yalnız kadın hikayeleri-1
Bir zamanlar kalabalık ve gürültülü bir şehirdeki küçük ve dağınık evinde tek başına yaşayan aksi ve çirkin bir kadın vardı.Bu kadın o kadar geçimsiz biriydi ki hiç dostu yoktu.Ailesi ve akrabaları bile onunla görüşmek istemiyordu.Çünkü ne zaman bir araya gelseler bu kadın hiç yoktan bir sorun icat edip onların kalbini kırıyordu.Komşularıyla da arası hiç iyi değildi.Çünkü en ufak bir patırtıda bile hemen onların kapısına dayanıyor ve huzurlarını kaçırıyordu.Üstelik hiç güler yüzlü değildi ve küçük bir selamı bile onlardan esirgiyordu.Tanıştığı her yeni insana sürekli kendi maharetlerinden,ne kadar akıllı,ne kadar yetenekli ve her işte usta olduğundan bahsediyor,onların konuşmasına imkan verecek bir saniyelik bile boşluk bırakmıyordu.Hasbel kader bir iki çift söz edebilenleri de zaten dinlemiyor,lafları daha bitmeden araya girerek yine kendi üstün niteliklerini övmeye devam ediyordu.Bu yüzden de hiç kimseyle ikinci bir randevuda görüşebilecek kadar ilerleme kaydedemiyordu.Erkeklerle olan ilişkileri de aynı böyleydi.Zaten çirkin bir kadın olduğundan pek erkeklerin ilgisini çekemiyor,yalnızca umutsuz vaka haline gelmiş olan bazı adamlarla da ikinci kez buluşabilecek kadar az sıkıcı olmayı başaramıyordu.Ne de olsa o mükemmel bir kişiydi ve etrafındaki insanlar onun bu olağan üstülüğünü anlayıp hazmedebilecek kadar olgun ve zeki değillerdi.Yalnızlığı da bu yüzdendi zaten.Eğer dünyada onun yarısı kadar bile akıllı ve becerikli bir kişi varsa bir gün onunla karşılaşacak o zaman yalnız olmaktan kurtulacaktı. Yoksa bu yarım akıllı insanlarla zaten ne gibi bir alış verişi olabilirdi ki.Onlardan gelecek dostluk eksik olsa da olurdu.Bu şekilde yıllar yılları kovaladı.Gençken bu yalnızlık o kadar rahatsızlık verici değildi.Ama yaş ilerleyip,yüzdeki çizgiler arttıkça,saçlar beyaza boyandıkça ve vücudun orasında burasında ağrılar,aksaklıklar başladıkça,kadın bu yalnızlığından dolayı çok mutsuz olmaya başladı.Bütün gün dört duvarın içinde oturuyordu ve kendinden bahsetmek şöyle dursun,memleketin halinden bile şikayet edecek kimsesi yoktu.Bazen dışarı çıkıp kısa yürüyüşler yapıyor,parkta oturup oyun oynayan çocukları izleyip,kuşlara yem veriyordu.Yıllar onu biraz daha yumuşatmıştı.
Bir gün yine parkta çocukları izledikten sonra elindeki yemleri yere döktü ve birden bire nereden geldiği belli olmayan bir sürü güvercin etrafını sararak yemlere hücum etti.O zaman kadının aklına iyi bir fikir geldi. “Madem ki”dedi içinden, “madem ki kuşlar yemleri bu kadar seviyorlar,o zaman onlara yem vereni de severler.Eğer eve bir kuş alır ve onu sürekli beslersem,o da beni terk etmez ve yalnızlığımı paylaşır.Belki ona konuşmayı da öğretebilirim.O zaman da kendimi eskisi kadar yalnız hissetmem.Hem onun sıcak bir yuvası ve günde üç öğün yemi olur,hem de benim artık iyice tembelleşen ağzım yeniden eski çevikliğine kavuşur.”
Bunun üzerine kadın bir muhabbet kuşu satın aldı.Başının üerinde bir peruk gibi duran sarı tüyler olan mavili yeşilli küçük güzel bir kuştu bu.Ona bir de bir kafes hazırladı.İçine bir ayna ve bir kaç tünek koydu.Kuş ilk günden eve alışmıştı.Kafesinin içinde bir sağa bir sola uçuyordu.Çok neşeli ve gençliğin verdiği enerjiyle çok da kıvraktı.Kadın da o gün hayatından çok memnundu.Artk evi eskisi kadar boş ve kasvetli görünmüyordu gözüne.
Aradan geçen günler içerisinde kadın ve kuş birbirine iyice alıştı.Kadın bütün gün onunla ilgileniyor,onu besliyor ve onunla konuşuyordu.Bir sabah kadın bir sesle gözünü açtı.Sonunda biricik dostu ilk kelimesini söylemiş,konuşmuştu.Sürekli aynı şeyi tekrar ediyordu ama kadın artık daha da umutluydu.Onun kuşla olan konuşmaları işe yaramış,sürekli tekrar ettiği kelimelerden birini ezberleyen kuşunun sesi ilk kez duyulmuştu. “ben”diyordu kuş. “ben,ben,ben,ben....”.O gün defalarca tekrar etti bu kelimeyi.Daha sonraki günlerde yeni kelimeler ekledi kuş lugatine. “iyi,iyi,iyi...”, “yaptım,yaptım,yaptım....”, “bilirim,bilirim,ben bilirim,ben bilirim....”, “en iyi,en iyi,en iyiyim,benim,ben en iyiyim....”
Kuş her gün sahibinden yeni bir şey öğreniyor,o öğrendikçe kadın gururlanıyordu. “ne kadar da iyi bir öğretmenim ben,öyle ki şuncacık bir kuşa konuşmayı öğrettim.O da yetenekli ve öğrenmeye açık bir kuş sayılır ama ben olmasaydım nereden öğrenecekti bu kadar güzel konuşmayı.Ama yine de ben ona bir ödül vermeliyim.En iyisi artık ona bir isim vermek.Evet,evet ona bir isim vermeliyim.Ona bundan sonra umut diyeceğim.Duydun mu küçük kuş senin adın bundan sonra Umut.”dedi.Bu şekilde birlikte koca bir kış geçirdiler. Umut artık akıcı bir şekilde konuşuyor,kadının söylediklerine cevap veriyordu. Bütün gün beraber müzik dinliyor,televizyon seyrediyorlardı.Yalnız Umut alt yazılı filmlerden pek hoşlanmıyordu.Çünkü yabancı dili henüz pek gelişmemişti.Ama kadın kendini geliştirebilmesi için zorla da olsa günde bir kaç saat yabancı dillerde filmler seyrettiriyordu.Yakın bir süre içinde kuşunun yolda adres soran turistlere rahatlıkla yol gösterebilecek seviyeye ulaşacağından emindi.Birlikte şarkılar söylüyorlar,gülüp eğleniyorlardı.Hatta bir gece sabaha kadar içtiler ve o kadar eğlendiler ki ikisininda başının ağrısı iki gün boyunca dinmek bilmedi.
Umut bütün gün boyunca kadının omuzunda,başında,elinde oturuyor,her yere birlikte gidiyor,her işi birlikte yapıyorlardı.Birbirlerine çok düşkündüler.Artık geceleri bile Umut kadının yatağının baş ucunda uyuyordu.Bir gün kadından bir istekte bulundu ve dedi ki; “Ben artık bu kafesi hiç kullanmadığıma göre neden onu atmıyoruz.Çünkü ona her baktığımda zavallı atalarımın tutsaklığını hatırlıyorum ve bu beni hüzünlendiriyor.Ne yazık ki onlar benim kadar şanslı değillermiş ki senin gibi bilge bir dostları yokmuş.”.Bunu duyan kadınona hak verdi.Elbette o duyguları olan bir kuştu ve elbette onun kadar şanslı olmayan sokaktaki milyonlarca kuşu düşünmek onu üzüyordu.Bu yüzden onun bu isteğini saygılı bir şekilde kabul etti ve hemen o gün kafesi attı.Kuş da buna çok memnun olmuştu.
Aradan bir kaç gün geçti.Bir sabah kadın kahvaltı hazırladıktan sonra Umut’u uyandırmaya gitti.Ancak Umut kalkmak istemedi.O gün bütün gün boyunca uyudu.Kadın önce hasta olmasından korktu.Fakat gayet sağlıklı görünüyordu.Uyandıktan sonra her zamanki aktivitelerinde kadına eşlik ederken neşesi de enerjisi de gayet yerindedi.Ama bunu takibeden günlerde Umut geç saatlere kadar uyumayı adet edinmişti ve kadın da en sonunda bu tebelliğinden ötürü onu uyarmak zorunda kaldı.Çünkü gün boyunca arkadaşı uyuduğu için canı sıkılıyordu ve kendini yalnız hissediyordu.Umut onun bu sitemine şöyle yanıt verdi.
“ Bütün gece sabaha kadar horluyorsun ve senin gürültünden gözüme uyku girmiyor.Ancak sabaha karşı uykuya dalabiliyorum ve erken kalkmam da bu yüzden mümkün olmuyor.Belki de şu küçük odadaki eşyaları kaldırmalı ve orayı benim için hazırlamalısın.Böylece benim de kendime ait özel bir odam olur.O zaman geceleri rahat uyur ve sabah da erken kalkabilirim.”
Bunu duyan kadın önce çok üzüldü.Çünkü horladığını bilmiyordu.Ama sonra kuşun açısından düşününce onun haklı olduğuna karar verdi ve küçük odayı onun için dekore etti.İçeriye duvardan duvara uzanan geniş tünekler yerleştirdi.Üzerinde uyuyabilmesi için de kuş tüyünden büyük bir yastıktan yatak yaptı.Fakat bu durum Umut’u çok kızdırmıştı.Yatağını görünce yaygarayı bastı. “Nasıl olur da bana kuş tüyünden bir yatak yaparsın.Orada kim bilir kaç tane zavallı kuşun tüyleri vardır.Belki de annemin ya da kardeşlerimden birinin üzerinde yatmamı nasıl beklersin. Bu düşüncesizliğine inanamıyorum.”Zavallı kadın kuşun söylediklerine çok bozuldu ama ona hiç hissettirmedi.Haksız da sayılmazdı ayrıca.Nasıl olup da böyle bir düşüncesizlik etmişti.Hemen bu yatağı kaldırıp yerine pamuklardan hazırladığı yeni bir yatak koydu ve ondan bu kabalığı için kendini bağışlamasını rica etti.Umut da olayı fazla uzatmadı ve onu affetti. Böylece ikisi de eski neşeli günlerine geri döndüler.
Aradan bir kaç hafta daha geçti.Artık baharın kokusu havayı iyiden iyiye sarmış,çiçekler tüm ağaçları kuşatmıştı.Bir sabah kadın uyandı ve Umut’u camın önüne tünemiş iç çeke çeke dışarıyı izlerken buldu.Çok üzgün görünüyordu.Kadın yanına gidip başını okşadı ve neden canının sıkkın olduğunu sordu.
“Şu dışarıdaki özgür kuşlara bak”dedi Umut. “Nasıl da neşe içinden ağaçların tepesinde uçuşuyorlar.Ben baharı ilk kez görüyorum.Gerçekten de bu kadar güzel olabileceğini düşünmemiştim.İçimden özgürce uçmak,çiçeklerin kokusunu duymak geliyor.” Diye yanıtladı kuş.Kadın bunu duyunca çok üzüldü.Demek ki artık onunla vakit geçirmekten pek hoşlanmıyor diye düşündü önce ama sonra kendini onun yerine koydu.Bu belki de iç güdüsel bir şeydi.Sonuçta kuşlar ve çiçekler şiirlerde bile bir arada olurlardı.Biraz kalbi kırılarak da olsa Umut’u neşelendirmek için pencereyi açtı ve “Git biraz dolaş ama akşam yemeğinde evde olmalısın”dedi.Bunu duyan kuş çok sevindi ve sahibinin yanağına bir öpücük kondurarak neşe içinde havalanarak ağaçlara doğru uzaklaştı.Zavallı kadın o gün tek başına oturup televizyon izledi. Akşam olunca Umut geri geldi.Birlikte yemeklerini yerken kuş gün boyunca gördüğü şeylerden bahsetti.Çiçeklerin ne kadar güzel koktutlarından,ağaçların ne kadar yükseğe tırmandıklarından,bugün tanıştığı diğer kuş arkadaşlarından.Kadın içi yanarak onun anlattıklarını dinledi.Aklı onu bir daha dışarı bırakmasının yanlış olacağını biliyorsa da,yüreği biricik dostundan bu mutluluğu esirgememesi gerektiğini söylüyordu. Hayatında belki de ilk kez kendindan daha çok önemsediği bir varlığa karşı beslediği büyük sevgi ve kaybetme korkusu,onu daha merhametli ve fedakar biri yapmıştı.Böylece onu bu konuda da serbest bırakmaya karar verdi.
Umut artık her sabah yataktan kalkar kalkmaz kendini dışarı atıyor akşam hava kararana dek dönmüyordu.Kadın bütün günü evde tek başına onun dönüşünü bekleyerek geçiriyordu.Akşam yemeklerinin tek sohbet konusu da Umut’un gün boyunca arkadaşlarıyla geçirdiği eğlenceli vakitler oluyordu.Bir gün yaşlı kadın kuşa kendisinin de onlara katılmak istediğini çünkü evde tek başına canının çok sıkıldığını söyledi.Kuş da ona;
“Ama bu imkansız.Çünkü biz bütün gün ağaşların tepesinde bir o yana bir bu yana uçup duruyoruz.Sen bizimle uçamazsın ki.Üstelik biz aramızda kuş dilinde konuşuyoruz ve sen bu dili de anlayamazsın.Evde kalırsan eminim canın daha az sıkılacaktır.”dedi.Bunun üzerine kadın ona da kuş dili öğretmesini rica etti.Bir kuş insan gibi konuşabiliyorsa,bir insan da kuş gibi konuşmayı öğrenebilir diye düşünüyordu.Ama kuş bunun için vakti olmadığını söyledi.Kadın çok üzülmüş ve hayal kırıklığına uğramıştı.Çünkü o bildiği her şeyi Umut’a da öğretmiş,ona her konuda destek olmuş ve istediği her şeyi yapmıştı.Şimdi ilk kez ondan bir şey istiyordu ama Umut vakti olmadığını söyleyerek onu başından atıyordu.O gece üzüntüden zavallı kadının gözüne hiç uyku girmedi.Hep olanları düşündü.Ama yine de ona kızamıyordu.O daha çok genç ve çok toydu.Eğlenmek ve bencil olmak şu yaşta onun en doğal hakkıydı.Fakat kuşun istekleri hiç bitmedi.Her gün kadından yeni bir şey istiyordu.En sonunda bir gün geldi ve dedi ki; “Ben artık çok büyüdüm ve küçük bir sakaya aşık oldum.Onun çok güzel bir sesi ve parlak kahverengi tüyleri var.Söylediği aşk nameleri aklımı başımdan alıyor.Ondan başka hiç bir şey düşünemez oldum.Artık onunla evlenmek ve bir yuva kurmak istiyorum.”.Bunu duyan yaşlı kadın ağlamaya başladı. “Ama sen daha kendin çocuksun.Nasıl bir yuvanın sorumluluğunu taşıyacaksın.Hem ben ne olacağım.Hani sen benim dostumdun ve ölene kadar beni terk etmeyecektin.”dedi.Bunun üzerine kuş dedi ki; “Bunları söylediğimi biliyorum.Ama o zamanlar dışarıdaki dünyadan haberim yoktu.Sen beni eve kapatmıştın ve dünyada yalnızca senin olduğunu sanıyordum.Fakat beni kandırmışsın.Senin gibi yalnızlığa mahkum olmak istemiyorum.Aşığım ve bu aşkı doyasıya yaşamak istiyorum.Başka hiç bir şey umrumda değil.”.Kadın onun bu nankörlüğüne inanamıyor,aşkın onun gözlerini kör ettiğini düşünüyordu. “Nasıl böyle söylersin.Ben sana mutlu bir hayat ve sıcak bir yuva verdim.sen benim tek dostumsun ve eğer gidersen yaşayamam.”dedi.Ama kuş hiç merhamet etmiyordu. “Sen hayatın boyunca bencil ve aksi bir insan oldun.Hep kendini düşündün ve kendinden bahsettin.Kendini o kadar önemsedin ki o yüzden hiç dostun olmadı.Bana verdiğin her şey de yalnızlığını paylaşmam içindi.Bana olan sevgin ve bağlılığın bile aslında yine kendinle ilgiliydi.O yüzden bu son senin hakettiğinden fazlası değil.Sana acımıyorum ve seni terk ediyorum.”dedi.Ve arkasına bile bakmadan uçup gitti.Bunun üzerine kadın günlerce ağladı.Fakat göz yaşları kuş için değil kendi için akıyordu.Çünkü kuş giderken onu yalnız bırakmamıştı.Onu tüm gerçekleriyle beraber bırakarak gitmişti.Bu güne dek hiç fark etmeden heba ettiği hayatını neden yalnız geçirdiğini artık anlamıştı.Kuş bir daha hiç geri dönmedi ve kadın da üzüntüden ölmedi... ]
yalnız kadın hikayeleri-1 Yazısına Yorum Yap
"yalnız kadın hikayeleri-1" başlıklı yazı ile ilgili düşüncelerinizi ve eleştirilerinizi diğer okuyucular ile paylaşın.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.