Belkıs Teyze'nin Kuruntuları...
Saat sabahın yedisi… Kapının zili acı acı çalıyor… Uykumun da en tatlı yeri… Gecenin bir yarısında yatmışım zaten… Üstelik öğlene nöbete yetişeceğim… kalkmakla kalkmamak arasında bocaladım bir süre… “Ya önemli bir şeyse?”… Aklım galip geldi ve kendimi kapıda buldum… Kim dersiniz?... Karşı komşum Belkıs Teyze… tam ağzımı açıp bir şeyler söyleyeceğim, kızgınlığımı anlayıp fırsat vermeden başladı konuşmaya:
“Başım dertte biliyor musun?... Üst kattaki komşular bir aylığına yurt dışına gidecekler ve iki köpeği evde bırakacaklar… Bir kadın gelip onlara yiyecek verecek, eğer unutmazsa… Bu arada köpekler yalnız kalacaklar, gece havlayacaklar… Ben uyuyamayacağım, sinirleneceğim, ya belediyeye haber vereceğim alıp götürmeleri için, ya da tasmalarından tutup bir ormanlık alana salacağım onları… Ondan sonra da komşularım gelince, ayıkla pirincin taşını!..
Öyle inanarak söylüyor ki bunları. Kızgınlığım geçiverdi birden… Onu sakinleştirmeliyim diye düşündüm… Omzunu okşayarak, sana bir öykü anlatayım dedim. Eğer önceden duymuşsan sözümü kesme çünkü yeniden dinlemen senin yararına olacak:
Adamın biri, gecenin yarısı şehrin dışında otomobilini hızla sürüyormuş… Birden lastik patlamış. Lastiği değiştirmek için arabasından inip bagajı açtığında krikonun olmadığını görmüş… Kendi kendine: “Birinden isterim” demiş. Ve uzakta bir ışık görmüş… “Şansım varmış. Çiftçi uyumamış. Kapıyı vurup başıma geleni anlatırım. Bana ödünç bir kriko verebilir misiniz? diye sorarım. O da “Hay hay arkadaş, al işini gör fakat bitirince geri getir”… der diye düşünmüş…
Eve doğru yürümeye başlamış, fakat tam eve yaklaşmışken ışık sönmüş… Bu işe canı sıkılan adam, kendi kendine şöyle söylenmiş: “Şimdi adam yattı, rahatsız ettiğim için kızacak ve belki kriko için para isteyecek. Ben de, bu insanlığa yakışmaz ama, size bir milyon veririm diyeceğim”… O, “Hem gece yarısı beni yataktan kaldıracak, hem de bir milyon vereceksin ha!.. Ya beş milyon verirsin ya da gider başka yerde ararsın” diyecek…
Böyle söylene söylene adamın kızgınlığı iyiden iyiye artmış… Bahçe kapısına geldiğinde mırıldanmaya devam ediyormuş:
“Beş milyon ha!.. Sana bir milyon vereceğim; daha fazla vermem… Kör şeytan!.. şu aksilik olmasaydı kriko gerekmeyecekti. Zararı yok, şimdi istediğin parayı vereceğim, ama bunun düpedüz dolandırıcılık olduğunu unutma!..”
Bu düşüncelerle evin kapısına vardığında, kapıya hızlı hızlı vurmuş. Biraz sonra çiftlik sahibi kapının üzerindeki pencereden başını uzatarak seslenmiş:
“Kim o? Ne istiyorsun?
Adam durmuş ve kapıya hiddetle bir yumruk daha indirdikten sonra bağırmış:
“Senin de krikonun da canı cehenneme!.. Malın sende kalsın!...”
Öyküyü bitirdiğimde Belkıs Teyze’nin halini görmeliydiniz… Gözlerini iri iri açmış sessizce yüzüme bakıyordu… Neden sonra: “Benim yaptığım da buna mı benzedi?” diye sordu…
“Kesinlikle…” dedim, “Kesinlikle Belkıs Teyze… Ama yalnız değilsin, ben de dahil, daha birçok insan böylesi olumsuz düşünceleri kafamızda kuruyor, sonra da gerçekleştiriyoruz…