- 1243 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
Hayat Yaşamaya Değer
Yıl 1980 ve lise yıllarımızın başladığı ilk aylar. Ağustos ayının 20.sinde ticaret lisesine girebilmek için açılan sınavlara katıldık ve sınavları başarıyla geçip, okula girmeye hak kazandık.. Okulların açılmasına birkaç gün vardı ama biz okula başlayamadan 12 Eylül sabahı yatağımızdan kalkıp, siyah beyaz televizyonu açtığımızda karşımızda bir asker “ihtilal” olduğunu haber veriyor, “ hiç kimse sokağa çıkmayacak herkes evinde kalacak” diyordu.
Babamın büyük bir hızla yatağından kalktığını ve salondaki kütüphaneye koşarak gittiğini gördüm. Neden kitaplara koştuğunu merak ediyordum ama tahmin de etmiştim. Kütüphanemizde yasaklı kitaplar vardı ve araştırma yapıldığında o kitapların evden çıkması demek babamın tutuklanması demekti. Kitaplar büyük bir çabuklukla bir çuvala dolduruldu ve bodruma odunların arkasına gizlendi. Televizyonlarda politikacıların teker, teker tutuklandıklarını haber veriyorlar, evlerde araştırmaların devam ettiğini söylüyorlar, sokağa çıkma yasağının devam ettiğini bildiriyorlardı. Henüz 14 yaşımdaydım ve bunlardan çok fazla anladığımı söyleyemezdim. Nedenlerini bilmiyordum değil. Çocuk beynimle düşünebiliyordum ama tam yargılama ya da sorgulama yapabilecek kapasitede değildim. Kırsal kesimde yaşadığım için şehirde olup bitenlerden çok fazla haberdar değildim ya da ilgi alanımı oluşturmuyordu. Yalnız ortaokul sıralarında ağabeyler ve ablalar bizlerden bir şeyler istiyorlar ve bizlerde onların istediklerini yerine getiriyorduk bilinçsizce. Asker gelmiş devleti ele geçirmiş ve bizlerin özgürlükleri kısıtlanmıştı bunu çok iyi biliyordum ve yaşıyordum. Ama zaman içinde bu duruma da alışmıştık. Herkes günlük yaşamına başlamıştı. Her yerde asker görmeyi kanıksamıştık. Okulumuza devam ediyor aşkları, sevdaları doyasıya yaşamaya başlamıştık çocukça beynimizle hiç bir şey düşünmeden.
Aşkları demiştim hatırladınız değil mi? ve bende o küçücük yaşımda aşkı yaşamaya başlamıştım. 9 A sınıfındaydım ve 9 B sınıfından bir öğrenciye delicesine âşık olmuştum. O çocuk bana bakmıyordu bile. Neden baksın ki? bakması için bir neden yoktu. Platonik bir aşk yaşıyordum kendi içimde. Yeşil gözlü, beyaz tenli yüzü güzel ama vücudu olduğundan fazla yağlarla dolu bir kızdım. Yani anlayacağınız güzeldim ama şişkoydum. Benim âşık olduğum genç uzun boylu ve zayıf bir delikanlıydı. Onun peşinde o kadar güzel kızlar vardı ki bana bakması için deli olması gerekiyordu. Çok sevdiğim ve yeni, yeni dost olmaya başladığım arkadaşım benim bu durumuma çok üzülüyor ama hiç bir şey yapamıyordu. Böylece yarıyıl tatili gelmiş çatmıştı. Hepimiz tatile çıkacak 15 gün görüşemeyecektik. Tatile çıkmadan bir gün önce arkadaşım can dostum, sevdiğim çocuğun cebine bir kâğıt bırakmış ve benim ona olan ilgimi anlatmış, tabi benim bundan haberim yok. Ertesi günü bizim sınıfta Tülay diye bir bayan arıyor ama bizde o isimde bir öğrenci yok benim adımı söylüyorlar ve,
—O güzel bir kız ama çok şişman.,
Bu sözü kendi kulaklarımla duymuştum ve o kadar üzülmüştüm ki anlatamam. O gün dünyamın yıkıldığını hissetmiştim ve o an karar vermiştim zayıflayacak ve onu deli gibi peşimden koşturacak ama ona asla evet demeyecektim. Tatile girdiğim ilk gün başlamıştım rejime. Hiç bir şey yemiyor yalnız çay ve sigara ile yaşıyordum. Aslında ayakta durabilecek durumda bile değildim. Ama onun sözleri kulaklarımda çınlıyor, o zaman biraz daha hırslanıyor ve yemek yememeğe karar veriyordum. 15 gün sonra okula başladığımda herkes şok olmuştu. Bu kadar çabuk nasıl kilo vermiştim anlayamamışlardı. Okul başlamasına rağmen yemek yemiyor hala rejime devam ediyordum ve bir ay gibi kısa sürede 15 kilo vermiştim. Artık ideal kilodaydım ama bu defada hastalık peşime takılmıştı. Babam doktora götürüyor doktorlar “motobolizması bozulmuş” diyordu O ne demek bilmiyordum ama zayıflamış kendinden emin bir kız olmuştum. Yalnız bu defada sevdiğimi sandığım delikanlı devamsızlık yüzünden okuldan atılmıştı.
19 Mayıs çalışmalarımız vardı ve bu çalışmalara şortlarla çıkıyorduk ve ben her çalışmamızda sevdiğimi sandığım çocuğu görüyordum. Nedense artık bana hiçbir anlam ifade etmiyordu orda olması ama yeminim vardı ve o yemini yerine getirmem gerekiyordu. Tabi o yıl öylece geçti ben hastalıklarla mücadele etmeye yeniden metabolizmamı düzene sokmaya çalışıyordum ilaçlarla. Aradan bir yıl geçmiş o bir yıl içinde onu hiç görmemiştim. Ve bir gün karşımda gördüm. Çok değişmişti ve peşime düşmüştü. Bir kaç gün takip falan derken yanıma yaklaştı
—Sizinle konuşabilirliyiz?
—Evet dinliyorum…
— Ben sizinle arkadaş olmak istiyorum kabul ederseniz.?
— Benimle mi? Sizi tanıyor mu yum?
— Evet ben…….
—Ben o isimde kimseyi tanımıyorum, üzgünüm birine benzetmiş olmalısınız…
— Hani lise bire giderken vardı ya işte oyum ben.
— Ben o yılları çok geride bıraktım ve o günlerle ilgili hiç kimseyi tanımıyorum hele sizi asla. Benim hayatımın yok oluşuna sebep olacak birinin benimle hiç bir işi olamaz. Hem siz bana göre değilsiniz. Kendinize göre birini bulup mutlu olmanızı dilerim. Ha bir şey daha diyeceğim. Hiç kimse 14 yaşındaki bir kızla asla ama asla alay etmemeli. Bu size büyük bir ders olmuştur umarım.
Onun söz söylemesine bile fırsat vermeden arkamı döndüm uzaklaşmak için,
—Bir dakika, ben size ne yaptım ki bana bu tepkiyi veriyorsunuz?
—Bana ne mi yaptınız? Hatırlatayım isterseniz size 29 Ocak 1981 yılını
—O tarihte ne oldu ki, ben sizinle tek kelime bile konuşmadım sizi kıracak bir şey de yapmadım.
—O zaman dinleyin “o güzel bir kız ama çok şişman” kelimesini
—Onu duydunuz mu?
—Tabiî ki, hemen yan tarafınızdaydım ve o sözünüz benim hayatıma mal olacaktı. Bundan sonra siz, siz olun kimsenin kilosuyla, hele bu kız 14 yaşında ise asla alay etmeyin. Sonradan başınıza ne geleceğini hiç bilemezsiniz. Ama teşekkür ederim sizden intikamımı almama fırsat verdiğiniz için. O sözü duyduğum gün sizden intikam alacağıma yemin etmiştim.
Tekrar arkamı dönüp yanından uzaklaştım. O ise arkamdan gözlerini bile ayırmadan bakıyordu. Sonunda intikamı mı almıştım acıda olsa.
Sevgili gençler sizi seven kim olursa olsun, nasıl olursa olsun, sakın alay etmeyin. Unutmayın ki, onların da duyguları var ve ona söyleyeceğiniz en ufak söz karşınızdaki kişinin hayatına bile mal olabilir. Tıpkı benim başıma geldiği gibi.
Bilinçsizce yaptığım rejim beni zayıflatmıştı ama hastalanmama da neden olmuştu. O rejimin hayatımda bıraktığı tahribatı düzeltmek çok uzun zaman aldı. Sakın sizlerde bir inat uğruna hayatınıza mal olacak hatalar yapmayın.
HAYAT O KADAR GÜZEL Kİ, İSTER ŞİŞMAN OLUN, İSTER ÇİRKİN OLUN BİR DEFA DÜNYA YA GELİYORSUNUZ VE O HAYATINIZI BİR HİÇ İÇİN SAKIN YOK ETMEYE KALKMAYIN.
Onurumsun - Türkan DİNÇER
YORUMLAR
hepimizin hayatında izler vardır ilk gençlik yıllarımıza dair. daha sonra gelen vurgunlar daha ağır oluyor. nedense o günler dert olmayanı bile öylesine büyütüp dert haline getiriyoruz ki.mantığımızı kullanmaya başladığımız da ise ne gereksiz şeylerle oyalandığımızı görüyoruz ne yazık ki...
Canım benim hemen hemen bir benzerinide ben yaşadım hikayenin ama yok öyle sevdiğim genç filan değil ingilizce öğretmenim yüzünden yaşadım.Sınıfın en zayıf kızı olmayı ve ingilizce dersinde rakip tanımamayı başarmıştım ama bir anlam ifade etmedi.
Evet herşeye rağmen hayat yaşamaya değer asla tekrarı yok bu hayatın belki yarın bile yok kendimize eziyet etmenin ne gereği var.Beğenen beğenir değil mi:)
Kutladım mutlaka okunması gereken bir yazı...Saygılar