 li yıllarda Kırım Savaşı’ndan sonra netleşen bir gerçek vardı. Osmanlı " ölüm döşeğine" yatmış bir hastadır. O yılların süper gücü olan İngiltere ve Fransa bizleri o kadar seviyorlardı ki Karadeniz’in kontorolümüzde kalması için Ruslar’a karşı Kırım’da bizlerle beraber savaşıp, tüm güçleriyle Ruslar’ı durdurmaya çalıştılar.
Savaş sonunda bu çok değerli dostlarımız çok sevdikleri " Boğazlarımızın " Ruslar tarafından tez zaman da kesileceğini anladıklarından kendi güvenlikleri için ÇOK SEVDİKLERİ KADİM DOSTLARI BİZLERİN MISIRIN’I, Kahiresi’ni , ORTADOĞU VE BALKANLARI yağmalamaya , yağmaltmaya başladılar. Savaşın hemen akabinde kardeş olduğumuz için vatanımızı kardeşçe üleşmeye başladılar. 1878 de Ruslar doğuda Erzurum, batıda Yeşilköy’e ( şimdiki HAVA LİMANINA) KADAR GELMİŞLERDİ. Kadim dostlarımız Boğazlarımızı ÇOK SEVDİKLERİNDEN Ruslar’a müdahale ettiler. Ruslar ise Boğazlarımızı en az onlar kadar seviyordu. Akdeniz’e açılabilmeliydiler.
Sonuç her şekilde de felaketimiz olmuştu. Yedi Düvelin elinden Alman kardeşliği ile kurtulamayı hesap ettik. Çok sevgili Alman kardeşlerimiz bizi o kadar seviyorlardı ki , İngiliz ve Ruslar için önemli OLAN HER YERE RAHATÇA ULAŞBİLMEK İÇİN o günün şartlarında Haydarpaşa’dan Mekke’ye kadar uzanan demiryollarını finanse edip, inşa ettiler. Hatta bir kolunu da Bagdad’a kadar uzattılar. Niyetleri sadece oralarda bol bulunan kara sudan dolayı salgın hastalık çıkması halinde Alman tabiblerini oraya bir an önce yetiştirmek olsa gerekti. Ne de olsa Almanlar müslüman ahaliyi çok seviyor ve sağlıklarına çok önem veriyorlardı. Bunu bilince Amerikalıların da aynı gerekçeler için bu gün orada bulunmuş olmalarını daha iyi anlamış bulunuruz.
Bizler ise zahir ki Almanlar’ın hacılarımızın hacca gitmek için çektikleri meşekkati azaltmak maksadıyla yaptıklarını -Mekke’ye yayan yapıldak Anadolu’dan gittiğinizi düşünürseniz Almanların ne kadar yufka yürekli olduğu anlaşılır- zannediyorduk . Ama Almanların derdi ise Berlin’den Ortadoğu’ya ve Süveyş Kanalı’na giden yolu yapıp, uygun zamanda buraların kontorolünü kolayca sağlayabilmekti.
Çünkü süper güç olan Almanya’nın hiç sömürgesi yoktu. O çağın ilkel teknolojisinde her Alaman mühendisi kırk beygirden daha çok çalışıp, Toros dağlarını dele dele, çölleri aşa aşa rayları Mekke’ye ve Bağdad’a kadar uzattılar. Bu yufka yürekli Alman dostalarımıza vefa borcumuzu ödemek, önceki kadim dostlarımız olan İngiliz ve Fransız keferelerinden dostluktan dönmelerinin öcünü almak için ilk cihan harbine girdik. Zaten uzak görüşlü paşalarımızın hesabına göre, Almanlar bir kaç ayda bunların hakkından gelecek, sonrasında da çok vefakar bir millet oldukları için yaptıkları demiryollarından Bağdad ve Mekke civarındaki kara sulu çöllere turistik geziye çıkacak, bize bol bol Denmark bırakacaklardı.Bu vefakar ve hümanist milletin Dünya’ya barış getirmek , insanları sıhhatli ve esen bırakmak adına verdikleri yüksek mücadele unutulmamlıdır. SIRF BU SEBEBLE , BU HÜMANİST MİLLET İKİ TANE CİHAN SAVAŞI ÇIKARRIP, TOPLAM altmış milyon insanı telef ederek, Dünya nufusunda indirime gittiği unutulmamalıdır.
Fakat, eli çabuk İngiliz’in ve Fransız’ın bir sürü sömürgesi vardı. Rusya ise tüm yukarı Asya’yı, Balkanları ve Kafkasya’yı ele geçirmiş, tek derdi Akdeniz’e inip sömürgelere yakın yerlere uzanmak kalmıştı.
İngiltere’nin Kırım SAVAŞI SONRASINDA MISIRI VE SÜVEYŞ kanalında elde ettiği kontrolu kesmek demek, İngiltere ile en önemli sömürgeleri arasındaki bağı koparmak demekti. Hindistan ve Afrikadaki sömürge yolları için.
Sonuç olarak Birinci Dünya Savaşı’ndan boğazlarını da kaybetmiş, ta Adana’ya kadar geri çekilmiş olmak zorunda kalarak çıktık. ALMAN kardeşlerimiz için her şeyimizi yitirmiştik.
Çanakkkale de, Yemen ve SÜVEYŞ KANALI YOLLARINDA Türkümüz, Lazımız , Kürdümüz, Çerkezlerimizle birlikte yan yana toprak olmamız pek işe yaramadı.
Artık başkenti işgal edilmiş bir millet olarak var olma savaşına girmiştik.
Aydınlarımızın bazıları İngilizlerin asil bir millet olduğunu , kimisi de Amerikalıların onlardan daha asil olduğunu savunuyor ve onların mandaları olmakta yarar görüyorlardı. Aslında öküzleri olmayı kabul etseydik daha yaralı olacaktık. O zamanlar henüz makinalaşma bu denli yaygın değildi.
Atatürk, kimsenin mandası olmanın iyi olmayacağı fikrindeydi. Bu millet aynı anadan olma - ANADOLUDA - TÜRKÜ, KÜRDÜ, LAZI , ÇERKEZİ kalan evlatlarının tümünü, tüm mal varlığının yüzde altmışını ordusunun emrine tahsis ederek, aç kaldığında atlarını yiyerek , atlarının dışkılarındaki arpaları seçip yiyerek, çarıklarını kemirerek, atılan mermi kovanlarını toplayıp yeniden doldurarak, kazma, kürek balta ile savaşarak bu düşmanı yurdundan kovmayı başardı.
Cumhuriyet kuruldu. Şimdi 85. yılındayız.
Durum şudur, bazılarımız Amerikalıların asil ve medeni , bazılarımız Rusya’nın hümanist ve evrensel, bazılarımız, Çindeki rejimin çok insancıl, bazılarımız evrendeki en ideal yönetim şeklinin Küba da vb olduğuna inanmayı sürdürürüz. HİÇ BİRİNİN İÇİNDE BİZİM BİR FİKRİMİZİN OLMADIĞINA DİKKAT EDİNİZ. Bu idareler altındaki halk bu idarelerden hoşnut değilken, bunlar bizlere bizlere en ideal yönetim biçimleri olarak gösterimişlerdir. Glastnost ve sosyalit Rusyanın çöküşü ve akabinde olan olaylar bile hala pek çoğumuzun gözünü açmamış ve aklını başına getirmemiştir. Yani yabancı kökenli olmsı kaydıyla isteyen Türk istediğine inanıp o dava için ölebilir. Hem de bunun iyi fikir olmadığını düşünen kendi devletimizin polisini ve jandarmasıını da telef etmek birinci gaye ve hedef olarak.
Bazılarımız iyi sonuç vermediği yakın tarihimizdeki gerçeklerle sabit olmuş dış mihraklara ait fikirleri ölümüne savunmaya devam ederiz. Halbuki o ülkelerde bile o fikirler için ölmeyi düşünen ahmak kalmamışken ! Hala batılıların adam, bizim ise eşşek olduğumuz fikrindeyizdir. Hala, pek çoğumuz evrendeki en demokratik , en özgür, en iyi idareyi kurmayı başarmış bir millet olduğumuzun farkında değildir. Hala kendimize en uygun idareyi kendimizin kurabileceği düşüncesine inanamayız.
Fikriyatımıza göre bize en uygun idare şeklini bizden olamayanlar düşünüp bizim için önermelidir. Çünkü bizde bunları düşünecek adam çıkmaz. Şimdi biri çıkıp da : Efendi Karl Marks fikirlerini bizim Derviş Şeyh Bedrettinden çalmıştır derse onunkellesine uygun bir giyotin arama derdine düşeriz. Bir Türk’ün bunları düşünebileceğine ihtimal veremeyiz. Çünkü BİZLERDEN BÖYLE FİKİRLER ÇIKMAYACAĞINA KESİNKES EMİNİZDİR.
Hala ülkemize gelen herkesin ülkemizdeki her şeye hayran olduğunun bilincinde değiliz.
Hala bizlerin esşek kafalı olduğu, hiç bir şeyi beceremeyeceğimiz fikrinde ısrarcı olmayı sürdürürüz. Hala yeteneklerimizin , kültürel zenginliğimizin, imparatorluk geçmişimizden kalan birikimlerimizin öneminden haberdar değiliz.
Hala biz, biz değiliz.
Bir arada yaşamanın iyi fikir olmadığını , bölünüp parçalanarak, Filistin ,Irak, Sandinista ,Eritre gibi KÖY KÖY Kasaba kasaba, şehir şehir ... biribirimizi boğazlamanın özgürlük, hak, adalet, barış ve demokrasi demek olduğu inancındayız...
Peki , ilk Osmanlı nufus sayımında, 1910 lu yıllarda 20 milyon olan nufusumuz, Kurtuluş savaşı sonucu yapılan ilk sayımda neden 13 milyona düşmüştü ? Bunca kişi açlık, kıtlık, savaş yüzünden neden öldü ? Hazır bölünmüş parçalanmışken neden bugüne bıraktık ki. Kimimiz Şırnak’ın sokaklarında , kimimiz Ankara’nın yollarında başı kabak, ayak yalın hamasi ırkçı nutuklar atıp emperyalizmden bile habersiz dolanıp dururduk.
İşte Irak halkı ve devleti, bir farkımız olur muydu ?
Ya da hala birbirimizi bölerek Irak gibi olmakta fayda görenler mi var ?
Sahi cumhuriyet neden kuruldu ki madem yıkmak için bu kadar mücadele edip birbirimizi yiyoruz. En iyisi yedi bölgede yedi tane aşiret devleti kurup, eşek güdüp, isteyen, Amerika, İngiliz, Alman , Rus, Çin , Küba, yıkılmış olan mazideki Enver Hoca, Tito idarelerini uygulasaydı, kimimiz aşiret devleti kursaydı, isteyen istediğinin çanağını yalayıp seyisliğini, kahyalığını zaptiyeliğini yapsa daha iyi olmaz mıydı. ?
Sahi cumhuriyet için ecdadımız neden öldü ki. Değer miydi ... bizlere ki ?
YORUMLAR
hazin bir tabloydu çizdiğiniz şahamettin bey ne yazık ki doğrusuyla hala iç kanatmakta ve sorularınıza verilecek cevab henüz yok keşke olsaydı sorgulamayı baştan yaptığımızda ve adilce belki ....
ve masalardan eğlencelerden egolardan arındığımızda belki tekelcilikten sıyrılmayı başardıkça belki...
tebrik ,teşekkür ve saygıyla
"
Sahi cumhuriyet için bunca ölen ecdadımız neden öldü ki. Değer miydi ... bizlere ki ? "
Değer miydi ... bizlere ki ?
....???
müthiş bir sorgulama ...
evet değerdi ...değerliydi... değerliydiler
ki
kendi değerlerini verdiler...değer verdiler bizlere..
sahip çıkalım diye...mutlu..aydınlık..insanca geleceğe..
harika yazınızı günümün yazısı seçiyorum kutluyorum yürekten saygıdeğer hocam...
sevgim saygım sonsuz kere...
Bu yazınızı örmek olması açısından, iktidar çanağını... pardon... iktidarın kirlettiği çanağı yalayıp bize... bakın... işte ne kadar temiz diye göstermeye çalışan yandaş gazete ve görsel yayın organlarında paylaşmak lazım ama...
işte o "ama" var ya...
yayınlarlarsa bugünlük gelirleri nasıl olacak ?
Emeğinize Saygılarla
Ey Türk İstikbalinin Evladı,derdinya
Ekmeği,kazancını hep bölüşüp yerdinya
Türke İstikbal için gençliğini verdinya
İşte o gençlik de seni unutmuş Atam
Ne Mutlu Türküm,Atatürk’üm Mustafam
Anladım bu ülkenin kaptanı sendin
Ecnebinin şahını Akıl gücünle yendin
Gittinde doğurmadı analar senin dengin
Millet’e önderliğin ışıktır Atam
Ne Mutlu Türküm,Atatürk’üm Mustafam
Atatürk kimsenin mandasını kabul etmeyecek kadar onurlu bir lider idi,gelin görünki 85 yıl sonra bile keşke ingiliz işgali altında olsaydık diyebilen örümcek kafalılar ve sözde liderler etrafımızda cirit atıyor...Yürekten kutluyorum kaleminiz daim olsun saygılar
CUMHURİYET NEDİR? ( Türkiye Nereye Gidiyor)
Güzel bir soru “TÜRKİYE NEREYE GİDİYOR? Soruya verilecek cevap var mı onu bilmiyorum?
Nereden gelip, nereye gittiğimizi bilmeden yaşamaya çalışıyoruz o kadar. Nereden geldiğimizi bilsek belki nereye gittiğimizi de bileceğiz.
Nereden geldiğimizi unutmuş ya da hatırlamıyor gibiyiz. Dün neredeydik, bugün neredeyiz, yarın nereye ulaşacağız. Esas bu sorulara cevap vermek gerek. Varsa içinizde bu sorulara cevap verebilecek olan dostlar lütfen bize de söylesin.
19 mayıs 1919 kurtuluşumuz için temel atılan bir tarih ve 10 kasım 1938 bu kurtuluşun bittiği tarihi gibi geliyor bana. Belki yanlış düşünüyorum, belki abarttığımı düşüneceksiniz ama abartmıyorum. Binlerce insan canını vererek aldığı özgürlüğünü bu gün hiç bir caba sarf etmeden başkalarının ellerine bırakıveriyor. Manda altından kurulduk derken, bugün tamamen ABD’nin ve Arapların mandası altında yaşamaya çalışıyoruz. Kendi benliğimizi yitirerek. Onlar bize ne derse onu yapıyoruz. Bu Özgürlük mü sorarım size?
CUMHURİYET rejimi nedir diye bir soru sormak geliyor içimden. CUMHURİYET’İN tanımı aynen şu.
GENİŞ ANLAMDA CUMHURİYET “ Devlet şeklini ifade eder.Devlet şekillerinin sınıflanmasında önemli bir kriterde egemenliğin kime ait olduğudur.Bu açıdan baktığımızda geniş anlamda cumhuriyet egemenliğin bir kişi(monark) yada zümreye(aristokrasi) değil toplumun tümüne ait olduğu modeli ifade eder.Geniş anlamda cumhuriyet tanımı cumhuriyet ve demokrasiyi özdeşleştirmektedir.
“DAR ANLAMDA CUMHURİYET “devlet başkanı ve devletin diğer organlarının seçimle ve belli süreler için göreve geldiği HÜKÜMET BİÇMİ dir.
Bu tanımlara baktığımız vakit bizlerin CUMHURİYET rejimini yanlış anlıyor ve yanlış yaşadığımızı düşünüyorum. Çünkü bize verilen tüm hakları yok etmişiz ve tamamen hâkimiyetimizi, bizi yönetmeye talip olmuş asalakların eline vermişiz. Benim seçmediğim ya da iş başında görmek istemediğim kişiler yönetiyor beni. İlkokulu bile bitirememiş kişilerin eline yalnızca parası olduğu için emanet edilmişim. Benim istediklerim parası ve aşiret reisi olmadığı için iş başına gelme imkânı da yok ve bundan sonra da olmayacak. O zaman ben cumhuriyet ile yönetildiğimi nasıl kabul edebilirim.
Bu gün her şey gibi CUMHURİYET ’in de anlamı değiştirildi. Padişahlık kalktı deniyor. Sizce kalktı mı? Benim seçtiğim kişiler bugün bizi padişahliktan çok daha kötü yönetmiyor mu? “Dediğim dedik öttürdüğüm düdük” demiyorlar mı? Ben seçmişim iş başına getirmişim onlar için önemli mi? Onların yanına giderken ben el pençe durmuyor muyum karşısında. Ben kapanmıyor muyum ayaklarına. O zaman bu nasıl bir cumhuriyet rejimi. Anlayabileniniz varsa lütfen söylesin.
Sorgulamalarımız ile baş başa bırakıp kısa kesiyorum. Eminim bu soruları binlerce kişi kendine soruyordur. Umarım cevaplarını verebilirler.
Saygılar.
Türkan DİNÇER
NOT : Sayın Sehabettin bey ben cevaplarımı alamadım umarım siz alabilirsiniz sorduğunuz sorulara.
Çok özel bir günde çok özel bir sorgulama. Teşekkür ediyorum kaleminize ve saygılar yüreğinize