- 1002 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
GURBETE GÜLEN HİKAYE - 3 -
Köy kahvehanesinin çekilmezliğini pekiştiriyordu dedikodu,
sigara dumanı,yersiz gülüşler ve lodosun etkisiyle tüten so-
ba.
-Hadi Ali,dedi İrfan.Biraz dışarı çıkıp, hava alalım.
İrfan gizli bir şeyler konuşacaklarmış gibi, göz ucuyla Ha-
lil’e"Sen de gel."gibilerden bir işaret yaptı bu arada.Birlik-
te çıktılar kahvehaneden dışarı.Lodos göz açtırmıyordu.
-Saçakların altından yürümeyin,dedi Halil.Belli olmaz bir
kiremit düşer başımıza allah korusun.
-Boş ver ,dedi Ali.Yatakta da ölüm,sokakta da ölüm.
-Biz başka bir şey demedik be bizim oğlan,dedi Halil.Ama
seninkisi o değil.İllede beni eleştireceksin.Eleştirmesen ol-
maz değil mi.
-Hadi canım sende!Biz de öyle demekle hemen ölmedik.
Hem ölsek ne yazar.Torbada iki zeytin,siftin oğlan siftin..
Ali’nin konuşurken yaptığı hareketlere gülen İrfan:
-Halil,dedi.Sen Ali’nin söylediklerine boş ver.Gene neşesi
yerinde.Onun için böyle ötüyor bizim kuş.Gönül işleri yo-
luna girdi galiba.
-Valla İrfan bizim oğlan hep böyledir.Benimle uğraşmasa
olmaz.Sen çağırmadın mı beni söyle.
-Evet.Ben söylemiştim dışarı çıkalım diye.
-Ali’ciğim ben istemiştim ki.Şöyle başbaşa gelecekte neler
yapabiliriz.Şöyle bir İstanbul macerası falan birlikte.
-Tamam tamam.Kapatalım bu bahsi.Hemen alınıyor Halil,
dedi Ali.
-Ne alınması be kardeşim..Senin kaypak konuşmaların çi-
leden çıkarıyor insanı.Doğru dürüst iki laf edemiyoruz şu-
nun şurasında.
Ali ile Halil amca çocukları.Ama okul sıralarından kalan
bir alışkanlık bu çekişmeleri.İki zıt kutup.Bir yanda gerçek-
lere gözlerini iyice yuman Ali.Diğer yanda yaşantısını sür-
dürmek için,gerçeklerle sırt sırta,diz dize çabalayan Halil.
İki zıt kutup çarpışınca da, çıkan kıvılcımları söndürmek
İrfan’a kalıyor tabii.Lodos ta ne yana gittiği belli olmayan
sigara dumanı, Ali’nin gözüne kaçar bu arada. Meretin du-
manı sanki içmeyeni biliyor da ,kasıtlı ona doğru gidiyor.
Aralarındaki çekişmeyi Ali’nin kalın kalın sesi bastırıyor:
-Halil,başka tarafa üflesene sigaranı!
-Allah allah..Bu çocuk ta okul sıralarından beri, benimle
kakışmaktan zevk alıyor yav. Kazık kadar oldun.Baban
everecek seni.Ama hala bu havada ben istesemde sana
üfleyemem dumanı öğrenemedin gitti.
-Ben biliyorum senin mahsus yaptığını.İçmediğimi bili-
yorsun ya onun için inadına bana üflüyorsun.Hem sen
ne geveliyorsun.Yok baban seni everecek falan filan .
-İrfan bak sana doğruyu söylüyorum.Bu bizim oğlanın
yüzünden ben de çok dayak yedim okul sıralarında.Bu
Ali var ya.Öğretmenine aşık olduğunu söyler dururdu
herkesin yanında. Bir gece öğretmenin iç çamaşırları ça-
lınmış.Sapık birinin yaptığı belli bir şey.Bu bizim oğlan-
da okulun en yaşlı öğrencisi.On senedir gidiyor okula.
Ama hala beşi bitiremedi.Amcam buna diploma almak
için az mı yalvarmadı öğretmenlere.
-Ulan Halil!Yatacak yerin yok senin namussuzum!Gene
benimle kafa buluyorsun.Ben on sene gittim okula.Ba-
bam yalvara yalvara diploma aldı bana.Hepsi doğru işte.
İnkar etmiyorum ki.
-Ulan Ali ne alem adamdın be.Dinine imanına doğruyu
söyle bana.Öğretmenin iç çamaşırlarını sen mi çalmıştın.
Ne kadar dövmüştü ama muhtar seni.
-Görüyorsun İrfan.Halil bu akşam benimle bozmuş kafayı.
-Amcaoğlu.Sen de kabul et şunu.Olsun bitsin.Öğrencilerin
içinde yaşça en büyük sen olduğun için gözler senin üzeri-
ne çevrilmişti.O yüzden dayakları yedin zaten.
-Ama benim hiç bir suçum yoktu be bizim oğlan.Yapanları
bildiğim halde sırf müzevirci olmamak için katlandım o da-
yaklara.
-Ama amcaoğlu. Bak o yüzden bu köyden hiç kimse kız
vermiyor sana.Farkındasın değil mi?
-Biliyorum.Bizim de bir yerlerde nasibimiz vardır elbette.
-Oğlum.Halin vaktin yerinde.Bak mis gibi iş.Kahvehaneniz
var.Otur çalış.Ne işin var iki de bir İstanbul’da,dedi İrfan.
-Yok be İrfan .Ben sevemediğim işe bir türlü veremiyorum
kendimi.Sonra arkadaşların tavrı.Hepsi evlendi.Ben onların
yüzünden evlenemedim.Bir de gelip bana çalım atmazlar mı:
-Karı gibi burda millete hizmet ediyorsun,diyorlar bana.Bizim
öğretmenin iç çamaşırlarını çalan o sapıklardan biri söylüyor
üstelik bu lafları.Bu yüzden gözüm görmüyor kahveciliği.Hiç
hevesim yok anlayacağın.
-Ali’ciğim ben de Halil’de senden memnunuz.Allah razı olsun
senden.Sen olmasan biz ne yaparız darda kalınca İstanbul’da.
Sen her seferinde hızır gibi yetişiyorsun imdadımıza.
-Ben de sizden memnunum.Yoksa cebimde param var pulum
var .Gider iki üç gün yaşar gelirim İstanbul’dan.Ama ben yalnız
başıma sevmiyorum.İstanbul’a her ayak basışımda ayaklarım
beni köprüye sürüklüyor adeta.Her an başımı çevirince bir dost-
la yanyana yürüyormuşum gibi geliyor bana.Hiç yabancılık çek-
meden.Anlıyorsunuz beni değil mi?
-Şuna bak Halil!Sanki filozof mübarek ,dedi İrfan.
.......................
Farkında olmadın köyün dışına çıkmışlardı.Halil bozdu sessiz-
liği:
-Hey! Kimsin sen!
Yol kenarında yüzükoyun biri yatıyordu.
-Mustafa,dedi Ali.Bizim Tarzan Mustafa...
Üç arkadaş yattığı yerden kaldırıp, oturttular Mustafa’yı yol
kenarına.
-Gene İstanbul dönüşü mü ? dedi İrfan Mustafa’ya.
-Ayancık’tan ,dedi Mustafa halsiz halsiz.Kimse duymasın geldi-
ğimi.Beni eve götürüverin.
.........................
Mustafa Ayancık Hava Radar Mevzi Komutanlığında askerlik
yapmaktaydı.Bir kaç güne kalmadan izine geldiği hemen duyul-
du köyde.Kahvehaneye de geliyordu artık. Mustafa’nın Akar
Doruğunda ,yol kenarında halsizlikten yattığından anasının
haberi yoktu.Ve bir gün Mustafa çekti gitti yine.
Ali iyice sokuldu İrfan’ın yanına .Kulağına:
-Bu çocukta bir iş var ama .Bilemedim bir türlü.Bana kalırsa
asker kaçağı bu.Anası ağlayıp duruyor.Gidip teslim olmaz as-
ker ocağına .Benim bildiğim Mustafa’ysa o, zor askerlik yaptı-
rırlar ona,dedi.
-Senin iyi arkadaşın.Senin yaptıklarını o da kopya ediyor,dedi
İrfan.
......................
İrfan elinde mektupla geldi kahvehaneye.Ali’ye gösterdi.
-Kimden,dedi Ali.
-Mustafa’dan.
-Okudun mu?
-Sana geliyor mektup.
-Yav ben on sene okula gittim.Diplomam da var ama.Sen okuyu-
versen çabucak.Bak millet çay bekliyor benden.
Aceleyle açtı İrfan mektubu.Birlikte okudular."Sevgili arkadaşım.
Beni disipline attıkları için, sana uzun zamandır yazamadım.Köy-
de beni bitkin halde bulduğunuzda yaralıydım.Burada bir kız yü-
zünden vurdular beni.Bizim radara pompayla su çıkarılan, bir ku-
yuda nöbetteydim.Kız benim nöbette olduğum zamanlar, sık sık
kuyuya geliyordu.En sonunda anlaştık.Zaten mevcudumuz da az.
Kuyu nöbetine sık sık gidiyordum.Askerlik görevim bitince kaça-
caktık.Anlaşmamız böyleydi.Ama ne oldu bilmiyorum.Bir gün yi-
ne konuşurken ,kızın babası vurdu beni.Arkadaşların yardımıyla,
kanamayı durdurduktan sonra firar ettim.Sonrasını biliyorsunuz
zaten.Disiplinden çıkınca ,olanları büsbütün unuttum.Askerliğim
bitince, Almanya’ya gitmeyi düşünüyorum.Hani sana köyde demiş-
tim.Ezileceksek,aç kalacaksak,işsiz kalacaksak ve öleceksek...Bizi
kimsenin tanımadığı ve kimsenin arkamızdan ağlamayacağı bir yer-
de...Selamlarımı sunuyorum bütün arkadaşlara..."
Mektup bitti.Ali gözüne çöp kaçmış gibi oğuşturdu gözlerini:
-Ulan Mustafa,dedi.Seviyorum be sizi.Kimsenin arkamızdan ağla-
mayacağı bir yer olmasın bu dünyada be...
Yazan:Osman Eker
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.