Sihirli Kalem Masalı
Sihirli Kalem Masalı
Bir zamanlar yazı yazmayı sevmeyen bir çocuk varmış. İşte bu yüzden derslerinde başarılı değilmiş.
Bir iyilik perisi ona yardım etmek istemiş; Okulun kapısından girildiğinde bir ağaç varmış. İşte bu ağacın altına sihirli bir kalem bırakmış. Diğer çocuklar onu fark etmemiş, sadece yazı yazmayı sevmeyen çocuk görmüş o kalemi. Kalem çok tozluymuş, kalemi cebinden çıkardığı kağıt mendiliyle silmiş. Kalemi cebine koymuş. Mendili de çöp kutusuna atmış. Giriş zili çalmış, bayrak töreni için sıraya girmiş. Bir ara kalemi cebinden çıkarmış, bakmış. Işıldadığını görünce çok şaşırmış. İçeri girmek ve kalemi kullanmak için sabırsızlanmaya başlamış.
Sınıfa girince hemen yerine geçmiş, daha önce yaptığı gibi ortalıklarda dolanmamış. Kitaplarını ve defterini sırasının üzerine koymuş. Cebindeki kalemi de koyarken üzerindeki onlarca minik yıldızı fark etmiş. Kalemini sağa sola salladığında ise farklı renklere büründüğünü görmüş. Bu özellikler küçük çocuğu iyice heyecanlandırmış.
İçinden “ İyi ki buldum, bu kalemi,” derken, öğretmeni gelmiş. Öğretmeninin tahtaya yazdıklarını deftere yazmaya başlamış. Bir de ne görsün.. Hem yazıları düzgün hem de hızlı yazıyormuş. Öğretmeni çocukların yazdıklarını kontrol ediyormuş, sıra ona gelmiş. Defterine bakmış. Her zamanki gibi çirkin yazmadığını görünce hem şaşırmış hem de sevinmiş. Ona “ Aferin, hep böyle yazarsan daha başarılı olursun,” demiş. Öğretmeni son derste minik öğrencilerine ödevlerini vermiş. Küçük çocuk eve geldiği zaman hemen ödevlerini yapıp bitirmiş. Hiç zorlanmamış. Eskiden iki üç saatte bitiremediği ödevini bir saten az bir zamanda yapıp bitirivermiş. Yıldızlı, pırıltılı kalemi ona bir sürü zaman kazandırmış. Bu onun çok hoşuna gitmiş.
Kalemi her eline alışında ise yazma isteği uyanıyormuş. Evde boş bir defteri varmış. Defteri koymuş önüne, başlamış yazmaya. Biraz önce aklında bile olmayanları defterinde görünce çok şaşırmış. Bizim ufaklık annesi ve babası işten eve döndüklerinde hala yazıyormuş. Babası ve annesi çok şaşırmışlar. Oğullarını daha önce hep oyun oynarken ya da televizyon seyrederken buluyorlarmış evde. Yazdıklarını ve ödevlerini anne ve babasına göstermiş. Çok beğenmişler, eskiden bu kadar itinalı yazmadığı için biraz da şaşırmışlar.
Akşam yemeğinden sonra küçük oğlan ebeveynlerine sabah bulduğu kalemi göstermiş, onlara nasıl bulduğunu anlatmış. Babası, “Yerde bulduğuna göre, bir başkası düşürmüştür, kalemin sahibini bulup vermelisin,” demiş. Çocuk bu sözleri duyunca yüreğinde bir sızı duymuş. Kaleminden ayrılmak ona zor gelecekmiş. “Babacığım, ya sahibi yoksa sahibini bulamazsam, benim olsun mu?” Babası, “ Yarın kalemin sahibini aramalısın. Bu kalem senin olsaydı ve kaybetseydin üzülmez miydin?” demiş. “Tamam, babacığım. Sana söz veriyorum. Yarın kalemin sahibini arayacağım.”
Ertesi sabah, okula gitmek için yola koyulmuş, ancak içinde bir burukluk varmış. Okula vardığı zaman her gördüğü çocuğa kalemi gösterip sahibini aramaya başlamış. Neredeyse bütün çocuklara sormuş, ama kimse sahiplenmemiş kaleme. Okuldan eve geldiği zaman babası ve annesine aramalarının boşa gittiğini söylemiş. “Artık kalem benim olabilir mi?” diye sormuş. “Yarın tekrar aramalısın sahibini, belki okula gelmeyen bir çocuğa aittir.” Ertesi günü bir önceki gün okula gelmemiş olan bir iki çocuğa daha göstermiş kalemi. Yine cevap “ Hayır” olmuş. Öğretmenlerine göstermiş, onlarda sahibini bilmiyormuş. Hatta daha önce hiç görmemişler böyle bir kalem. Müdüre götürmüş kalemi. Müdür, kalemin sahibi çıkmayınca, geri vermiş çocuğa. “Kalem kimseye ait değilmiş, neden kendin kullan mı yorsun.” Eve dönmüş, babası geldiğinde ona okulda neler yaptığını anlatmış, her zamanki gibi. “Pekala, kullanabilirsin,” demiş babası, “ancak sahibi çıkarsa ortaya geri vereceksin.” Çocuk, kalemi geri vereceğine söz vermiş.
Kaleminin bir özelliğini daha görmüş, çok şaşırmış: Hiç bitmiyormuş. İki üç ay geçmiş, çocuk karnesini almış. Notları hep pekiyi imiş. Çok sevinmiş. Sihirli bir kalemle başarılı olduğunu biliyormuş. Kendi çabasıyla bu başarıyı elde edebileceğini kanıtlamalıymış. Bu yüzden, ikinci dönemin başında, kalemi, başka çocuklar da kullansın, başarılı olsun diye, daha önce bulduğu ağacın dibine bırakmaya karar vermiş. Onsuz da güzel yazılar yazabiliyormuş artık. Kalemi bıraktığı ağacın arkasına saklanmış, beklemeye başlamış. Kalemin asıl sahibi peri gelmiş, kalemi alıp uzaklaşmış.
Küçük çocuk ve peri ermiş muradına, darısı sizin başınıza.
Yazan: Tülin Göncü