- 773 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
MIGIRDIÇ'IN KARAMIK BAĞI
Çok acı çektirmiştir çocukluk coşkularına Karatepe.Bu yüksek tepeler
yüzünden, erken olurdu akşam köyde.Çocuklar girmek istemezler bir türlü
oyunlarını yarım bırakıp evden içeri.Ama anaları ısrarcıdır.Artık akşam
olmuştur.Ağlamaklı sesler,katı yürekli sanılan anaların çekişmeleri
arasında yitip giderken ,kararmış isli duvarları örten çatının kırık
kiremitleri arasından ,göz kırpardı açık gecelerin yıldızları.Gecenin
karanlığını yırtarcasına bir böcek uğultusu dolardı çardağımıza.Hangi
hayvanın sesi olduğunu sorardım babama.Babam:
-Çekirge oğlum,derdi.
O küçücük böceğin, bu kadar uğultuyu ,neresinden çıkardığını merak eder
dururum bu gün bile.
Televizyon yoktu o günlerde.Teyzemin kocası askerden dönerken ,kocaman
bataryalı ve kocaman iki adet pille çalışan bir radyo getirmişti.Biz
onlara giderdik bazı geceler.Teyzem:
-Bu akşam Zeki Müren şarkı söyleyecek.Bize gelin ,derdi.Fakat eniştem
-piller bitecek diye midir nedir- sadece ajanslarda açardı radyoyu.Bu
yüzden ben gitmek istemezdim teyzemgile.Anneme, halamgile gidelim diye
tuttururdum.Halamın kocası yaşlı ,babacan bir adamdı.Biz kendisine
"koca baba" derdik.Şimdi hatırlıyorum da, o müstehcen hikayeleri bile
çocuk, kadın demez anlatırdı bize.Babam bazan kızardı.
-Yav enişte!Böyle hikaye anlatılır mı çocukların yanında!derdi kızgın
kızgın.Ama koca babam ,aldırmaz devam ederdi anlatmaya.Biz ağzımız bir
karış açık, onu dinlerdik.
"Çocuklar,kutsal savaşımızın sonrasında bir dilim ekmek için neler
yaşandı bu memlekette bilemezsiniz.Mıgırdıç diye Küplü’lü birinin ,bir
bağı vardı Karatepe’de.Adam çok zengindi.Bağ dediğim ,üzüm bağı falan
eğil.Karamık bağı.İşsiz insanlar bir kış boyu Mıgırdıç’ın karamık bağı
için çıkarlar Karatepe’ye çapaya.Sonra da, sonbaharda o küçücük meyvala-
rını toplamak için, çıkışlar devam eder Karatepe’ye.Ağabeyim Çanakkale
gazisiydi.Uzun boylu babayiğit bir gençti giderken.Döndüğünde bir bacağı
şarapnel parçası tarafından koparılmış, yarım bir insandı.Babam yaşlıydı.
Evin bütün yükü benim omuzlarımdaydı bu yüzden.Ben de her gün çapaya
giderdim Karatepe’ye Mığırdıç’ın bağına.Çocukluk yıllarımın kanayan yara-
larıdır o günler.Biz Mıgırdıç’ın bağına çapaya giderken :
-Elin gavuruna ırgatlık yapıyorsunuz,diyenler de çoktu köyde.Köyün
fukara kısmı ,emeğini esirgemezdi hiç bir zaman Mıgırdıç’tan.Hatta ,onu
sevenler de çoktu denilebilir.Ama içlerini bir kuşku kemirenlerde yok
değildir elbette.Bu Mıgırdıç denen gavurun yaptırdığı işin, neye yaradı-
ğını bilen yoktur.Kış günleri Mıgırdıç gelir:
-Mıgırdıç’ın ne işi biter ne parası,der.Çalışmak isteyen herkes benim
karamıkların dibini kazmaya gelebilir.
Mıgırdıç’ın karamık bağı...Size komik geliyor değil mi çocuklar.Köyün
erkekleri ,karamık ağaçlarının diplerini kazıp para kazanırlarken ,köyün
kadınları da meyvelerini toplayıp para kazanırlardı.Mıgırdıç en çok
işçilere para dağıtmayı severdi.Dağıtırken hep :
-Aferin bana.Aferin bana,derdi.Ben ne demek istediğini anlamazdım, ama
anlamak da istemezdim.Bana ne ...Benim emeğimin karşılığını versinde,
ne yaparsa yapsın,diye düşünürdüm.Oysa Mıgırdıç :
-Mıgırdıç para dağıtıyormuş deseler ,benim değil devletin hazinesi
yetmez.Ama şimdi kimse öyle demiyor.Mıgırdıç karamık dibi kazdırıyor-
muş.Mıgırdıç karamık toplatıyormuş diyorlar.Böyle olunca ,da salt paraya
ihtiyacı olanlar geliyor bana çalışmaya.Ekmek paralarını kazanıyorlar.
Emeklerini satıyorlar bana .Öyle olunca da ,yuvalarında benim ekmeğimi
yerlerken, bana minnet duymuyorlar.Bana gelince, benim bir şey kazandığım
yok.Salt bir kaç aile ,evine götürecek ekmeği bulabiliyor benim yüzümden,
derdi.
..........
Mıgırdıç Küplü’de otururdu .Genç ve güzel bir karısı vardı.Evi Küplü’nün
en güzel konaklarından biriydi.Küplü o zamanlar büyük bir şehir gibiydi.
Rum gençler Mıgırdıç’ın evinin karşısındaki çayırda şarap içip, Mıgırdıç’ın
genç ve güzel karısı Madam Fotika’ya askıntı olurlardı.Mıgırdıç evin
balkonunda çarşafsız oturan karısına kızar, ama bir şey söyleyemezdi.O
zamanlar ermeniler ve rumlar giyerdi şimdi analarınızın sırtlarındaki kara
çarşafları.Onbeşbin nüfus vardı o zamanlar küplüde. Ondört tane ipek
fabrikası vardı.Rumlar ve ermeniler oturuyordu mübadeleye kadar.
Mübadelede dağıldılarhepside.Bir tek Mıgırdıç kaldı Küplü’yü terketme-
yen.Sonra bir gün o da gitti Küplü’den:
-Niçin gitti koca baba?
Mıgırdıç’ın en güvendiği adamlarından Ahmet Çavuş vardı bizim köyde.
Babayiğit bir delikanlıydı.İşçilerin başında o bulunurdu.Bazan da
Mıgırdıç’ın evine gidip para almak,parayı işçilere dağıtmak onun
görevi olurdu.Ahmet Çavuş’u küplüye her gidişinde ,Madam Fotika evin
kapısında karşılar, ona türlü cilveler yaparmış.Gel zaman, git zaman
bizim Ahmet Çavuş bir gün şeytana uyup, Madem Fotika’yla birlikte olmuş.
Mıgırdıç’ta yatakta yakalamış onları.
-Öldürmüş mü ikisini de?
Ahmet Çavuş utanmış.Kıpkırmızı olmuş yüzü.Ağzını açıp bir kelime bile
söyleyememiş.Fotika ise yerinden bile kıpırdamamış.Mıgırdıç’ın gözlerinden
boşanan yaşlar ihtiyar yüzünün çukurlarında kaybolurken:
-Ahmet Çavuş !Ben gidiyorum,demiş.
Gidiş o gidiş ...Bir daha da gören olmamış Mıgırdıç’ı.
Yazan:Osman Eker