- 906 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
M İ N E
Mine, güzel kokmayan ama hoş görünümlü,göz dolduran bir çiçek.Bahçelerimizin süsü.Her gördüğümde gözlerimi alamam,uzun süre bakarım.Minik çiçeklerden oluşan buketler gibi durur her bir çiçeği.
Mine ,kardeşimin adıydı.Bu yaz onu kaybettik.Adını aldığı çiçeği de bu yaz tanıdım.Yıllardır tanıdığım bir çiçekti oysa.Adını farklı tanıyordum.Halk arasındaki adıyla........(gaz)çiçeği.O güzelim çiçeğin güzelliğini görmezden gelip kokusuna göre isim takmışlar.Ama güzelliği galip gelip bahçeleri daha güzel süslemeye başlamış.
Mine, benim kardeşimdi.beyaz tenli,kara gözlü,orta boylu,düz saçlı . Çocukken babasının"padişahkızım"dediği,başınabuyrukdavranan,zeki,hakyemez,çalışkan,özgürlüğüne düşkün bir kızdı.Ailenin altı çocuğundan üçüncüsü olmasına rağmen herkese hükmeden bir yapısı vardı.Keskindi,bu yüzden kavga kaçınılmaz olurdu.Kimse kavga etmek istemediği için de iletişim zayıftı onunla.
Ailenin trajik öyküsü daha ilk çocuk olan ben altı aylıkken geçirilen trafik kazasında babamın ayağının sakat kalmasıyla başladı.Bir düğün arabasının devrilmesiyle kazadan ben ve annem de yara almadan kurtulmuşuz,üç kişi de ölmüş.Babam ise ayağından yaralanıp,o zamanın şartlarında dikilen ayağı da ha sonra yıllarca iltihapla işleyecek,ayağı kesilme noktasına gelince bunu kabul etmeyen babam ben daha on yedi yaşındayken ölecekti.
Fakirliklerin başladığı dönemde aile parçalanma noktasına gelecek,geriye kalan bakkal dükkanı on beş yaşındaki diğer kardeşim tarafından işletilmeye çalışılacak, ama batacaktı.Ben babam öldüğü yıl üniversiteyi kazanmıştım.En küçüğü iki yaşında kalan kardeşlerimi sağdan soldan evlatlık isteyenlere ise benim direnmemle karşı çıkılmıştı.
Komşu,akraba tarafından zorla bitirilen okul sonrası öğretmen olup ailenin geçimini sağladıktan sonra diğer kardeşlerin de sıra ile okumalarına destek olup bir süre sonra evlenince bu desteği kesmek zorunda kalacaktım.
Benim küçüğüm de bu arada evlenmişti.Evliliklerimiz de tabii ki yokluk içinde zorlanarak olmuştu.Mine ise bu hengamede üniversiteye hazırlanıp.ikinci yılında sınavı kazanmıştı.Kasiyer olarak ta tatillerde çalışmıştı.
Burdur’da iki yıl okuyup öğretmen olması için ben sürekli ek ders ücretlerimi ona yollamıştım.Okulu bitirince Diyarbakır’a tayini çıkmış,bu arada ilçeden de talibi çıkıp evlenmişti.
İstanbul,Ankara,Ağrı’da görev yapmışlar ve kendinden büyük olan eşi emekli olunca da ilçeye geri dönmüşlerdi.Mine daha ilk çocuklarının doğumundan itibaren olumsuzluklar yaşamaya başlamıştı.Kızında irsi kan hastalığı çıkmıştı.Bizim ailede yoktu bu hastalık.Zamanla çocuk dalak ameliyatı olmuş,Mine buna çok üzülmüştü.Çocuk hastalanmasın,ateşlenmesin diye sürekli üzerine titrer,çevresindekilere de kızardı bazen.
Kızı Mine’nin tersine babası gibi iri yapılı daha uzun boyluydu.
İkinci çocuğu beş yıl sonra oldu,erkekti ve Mine’nin yeni ölen kayınpederini adını koymuşlardı.Mine ek olarak verdiği adın nüfusta yazdırılmadığını görünce çok kızmış,mahkeme yoluyla çocuğun adını değiştirmişti.
Bu arada kayınvalidesi ile de arası bozulmuş,kopma noktasına gelmiş,artık adını nefretle anar olmuştu.kocasından ise boşanmak istediği halde bir türlü o istemediği için ayrılığı gerçekleştiremiyordu.
Biz diğer kardeşler ise başka başka sorunlarla uğraşmaktan ona hiç ilgi göstermiyorduk, o da bize...
İkinci kardeş kanser olup otuz beş yaşında kaybettiğimizde dahi birbirimizle fazla ilgilenememiş,her birimiz acımızı yalnız yaşamıştık.
Dördüncü kardeş turizmde çalışıp kendi hayatını kurtaracak,beşinci ise kapanarak yurtdışındaki okullarda öğretmenlik yapıp, evlenip çoluk çocuğa karışacak ve yıllar sonra ülkeye dönecekti.
Bu arada en küçük kardeş ise biri tarafından kandırılıp kaçarak aileye dert olacak,bulunup evlendirildikten sonra boşanacak ve yıllarca psikolojik tedavilerle uğraşılacaktı.
Ayrı ayrı illerde yaşadığımız için sorunlarla uğraşmakta zorlanıyorduk.
Mine uzakta yaşarken telefonlar açar ,intiharlardan bahseder,boşanmaktan söz eder,şiddet gördüğünü söylerdi.Hatta iki kez polise gitmiş ama yatıştırılıp eve gönderilmiş.
Benim de evliliğim bitme noktasında olduğu için fazla ilgilenememiştim.Eşi emekli olup ta illçeye dönünce ilişkileri daha da çekilmez olmuş,kocası ise boşanmaya hiç yanaşmamıştı.
bu arada annemin de rahatsızlıkları bizi hop oturtup hop kaldırıyordu.Yaz aylarında acillerde,tıp fakültesinde zaman geçiriyorduk artık.
Üç yıl önce Mine’nin göğsünde kitle olduğu haberi geldi.O zaman çalıştığım için yanına gidemedim.Ankara’da ameliyat olmuş ve bize hiç duyurmamış.Muayeneye gittiğini duymuştuk.Göğsünü aldırmış aniden ve bize sadece kanser olduğunu söyledi.Sanırım ailede ikinci kanser vakası olduğu için bizi üzmek istemedi.
Ya kendisi nasıl yaşadı bu üzüntüyü,şokları nasıl atlattı?
Kemoterapi almış,geldiğinde saçları azalmış,dökülmüştü.Çok üzülmemize rağmen onunla bu konuyu hiç konuşamıyorduk.sanki hayatımız eskisi gibi devam ediyordu.Hiç bir duygusunu paylaşmadı bizimle.Katılığı nedeniyle biz de fazla sorgulayamadık.Onu incitmek istemiyorduk.
Üç kez kemoterapi alması gerekirken ikincisinde vazgeçmiş.Artık ne kontrole gitti,ne tedavi aldı.Bitkilerle çözüm aradı.
Cep telefonlarına tepkiliydi.Telefondan kurtuldu.Aradığımızda ona ulaşamaz olmuştuk.Ev telefonu ise düzenli ödenmediği için kapalıydı zaman zaman.
Son günlere kadar ayaklarını sürüyerek okula gitti,çalıştı.Artık dayanamaz olunca hastaneye kendi ayağıyla gitti.Hala siyatik olduğundan şikayetçiydi.hastalığından hiç söz etmiyordu.Hastanede olduğunu duyunca işimi bırakıp gittim.Evinde bir hafta kadar baktıktan sonra tıp fakültesine götürdüğümüzde artık çok geçti,gittiğimiz günün ertesi günü yoğun bakımlık oldu,günlerce yattı.Kırk beş gün sonra da kızının girdiği üniversite sınavı günü sınav bitiminde hayatını kaybetti.Daha kırk iki yaşındaydı.
Kızı daha sonra istediği tıp olsa da mühendislik bölümünü kazandı ve okuluna gitti,okuyor şimdi.Oğlu ise yedinci sınıfta okuyor.
Mine hayatı ile geride kalanlara ibret oldu.Herkes kendi payına düşeni alır elbette.Ben burada yazamadığım duyguları yaşadım.Kardeşler sürekli konuşup durduk ,neden araştırdık,neler yapamadık diye konuştuk.Ama elimiz kolumuz bağlıydı adeta.Sonuç şu ki,Mine de bu sonuca varmıştı mutlaka:Her iş olacağına varır,hayatı fazla zorlamanın anlamı yok.Anları güzel yaşamalı,ama diğerlerine zarar vermeden,sevgiyle,olabildiğince mutlu olmaya ve mutlu etmeye çalışarak.