- 1669 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
BİR DELİKANLININ GÜNÜ
BİR DELİKANLININ GÜNÜ
Sıcak yüzünü hiçbir zaman dünyadan esirgememiş olan güneş,Anadolu’daki Karadeniz Bölgesi’nin, yaşça en büyük illerinden biri olan Tokat’ın Üzümören kasabasına gülümsedi.Çiftçilerin yıl boyunca dört gözle beklemiş olduğu yaz mevsimi, sıcaklığıyla cana yakınlığını bir kere daha kanıtlıyordu. Yılın on iki ayından oluşmuş bir saat düşünüldüğünde,2006 adlı saatin akrebi 23 Haziran’ı gösteriyordu.Daha saatin altısında ısınmaya başlamış olan kasabanın koyu kahverengi toprağı, öğle vakti geldiğinde, neredeyse kavruluyordu.
Kasabanın kuzeybatısında ,Yeşildere mahallesinin iki yüz metre ilerisinde,Heris köyüne giden yolun altında mevcut olan gölet, kasabadaki gençlerin ikinci eviydi adeta.Sıcaklığıyla insanı çılgına çeviren güneşin, öğle vakti vermiş olduğu eziyetten bir nebze olsun kurtulmak amacıyla kullanılan gölet,seksen metre derinliğinde olup,yüzme bilmeyenler için tehlikenin
timsali olmuştu, lakin bu tehlikenin mevcudiyeti yalnızca sudan korkanlar içindi.
Kasabanın kuzeydoğusunda,Fannı köyünün yolu üzerinde,Müezzinoğlu sokağına giden yolun hemen girişinde bulunan, mavi ve yeşil renkleriyle boyanmış evin doğuya bakan penceresinden içeri süzülen ışık demetleri,henüz yatağında uyumakta olan Rasim’in vücudunu okşadı ve yaklaşık sekiz saat süren uykusunun nihayet bulmasına vesile oldu.Yatağından isteksiz bir şekilde kalkan Rasim, henüz yüzünü yıkamadan önce mutfağa girdi ve ağzını musluğa dayayıp, hararetinden öç alırcasına, kana kana su içerek susuzluğunu giderdi.Yüzünü yıkadıktan sonra güzel bir kahvaltı yaptı ve güneşin yakıcı sıcağından biraz olsun kurtulmak için açık renkli elbiselerini giydi.
Dışarı çıkmaya hazırlanırken,evde kimsenin olmadığını fark etti.Kapıları açık bırakılmış odaları,birilerinin olup olmadığını öğrenmek için tetkik ettikten sonra bir iki defa annesine seslendi:
-Anne!Anneee!Anneciğim neredesin?
Bahçeyi temizlemekte olan annesi,gayet kibar bir eda ile:
-Buradayım oğlum.Bahçeyi temizliyorum.Ön balkona gelirsen beni görebilirsin.
Evin dış kapısının önünde olan Rasim,balkona gitmek yerine dışarı çıktı ve kendini merdivenlerin akışına bırakarak bahçeye indi.Ayakkabısını giymeden önce sol tarafındaki, babasının dikmiş olduğu lalelerden gülgün olanını eliyle okşadı,kokmadığını bile bile onu kokladı.Sıcak bir yaz sabahının vermiş olduğu huzurun belirtisi, zayıf ve elmacık kemiklerinin bir hayli belli olduğu beyaz tenli yüzünde bir tebessümle kendisini gösterdi.Mutlu olduğunu belli edecek bir sesle:
-Anneciğim,babam nerede? Evde göremedim de…
Annesi mütebessim bir şekilde Rasim’in sualine cevap verdi:
-Baban erkenden tarlaya gitti oğlum.Domates kazıkları çakılacakmış da…
-Beni neden uyandırmadı anne?Keşke beni de götürseydi.Balyozunu taşırdım hiç olmazsa…
-Babana,seni götürüp götürmeyeceğini sordum.O da senin yapabileceğin bir işin olmadığını söyledi.Haaaaaaaa!Demeyi unutuyordum az daha…Bir de ders çalışman gerektiğini,ders çalışman için seni tarlaya götürmediğini söyledi.Ayrıca dışarıda pek gezmemen gerektiğini de tembih etti.
-Tamam anneciğim…Her zaman da ders olmuyor.Gider,biraz dolaşır sonra geri gelirim.Merak etmeyin siz.Ders çalışmıyor değilim.Ama anlayın işte…
Hep ders! Hep ders!Olmuyor böyle…
-Pekala oğlum.Dışarı çıkmana izin vereceğim lakin bir şartım var.
-Tamam anneciğim, istediğin neyse söyle sen.Seni kıracak değilim ya canım…Şartın her neyse elimden geldiği kadar yerine getiririm.
-Şartımı söylemeden önce bir şey sormak istiyorum oğlum.
-Evet anneciğim,seni dinliyorum.Dışarı çıkmak için bu kadar çaba gösterdiğimi hiç hatırlamıyorum açıkçası…
-Nereye gideceğini söyler misin bana?Bunu bilmemde yarar olacağını düşünüyorum.
-Of anneciğim of!Niye bu kadar endişe ediyorsunuz anlayamıyorum doğrusu…On yedi yaşındayım; ama hala çocuk muamelesi görüyorum.
-Bırak onu bunu şimdi de sen soruma cevap ver.Nereye gideceksin?
-Ceyhun’la Ömer’in yanına gideceğim anne.Belki Ferhat’a da uğrayabilirim.İçin rahat etti mi şimdi?
-Hayır, etmedi!
-Yine ne var anne?
-Daha şartımı söylemedim.
-Haa!Bir de şartın vardı değil mi?Evet,seni dinliyorum anne…
-Bak oğlum;komşular senin gölete gittiğini söylediler,ödüm koptu vallahi.Gitmiyorsun değil mi oğlum?Eğer oraya gitmiyorsan göndereceğim seni.Aksi halde dışarı izni falan yok sana,ona göre.
-Hey Allah’ım, Ya Rab’bim!Yahu, kime ne benim nereye gittiğimden!Onlar da kim oluyormuş?Benim özel hayatıma kim müdahale edebilir ki?Bunu yapmaya kimsenin hakkı yok.Kimden duyduğunu söyler misin anne?
-Oğlum, onlar da senin iyiliğin için söylüyorlar bunu.Aaaaah!Ah!Ne zor şeymiş anne baba olmak.Ama ne desem boş.Sen beni şimdi anlayamazsın.Ta ki bir yuva kurup, evlat sahibi oluncaya kadar…Gitmeyeceksin tamam mı oğlum?
-Anneciğim bak;yüzme biliyorum ben.Yüzme bilen birisi için ne sakıncası olabilir ki göletin?
-Mesele senin yüzme bilip bilmemen değil tamam mı?
-Peki,işini gücünü bırakıp da,uğruna beni kırdığın,benimle münakaşa ettiğin mesele nedir anne?
-Sözümü dinleyip dinlememen oğlum,anladın mı şimdi?Yüzme biliyor olabilirsin,ama bu benim sözümü dinlemeyeceğin anlamına gelmez tamam mı?Hem sen yüzmeyi ne biliyorsun?
-Tam bilmesem de yeni öğreniyorum işte.
-Yani oraya gittiğin doğruydu öyle mi?
-Ehhh!Biraz öyle işte…
-Her neyse…Şimdi söz veriyor musun bana gölete gitmeyeceğine?
-Tamam!Tamam!Gitmem.İzin veriyor musun şimdi?
-Git bakalım.Nasıl olsa ne yaptığını Allah görüyor.Sözünde durmazsan O gerekeni yapar zaten…
-Tamam anneciğim.Gitmeyeceğimi söyledim ya…Merak etme sen.Haydi,görüşürüz…
-Güle güle oğlum,güle güle…
Rasim,karışık düşünceler içerisinde evinden ayrıldı ve yakın arkadaşlarından olan Ceyhun’un yanına gitmek için yola düştü.Yol boyunca,“Gitsem mi, gitmesem mi?” diye kendi kendine düşündü ve çelişkili düşüncelerle meşgul olan kafasını,yolda giderken bir köpeğin havlamasıyla ancak toplayabildi.Nihayetinde karışık kafasını taşımakta zorlanan ayaklarının çamur olduğunu fark etti.Asfalt bitmişti ve kendisini Ceyhun’un evine giden çamurlu yolda buldu.
Sanki ona sinirlenmişçesine sesini hafiften dişlerini sıkarak Ceyhun’a haykırdı:
-Ceyhuuuuuun!Ceyhuuuuuuuun!
Uykusuzluğun vermiş olduğu sinirle pencereye fırlayan Ceyhun:
-Öffffffffff!Ne var beeeeeeee!Sabahın köründe ne işin var benimle?Uyku katili misin nesin?
Rasim, Ceyhun’un sinirlenmesini pek de umursamadığını belli edecek şekildeki ses tonuyla:
-Dışarı çıkmayacak mısın?
-Dışarı mı?Çıksam mı bilmiyorum ki?
-Hadi be Ceyhun…Dolaşırız biraz,kafa dinlemiş oluruz hem de…
-Çıkıp da nereye gideceğiz Allah’ını seversen?
-Bilmem…Senin gitmek istediğin bir yer var mı?
-Gölete gidelim mi?Düşünsene,öğle vakti geldiğinde…Ne güzel olur ama…Hava sımsıcak,gölet buz gibi…Ne dersin?
Tüm olanların ardından,böyle bir teklifle karşı karşıya kalan Rasim şaşkınlık ve kararsızlık içerisinde:
-Şeyyy,bilmem ki nasıl olur.Gidelim mi sence yani?
-Farkındaysan aynı şeyi ben de sana sordum Rasim.
-Eh,madem ısrar ediyorsun; gidelim bari.
Gölete gitmeye mazeret arayan Rasim bir yandan yaşayacağı eğlenceyi düşünüp, kendince hayaller kurarken bir yandan da annesine verdiği sözü hatırlıyor ve bu sözü tutamamanın ezikliğini hissediyordu.Ama kararını vermişti artık gidecekti ve yasağı çiğnemenin zevkini yaşayacaktı.
Uzun bir sohbetin ardından ,güneş tepeye çıkmış,gölge boyu sıfır olmuştu.Rasim ve Ceyhun yaşayacakları eğlenceli dakikaların hayalini kurarak göletin yolunu tuttular.
-SON-