- 844 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Karar 1
KARAR 22 Ağustos 2008
(Bu gün; yeni bir hayata merhaba demenin,sevinci ve mutluluğu parlıyordu Dilruba’nın gözlerinde)
Yıllar sonra ilk kez umutluydu ve güveniyordu yarınlara, Merhaba demişti hayata, merhaba! .
Belki de son bir şans daha vermek istiyordu kendine. Kim bilir belki de bu sefer her şey çok daha farklı ve güzel olabilecekti. İşte bu düşünce ile sıvadı kollarını ve işe koyuldu. Yeniden sıfırdan başlayacaktı yarım bıraktığı yaşamına.
Yıl 1987.Evde huzursuzluk diz boyu. Dilruba’nın 14 yaşındaki kardeşi, Metin evden ayrılmış, hayatına bir çiftlikte şoför olarak, devam ediyordu.
Dilruba buna çok içerliyor fakat elinden de bir şey gelmiyordu. Ağabeyi evden ayrılalı bir kaç yıl olmuştu. Babasıyla arası yoktu ve eve gelmesi yasaktı Dilruba ve annesi ağabeyini gizli, gizli eve alıyor karnını doyuruyor, Çamaşırlarını yıkıyor ve biraz hasret giderdikten sonra ayrılmak zorunda kalıyorlardı. Ağabey Muharrem henüz 19 yaşındaydı ve 16 yaşından beri sokaklarda yaşıyordu.
Dilruba o evde mutlu değildi. Sebebi herkesçe biliniyordu. Psikopat bir babanın ellerinde her gün işkence görmek, ne zaman ne yapacağı belli olmayan sarhoş bir adamın hakaret ve dayaklarına katlanmak, onun için çok zor değildi aslında. Onun katlanamadığı tek şey, Annesinin dövülmesi ve hakarete uğramasıydı. Birde erkek kardeşlerinin çok küçük yaşlarda babası tarafından evden kovulup sokaklarda yaşıyor olmasıydı.
Uzaktan bir akrabaları aynı zamanda komşuları oluyordu. Ve o gün Dilruba’lara oturmaya gelmişti. Dilruba’ya, sokak yasaktı bırakın kapı önüne çıkmak camdan başını uzatsa bir ton sopa yerdi. O gün babası eve erken geldi, gelirken limon getirmiş ve Dilruba’dan bir limonata yapmasını istemişti. Dilruba limonata yapmak için mutfağa gittiğinde babası hemen peşinden gitmiş ve arkasından sarılarak ona istemediği hareketlerde bulunmuştu. Bunun üzerine Dilruba kendini kaybederek bağırmaya başladı..
-Yeteeeer!!! Uzak dur benden! Dokunma banaaa! O arada babası Dilrubaya:
-Sus duymasınlar!
-Her şeyi mahvedicen!
-Tamam... Diyerek susturmaya çalıştı fakat Dilruba hiç susacak gibi değildi ve adeta sinir krizi geçiriyordu..sesi git gide yükselmeye başladı.bunun üzerine babası Dilruba’yı susturmak için şiddete başvurarak olan gücüyle Dilruba’ya yumrukla vurmaya başladı.
-Kapa çeneni. Yoksa öldüreceğim seni. Elimde kalacaksın. Şerefsiz. Rezil ettin beni, suussssss diyorum sana, sussssss! Fakat Dilruba’nın, gözü dönmüş babası karşısında susmak şöyle dursun korktuğu bile söylenemezdi..
-Senden korkmuyorum. Ne yapacaksın, öldürecek misin? Öldür o zaman! Beni kurtar bu rezil hayattan. Hadi durma,Öldürseneeeeee! Diye feryat eden Dilruba Onunla göze göz, dişe diş bir mücadeleye başladı. ve karşılık veriyordu. Her şey aniden ve bir kaç dakika içerisinde gelişmişti. İçeridekiler sesleri duyup gelene kadar babası Dilruba’yı iyice Pataklamıştı.
Misafir olan yengesi Dilruba ve babasını ayırmaya çalışıyordu:
-Aaaaa ne yapıyorsunuz siz ayol! Ne oldu böyle birden bire, hiç bir şey anlamadım ki.. Mustafa ağabey, Allah aşkına bırak! Ne yaptı bu kız şimdi? Ay valla öldüreceksin aaaa! -Böylesini de hiç görmemiştim ? Tam o arada babası baş parmağını Dilruba’nın sağ gözüne geçirmiş neredeyse çıkarmak üzereydi ki, misafir olan yengesi babasını kucakladığı gibi dışarı almayı başardı.
Çok kısa sürede neler olduğunu anlayamayan şaşkın yenge öylece olanları izliyordu. ve Dilruba’nın sözleri karşısında neredeyse şaşkınlıktan küçük dilini yutmak üzereydi. Şok olmuştu hiç ummadığı beklemediği ve utanç verici sözler duyuyordu. Şaşkındı.
Sonra Dilruba’nın annesi her şeyi bir, bir yengesine anlattı. Ve misafir yaşadığı şokun etkisiyle, Biraz, korkarak ve de sıkılarak ortalık biraz sakinleşince istemeyerekte olsa aklı geride kalarak evine gitti.
Dilruba odasına çekilmişti ve düşünüyordu.
Artık bu evde kalmam mümkün değil ne olursa olsun gideceğim. Bilsem ki ucunda ölüm var ve bilsem ki kötü yollara düşeceğim yinede gitmeliyim. Bu evde yaşadığımdan çok daha onurlu ve şerefli yaşayacağım kesin. Ağabeyimi ve kardeşimi bir araya toplarım. Onlara yemek yapsam, çamaşırlarını yıkasam yeter. Hiç değilse hepimiz bir arada oluruz. Ama ya annem! Peki ona ne olacak? O gelmez ki. Kalsa babam onu döverek öldürür. Birde küçük bir kız kardeşim var ve o benim kadar cesur değil. Ya aynı şeyleri ona da yaparsa. O kendini koruyamaz ki...Allah korusun düşüncesi bile kötü .
Hayır bu işin başka bir yolu mutlaka olmalı, mutlaka... Allah’ım sen yardım et! -Düşünmeliyim ve güzel bir çözüm bulmalıyım: Diye düşünürken.babası odasına daldı ve yeniden onu yumruklamaya ve tekmelemeye başladı. Tek amacı olanları inkar ettirmek ve Dilrubayı susturmaktı ama Dilruba öyle cesur bir çocuktu ki...yine de korkusuzca ve cesursa cevap veriyordu. Her ne kadar korkmasa da o henüz bir çocuktu.
-İstersen öldür umurumda bile değil. Hiç değilse bir kere ölürüm her gün ölmektense Hadi öldürseneeeeeeee! : Diye bağırmaya başlayınca, babası rezil olmaktan korkup,onu susturamayacağını anlayınca odasını terk etti ve bu olaydan sonra Dilruba 15 gün yataktan kalkamadı.
Günler günleri,geceler geceleri kovalıyordu ve yorucu bir dönemden sonra nihayet Dilruba kendisini yavaş, yavaş toparlamaya başlamıştı.Ve bir gün aldığı kararları açıklamak için annesini yanına çağırarak şunları söyledi:
-Anne ben evden ayrılmaya karar verdim. Ne olursa olsun gideceğim. kararım kesin. Ağabeyimi ve Metini bir araya toplayacağım. Ben onlara bakarım onlar da bana bir dilim ekmek verir nasılsa. Şimdi;ister benimle gel, istersen bu ev de kocanla kal. Ama şunu bil ki ben bu evden gidince bu adam seni öldürür! : dedi ve annesi ona şöyle bir cevap verdi...
-Evlatlarım olmayınca bir adamı ne yapayım? Bende sizinle geliyorum. Siz neredeyseniz bende oradayım: Dilruba her şeyi en ince ayrıntısına kadar planlamıştı. Babasının çiftliğe gittiği bir gün ağabeyini ve kardeşini eve çağırdı ve planını onlara anlattı.
Çocukluk arkadaşının annesi Bursa’da yaşıyordu..ve arkadaşının ablası yakın komşusuydu.
-Ağabey ben Ayşe ablaya mektup yazacağım. Bize Bursa’dan ev tutsun. Burada kalamayız. Küçük bir yer ve emniyette babamın dostları var başınız beladan kurtulmaz. Benim yaşımda tutmuyor. Uzağa gidelim. Orada işe girer çalışırız, hem Bursa büyük yer babamın bizi orada bulması zor: dedi ve ağabeyi bu fikri onayladı.
Dilruba ilk önce arkadaşının ablasıyla konuştu ve annesinin adresini alarak bir mektup yazdı cevap gelene kadar bunlar diğer hazırlıkları yaptı.küçük kardeşini eve dönmek için ikna etti çünkü yanlarında olması gerekiyordu.ağabeyi bir kamyon tuttu ve cevap gelir gelmez babasının çiftliğe gittiği gün kamyonu kapıya yanaştırıp eşyaları yükleyip Bursa’ya gideceklerdi..eğer bir terslik olmazsa..ve beklenen haber geldi ev tutulmuştu. Dilruba hemen bir cevap yazarak.
-Tamam biz yola çıkıyoruz. Bu mektuba sakın cevap yazmayın. Babamın eline geçerse adresi öğrenir diye gelen mektuba cevap verdi ve babasının çiftliğe gideceği günü beklemeye başladı.
28 Ağustos 2008 10:45 Evet büyük gün gelmişti ve annesi hiç bir şey sezdirmeden mutlu mesut kocasını son kez kapıdan uğurladı.Ağabeyi kamyon içinde bir üst sokakta bekliyordu babası gider gitmez kamyon kapı önüne yanaştı ve az olan eşyalarını yükleyip, ev sahibiyle vedalaştılar. Daha sonra kamyona binip oradan ayrıldılar ve Bursa’ya (ilk maceralarına) doğru yola çıktılar.
Dilruba heyecanlı ve üzgündü. oysa bir zamanlar babasının kızıydı ve onun için ölmeye hazırdı. ne olmuştu onlara? Neden ve nasıl bu hale gelmişlerdi? .Dilruba bütün bunların muhasebesini yapıyordu kafasında ve yol boyunca gözünün yaşı hiç durmadı. kaderine ağlıyordu ve kurtulmanın hayata tutunmanın heyecanını yaşıyordu aynı zamanda.Onları neyin beklediğinden habersizce, sessiz sedasız ağlıyordu işte.Daha şimdiden memleket hasreti çökmüştü; küçücük ve cesur yüreğine.
28 Mart 1987 Bursa’ya giriş. Bursa’ya yaklaştıkça Dilruba’nın göz pınarları oluk, oluk çağlamaya başladı. İlk defa tanımadığı bir şehirde, tanımadığı insanlarla birlikte yaşamak zorunda kalacaktı ve bütün bunlar onu ürkütmekle beraber değişik bir heyecan da veriyordu.Ve dağları gördü içi karardı birden. Uçsuz bucaksız tarlaları düşündü bağları ve denizi hatırladı. Bursa’da nasıl yaşayacaktı acaba etrafını dağlar kuşatmıştı. İşte artık Bursa’daydılar verilen adrese gelmiştiler. Ayşe abla eşiyle dışarı çıktı. Kiraladıkları evin nerede olduğunu sordular ilk önce. İlk sürpriz ev iptal olmuş ve Dilruba cevap yazmayın değince haber verememişlerdi mecburen eşyaları Ayşe ablanın evine indirdiler ve bir odaya yerleştiler. Bu arada ev arıyorlardı Bursa’ya geldiklerinin 3.günü sabah saat 09:00 kapı çalındı Ayşe abla kapıyı açtı ve açmasıyla kapaması bir oldu. Neye uğradıklarını şaşırmışlardı
Karşısında: Dilruba’nın babası, Orhan amcası bir de Osman dayısı gelmiş kapıya dayanmışlardı. Yüzleşmeye gelmişler ilk önce ağabey Muharrem ve ev sahibi Hakan bey çıktılar konuştular. Ama onlar Dilruba ve babasını yüzleştirmek istiyordular ve Dilruba’nın nefesi daralmıştı o adamla yani babasıyla karşılaşmak istemiyordu.Ağabeyi Dilruba’ya ona zarar verdirtmeyeceğine dair söz verdi ve Dilruba bu şartlar içinde babasıyla herkesin içinde yüzleşmeye gitti.Her şeyi başından sonuna bir, bir anlattı korkmadan..o arada babası yine onu susturmak istedi. Fakat Dilruba daha çok anlatmaya başlayınca babası bir yumruk salladı.
Yumruk tesirini göstermiş narin beden kendinden geçmişti. Dilruba kendine gelince etrafına bakındı. Hatırlamaya çalıştı. Dilruba arabanın kapısını açıp arabadan indi.
Biraz ötede; ağabeyi, babası ve amcası ağız kavgasına tutuşmuşlardı.
Dilruba yumruğun sersemliği ile yanlarından geçerek eve girdi. Ne olup bittiğini tam anlayamamıştı ve şaşkındı. Bize nasıl buldular, ben neden arabada idim, neden bağrışıyorlar gibi suallerle araba ile ev arasındaki mesafeyi kat etmiş eve gelmişti. Hemen arkasından
Sinirlenmiş, eli ayağı titrer durumda ağabey eve geldi. Ağabeyin arakasında babasının Metin’le ilgili bazı utanç sözcükleri bağırarak söylediğini hepsi duyuyordu.
Metin ve Dilruba bu sözleri duyunca hem utandılar hem de sinirleri iyice gerildi. Metin’i zor zapt ettiler o arada amcası kapıda Metine hakaret etmeye devam ediyordu ve Dilruba’nın çeyiz sandığıyla yengesin kolundaki altınlarını istiyordu.
Gürültü ve bağrışmaya konu komşu toplanmaya başlayınca babası, amcası ve dayısı geldikleri arabaya binerek gittiler.
Sabah, sabah yaşanan bu heyecan, peşlerinden izlerinin nasıl bulunduğu sorusunu getirmişti akıllara.
Meğer ev sahibi kamyonun plakasını almış, adamı Tekirdağ’da emniyete çektirip gözünü korkutmuşlar ondan sonra kamyoncu Dilruba’ları götürdüğü adresi vermiş ve tarif etmişti. Tabii elleriyle koymuş gibi bulmuşlar, bulundukları evin adresini.
Aradan bir iki gün geçti yine sabah saatleri ve saat 08:30 kapı çalındı bu sefer herkes tetikte, tecrübeli olmanın avantajı kapıya bakmaya çekiniyorlardı ki bu sefer gelen emniyet mensuplarıydı.
Ayşe hanım dahil olmak üzere Dilruba ve annesini karakola götürdüler.
Haklarında fuhuş iddiası varmış. Ayşe hanım kadın tüccarıymış ve zavallı Dilruba ile annesini kandırıp pazarlamak için Bursa’ya getirmiş, şikayetin asıl nedeni bu!
Dilruba beyninden vurulmuşa döndü ve derin, derin nefes almaya başladı. Yüreği sıkışıyordu neydi bu yaşadıkları Bursa’ya geldiğinden beri? Hâlâ iftiralara maruz kalıyoruz diye düşünüyor ve bunları hakketmediğine inanıyordu.
K0rakoluna getirilmişlerdi. İçeri girdiler ve Baş komiserin yanına alınmak için beklemeye başladılar. Haber verildi ve komiserin yanına götürüldüler tam içeriye girdiklerinde Dilruba birden kendini kaybederek avazı çıktığı kadar bağırmaya başladı.
-Yazıklar olsun sana utanmazzzzz ! Rezilllllll ! Karına ve kızına iftira atacak kadar adi ve şerefsizsin sennn! Kendi yaptıklarını anlattın mı ? komisere neden kaçtığımızı söyledinmiiiiiiiii ? Diye bağırarak her şeyi anlatmaya başladı ve komiser Dilruba’yı sakinleştiremedi. Dilruba’yı sakinleştirebilmek için babasını dışarı çıkarmak zorunda kaldılar.
DEVAM EDECEK
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.