ŞİİR NEDİR?
“Şiir nedir?” sorusuna “herkese göre” bir cevap vermek yani şiirin ortak tarifini yapmak günümüzde –maalesef- mümkün değil. O zaman, ben bana göre bir tarif yapacağım. Bana göre şiir; duygu ve düşüncelerin, türün kendine has şekil disiplini içerisinde, kelime seçimine büyük bir hassasiyet göstererek, özellikle mecaz anlamlı kelimeleri kullanarak, bir diğer deyişle kelimeleri daha çok mücerret anlamlarıyla kullanarak ifade etme sanatıdır. Bu tarife göre; şiirin iç ve dış olmak üzere, birbirini tamamlayan ve mükemmel bir güzelliğin oluşmasını sağlayan iki cephesi vardır. Şiirin iç cephesini, kelimelere yüklenen mecazî anlamlar ve şiiri meydana getiren kelimeler arasındaki anlam bütünlüğü oluşturur. Dış cephesini ise; ses ve görünüm olmak üzere iki cepheye ayırabiliriz. Ses cephesi ölçü ve kafiye, görünüm cephesi ise birim/bölümlerdir.
Bana göre; şiirin bu yapı özelliği, türün olmazsa olmazıdır. Bir ifadenin şiir olabilmesi için, bu özellikleri mutlaka taşıması ve bu unsurlar arasında uyumlu bir bütünlük olması gerekir. Bir diğer deyişle, şiirin dış ve iç cephesi etle tırnak gibidir. Ya da bir kâğıdın iki yüzü gibidir. Nasıl ki etle tırnak birbirinden ayrılmasa, şiirin dış ve iç cephelerinden birini ihmal etmek de şiirin bütünlüğünün bozulmasına sebep olur. Gel gör ki günümüzde, şiirin şekil/dış cephesi maalesef ihmal edilmektedir.
Bazen şiire meraklı ve şiir yazdığını söyleyen öğrencilerime;
—Ne tür şiir yazarsın, diye sorarım. Aldığım cevap genellikle;
—Serbest tarz şiir yazarım, şeklindedir.
—Niçin, diye sorduğumda ise cevap yine tektir:
—Çünkü ölçülü ve kafiyeli yazmak, duygularımı istediğim gibi ifade etmeme engel oluyor.
Ben de diyorum ki; eğer ölçü ve kafiye güzel ifadenin önünde bir mani olsaydı; ne Yunuslar, ne Fuzuliler, ne Yahya Kemaller, ne Akifler, ne de Necip Fazıllar olurdu. Onlar ne ifadenin iç ve dış cephesinden birini diğerine tercih etmişler ne de bu cephelerden birini ihmal etmişler. Bu ve diğer büyük şairlerimiz, şiirin bu iki unsurunu aynı potada eriterek söze estetik bir değer kazandırdılar ve geleceğe kaldılar.
Yukarıda isimlerini zikrettiğim şairlerin döneminde yaşamış ve kendinden, zamanında şair olarak bahsettirmiş nice sözüm ona şairler vardır ki, şiirin kendine has değerlerine saygı göstermedikleri ve “ucuz şiir” yazdıkları için bugün esamileri bile okunmuyor. Günümüzde şair olarak geçinen bazılarının da yarın aynı akıbete uğrayacakları muhakkaktır.
Günleriniz şiir güzelliğinde geçsin. Şiirle kalın efendim!
YORUMLAR
ne mutlu şiir okuyana ve sevene
şiir depremdır.şiir ayaklanmaktır şiir şimşektır,yıldırımdır,gök gurultusudur,şiir.şiir yurur şiir sınır tanımaz şiirin yurudugu yolunbıtımı yoktur.şiir hıcbır guce boyun eğmez..şiir dılsızlerı konuşturur sağırların kulağını açar........şiir inatcıdır....şiire kelepce vurulmaz...şiir özgurdur özgurluktur.....ne mutlu şiir yazan şiir okuyan şiir sevene ötesı yok....arıf damarın 2001 şiir gununde kı şiir bıldırısınden saygılar...
ne şiirler gördüm kafiyesi çok,içeriği yok
ne şiirler gördüm içeriği çok,kafiyesi yok
ne şiirler gördüm ne içeriği ne de kafiyesi yok,
ne şiirler gördüm içeriği de çok kafiyesi de çok.
Sanatta biçimle çalışanlar vardır, bir de mevcut biçmi kullanmadan çalışanlar.
Picasso neden o sıradışı çizgileri çizdi acaba hiç merak edenimiz olmuş mudur? Louvre Müzesini gezmiş ve dünyanın en başarılı tablolarını gördükten sonra "Bu uslupla yapılabilecek herşey zaten yapılmış" demiştir.
Bu yüzden kafiyesiz yazanların değerini bilmek gerekir, çünkü günümüze kadar kafiyeyle "yapılabilecek herşey zaten yapılmış" olabilir. Yeniliklere açık olmak,korkmamak lazım...
Önemli bir konuya parmak bastığınızı düşünüyor ve şiir konusundaki görüşlerinize katılıyorum. Ölçülü ve kafiyeli şiirle anlatım özel yetenek ve ustalık ister. Günümüzde kafiyeli şiire yeterli ilgi gösterilmediği gibi, kırsal olduğunu, feodal olduğunu savunanlar, modası geçmiş olduğunu düşünenler bile var. Hele, hele aydın olduklarını iddia edenlerin burun bükerek yaklaşımları daha da üzücü.. Yazınızı kutluyorum. saygılar