- 946 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Örtünmenin Neden Gerektiğinin öyküsü!
Aşağıda zikredeceğim düşünceler ilgililer için yapılmış bir çalışmadır. Muhakkak ki herkezi ilgilendireceği bireyin tercihiyle alakalıdır.
Kabul ve redin ilmi deliller muvacehesince değer bulacağı hakikattir. İlim konusunda hakımızdan kabul gören değerli mütefekkir hocamızın tespitleri konusunda aydınlanacağımıza inanıyorum.
Bu tercihlerin kişinin idraki ve akidesi kapsamında kıymet bulacağı kesindir. Gereksiz alınganlıklar bilinir ki ddar görüşlülerin işidir.
Zira kişisel hak evrensel olan bir değerdir.
Hicrî üçüncü asrın ikinci yarısında yaşayan Taberî (ö.310/922), dördüncü asırda yaşayan Ebû Bekri`r-Râzî el-Cessâs (ö.370/980), beşinci asırda yaşayan Şafiî mezhebinden el-Keyâ el-Herrâsî (ö.504/1110), çağdaşı, Mâlikî mezhebinden İbnu`l-Arabî (ö.543/1148) gibi birinci veya ikinci dereceden müçtehit veya mezhebe bağlı âlimlerin, ahkâm âyetleri ile ilgili tefsirleri elimizdedir.
Bu tefsirlerde örtünme ile ilgili âyetlerin mânâ ve hükümleri incelenmiş, üzerinde birleşilen noktalar ile ihtilâf edilen hususlar açıkça kaydedilmiştir. Bunlara dayanarak, konunun ne zamandan beri tartışıldığını ve kimin ne dediğini tespit etmek kolaylıkla mümkün bulunmaktadır.
Bizim tespitlerimize göre sahabe müfessirlerinden günümüze kadar her asırda yapılan ve kısmen yazılan tefsirlerde “hür, müslüman kadınların el, yüz ve ayakları hariç, bütün vücutlarının avret olduğu, örtülmesi gerektiği konusunda sözbirliği ve görüş beraberliği vardır.
Nûr ve Ahzâb sûrelerinde yer alan âyetler ile bunları açıklayan hadislerin, “yüz, el ve ayaklar” dışında kalan yerlerin örtülmesi gerektiğini kesin ve bağlayıcı olarak ifade ettiğinde birleşilmiştir.
Hiçbir fakîh “Başın veya örtülmesi gereken diğer yerlerin, dünya hayatında faydası bulunduğu için ve âdete dayalı olarak örtülmesi tavsiye edilmiştir, fayda ve âdet değişirse örtülmeyebilir” şeklinde bir görüş ileri sürmemiş, müçtehitler bu konudaki talimatın devamlı ve bağlayıcı olduğunda birleşmişlerdir. Örnek olarak bak. (Taberî, Câmi`u`l-beyân, XVIII, 82 vd.; Cessâs, Ahkâmu`l-Kur`ân, III, 314 vd.)
Namazda örtünme konusuna gelince:
Hanefî mezhebinin muteber kaynaklarından biri olan Bedâiu`s-sanâi` isimli kitapta müellif Kâsânî (v.587/1191) özetle şöyle der:
Kadının ve erkeğin nerelerini örtmesi gerektiği konusu başkadır (Bu konu kitaplarda başka bir bölümde incelenir), namazda örtünmenin (setr-i avretin) hükmü ve ölçüsü başkadır.
Namazda da kadının başı avret (örtülmesi gereken yer) olduğu halde Ebu Hanife ve öğrencisi Muhammed`e göre bir organın (mesela kolun, bacağın, başın) dörtte biri, Ebu Yusuf`a göre yarısı örtülmeden namaz kılınırsa bu namazın yeniden kılınması gerekmez (C. I, s. 544).
Büyük Hanefî fıkıh alimlerinden Serahsî (v. 483/1090) bu hükmün gerekçesini şöyle açıklıyor: Her yerde yeterli ve sağlam elbise bulmak kolay değildir, elbise yırtık veya küçük olabilir ve bu takdirde istemeden bazı yerler namazda açılır (C. I, s. 197).
Kendisi de Mâlikî mezhebinden olan İbn Rüşd (595/1198), mutlak olarak (namazın içinde ve dışında ayırımı söz konusu olmadan) setr-i avretin (örtünmenin) İslâm`daki hükmünü şöyle özetliyor:
“Ulemânın çoğuna göre kadının avret yerleri, elleri ve yüzleri hariç bütün bedenidir. (Geri kalan ulemâdan Ebû Hanîfe ayakları da istisna etmiş, Ebû Bekr b. Abdurrahman ile Ahmed b. Hanbel “bütün bedeni avrettir (örtülmesi gerekir)” içtihadında bulunmuşlardır.”
Şu halde İmam Mâlik de dahil, bütün müçtehitler, kadının elleri, yüzü ve ayakları hariç (bunlarda ihtilâf var) bütün vücudunun avret olduğunda, kapatılması gerektiğinde, bakılmasının caiz olmadığında birleşmiş oluyorlar.
İbn Rüşd arkadan başka bir bölüm açıyor ve burada, özellikle namazda setr-i avretin hükmünü anlatıyor ve konumuzla ilgili olarak şu satırlara yer veriyor:
“İmam Mâlik`e göre setr-i avret namazın sünnetlerindendir, diğerlerine göre ise namazın farzlarındandır.”
“Bütün bu müçtehitler, “avret yerleri açık olarak namaz kılan kadının, ister vakit içinde, ister vakit çıktıktan sonra olsun, namazını yeniden kılması gerekiyor” diyorlar; yalnızca İmam Mâlik “vakit çıkmış ise yeniden kılması gerekmez” içtihadını ileri sürüyor.” (Bidâye, I, 89-91)
Başın tamamı kapatıldıktan sonra arkadan sarkan uzun saçların da kapatılmasında -özellikle kırsal bölgede çalışan kadınlar için- zorluk bulunduğundan bazı fıkıhçılar “kadın bunu da kapatmakla yükümlü değildir, ama erkeklerin o saça bakmaları da caiz değildir” demişlerdir.
Buraya kadar özetlediğim doğru bilgi “İslam fıkıh mezheplerinin tanımına göre, nâmahremlere karşı kadının başının tamamının örtülmesi gerektiğini” açık ve kesin olarak ortaya koymaktadır. Eğer muhalefet lideri mezheplere saygı gösteriyor, müctehidlere itibar ediyorsa -bu yazıyı okuduktan sonra- başörtüsü yasağına karşı çıkması gerekiyor.
Böyle beyan ediyor Prof. Dr.Hayrettin Karaman hocamız...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.