B€deni "Cumhuriyet" B€deLi SonsuzLuk ...
Katran karası geceler vardı başımıza üşüşmüş. Uykuya yatmıştı sanki sabahlar, pes etmeyi hiç bilmemiş bir yorgunluktu üzerlerine çöken… Niye karanlıktı böyle bu ülke? Sanki güneş küsmüş bize… Bir türlü doğmuyordu inatla üzerimize… Bir türlü değmiyordu şafağımıza güneş, o şafaklar ki; yiğitlikti alın teri, kokusu aşktı…
“Kara sevdamız vatan, anamın sıcak kucağını neyleyim, neyleyim babamın dağ gibi omzunu, sensin bana nefes, sensin canan… Sensin can...”
İşte buydu yüreklerin haykırışı. Dayanamıyordu artık Türk milleti, o asil kan deli akıyordu artık…
Aralıyor yüzümüze kapanmış perdeleri bir bir Türk neferi… Vatanımıza kurban edip döküyor kanlarını onlar ki; bu zaferin sebebi… Sel olmuş düşman askerlerinin adım attığı toprakları… Gözler haykırıyor birden “ ey düşman askeri, dikkat et bastığın yere… Onlar anlı şanlı Türk askerinin feda ettiği kanı…” Ve öyle bir anda düşüyor bedenlerine Atatürk’ün gözleri kurşun Misali. Duvar örüyor sözleri çelikten, siper ediyor düşüncelerini delip de geçemiyor hiçbir cephane, iman gibi! Bir kez, bir kez daha… Dönünce yurt ananın gözleri bir pınara can verdi düşman askeri ıstıraplarla. Sonu gelmiyor bu savaşların. Bitmek bilmez bir direniş başlıyor iman dolu yüreklerde.”Vatan bizimdir bölünemez” sesleri yükseliyor, susmak bilmiyor bedenlerde! Düşman çok… Türk askeri pes etmiyor. Yüreklerinden boşansa da katreler göz çukurlarına, vazgeçmek yok… Ölmek var gene de özgürlüğe giden yoldan dönmek yok! Savrulsa da bedenleri vatanın her bir yerine, feda olsun dediler geride kalanları düşünerek. Korkusuzdular, cesarete bulanmıştı yürekleri… İşte bunların bir sebebi vardı…
Işıl ışıl parlayan bir önderdi ufuktan… Önderleri vardı mavi gözlü, onun sözleri vardı; her kelimesi bin anlam dolu… Çözüm çoktu vatanı aydınlığa ulaştıracak… Ülkenin parçaları bir bütün olmuş, birleşmiş Atatürk’ün izinde, herkes biliyordu hiç koparılmayacak!
Acı dolu ağıtlar döküldü askerlerimizin ardından, tekbir edip sarıldılar bayrağa tek tek gömüldüler öylece toprağa. Neden mi? Boyalı ayakkabılarıyla toprağımıza basan düşman askerlerini yurttan atmak için, sonsuzluğun güneşinin ülkemize doğmasını sağlamak için, Rahatça nefes alabilmek için… Ayaklar altına alınan hilali… Göğün derinlerine ulaştırmak için… En önemlisi zindana kilitli ülkemizi özgürlüğe kavuşturmak için! Sayıca çok gözükse de düşman askeri, biliyordu Türk askeri, Atatürk ve vatan aşkı varken yüreklerde, o düşmanlar bir hiçten ibaretti… İnandılar, cephaneleri tükense de aşklarını siper edip göğüslerine onlara imanlarını sapladılar… Kazandılar! Kazandık… Ve böylece başladı özgürlüğümüzün yağmuru yağmaya… Kuraklaşmış topraklarımızı hayata kavuşturmaya… Ayaklar altına alınan bayrağımızı gönderde dalgalandırmaya… Ey! Atam sonsuz teşekkürler sana… Sana ve yolundan sapmayan o şanlı orduya…
Tek yüreğin milyon olduğu, binlercesinin sonsuza bedellendiği aylar sonunda, o sonsuzluğa erişmiş şanlı tufanın canından, onun kanından şan kokulu, hürriyet kokulu bir bebek doğuyordu, mavi gözlü bir devin elinden... Adı, Türkiye cumhuriyeti ve o bebek adam oldu ve hep adam kalacak ve gerekirse kan kusacak ama hep şan kokacak, hürriyet kokacak... Unutmuyoruz sözlerini… Biliyoruz sen ölmüş olsan da cumhuriyet bize seni hatırlatan en büyük nedendi… Hiç ölmeyecek sonsuz bir neden… Sayende anladı onca düşman… Türk askeri yenilmez, yenilmeyecek… Can vermiş olsak da özgürlüğün yolunda, “vatanımız” asla verilmeyecek! … Sen tektin, tıpkı dinmeyecek yağmurumuz Cumhuriyet gibi… Gözün arkada kalmasın, emanete hıyanet etmek bize öğretilmedi…
YORUMLAR
ANADOLU 1922
Yıl 1922,
Yer Anadolu:
İşgal edilmişti Türk`ün yurdu.
Bu topraklarda,
En büyük mücadele oluyordu.
Bir yanda topla,tüfekle saldıranlar,
Öte yanda dişiyle,tırnağıyla karşı koyanlar,
Bir yanda cepheye otomobille mermi taşıyanlar,
Öte yanda kağnıyla,sırtıyla...
Bir yanda ellerde şarap bidonları,
Öte yanda açlık,acı,gözyaşı...
Bir yanda cepheden kaçanlar,
Öte yanda "şehit"olmak için savaşanlar.
Bir yanda başkasının yurduna saldıranlar,
Öte yanda"ya istiklal,ya ölüm!"diye haykıranlar.
Bir yanda palikaryalar ve uşakları,
Öte yanda Mehmetçik,
Ve başlarında bir savaş ustası:Mustafa Kemal.
Trablusgarp`ta başarıdan başarıya koşan,
Çanakkale`de düşmanı boğan Mustafa Kemal.
Onun komutasında Mehmetçik saldırdı gündüz gece,
Göğüs göğüse savaşıldı günlerce.
Aktı sel gibi kan,
Anadolu toprağı aldı yüzbinlerce can.
Yıl 1922,
Yer Anadolu:
9 Eylül sabahı Kadifekale`de,
Ege`nin mavi sularına bakıyordu Mustafa Kemal,
Mutluydu,gülüyordu yanakları al al.
Tıpkı Samsun`a çıktığı gün gibiydi deniz,
Ne kadar sevinçliydi bir bilseniz:
Öte yandakiler,bir yandakileri yenmişti.
Dişiyle,tırnağıyla,elleriyle...
Anadolu`da bayram,şenlik;sevinçli her yer,
Yine zafer çığlıkları atıyordu Türkler.
"Zafer benimdir"diyenlerindi zafer,
"Başaracağız"diye başlayanlarındı zafer.
Zafer, yurdunu sevenlerindi,
Zafer,milli birlik ve beraberliğindi,
Zafer,imanındı,inancındı,
Bağımsızlık inancı yenmişti haksızlığı.
SAVAŞ YAVUZ
"Sizin güzel satırlarınıza ben de şiirimle katkıda bulunmak istedim..Teşekkürler...
evet haklısınız emanete hıyanet bize öğrtilmedi. sadecet ikeidara getiririz. cumhuriyet mitingleri düzenler sonra aynı partiyi yeniden iktidara getiririz. bir fıkra: adamın biri bir kadeh rakı içmek için meyhaneye gider. garson kapıda karşılar ve en güzel masayı ayarlar. adam birine benzettiniz galiba der. bir kadeh rakı biraz da kavun ister. garson bu isteğe karşı çıkar. bakınız siz yeyiniz içiniz hesabı da torununuz ödesin iyerek ikna eder. sora konsomatrisler üçer beşer masasına gelir adamın sofrda yok yoktur. gecenin sonuna doğru adam kalkmak için hamle yapar ve garson faturayı uzatır. adam siz hani torunum ödeyecek demiştiniz hesabı der. garson gayen sakin bi sesle: BU DEDENİN HESABI der. daha dedelerimizin babalarımızın hesabını ödemeden hala torun arıyoruz kendimize. sevginizle kalın